29 Eylül 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

29 Eylül 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2197—312 saçları gibi, derenin içine doğru sarkıyor, dalıyordu. Felisite, akşama kadar sabır ve metanetini muhrfaza ederek istira- bına karşı gelmiş; fakat odası için- de, yüzü yastığa kapanmış, iki yumruğu şakaklerında olarak yüz üstü yorganının üzerine uzanmak suretile artık kendini bu iztiraba teslim edivermişti. Çok zaman &onra, Victor'un nâ- sıl öldüğünü kaptanının bizzat ken- disinden öğrenmişti. Çocuğnu tu- tulduğu sarı hummadan kurtarıl- ması için hastahanede çok ihtimam gösterilmiş, dört doktor, ayni za- manda ona bakmış, buna rağmen öoouk birdenbire ölmüştü. ailesi ona karşı barbarca mu&- mele ediyordu. Onları görmemeği daha ziyade tercih ediyordu ki, silesi onu unutmak için uzun bir zamana ihtiyaç duymamıştı. Virjini zayıtlıyordu. Nefes tazyikleri, öksürük, daimi bir ateş ve yüzünün sarılığı gizli bir hastalığı meydana vuruyordu. Mösyö Pupar, tebdili hava için Provans'a gidilmesini tavaiye etmiş, Madem Oben, Kızını pansiyondan geri almak ve Pon:'Levek iklimin- den ayrılmak için derhal kararını vermişti. Kendisini her salı götüren bir araba kiralayıcısı ile anlaşma yapmıştı. Bahçede Sen nehrini gören bir tareça vardı. Virjini, annesinin kolunda olarak, dökülmüş yaprakların üzerinde do- laşıyor; Tankarvil şatosundan Havr fenerlerine kadar bütün ufka ve uzaklardaki yelkenlilere bakarken bulutların arasindan siyrılan gü- eş, bazan, ona gözlerini kapattı- rıyordu, Sonra, çardak altında 18- tirahat ediyorlar; annesi nefis Ma- laga şarabından biraz içerken, ke- yifli olmak düşüncesine gülerek, o dü iki parmak kadar bir şey içiyordu. Kuvveti yerine gelmeğe bağşla- Mıştı. Sonbahar yavaşça kaybolu- yordu. Felisite ise Madam Oben'i temin ediyordu. Yirjini Pansiyonaya dönmüştü. * Fakat bir akşam, Madam Oben, kapı önünde Mösyö Pupar'ın ara- basına tesadüf etmişti. Doktor ken- disini bekliyordu. Madam Oben, Feliite'ye : — <«Mantomu, çantamı, eldi- manastıra UYAN mi İnt Srilm . i Altın tepede iki saatte neler gördünr:neler iş — 900 üncü sayıladan devin — lendirmiştim, Derhal tirerek : «Bu seyyar artistler nasıl anga- je edilirler.» Diye sordum. Bir az evvel sinirlenmiş olan bayanin yüzünde hafif bir gülümseme be- lirdi. Her halde hoşuna gitmişti. «Eskiden İstanbulda esnaf kah- veleri varmış. Artistler buralarda toplanırlar ve angajemanlar bura- larda yapılırmış ve şimdi bunlar yerine Galatada, Beyoğlunda ve Sirkecide yazıhaneler vardır. Bu- ralarda Türkiyede mevcut bütün seyyar artistlerin adları ve adres- leri yazılıdır. Artist #steyenler bu yazıhanelere baş vuruşlar; istedik- leri branjda artist bir kaç gün içinde kendilerine temin edilir.» Bak ne teşkildtlar varmış da bizim haberimiz bile yek diye di şündüm. «Bayan bir şey dal soracağım. Bizde eski senelerin ghirası olan Hmsizizn 7 venlerimi ver batia. Hâydi çabuk!..» diyordu. Virjini'niın göğüs dirliği vardı. Belki de ümitsizdi. Doktor; — «Merak etmeyiz, henüz bir şey yok,» diyor; #ilgörla uçan karlar altında, her ikisi de araba- ya biniyorlardı. Geşğ bastırıyor, souk şiddetini artırı z Felisite, mum ikna için acele kiliseye gitmiğil, Arabanın arkasından koşmuş, dig saat sonra yetişmiş, arkaya vi İnkab birdenbire kafasına düşünce saklanmıştı: «Avlu kapısı kapalı değildi, ya içeri Hız girecek olursa, ne yapacaktı $w “Bunun üzerine detiiki arabadan inmişti. Ertesi gün, şafskfa, doktorun evine uğramıştı. Doktor eve gel- miş, fakat tekrar köye gitmişti. Felisite, yabancıların bir mektup getireceklerini umarak misafirha- nede kalmış; nihayet, gün doğar- ken, Liziyö posta arabasına bin- mişti. Manaatıra geldigi vakit, ga- rip sesler, ölüm çanı sesleri isjti- yordu. «Her halde başkası için» bahs değiş- — Devamı var “ zade) rolduğ pa srlizta bir teamül ile ee ihpeye çıkmayorlar. Hatiğ bir kaş dap evvel İstanbul şehir tiğükresiğ bila kadın artist sıkıntısı Sarışın bayan gevrek tiz kaha atarak: <Yanılıyorsunuz; kadın yali. ler gayet çoktur. Onları bulmüğ Iâzım. Meselâ: Ben ayut zamanda İstanbulda bir Halkevinde çalıp maktayım bunun gibi bir çok bee yan artisiler de bir memleket tiği cu olan Halkeyvlerinde sövş ş9v9 çalışmağa huzardır. Soura türoslei pan bir çok seyjpr ariiağğişm vardır ve budiifın tur denemez, ş j artisLier, Di açlr gibi onları ağaya dl dalmıştı ki pere silika dığını, tewsildön evvelki nin başladığını düğumedeki te numaralı af'aşşda Recebin narafi bizi iğ Varyete bitmiş piyes b Perde açıldığı #atit hiç etmediğim ve şimdiya kağ sillerinde o bulunduğum & Halkevlerinde bir kaşı 5 görmediğim Oo muntazanı kostümler ve mayalar ettim. Jestleri, mimikleri, hakiki esörin emrettiği Uh landınyor. Diğek artistlere üm; hepside öyle... ye verdiği alışkınlıkin biri kadar kaynaşmışlar ki makine gi” bi en ufak bir noksamsş bil: madan oypıyorlar. Yalme bi teknik kusurları ver. İejişii sahne tekniğine pek eheşişiğ vermemiş, ışikldr daha iyi öeji taksim edilebilir kahue dsbş WE şekilde tanzim olunabilirdi. E artistlerde gördüğüm kağftet, — kuvvet beni hayrete düşürdük sırada aklıma Pant Gla İn sözü geldi: (San'at İzay inkâr etmektir ve bu, 49i mükâfabıma ebediyet yeri.

Bu sayıdan diğer sayfalar: