30 Mart 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

30 Mart 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

304 dınlar ve çocuklar arabalarda veya sivri ve üstü kireçlenmiş çadırlarda otururlar, fakat kendileri atlarından hemen hiç inmezlerdi. Başlarını dizginleri üzerine kor, orda uyur- lar, orda yerler, yedikleri ekseriya kökler veya umumiyetle eğer ile hayvanın sırtı arasında ezilmiş et parçalarıydı. İşte Çin imperatorlu- gunu tehdit eden düşmanlar böyle yılmaz süvarilerdi. Hoang - Ti bunlara karşı en iyi alaylarını, en mahir kumandanlarını gönderdi, fakat hiç bir şey Hiong - Noular'ı durduramadı. Mağlüp olan zabitleri idam ettirdikten ve gerili- yen süvari bölüklerini itlâf ettikten sonra imparator ordusunun zafiye- tini anladı. Büyük kuvvet onları ye- nebilecekti ?. Bunun üzerine bir gün ümitsizlik içinde iki tekerlekli arabasına bine- rek, bir tek arabacı refakatinde or- manlara çekildi. Memleket ümitsiz- lik içindeydi ve Hunlar bütün Çin kıt'atını süpürdükten sonra, muzaf- feriyetten emin ilerlerken önlerine doğru ilerliyen kaplan, kurt, ve pas- lardan mürekkeb Hoang - Ti'nin idare ettiği sürüyü gördüler. Pars- ların çektiği ve yuvarlak bir şem- siyenin gölgelendirdiği, küçük araba- sında, ayâkta duran Hoang - Ti vahşi sürüsünü teşvik ve idare edi- yordu. İnsanlara karşı cesur ve yi- git olan Hiong - Nou'lar, ilerliyen bu sürü karşısında korkudan titrediler, dizginlere sarılark hızla geri dön- düler fakat mühim zayiat verdiler, Bu harpten sonra Mongol ovalarına avdet edet Hiong - Nou'lar bu acı hâtırayı kolay kolay unutmadılar ve Çine hücüm »*tmekten bir zaman için vazgeçtiler. Ancak cesur birkaç süvari hududu geçmeğe teşebbbüs ediyorsa da bayraklar üzerine çi- zilmiş kaplan veya kurt resimleri, aslâ korku bilmiyen bu cesur mu- haribleri bozmağa ve ric'ata sevk etmeğe kâfi geliyordu. İşte Hunları yehebilmek için an- cak böyle vahşi bir hayvan sürü- süne ihtiyaç vardı. Hoang - Ti öldükten sonra ye- rine müneccim Yao geçmiş ve Hi- Servetifünun - Uyanış Büyük Hikâye müsabakası Kapon No, 1 SERVETİFÜNUN ong - Nou'lar Çini tehdit etmeği düşünmemişlerdi. Sarı bir başlık tek renkli elbise giyen kırmızı bir ara- ba ve beyaz bir at kullanan Yao, yıldızların hareketini takib ederek, yıldızlarda imparatorluğu mukadde- ratını okurdu, Barbarlar bunu ülke- lerine hürmet ederek, hudutları ge- risinde sâkin sâkin otururlar ve ona vergi verirlerdi, çünkü kaplan as- kerlerin geri dönmesinden o kadar korkuyorlardı ki... İhtiramda, âlice- nablıkta Yao'ya hediye göndermek- te Nan'yi pirensi Yue - chang - chi ile Hunlar rekabet ediyorlardı, fa- kat Yue - chang - chi ekseriya ih- tişamda onları geçiyordu. Hattâ bir kere imparatora bin yaşında ve sır- tında kuruluşundanberi dünya tarihi yazı olan bir kaplumbağa gönder- mişti. Daha fakir olan Hunlar ise genç taylar ve kısrak sütü gönder. mekle iktifa ediyorlardı ve bu on- larca büyük bir fedakârlıktı zira şimdiye kadar kimseye ihtiram ve saygı göstermemişlerdi. Yao bir asır bütün sürdükten sanra yüz on beş yaşında öldü. Tahtını harbe çok mütemayil olan oğluna değilde da- ha halim selim ve ihtiyatlı olan (Chouen)e bıraktı. Chouen fazilet sahibiydi. Meng - Tcheu der ki: “Yegâne arzusu ailesini memnun et- mek, onlarıda kendi gibi fazilet sahibi yapmak ve iyi hislerimi pay- laşmıya sevk etmekti.,, “Chouen o- gulluk vazifesini mükemmelen icra etti ve babası Keou - Seou mem- nnn fazileti sevdi. Keou - Seou memnun imparatorluk değişti, Keou - Seou memnun fazileti sevdi ve bü- tün imparatorlukta babalar ve oğul- ları karşılıklı vazifelerini bildiler.,, İşte imparatorluğun resmi vak'anü- visleri Chouenden böyle bahseder- ler. Mateessüf bu mükemmel oğul, iyi idareci, ziraat işlerine çok mü- dekkik olmakla beraber iyi muha- rib değildi. Sarı ırmağı setlerle ka- pamağa, dağlar arasında yollar aç- mağa nehir ve göllerin sularını yay- mak için kanallar yaptırmağa ça- lıştı, fakat askeri hizmetleri ihmal etti. Uzak garnizonlarda disiplin gevşedi, surların inşası ye bakımı durdu. Cenub havalarını çalmak için Chouen'in beş telli âleti icad ettiği sıralarda evlât muhabbetinden hiç anlamıyan ve müsikiye bitaraf olan Hiong - Nou'lar çok uzun za- mandanberi vergi verdiklerini ve No. 2225—338 çapucular hareketlerine baş- lamak zamanı geldiğini düşündüler çünkü artık onları korkutan ne Ho- ang - Ti'nin vahşi hayvanları, ne de Yao'nun sevkülceyşt tedbirleri vardı. Zira mubharibler için sulh tahammül- fersadır. Çine gidip bu ihtiyatı çiftçilerin mebzulen malik olduğu ot ve hay- vanları almak dururken sürülerin zayıfladığını ve otların bittiğini gör- mek ve bütün mahrumiyetlere kat- lanmap güçlü. Chouen ManY: ve Hioung-Nula- sa karşı çok kat'i emirlerle ordular gönderdi. « Bizi kuşatan yabancı aşiretler, güzel ve büyük muhitimizi karıştırıyorlar. Mücrimlere beş bü- yük cezayı tatbik ediniz ve bu ce- zaları üç muhtelif yerde çektiriniz. Beş türlü menfayı şiddete koyunuz.» Bu kadar ince hesaplarla asilere verilecek cezalar tertip edileceğine onları yenmek çareleri düşünmek daha muvafık olurdu. Man-Yiler hiç korkmadılar, Hiong-Noular ise neş'e içinde hudut şehirlerini yağ- ma ettiler. Burnu ve yahut ayakları kesmek veya mücrimleri hadım etmek ve başlarını kesmekten ibaret olan eski işkenceleri Chouen daha az kuvvetlileriyle değiştirmişti, meselâ ank, dayak, sopa ve menfa gibi Faaat Man-Yi ve Hion-Noulara karşı olan hücumda muvaffak ola- mıyan generalleri cezalandırmak lâ- zım geldiği vakit bu cezaları hafif- lettiğine pişman oldu. Mongol süvarileri neş'e içinde Chan-li kasabalarını yağma eder- ken Chonen harbe hazırlanıyordu. Fakat uzun müddet harp edemedi. Hemen hemen düşman karşısna gelmiştiki hastalandı ve akabinde öldü ve kendisini bırakmıyarak muharabe meydanına gelen iki im- paratoriçe de yalnız kaldı. Mütees- sir impâratoriçeler o kadar göz" yaşı döktülerki Tung-Ting gölünün kenarında bambu ormanları belirdi. Bu meçhul ormanlara imparatoriçe- lerin bambuları dendi. İmparatori- çeler bu gürültülü kamışlar arasında sevginin sesini duyduklarını sa- nırlardı. Uzun saçlarını açarak ma- tem elbiselerile kendilerine göle at- tılar ve öldüler. Asırlar geçti ve göz yaşlarından doğan kamışlar her zaman elemle- lerini söylüyorlardı. Çölde kumlar dalgalanıyor, deniz gibi kuru ve oynak dalgalar dolaşıyor, yaylâla- rn Sonsuz lJoşluğunda Hunlarin sesleri hâlâ tükenmiyordu. AHMED İHSAN Basımevi Ltd.

Bu sayıdan diğer sayfalar: