8 Ocak 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

8 Ocak 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Acaba bir şey unutmadım mı 9 diye sordu. Anna, onu kapıya kadar götür- dü ve arkaşından bağırdı : — Valter, sevgilim, bana ors dan boynuzları gözlerine girmiş dana getir, çok hoğuma gidiyor! Ve kolay kolay sonunu getire- mediği bir kahkaha koyverdi. Gecenin nihayetindeki (bu gülüş kaynananın hiçte hoşuna gitmedi. Anna, duysun diye : — Gidip Simion'u uyandırayım da fırın için saman getirsin dedi. Hakikatta, kocasına derdini an- latmaya gidiyordu. Simion, samanlıkta, üzerinde yatıyordu. — Uyuyormusun, be adam? Simion cevap vermedi; öteki tarafına döndü : kadın, düvenin tabanına onun yanına oturdu : — Valter, niçin pazara yalnız gitti, be adam * Dün ikindi üzeri baban da gitti. İkisi birden nereye gittiler * Muhakkak ayni yere git- tiler. Bunlar, şimdiye kadar, sana sormadan bir kedi kuyruğu bile satın almamışlardı. Ve şimdi Val- ter kimseye birşey sormadan doğ» rudan dağruya öküz satın almaya gidiyor. Baban İçin bir şey söyle- yemem çünkü onun aklına esince dünyayı dolaşmıya çıkar, fakat bunlar ikisi birden... Adam, suya avuçla vurulur gibi, dâsmağını şaklattı, Kadın devam etti : — Dün bütün gün köşelerde fişkoş ettiler. Trilolu'nun bu pa- çavrası kırıtarak dolaşıyor, sanki gimdi gelin olmuş... — Ne olacak ? O da böyle işte, Gençtir, eğlene durgun... — Peki, be adam, peki. Ben sana söyledim, sen ondan &onra ne istersen yap. Fakat beni hiç bir yerde rahat bırakmıyan bir düşünce kavuruyor. Bizim toprak halâ be halâ, ihtiyarın üzerinde, senin üzerinde bir çizim bile ka- yıtlı değil. Bunlar ihtiyarı lâfla kandırıp Turdaya götürürler - eğer bugün götürmemişlerse - ve bizim toprakçağızımızı kendi üzer- lerine kaydettirirler. Allah versin ben yalan «söylemiş olayım, fakat göreceksin ki bu, böyle olacak. Bizi, millete kepâze edecek ve ih- tiyarlıkta, sokaklarda bırakacaklar. Simion iyice uyanmıştı, Kafa- sından, Ludovica'nin hakkı olabi- düvenin leceği fikri bütün fecaatile geçti. Fakat bu yalnız bir ganiye sürdü, çünkü öyle tek dirseğinin üzerinde dururken, kendi korku- suyla alay eder gibi karanlıkta gırıttı. — Yok, be yahu. Bu senin ak- lına egmiş. Karılar böyledir işte, ikisi bir eve gığamaz | Ludovica darıldı; kapıdan : — Biz böyleyiz, dedi; fakat atlatılacak kadar enâyi de değiliz, Ben, sana, şu kadar söylüyorum : İhtiyar, çosuk kafalı, onu bir bar- dak yanık şarap veya bir lüle tü- tünle satın alabilirsin. Sonra Tri- loiu'nuv bu çirkefide iyi mal değil. Simion, battaniyeyi kafası üze- rine çekerek yeniden uyumaya çalıştı. Fakat Ludovica'nin lâfları samanlıkta kalmış, bir arı kovanı gibi kafası etrafında vızıldıyordu. Uyumasına imkân yoktu, bir ta- raftan diğer tarafına dönerken, top- rağı üzerine tapulamayı, ve ser- vetini bir sıraya koymayı karar kılıyordu. Birbirinden daha kötü binbir şeyi düşünürken günü boyladı ve “ğin horlayarak uyumaya koyul- u Öğleye kadar “iğneyi batırma- sını bilmiyor, diye Ludovica kız1ı- nı patakladı, bir iki defa kocasını uyandırmak için dürttü, ve mera bekgileriyle çekişti, bunlar domuz- larının başkalarının topraklarına galdırmasıyla onu ittihâm ediyor- lardı. Avlu içinde öfkeli öfkeli dönüp dolaşırken kafasına birden sükü- netten ok gibi bir fikir saplandı : — Bunlar Triloiun'nun hırsızla- riyle anlaşıp ta ihtiyarı oraya yat- maya göndermesinler $ Valerin pa- zara doğru yolu oradan geçiyor. O hırsız Triloiu ile arabaya binip biz uyanıncaya kadar toprağı- mızı kendi üzerlerine tapulamığ lardır. Bak! Bu, budur. Şimdiye kadar nasıl düşünemedim # En iyi fistanını aldı ve Trilohu nun karısına giderek orada bir şey örmeyi tasarladı : “inşallah diğer ayağı da kısalır, - ve hakikati an- lamak için, giyinirken biraz sakin- leşti ve boşuna yol dövüp birşey öğrenemiyeceğini anladı. Görüm- cesi eski tilkidir ve sakınmayı bilecektir. Esasen, iğ ile yolda yürüyemezdi. İyi değildi. Daha iyi, küçük oğlu Traiau'ı uzuu ipi almak için gönderecek, (bu sâdece oğlunu oraya göndermek için bir vesile) o, çocuklarla, bizmetçilerle, konuşacak ve birşey öğrenecektir. Çocukta, kendi aklı olsaydı, neler öğrenebilirdi, neler... Fakat çocuk pek ağır ve babası gibi hiçbir işe yaramaz! Ona biri teferrüstiy- le bir şey sorarda, herşeyi anlatır ve altüat eder. O, sâdece ipi istemeli ve atla- rının evde olup olmadığını snla- malı, At evde değilse, mesele yok, O, nerede olduğunu biliyor. Kızgın olduğu zamanlarda âdet edindiği gibi başını sallayarak : — Oğlum Traian, dedi, sakın akranlarınla lâf atayım, vekıt kay- bedeyim deme, sonra iki derini bir- den çıkarırım ! Anladın mıf — Anladım! Evden kurtulduğu için sevin» cinden zıplayan Traisn naşıl snla- mamış olurdu ? Çocuk koşarak çık- tı. Böylece biraz koştu fakat sonra yoruldu, bayırı geçeceği zaman, kendi yaşında olan bâzı çocuklara rastgeldi. Bunlar ona balık kemiği ssplı bir çakı gösterdiler. Trajan zaten almak istiyordu. Ona çakıyı versinler, ödemeye o öder, hemde istedikleri kadar verir, çünkü on- da arabayla para var... Trilolu'lara erdiği vakit geç olmuştu. (Dünür: leri köyün diğer tarafında oturu- yorlardı) Traian oraya varır var- maz İpi istedi ve geriye, eve doğ- ru hareket etti, yolda, atı sorma- yı uuuttuğunu hatırladı, kapıya döndü ve bağırdı : , — İoooaaan ağa, İooaaan ağa! Anns'nın kardeşi gvluyu sgüpürü- yordu. Çocuğun sesini duyunca bu- nun birşey unuttuğunu zannederek, işi bıraktı ve sordu: — Ne var bef — Annem, atınız evde mi diye sordu... İonn, ilkönce düşünür gibi gö- ründü. Sonra bir tebessümle: — Hayır, evde değil. Anana söyle: atı, nalbanta, gümüş nal taktırmaya gönderdik... Koluna kıvradığı iple Traian eve doğru koştu. Güneş batmak üzereydi. va İğleri (o karıştırırken (o Ludovi- ca, «Allah insanı cezalandırmak istedi mi en çok sevdiğiyle cez&- landırır> diye düşünüyordu. 93 — Servetifünun — 2268 ii»

Bu sayıdan diğer sayfalar: