2 Şubat 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 2

2 Şubat 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İL. İV 1ayggpdn aaazas dvi Beri HasaRı Lİ Telif Hikâyeciliğin Ruhuna Yevmi gazetelerin hikâyelerine dikkat buyuruluyor mu 1.. Hikâye sütunları, Türk gazete- leri içinde edebi bir frenk müstem- lekesi oldu. Göz attığım zaman, gördükle- rim, İspanya hailesini anlatan mü- heyyiç manşetlerden daha ziyade tüylerimi ürpertiyor. Arada hiç bir fark yok... Orada kardeş kardeşi gırtlaklıyor. Biz Ankara caddesin- de zevksiz, becerikşiz mütercimler elinde telif bikâyeciliği katlediyo- ruz. Her gün gazetelerin hikâye sütunlarında bir telif hikâye ve bir hikâyeci ipe çekilmektedir. Edebiyat bostanımızda bir ta kım yaban otları türemiş bulünu- yor. Şaşar mısınız, bostanımıza ekti- ğiniz tohumların ınahsğlünden çok, bu türedi nesneler para ediyor. Ka- bahat bahçıvanlarda da var.. Bun- ların, âsıl mahsül verecek fidelere zarar vermelerinin, büyümelerine, gelişmelerine mâni olarak toprakta hisselerine düşen rızkı kemirmele- rinin önüne geçmeleri icab eder. Nasıl bir çiçek bahçesinde, tarhlar arasından givriliveren bir baldıran otu koparılır, atılırsa edebiyatımız» da da tercüme hikâyeler ayni aki- bete uğramalı. Bir vazoya yerli bir gül yerine, yabani frek menek- şesı koymak manasızlıktır. Otu an- cak iklimlerinde çiçek yetişmiyen- ler, karanfil, gül, ne bileyim bil- mem ne diye koklıyabilirler, Gazetelerimizde telif hikâye bulmak, Türkçe konuşan bir ya- hudi görmek kadar azaldı. Bu aza- lış başka bir meselenin de etegini çekiyor. Hikâyeci de azaldı. Zaten dava bu.. Bir sürü acı lâdırdıyı ağzımızda niçin çiğniyoruz ? Şiirde olduğu gibi bikâyecilikde de iflâs ediyoruz demek isterim. Dikkat ediyor musunuz? Yeni nesil kuvvetli şair vermiyor. Hikâyesi ise, um- duklarımız bizi ummaya uğrattı. Sebebi yok değil.. Beki hikâyeci Ümid O kadın bilir ancak kalbimin bildiğini, Nasıl özlendiğini, nasıl sevildiğini, O kadın bilir ancak ne hisseder, ne derim, Nasıl dudaklarının gölgesini öperim ! Bilir ki ümidim de bu aşkım kadar sonsuz, Bilir ki boynu bükük bir garibim ben onsuz, Fakat gene beklerim, gözlerim yaşla dolu, Ne kadar duman sarsa geçip gittiği yolu... Halid Fahri Ozansoy v 21-1-9039 elfatiha! Yazan: Nuret Safa Coşkun gence örnek hikâye veremez, genç istidadını, kabiliyetini gösterecek, edebiyatımızın hikâye kolunu zen- ginleştirecek eser çıkaramaz oldu. Kırmızı turp fiatına nerede müb- tezel, berbat, edebi kıymetten mah- rum hikâye varsa tercüme edip, kalp para gibi piyasaya süren Bay mütercimlerimiz hikâyecileri teslim almış bulunuyorlar. Ucuzluk, ka- litası bozuk da olsa gazete patro- nunun işine geliyor. Bu hakikati itiraf ettik mi? Mesele yoktur, telif hikâyecili- ğin ruhuna elfatiha., «Allahümme salli âlâ Muham- med» diyerek yüzünüzü sıvazlayın. Yeni bir edebi nesle gebe olan Ankara caddesi bir Ucubei hilkat doğurdu. Yalnız bununla da kal- madı, birçok genç kalemleri çü- rüttü, orta yaşlıları nefes darlığına, yaşlıları da kalb sektesine uğrattı. n Ben bu terecüme belâsının yalmz bikâye (O kismına temas ettim. Hikâye kadar okunan müş- terisi çok olan daha ne vardır f.. Okuyucuyu onunla zehirliyoruz. Edebiyatımızı besliyecek yegâne gıda olan bir janrı tıkıyoruz. Aca- ba hiç bir kıymet elbisesi giyme- miş bu saçma sapan tercüme ede- biyatından yevmi gazete sütunları ne zaman kurtulacak 1. Bu zaman yakın değilse, bir kere daha tekrarlıyalım : Telif hikâyeciliğin ruhuna el- tatiha..

Bu sayıdan diğer sayfalar: