7 Temmuz 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

7 Temmuz 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

102 SERVETİFÜNUN No. 2185—300 Çin Şiirleri Bir şair düşünüyor. Yağmur yağmak üzeredir Rüzgâr hafif halif esiyor. Sinameki dalları sallanıyor, Yeşil tepelerde pegonyalar oynıyor. Uçuşan yapraklar parlaktır. Düşen çiçekler de çok. Rüzgâr kuru tozu havalandırdı. Ve ıslak tozu kaldırıyor; Rüzgâr şurada burada her şeyi oynatıyor. O hafif bir tül altından geçiyor Ve bana dokunuyor Kalbimin çarpışlarile yalnızım. Gök meclisleri var Ve son çok hızlı akıyor. Neden kuşlar tüylerini, Bulutlarm arasından döküyorlar. Onların mektublarımı götürmesini isterdim, Fakat gök uzundur. Nehir şarka doğru akıyor Ve tek bir dalga bile, bir hızla geri gelmez Kokulu marulyalar daha hâlâ parlıyor Fakat her zaman bir kaçı yere düşüyor. Onun kutusunu jaspe kitarımın üstünden kayıyor Ve jade flütümü bir kenara bırakıyorum. Kalbimin ateşlerile yalnızım. Eski şarkılar, Bu akşam bana yoldaşlık ediniz. tUİ çi Çeviren: İbrahim Hoyi Rüya gördüm : Yüksek yüksek bir ovaya tırmandım. Ve bu ovada derin, dibsiz bucaksız bir kuyu gördüm. Tırmanmaktan boğazım kufumuş, su arıyordum. Ve gözlerim, serin kuyuya biran evvel bakmak için yanıyordu. Kuyunun etrafında dlaştei ve aşağıya baktım; Suyun üstünde kendi hayalimi gördüm. Loş, karanlık deriklişlere toprak bir desti uzanıyordu. Onu kuyunun başına çekecek bir ip yoktu. Desti kaybolacak diye garib bir surette üzülmüştüm. Bir yardım bulmak için korku ile etrafıma bakarak koştum. O yüsek ovada, köyden köye seğirttim; Erkekler gitmişti. Köpekler boğazıma saldırdılar. Geri döndüm, ve ağlıyarak kuyunun etrafında dolaştım; Beni kör edecek göz yaşları, Ve kendi hıçkırıklarımdan beni uyandırıncaya kadar Hızlarını arttırarak şktılar; Mumun ışığı, yeşil yeşil tüterek üwperiyordu. Döktüğüm göz yaşları bu ışıkta pırıl pırıl yandılar. Bir çan öttü; bunun gece yarısı işaretcisi olduğunu anladım; Yatağımda doğruldum ve düşünmeğe başladım; Rüyamdaki ova Çang-an deki mezarlıktı. O, yüzlerce dönümlük bellenmemiş toprak... Toprak ağırdı ve tepeler yığın yığın kümelenmişti, Ve onların altındaki ölüler derin lahidlerde yatıyorlardı. Lahid derindir, fakat bazan ölüler Mezarm üstündeki dünyanın da yolunu bulurlar, Ve bu gece çok zaman evvel ölmüş olan sevgilim Destinin kuyuya batması gibi rüyama girdi. Gözlerimden yaşların fışkırması da bundandır. O, yaşlar ki; gözlerimden fışkırdılar ve elbisemin yakasını ıslattılar. YUAN ÇEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: