7 Kasım 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

7 Kasım 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ATarih Tedkikleri : ESKİ ve YENİ HARBLER Yazan: Baha ERSOY No. 7 Şimdilik şurasını da ilâve edelim ki: barış ve savaş her şeyden ev- vel iki rahi halettir. Barış ya cebri ve kuvvetle tahmil edilir yahut da bir milletin umumi rıza ve mu- vaffakıyetle teessüs eder. Bu ikinci suretin denilebilir ki hiç emsali görülmemiş; tarihde şimdiye kadar teessüş eden şulhler dajma bir sa- vaşın neticesinde mağlüblara cebri ve ikrah ile kabul ettirilmiştir. Diğer taraftan insanlar için iştiha yedikçe gelir dedikleri gibi savaş- larda kazanan ve galib gelen mil- letlerin fütuhat arzuları teskin ve tatmin olunacak yerde bilâkis art- mış son zamanlarda da ayrıca bu- lanık şuda balık avlamak istiyen karışıklıkları ve değişiklikleri gevgi ve gevinç ile karşılıyan bir takım iş adamlarının, harb sanayiile bü- yük kazançlar elde eden fabrika- törlerin, spekülâsyon yapanların tesirleri de milletler arasındaki ih- tilâfları ve savaşları körükliye gel- miştir. İşte şu manzaraya her iki cihetten bakılınca bazı müellifle- rin her hârb yeni savaşları hazırlar demelerine hak vermemek kabil değildir. Şurasıda dikkate değer bir key- fiyettir ki bir kere savaş başladı mı $ Harbin sebebleri ekseriya unu- tulur, hattâ meçhul kalır; ortada artık bir takım masallar ve hikâ- yeler dönmeğe başlar. Bir kere iki taraf harbe girişince meydanda harbi mucib olan asıl sebeb değil basmın her hareketi harbe yeni bir sebeb ve vesile olmak üzere ileriye sürülür. Son zamanlarda propagandanın pek ziyade ilerile- miş olması harbi mütemadiyen kö- rüklemeğe ve her gün iki tarafı kızıştıracak yeni yeni sebebler icad etmeğe yaramaktadır. Bu vaziyet eski zamanlarda da böyleydi. Tu- rovada harb eden Yunan kahra- mânları ihtimslki Elenin kaçınıl- masile pek az alâkadar edilir. Za- hirde güya bir Krala yapılmış olan bakaret harbi tevlid etmiş; fakat 308 — Servetifünun — 2307 harb patladıktan sonra herkesin düşmanla görülecek bir hesabı alı- nacak bir intikamı olduğu da şüp- heden azade bulunmuştu. Şurası vardır ki o zamanlar şimdiki pro- paganda vesaiti olmadığından mu- hazibler yalanlarla dolanlarla yek- diğerine karşı ihtirasatı alevlendir- meğe muvaffak olamıyorlardı. Eski ve yeni harbler arasındaki mukayesemizi ve buna müteallik mubahasemizi tamamlamak için şunu da söyliyelim : Fransa büyük inkılâbından evvel monarşiler dahi ancak profesyonel ordulara sahib bulunuyorlardı. Bu orduların gerek teşekkülü ve gerek sevk ve idare ve disiblini anane halini almış olân bazı usul ve kaidelere tâbiydiler. Onyedinci ve onsekizinci asırlarda halk kitleleri ufak ordular arasın- daki boğuşmıya denilebilir ki ş8- yirci vaziyetindeydlier. Gerçe bun- larda yağmadan, tahribattan muz- taribdiler; lâkin bu ıztırabları mah- duttu. Ordular da kırk bin kişllik bir ordu muazzam ve çesim bir aâkeri kitle sayılır; bundan daha fazla erleri cami ordulara manevra yaptırmak müşkül bir iş diye te- lâkki edilirdi. dediğimiz gibi sayısı mahdud olan ordular efradı en kuvvetli ve gösterişli adamlardan seçilirdi, Rivayet ederler ki Prusya Kralı İkinci Frederik'in babası Frederik - Giyyom son derece he sis ve nekes olduğundan gönül boşluğile harcadığı para ancak or- duya sarfettiği paralardı. Onun başlıca merakı heybetli, güçlü kuv- vetli askerlere malik olmak oldu- ğgundan hususi memurlarını her ta- rafa gönderir, bunlar semt semt hattâ memleket memleket dolaşa- rak dev cüsseli atleş ve pehlivan yapılı adamlar ararlardı; hattâ der- ler ki Londrada ki Prusya elçisi böyle bir İrlandalıyı elde edebil- mek için o vakte göre mühim bir para ile 1300 altın vermeğe kadar göze aldırmıştı, Muasır medeniyetlerimizde ise NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! ATATÜRM'le bizim kadar insanlık da öğünsün. İNÖNÜ Türk birliğinin tim- salidir. Egemenlik Ulusundur. Türk genci! Atatürk Cüm- huriyeti sana emanet etti. Türk vatanı bölünmez bir bütündür. Büyük Millee Meclisi Türk iradesinin kaynağıdır. Türk topraklarında, Türk sularında, Türk göklerinde Türk bayrağı. Bir tashih Halid Fahri Ozansoy'un geçen haftaki nüshamızda intişar eden (Milli Şefi dinlerken) isimli şiirinin ikinci mışraında bir (de) eksik di- zildiğinden bilhassa vezin haleldar olmaktadır. O mısra şöyle olacaktır : Gençlik en usaklarda da bir tek gönül oldu. hârbin en dehşetlisini insanların cesim kitleler halinde kalkınmaları; yani bütün bir milletin ayni su- retle gene bir milletle karşı karşıya savaşa btutuşmasını teşkil ediyor. SON

Bu sayıdan diğer sayfalar: