3 Nisan 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

3 Nisan 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çaylarımızı içip, «güzel kadına» allahsmarladık dedikten sonra Şe- hire döndüğümüz zaman kız; — Gördünüz müf dedi. Size «tuhafsınıs» diyorum da inanmı- yorsınız. Dansetmek için Bebeğe kadar gittik, dans etmeden dönü- yoruz. Sonra, orada kendisine tanış- tırdığım kadının ne kadar güzel olduğutdan tekrar bahsetti, Dün- yada s&nden daha güzel kadın o- lamaz demek ve bunun gibi daha bin şef söylemef istiyorum, fakat kelimeler boğazımda kalıyor. Onu sadece kendime doğru çekip sıkı- yorum. * Ertesi gün işim vardı. Daha ertesi gün için sözleşmiştik. Gene pastahaneye gelecekti, Randevu- dan tam bir saat önce gittim. Bel- ki o da daha evvel gelir diye dü- şünüyordum. Bir saat geçti. Bir saat daha geçti. Gelmedi. Bir saat daha bekledim. Bu bir saat bana bir asır gibi geldi. Aceba hastalandı mı diye merak etmeye başladım ve kalkıp evine gittim. Kızı sorunca evin sahibi; — İsminiz nedir? deği, Adımı söyledim. O zaman ba- na bir paket uzattı ve: — Dün akşam, dedi, eşyaları- nı topladı, kirasını verdi ve gitti. Size de bu paketi bıraktı, Koşa koşa eve geldim. Paketi açınca, kendisine almış olduğum elbiseyi gayet güzel katlanmış bir halde buldum. Bir şey anlıyamıyor, kızın bu hareketine hiç bir manâ veremi- yordum. Acaba bir şey yaptım da kalbini mi kırdım? Farkında ol- madan bir şey mi söyledim? diye düşünüyordum. Fakat zihnimi o- kadar kurcaladığım halde böyle bir şey hatırlayamıyordum. Onu nerede aramalıydım? Ne- rede bulabilirdim$* Hayat birden bire değişmiş boş ve manâsız bir hal almıştı. Bir şey yapmak, bir teşebbüste bulunmak lâzımdı. Fa- kat ne yapabilirdim? Bir tek ümi- dim vardı: Tesadüt. Bu ümitle sokağa çıktım. Yü. rüdüm, yürüdüm, caddeleri, sokak- ları aştım. Nihayet ayaklarımın bitab düştüğünü duydum. Yolum pastahanenin önünden geçiyordu, Oraya girdim. Düşünüyordum: Okadar &ai, okadar melek gibi bulduğum bu kız benimle böşleşeytancasına bir alay etsin, kabil mi? Bu suali ken- di kendime belki yüz defadır so- ruyordum. Birden bire kalktım. Eve dönüyordüm, yolumun orta- sında fikrimi değiştirdim. Tekrar sokakları dolaşmıya başladım: Bü- tün caddelerden el ayak çekilin- ceye kadar. Öylece birkaç gün geçti. Bu müddet zarfında gezip dolaşmadı- ğım yer kalmadı, Ona tesadüf st- mek ihtimali olan her yere girip çıktım, Berabar bulunduğumuz yerlere gittim. Yalnız bir Bebeğe gitmedim. Çünkü tanıdık bir kim- seye ragigelmek istemiyordum. Bir sabah aklıma bir fikir gel. di; Belki, dedim, oda yaptığından şimdi pişman olmuştur ve beni arıyordur. Kimbilir, belki de bana rastgelmek ümidile Bebekteki bağ- çeye gidiyordur. Orada onu bula- cağımı ve birbirimizi nasıl aradı- gımızı ikimizde ayrı ayrı anlata- cağımızı gözümün önüne getirdim. Bu düşünce ile neşem yerine gel- di. Bağçeye gittiğim zaman daha kimsecikler yoktu. O gün oturdu- ğumuz masayı işgâl edebileyim diye mahsus erken gelmiştim. Bir müddet oturdum. Bir ara- lık arkamdan birinin yaklaştığını ve omuzuma elini koyduğunu duy- dum. Bir an için kalbim durur gibi oldu, Fakat başımı çevirip bakmıya vakit kalmadan, pahalı bir esans kokusundan bunun öte- ki kadın olduğunu anladım. — Bonjur! dedi ve güldi, genç kızın oturması için ayırdığım kol- tuğa çöktü, Sonra müstehzi bir tebessiimle: — Bakıyorum bugün sevgili bebeğinle beraber değilsin! dedi. Zaten senin gene dönüp bana ge- leceğini biliyordum ve kendişine- de söylemiştim bunu. Kendısine söylemiş bunu! — Nerede, nerede gördün onu? Ne zaman? — Burada. Beraber bulundu- ğgunuzun ertesi günü buraya gel- mişti, — Ne söyledin ona? diye sor- dum. Bunu sesimi yükseltmeden sor- muştum. Fakat o su&limdeki fev- kaladeliği anlamış olacak ki, müs- tehzi tavrını bıraktı ve sade bir hal takınarak cevap verdi: — Kendisine onu buraya senin bana meydan okumak için getir- diğini söyledim, Sonra ilâve etti: — Söylediğim hakikattan iba- retti. Bu esnada bir arkadaş gelip onu dansa kaldırmamış olsaydı acaba ne yapardım diye halâ dü- şünüyordum. Bilmem ne yapar- dım. Fakat bana öyle geliyor ki, her halde hayatımın sonuna ka- dar yüzümü kızartacak bır hare- kette bulunacağım muhakkaktı, Onlar dans ederken ben kalk- tım, bağçeden çıktım. Artık orada işim kalmamıştı, Genc kız artık bir daha oraya gelmiyecekti.Gene kız artık bir daha beni aramıya- caktı, x O zamandan beri bir sene geç- tu, Onu halâ bulamadım. Bazan odama kapanırım ve entari pake- tini sakladığım yerden çıkarır ba- karım. Bulduğum ve yolda kay- bettiğim saadetten bana kalan bir tek şey varsa o da budur. Fakat ümidimi kaybetmedim. Ekseriya, güneş batarken, köprüye gidiyorum ve orada gurubun son ışığı gökten silininceye kadar bek- liyorum. Ve biliyorum ki, genc kız da bir gün, güneşin batışını seyretmek üzere köprüye gelecek... Vali KARABUĞA e sererereeinreensieensesenesre re saesaneR00k İENZN GEZ Müşteri — Neden bizim eve artık mal göndermiyorsun? Bakkul — Gazetelerde yazı yaz- mıya başlamışsınız da ondan! 237 — Servetifünun — 2328

Bu sayıdan diğer sayfalar: