3 Nisan 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

3 Nisan 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Onbeşinci asırda Türk edebiyatı: Emiyr Nızâm Ali Ya 1 ŞSiyr Nevâ Şahsıyyeti ve Eserleri Yazan : Cemâleddin Server — Pek Fâzıl Medrifci Behâ Kehya oğluna — — UV — dile, Fârisi kelimeler karışmışdı. Münevver Türkler hem Türkce, hem Farsca gilrler söylerlerdi. Türk dilindeki ma'nevi medeniyyetin ortaya çıkmasına sebeb olan Ali Şiyr'de, eserlerine İran unsuru almak mecburiyetinde idi. Fakat mili hüviyet ve hususiye- tini a'zami nisbetde muhafaza etdi. Bu yüzden Ali Şiyr'e Câmi'nin Türkcesi, Câmi'ye Ali Şiyr'in Faris- cası diyenler de olumuşdur.. Binaenaleyh konferan- sımda söylediğim gibi; Çagatay kültür ve edebiyatı, en parlak devrini Nevâ'i ile idrak etmişdir.. Çünkü bizzat (OHüşeyn-i- Baykara başda olmak üzere Hâtıfiy, Kutbiy, Latfiy, Emiyriy, Süheyli ve Sekkâki gibi Türkce yazan şâir, mütefekkir ve san?- atkârlarla işlenen Çagatay dil ve edebiyatı, bu çağ- lar da altın devrini yaşamışdır. On beşinci asrin ikinci nısfına doğru yetişen, Farsca şiirlerinde Fâni mehlasını kullanan Nevâ'i ile de - geniş mıkyaada » terakki ve inkişaf ederek en yüksek mertebesini bul- muşdur. Bu asır, Çagatay kültürünün kemâl devre- sidir. Bizzat edib ve şâir olan, Türkceye kıymet veren ve Hüseyni güzel şiirler yazan Sultan Hüseyn-i- Bay- kara'da, Türkce söyleyen şâirleri taltif etmişdir, Fa- 1sea gi'irlere beş kuruş verdiyse, Türkce şiirlere beş lira vermek süretile milli dile olan sevgisini açıkdan açığa izhâr eylemiğdir. Hayatının son demlerinde Sultan Hüseyn'in em- rile tertib etdiği Nevâdirün- nihâye ve Bedâyi'ul- bidâye isimli iki divânını, altmışından sonra yazdı- ğını söyler: «Artık işlerden yorulmuşdum. Başka işe bakacak halde değildim. Sultanımın emr-&. teşviki yerdım etdi.» diyor. Zübdetüt- tevârih ismini verdiği bir eseri varsa da bize vasıl olmamışdır.. Türkce külliyatının yazma nüşhealarını her yerde bulmak kabildir. Paris kütüb- hanelerinin çoğunda toplu olarak mevcuddur. Bun. ların en nefiş tarzda basılanları bizde Topkapı ve Üniversite kütübhunelerile Bvkaf Müzesinde varsa da Fransada basılanları kadar tam değildir. Bunlardan meşhür olanlar : Hamse, Diyvan, tezkire ve Muhâ- kemetül- lügateyn risâlesidir. Yüzlerce yıllardanberi Türk halkı ve münevver- leri arasında okunan ve çok söylenen muhteşem Diy- van ve muhtelif mesneviy'lerinden başka Türk ve Acem dilinde yazdığı eserlerinden ba'zılarına, melelâ Attâr Câmi, Husrev ve Nizâmi gibi büyük İran şâ- irlerinin yazdıklarına naziyre olarak meydana getir- diği risâleleri, - tedkik etmeden taşıdığı isimlere göre hüküm veren ba'zı Fransız müsteşrikları, bunlari basit birer taklid ve adapte zannetmişlerse de aldan- mışlardır. Ma'nevi meslek sahibi Nevâ'i'nin bundan maksadı teşerrüf ve teberrükdür. Netekim bu tevazuu takdir etmek dirayetini gösterenler den; Meselâ Şeyyh ve Sofiy Feridüddin-i- Attâr'ın Mantıku- tayr'ına naziyre olarak yazdığı Lisânüt- tayr'ı baş- dan aşağı okuyan Rus müsteşrikı Berthels, Fransız mütaleasının nekadar yanlış olduğunu, Sovyetler Birliği İlimler Akademisi tarafından neşredilen Miyr Ali Şiyr Nevâ'i başlıklı makaleler mecmuasında » tahlil ve tenkidini yaparak - isbat etmişdir. Bina- enaleyh bunun hilâfında ölarak: Evwel söza başlamış Neva'i Takliyd ile Farisi adayı Diyerek Ziya Paşa'ya iştirak etmek haksızlık olur. Bunun bir vesikasını da Profesör Zeki Veliydi'nin, yüksek selâhiyetle neşretdiği mekalelerinde görüyoruz. Üstad diyor ki; «.. M. Belin, Ali Şiyr'in eserlerini anlıyabilecek derecede Farsca ve Çagatayca bilmediğinden me- makalesi yanlışlarla doludur. Meselâ Farsca ve Peh- Iâi mescid - (mescidin yanında) - demek olduğunu bilmediğinden «Herat» da bir Pehlevi mescid'i oldu- ğnnu ve Ali Şiyr'in de orada defnedildiğini zannet- miş, onun bu hatası sonra Rıza Nur Bey'ede geç- mişdir.» Yalnız ilmi dehâsı, yüksek felsefesi ve sanatkâr- içün değil; her halde asil ve müstakil benliği içün de tebciyl etmek istediğimiz Nevâ'i'yi bizim kadar Sovyetler de selâmlamışlar, beş yüzüncü yıldönümünü kutlamak ve broşürlerini basdırmak üzere Müze ve EKütübhanelerimizdeki eserlerini ve minyatürlerini istinsâh etdirmişlerdir. Ali Şiyr son güne kadar doğub büyüdüğü ve Hüseyn Baykara ile beraber Türk dilinin ve mede- niyetinin merkezi haline getirdiği «Herat» dan ayrıl- mak istemedi. O zemanki Türk münevverlerinin hissi ve ma'nevi şefi; ilim, san'at ve edebiyat adam- larının büyük hâmiysi ve bizzat mürevvici olmak iytibariyle tam bir fazilet adamı olarak da ta'ziyz olunmalıdır. 233 — Servetifünun — 2328

Bu sayıdan diğer sayfalar: