1 Ocak 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

1 Ocak 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

geserire Yazan : Pavel DAN e : 3 Ludovica civar tarlalardan top- layıp eteğini doldurduğu fasulya ile bayırın tepesine varınca golu- mak için durdu. Kalbi, bu tepeye aceleyin çıktığından veya yükün ağırlığından çarpmıyordu, o 83ğ- lam bir kadındı : fakat mera bek- çilerinin kendini böyle etekleri dolu, başkasının tarlasında yaka- masından ürkmüştü. Komşuların fasulyalarını topladığı müddetçe, fısıltılar, kendisini yakalamak için göretliyen insanların ayak sesini duyduğunu zannetmişti, Fakat ku- rumuş yapraklar arasında insan Iâfı nasıl duyulabilir. * Ve Allah korusnn ya onu bir yakalamış olsalardı, fenalık yap- mak isteyen insanlar, muhtar- lığa götürüp köylerin alay mevzuu yapacaklardı. Fakat şimdi müsterih olarak dinlenebilirdi. Ekili arsalar uzak- taydı ve bekçilere rastlasa bile bunlar onun hangi bostendan gel- diğini tesbit edemezlerdi. Alnının terini silerek, kendi kendine : — Sanki orlar kâfi derecede çalmıyorlar * Allahtan belâlarını bulasılar ! Diye mırıldandı. Yayılmış mısir sapları üzerin- de dururken başındaki siyah örtü- yü itti, güneşten siyahlaşan kemik- li ve çizgili yüzüyle, gökün mâvi tonunda duran kadın, uçmaya ha- zırlanan büyük yırtıcı bir kuğa benziyordu. Uzaktan kiremitli da- miyle büyük mısır tarlası içinde 80 — Servetifünun — 2367 :İ Cavit YAMAÇ | iri bir alev çiçeğine benzeyen eve doğru bir nazar attı. Kıra, yâni büyük bir zevkle “Çiftliğimiz, dedikleri bu yere taşındıklarından beri ancak bir kap yıl geçmişti. Burada bulunau her hayvana yiyecekleri elden ver- mek icâb etmiyordu : davar her hangi bir arsada bir ağız ot kopa- rabiliyor, domuz kökler karıştırı- yor bir mısırlık veya bostana da- lp kendini Noel gelmezden önce şişiriyor, hem de öyle bir gişiriyor ki ona parmağını şürene, yağın- dan bir parça bırakıyordu. Köyde bulundukları vakit, ancak iki ze- bun hayvanları vardı. Bunları da zorla besliyorlardı ; tarlayı ekebil- mek için ilkbaharda bir çok de- falar tohum satın almak. mecburi- yetinde kalmışlardı. Ve şimdi bek; ekin tarlaları bayırlar kadar bü- yük ve altı çiçek gibi altı öküz avlularından arabayı çıkartınakta. Ahırdaki öküzlerin ve kırdaki sürünün adediyle beraber köyde itibarları da büyüdü. Çünkü köy- de ailenin eskiliğine değil, serve- tin ağırlığına ehemmiyet verili- yordu. Düne kadar, bazıları Urcan ai- lesinin iyi misafirperver olmadık- larını söylerken, şimdi oğulları Valter askerden - Simion'un tabi- riyle «Kodetsçhule> den - dönüpte Tritin köyünün kunduracısı Trilaiu nun kızı Ana ile evlenelidenberi, bunu tek kişi söyleyemiyordu artık Ve onlar bu kadar emekle ka- zandıkları toprağı çoğaltmak için ellerinden geleni yapmaktaydılar. Öküzlerine traka aldıkları zaman, hayvanlarının otrakası (o olduğu- nu köylülerde görsün diye btü- tün köy boyunca dolaşmak fır- satını yaratmak için fakir bir ada- ma ot taşıdılar.. Sonra, Turda'da mabir bir a- bacıda, köyde sâdece kayınpeder- lerinde bulunan kırmızı tüyden abalar yaptırıldı. EKlisede, Simion Ladovice'nin kocası ve evin sahibi - ihtiyar babası çoktan dümeni ona bıraks- rak kapı yanında bir evceğizde yatıyordu - her defa ayinierde bi- raz daha ileri geçerek, nibayet göbeğiyle en ileri varmış, etrafın- da kendinden daha fakir olanlara : «bana bakın, ben kimim, kaç hay- vanım var!» demek ister gibi ba- kıyordu. Klisede diğer misafirper- verler sükünetin en fazla olduğu zamanda kuvvetle öksürüyor ve ayin sürdüğü müddetçe uyukin- yorlardı. Fakirliği zamanından ko lan eski $detini başkasının malın. dan çalmayı, tüylü abayı giydiğin- de de terkedememiş, bilâkis zen- ginledikçe bu öâdetini genişletmiş irsi bir hastalık gibi bütün sileye yaymıştı, bu âdeti ebeveynlerinden çocuklar, çocuklardan da hizmetçi- ler öğrenmişti. Birisi, kendini bostanını çalar- ken veya otunu kaldırırken gör- düğü zaman Simion ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: