16 Temmuz 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

16 Temmuz 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 HAYDUTLAR Yalnız Mahmut'ta ve odanın bir köşesinde bir in belki de bir hatıra, bırakarak gitmişti. Köy, sâkin, mm sabahın- dan yeni birine kavuşmuştu. Hava- da sükünet vardı. Mahmut alelacele giyindi ve dışarı fırladı: — Hoş bulduk, Kapra efendi! Jandarma başçavuşu her gün- kü gibi seslendi: — Hoş geidin,. hoş geldin... ” Fakat, sesi kısılmıştı, boğazın- dada bir mendil sanlıydı. Mah- mut'a elini uzattı: — Süleyman bey, iki tanesini temizledi... Ame, oda yaralandı., Omu- zundan, Ve kisa boylu, tıknaz, jan- dörma çavuşu gözlerini Obüyü- terek sağ omuzunu gösterdi... — .. Haydutlardan birini ye- kaladık.., Müthiş bir heyecanla anlatıyor ve kısık sesini tamir için ikide bir öksürüyordu. Mahmut gülmemek için du- daklarını ısırdı. Kapra boyuna pek uygun gitmeyen jestlerle yum- rakiarını, ellerini sallıyor ve kah- ramanlığını ispat etmek ister gibi aşık elini göğsüne vuruyordu. Güneş üç adam boyu, gökte, yükselmişti, Köyün muhtarı, kâtibi ve romen muallimı köşeden belir- diler... Mahmut, cami avlusundeki sü- künete gaşarak mektebine doğru yürüdü. Jandarma çavuşu, muzaf- ferâne bir edâ ve artık kart horo- zunkine benzeyen sesiyle yeni ge- lenleri karşıladı: — Hoş geldin... Hoş geldin... o.» k.k Caminin büyük avlusunda ç0- cuklar bir köşeye yığılmışlar heye- 109 — Servetifünun — 2395 Lik -Yazan: Cavit YAMAÇ canla haydutlardan, silâhtan, bom- badan bahsediyoriardı. Mektebin en iri çocuğu Çolakların Âdem elindeki uzun değneği “nişan alır, vaziyette tutuyor, ve dizkapakları üzerinde durmuş “ateş ediyordu,: — Paak... Pask.. Ses, eski caminin svlusunda ör. kütücü bir aksi sada bırakıyordu. Mahmut, sınıfa girerken çocuk- ların herbirinin elinde birer değ- nek ol duğuna dikkat etti... Kız talebelerden sâdece üçü gel mişti. Mabmut bunlara arkadaşlarının neden gelmediğini sormadı. Bili- yordu. Anneleri, dün akşamki ko- mitacı baskınından korkarak bun- ları yanlarından ayırmamışlardı. Mahmut'un gözleri üç çift hayret ve ürkeklik dolu gözden büyük sınıfın çatlak duvarlarına geçti. Sinirli - sinirli dolaştı fakat bir. şey anlatamadı. ışarıdaki körpe sesler feryât hâlini aldı: Çocuklar “hırsız - jandar- ma, oyunu oynuyorlardı. Biribirini câmi avlusunda kovalıyorlar ve değneklerle “ateşe, tutuyorlardı. Mahmut sınıftan çıktı ve elleri- ni çırparak seslendi: — Herkes evine... Bugün ders yok!.. — Yolda, rastladığı köylülerin se- lâmlarına, yüzlerine bakmadan ce- vap verlyord Köyün derin sessizliği içinde en- dişe havası esiyordu, Sanki dün ge- ceki atılan kurşuhların kokusu ha- vayı doldurmuştu. Yalnız köpekler, güneşe doğru tembelce yatmaktan sıkılganlık duymadıklarını insanla- ra anlatmak ister gibi gelip geçe- ne tepeden - tırnağa kadar süzüyor- lardı, Mahmut güneşin şakrak ziyası altında yürürken, kafasındaki #ual- leri tanzim edip cevapsız bırakma- maya gayret ediyordu: — Dün gece Süleyman beyi Ko- mitacılar bastı... Komitacılar... Bir mücâdele oldu... Süleyman beyi komitecılar bastı... Komitacilar... Süleyman beyi bastı... Gece... Jan- darmalar Omurca'dan diğer üç jan- darma'yı alarak Süleyman beye yardıma gittiler... Dün akşam bü- tün köy uyumadı... Evet, bütün köy uyumamıştı. Kendisi de... Fakat onun uykuşuz- luğu korkunun verdiği bir slıngan- lıkla sarıldığı ve #onra korkuyu, unuttuğu Magdalena'nın koynunda” geçmişti. Aklı du düşünceye takı- lınca hicapia gülümsedi, - fakat ka- fasında istifhamlar, endişe israr edi- yordu. Hepsinide altına alıp beyni- ni zonklatan bir hakikat vardı: — Süleyman beyi komitacılar bastı... Süleyman beyi komitacılar bastı... Dün gece... Komitacılar... Ve, dişleri dışari fırlamış en iri talebesi Çolakların Âdemin hayali önüne fırladı, -elindeki uzun değ- nekle Orta mahalleye doğru ateş ediyordu: — Paak... Paak.. gas” s4 5 4 “ Mahmut, indiği yokuşun orta- sında durakladı. Bir gece evvel önüne çıkıp paçasını yakalayan kö- pekle mücâdelesi burada vukubul- muştu... Ondan sonra o acı silâh sesi... Devamlı atışlar... Ve bomba... .« Adımlarını sıklaştırdı. Yanın- dan koyun derisinden yapılmış kalpaklarını çıkarıp selâm vererek bir iki makeğdonyalı romen geçti. Dâimi, sert geslerile baskını tefsir ediyorlardı. , Kadri efendinin evinin önünde toplanmış köylülerin arasında ken-

Bu sayıdan diğer sayfalar: