30 Ekim 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

30 Ekim 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ROMEN EDEBİYATINDAN : DEGİŞEN ÇOCUK Yazan ; Pavel DAN j Çeviren : İ Cavit YAMAÇİ Bir kurt veya başka bir aç ce- navardır belki, diye dtştindüm. O- na doğru bir taş attım : — Heceey!.. Huoo!., Siyah şey sağda göründü. Ye- niden bir teş attım o zaman bir kayanın köşesinden belirdi.. Bir iki defa de cinmiş gibi önümden yokoldu. Tam bir şey olmadığını sâdece bana böyle göründüğünü düşünürken birden bir ağacın di- binde, ormanın karanlığında beli- riyordu. Birden durup, yüksek sesle: — Kim of diye gordum. Cevap yok. Göğeümde kalbim sanki biri yumruk atıyormuş gibi vuruyordu. — Kim of Cevap vermedi. Fakat görme- ye onu görüyordum: Önümde yürüyen bir şey vardı. Korku beni buz tutan sular gi- bi yakalamıştı. Sanki benim her parçam, kaçmağa hazır, titriyen bir vaziyette ve heryere vurmak niyetindeydi. Böyle biraz daha gittim ve birden Allahı düşünerek ona ye- tişmeği düşündüm. Öyle bir kuv- vetleşmiştim ki yolumda bir ayıya rastlağam kuzu gibi boğardım, Da- ha çocukluğumdan bir şeytanın nasıl durdurulduğunu biliyordum, Şeytanın etrafına çakı ile bir çem- ber yaparım ve kulağına öyle bir şey söylerimki ben istemeden ye. rinden kımıldayamaz. Onun pe- 286 — Servetifünun — 235$ şinden gitmeğe iyice başladım. Onu kaçarken görmüyordum, biz insanlar gibi koşmuyordu, fakat mütemâdiyen benim önümdeydi. Bazen de yerinde duruyor gibiydi. O zaman bıçağı yere saplamak istiyor fakat ona dokunulmayacağını da anlıyordum. Adımlarımı sıklaştırı- yordum. Yıkılmış ağaçlara, taşlara, kütüklere ayaklarım takılıyordu. Dizkapaklarımın üzerine düşüp, ellerimi ayaklarımı parçalıyordum. Umurumda bile olmuyordu. Hiç bir yerim ağrımıyordn. Dallar su- ratıma iniyor, yüzümün kan içinde olduğunu hissediyordum. Gözlerimi kör gibi kapamış o- na yetişip durdurmak için koşu- yordum. Patikayı çoktan bırakmıştım. Birkaç defa kendimi ısaız ve İânet yert olan Şeyta omuzunda zan- nettim. Fakat iyice bilmiyorum. Gece vo gündüz, çocukluğumdan beri dağın her parçasını biliyor- dum. Şimdiyse nerede olduğumun farkında bile değildim. Böyle ku- duzlar gibi orman içinde mütemâ- diyen haç yaparak ne kadar yü- rüdüğümü bilmiyorum. Nerelerde gezindim ? Deha sonra, önümde elinde ayna bulunan birinin git. miş olduğunu da düşüundüm. E- ger gece ormanda bir adama rast- layıpta eğer bir mum gösterirsen muhakkak ki senin peşinden gelir. Babam: — Billyorum, dedi. Yokuşlar çıkıyor ve uzunyollar da yürüyordum. Ayaklarımın beni taşımıyacak hâlde gelinciye kadar yürüdüm, yürüdüm ve birdenbire ainımdaki teri silmek için durak- ladım. O ân, bana, beni çağırıyor gibi geldi. Harsretlenmiştim. Beni bir nevi delilik yakalamıştı onu durdurmak, yakalamak istiyorum yine uzun yollardan, kayalar ai- layarak ve sulardan geçerek koş- maya başladım, Kaç defâ elimin tersiyle yüzümü silmek için du- raklasam önümden âmirâne bir sea duyuluyordu: — Geliyormuşun f İnsan sesi gibi değildi. Bu dı- şarıdaki kulağımla duymuyordum onu sanki, onu şuradan içimden biri söylüyordu. ( Mocnun, alnına işaret parma- ğıyla vurdu ) Birden önümde büyük bir dağ gördüm; ihtimâl artık yürüyemi- yordum, Ay, batarken bulutlar a- rasından göründü. Onu ağaçların önünden gürütle sanki birisinden kaçıyordu. Bir dağ tepesinin ar- kasına gizlendi. O tarafta büyük bir âlev görünüyor, her tarafa kır. mızı bir ışık yayılıyordu. Birden ay dağın arkasına sıvıştı ve kaya- dan kayaya atlamaya başlayıp 8- gaçlar arasında kayboldu. Arkada, bir iki adım uzaklıkta:

Bu sayıdan diğer sayfalar: