21 Kasım 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

21 Kasım 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

f#ecalzade Ekrem merhum ğında ateş saçıyordu. Bu hislerle Küçük Kovacılurdaki evimize gel- dim. Düşündüklerimi anlatacak adam arıyordum; Fakat kimef.. Ev- de bir büyük annem var; bir de Ahmed teyze. «Ahmed teyze» bizim ailenin çok eski dostuydu. Hepimizin tey- zesiydi 've bilmem niçin biz ona «Ahmed teyze» derdik. Ahmed tey- zenin başında kalın fesi vardı; fesin püskülü bir tarafta duracak yerde, püskülün ipek iplikleri birbirinden ayrılarak merkezden itibaren tek- mil fesi kapamış bulunurdu: fesin etrafında oyalı bir yemeni sarılıydı ve yazma yemeninin üstünde sayı- sız başlı iğneler sokulu dururdu. Ahmed teyze, şalvar giyerdi; yırt- maçlı entariliydi. Ayağında sari çedik pabuç vardı. Feracesi kışın Ankara sofundan, yazın Bursa ipek- lisindendi ve ben, Ahmed teyzenin sırtında, O ölünciye kadar başka ferace (görmedim. Yaşmağı kalın, omuzundeki lâhur şalı daimi sarılı dururdu. Ahmed teyze, Yeniçeriler kaldırıldığı zaman gelin olduğunu söylerdi, fakat ne zaman doğdu- gunun farkında değildi. Ben Mül- kiyeye girdiğim tarihde o galiba 85likdi. k İşte eve gelince Ahmed teyze ile karşılaşmıştım. Ahmed teyze bana elini öptürdü, arkamı okşadı: 2 -—— Servetifünun — 2309 — Mubarek olsun dedi. Hanım ninemin hoşuna giden şey Mülkiyeden çıkacak efendile- rin kaza kaymakamlığına, sefaret kitabetine ve Şurai Devlet mu- avinliğine alınacağına dair nizam- namedeki kayıttı. Mübarek kadın- cağız gefareti ve Şuray Devleti hiç düşünmiyordu. Kendi kocası büyük babam Çatalca ve Silivri kaymakamlığında bulunmuş imiş... Şimdi de torunumla kaymakam- lıkta gezeceğim dediği zaman gşı- pıtık terlikleriyle merdivenlerden aşağı maniler söyliyerek koşuyor, kınalı saçlarını ve hotozunu ha- yalandırıyordu.. Hanım ninem beni müatakbe: lin kaza kaymakamı görerek sevl- nitken ben mektepten ilk geldiğim akşam ona: — Hanım nine; senin dediğin galiba olmıyacak. Ben mektepten çıkınca muharriı ve matbaacı ol- mak istiyorum. Zavallı Hanım ninemin hüznü halâ gözümün önündedir. . Mülkiye Mektebinde geçirdiğim beş sene, hayatımın tatlı parçası- dır, Açılmağa çok hevesli olan dimağlarımızı aydınlatan büyük hocalarımız vardı. Merhum Murat Bey umumi tarih dersinde hepimi- ze çok ibret lavhaları verir ve bizi dünya inkilâplarının azameti- ne alıştırırdı. Bu münevver mua- limin takrirlerinde, o zamana ka- dar gittiğimiz mekteplerde yahut evlerimizde dinlemeğe alıştığımız batıl düşüncelerden, çorak bilgi. lerden eser bulunmazdı, Murat bey, Mülkiyedeu yetişecekleri Tür- kiyede, uyandığını dilediği yeni- lik ve medeniyet aşkı ile doldur- mak isterdi. Abdürrahman Şeref merhum inkişafını saadetle gördü- gümüz yükselme hayatının ilmi ve ahlâki temellerini her şakirdin zihninde köklendirecak sağlam to- humlar serperdi. Biz bu iki üste- dın meftunu idik, onları babamız gibi, ve belki daha giyade gever- dik. Sonra hekim baş. Salih efen- di vardı; nebatat dersi verirdi; fakat onun ağzından çıkan sözler en derin felsefe kaideleri idi. Sa- lih Efendi büyük ve kalıpsız fe- siyle, o vakit kendisi gibi belki üç beş kişide kalmış olan mavi ipek püskülüyle, her zaman elinde taşıdığı ve koluna taktığı şemsi- 1 yesile çok kıymetlibir Türk <tipsjl idi. Salih Efendinin Kanlıcadakfj yalısının bahçesi Türkiyenin ilk nebatat bahçesidi. O derse geldiği günler bahçesinden getirdiği çiçeksi lerin, yaprakların ilmi yaşayışlarığ! nı anlatırken bizim batı! bilgileriğ” doldurulmuş olan o zihinlerimizi sanki süpürür ve temizlerdi. Bize mesliye dersi veren Portakal Paşa ile Sakızlı Ohanis Efendi Türk olmadıkları balde kendilerini çok sevdirmişierdi. Portakal Mikail Paş& tam bir idare adamiydi; devlet ve millet parasını israftan koruyarak randimanlı kullanmak ilmini biz ondan öğrenmiştik. Sakızlı Ohanis ilk ekonomi âlimimizdir. Servetın mesaiden ibaret olduğunun ondan öğrenmiştik. Hendese hocamız Mirleva Ha» san Paşayı dahi zikretmeliyim, Hasan Paşa Hendese ile bize çok yüksek felsefe öğretirdi. Kendisi uzun seneler Yemende menfada kalmıştı. Dünyada hayatın ahlâktan son- * ra iktisat üzerine kurulmuş oldu: * gunu, milletlerle memleketler kuv- vetinin her şeyden ziyade meli teşkilât ve saiden çıkacağını Mül- kiye mezunlarına hep bu hocalar telkin etmişti. Hülâsa bütün Mül- kiyede okuyanlar başka türlü ye- tişiyordu. O zamanın görüş ve ka- vâatlerinin zıddına mefküreler &lı- yorduk. Ve bundan dolayidır ki Mülkiyeyi tesis ettirmiş olan Ab- dülhamit, oradan çıkanların fikir. lerinden sonradan ürktü; Murat beyi Dayunu Umumiye komseerli- gile harcadı; Abdürrahman Şerefi Galata Mektebine kaldırdı, Forta- kal Paşayı maliye nazırı, Sakızlı Ohanisi, hazinei hassa nazırı yaptı ve biz mektepten ayrıldıktan son ME S Mülkiye mektebinin Maliye profesörü Portahal Paşa

Bu sayıdan diğer sayfalar: