28 Eylül 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

28 Eylül 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ve vi No. 2949 —564 UYANIŞ hiç bir erkek Tanrıyı lâyık bulmu- yordu. Tannlar sabahları çok erken uyanıyorlardı. Hepsi de kalplerinde Venüsün aşkı olduğu halde kırlara çıkıyor, en güzel şeyleri topluyor, getirip Venüse hediye ediyorlardı. Ve hepsi de Venüse aşk ve saadet arıyorlardı. Nihayet Venüs bir gün dedi ki: — Beni gerçekten seven bana en güzel hediyeyi bulandır. Yarın en güzel hediyeyi getirene kalbimi vereceğimi. Ve Tanrılar o güno gece gökle- ri, denizleri ve toprakları dolaşıp en güzel hediyeyi aradılar. Nihayet sabah olunca hepsi de Venüsün yat- tığı ormana koştular. Hepsi de he- diyelerini bu yer yüzünün en güzel kadınına sundular. Venüs altın göz- lü, altın tırnaklı bir ceylânı beğendi. Bu Ceylânı getiren de tanrı Efesüs oldu. Venüs başınılkaldırıp Efesüs'ün kim olduğunu sorduğu zaman tan- nlar içinden çirkin ve topal biri çıktı ve gülerek Venüse yaklaştı. Ah, o zaman bütün çiçekler ve gök yüzü ağladı. Ama, Venüs söz- vermişti ve Tanrılar Tanrısı Zeüs is- temişti, Güzel Venüs içi kan ağlıyarak bu çirkin Tanrıyle evlendi. Evlen- diği gün de yer yüzünde nekadar güzel şey varsa ona ağladı. Fakat aşk Venüsle beraberdi. Çirkin yüz- lü Efesüs hiç bir zaman onun gön- nünü dolduramazdı. Gökler ve de- nizler bile buna şahitti, Dağlarda, kırlarda ve köpüklü dalgaların gümüş gibi saçıldığı kı- yılarda Venüsün beyaz, bem- beyaz vücudunu sürüyerek dolaşır. ken hep büyük bir aşk düşünürdü. Bazan sulara girer ve sedef vücu- dunu bu büyük aşkın hayalile gös- terir, bazan çok tatlı bir gerinişle gerinirdi. Onun içinden geçen şey- leri yalnız çiçekler ve sular bilirdi. Bir sabah uyandığı zaman gü- neş altın saçlarını tarıyordu. Vücu- du üstünde kelebekler uçuşuyordu ve altın boynuzlu, altın gözlü ve altın tırnaklı ceylânı ayakları ucun- da ona hayran hayran bakıyordu. Venüs kollarını gererek kalkarken ormanın içinden tatlı bir erkek sesi duydu. Kalbi öyle büyük bir heyecanla çarptı ki, artık yıllardan beri beklediği bu aşka kavuşaca- gına inandı. Bir sıçrayışta, üzerinde yattığı büyük gül çardağından aşa- ğıya indi. Henüz birkaç adım at- mışti ki, karşısında genc bir avcıyı buldu. Avcı da durarak hayran hayran ona baktı. Göz göze gel- diler ve Venüs titrediğini hissetti. İlk söz söyliyen genç avcı oldu: — Ey ormanların güzel kadını, Tanrılar bana diyor ki, sen Venüs'sün Venüs onun yan çıplak, gürbüz ve güzel vücudüne, geniş omuzları üs- tünde erkekçe duran güzel başına “baktı: — Ben Tannların söylediği Ve- nüsüm. Ya sen kimsin? — Ben de insan olan bir avcı. Adım Adonis, dir. Her sabah or- manlara ava çıkarım ve her sabah buradan geçerim. Venüs ağır ağır genc Adonise yaklaştı. İlk defa bir erkeğin yüzü- ne böyle iştiyakla ve arzu ile ba- kıyordu: — Niçin her sabah beni uyan- dırmıyorsun? Masal Dünyası'ndan |*| Bebek bahçesinde rüyalarımın Alacalı, bulacalı kumrular; Asma salınçaklarda.. Sakallı cüceler, Altın beşiklerde.. Ve başları Akar sularla ışıl ışıl Sabun köpüğünden cariyeler Uçup eriyen... Ercümend Behzad (9) Şsirin bu isimle neşredeceği kitabdan. — Seniuyandırmamı mı istiyor- sun — Evet, çünkü kalbim de bera- ber uyanır. Üstlerindeki ağaçların dallarına bülbüller kondu. Çimenler ikisinin de ayaklarını kapladı, güller büyü- dü ve fidanlar yükseldi. Venüs Adonis'in gözleri içine bakarken, dedi ki: — Sana nasıl baktığımı anlıyor musun? Adonis: — Evet, dedi. Gözlerinle beni okşuyorsın! — Senin gözlerin de beni kucak- yor! Adonis elindeki oku ve yayı yere atarak Venüsü kucakladı ve bir kaldırışta kucağına alarak koşmağa başladı. Koşarken murıldanıyordu: — Vücudün okadar sıcak, oka- dar sıcak ki... Venüs te gözlerini yumdu, 2.” yük bir haz içinde cevap veriyordu: — Kolların öyle kuvvetli, öyle kuvvetli ki... Bir dere kenarına gelince Ado- nisin ayağı bir kütüğe takıldı, iki- side yumuşak çimenler üstüne düş- tüler, Öyleki vücutleri birbirinden ayrılmadı, ve yüzleri birbirine ya- pıştı. Adonisin ağzı Venüsün ağzı- na değdi. İkisi de kıpırdamadı ve ikisi de başlarını birbirlerine daha çok yaklaştırdılar. Hayat öyle güzel şeydi ki... Ve dünya öyle sıcak ve tatlıydı ki... Adonis bir anda kaybolduğunu ve gök yüzüne doğru yükseldiğini his — Devamı Son Sayıfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: