22 Ekim 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

22 Ekim 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FON MOLTKENİN İSTANBUL MEKTUPLARI Yeni Orşova paşasını ziyaret-Eflâkta seyyahat-Bükreş NE Vi REN: VE H B | Bükreş 25 Birinci teşrin 1835 Eski Orşovaânın cenubunda ve onnn hemen yakınında, Tnna dal- galar: arasından, üzerinde bir Türk müstahkem mevki'i inşa etmiş olan Avusturyalılar ona yeni Orşova ismini vermişler, Mevki'i bilâhara Türkler gaptetmiş. Türk hudutla- rınin Karpatlardan Balkanlara çe- kılmiş olmasına rağmen bu güne kadar Ada Kalesi'nde bir paşa bulunmaktadır. Bnrada hristiyan topraklarının tâ içerlerine kadar sokulmuş bir ileri karakola benze- yen son bir minare var, Kendi memleketleri olan Sırbistan ve Eflaktan koğulan Türkler bu ada- da son bir melce bulmaktadırlar, Yol arkadaşım baron B... ile benim, bir gümrük memuru ile bir mhhıye memuru refakatında olmak şartile, paşayı ziyaret et- memize müsaade edildi. Veba aşılayabilecek şahıslarla ve şeylerle en ufak bir temasa gelmiş olsaydık Avusturya topraklarına dönmezden evvel on beş gün hadar karanti- nadâ beklemek mecburiyetinde kalacaktık, Fakat biz Türkiyeye gitmek istediğimiz için bu tehdit bize, geri dönmek mecburiyetinde olan memurlara olduğu kadar müt- hiş gelmedi. Bu sebeple memur- lardan bir tanesi, biz paşa ile gö- rüşürken, hava cereyanının yerde öteye beriye sürüklediği bir tüyü bastonile kendisinden uzaklaştır- mağa çalışıyordu. Osman paşa, Trandeburg gibi uzak bir memleketten gelen iki eç- nebiyi çok mültefit karşıladı. Bize kahve, sigara ikram ve müütah- kem mevki'i gezmemize müsaade etti. Sık kırmızı sakallı paşa çok boş bir adam. Bizim köylermizin her hangi birisindeki bir belediye reisi ondan daha iyi yerde oturu- yor. Paşanın sarayı müuferit burç- lardan birindeki bir araba garajı. Soğuğun çok fazla olmasına rağ- men yarı açık camsız bir odada oturuyorduk. Fransız elbiselerimi” 270 — Servetifünun — 2403 zin sırtımızda olmasına rağmen bu tedbir kâr etmiyordn. Biz so0- guktan titrerken, biri diğerinden daha büyük ve daha geniş üç kürke bürünmüş paşa vaz'iyetin- den çok memnun görünüyordn. Şehirde sokakların dar ve kirli oluşu hayretimizi mucip Oldu. Ahali kırmızı, sarı, mavi gibi en göz alıcı renkde fakat hepsi de parça parça elbiseler giyiyor. Ka- dınlar peçeli ve hayaletler gibi sessiz aedsiz yürüyorlar. Bütün ev- ler harap; müstahkem mevkiin fethindenberi hiçbirisinin kiremit- lerinin aktarılmadığına eminim. 31 Birinci teşrinde Eflakta yo- lumuza devam ettik. Bu memle- ket hakkındaki hükmüm müsait olmamakla beraber g&on harpte en ziyade zarar gören kısımdan başka yerleri görmediğimi de söy- leyerek hakikate hürmet etmeğe mecburum. Şimal bölgeler belki daha iyi vaziyettedir. Fazla öla- rak. günlerce durmadan devam eden bir yağmura yakalandık. Be- reket versin bu meşakkatli seyya- hatte yol arkadaşım iyi ve hoş bir adamdı, Orgovada büyük bir araba sa- tan almıştık. Çünkü âzami iki ayak dört pus yüksekliğinde olan Bilak taşıtları çocuk arabalarına benziyor. Sonra bunlar o kader dar, o kadar kısaki içine bir kişi ancak binebiliyor. Arabada hiç demir yok: dingil, poyra hep tah- tadan. Keza koşumlarda demir aramak beyhude. Nehirde o kadar taşmıştı ki'sular bizim büyük ara- banın içine kadar girdi. Allahtan iki ayak daha aşağıda oturmamı- şız, Fakat Eflakta arabamiza mu- azzam bir araba gözile bakılıyordu; sekiz beygir dahg koşuldu. Geçil- mesi güç yerlerde bu beygilere mandalar da ilâve ediliyordu. Yo- lan müsait olduğu yerlerde gürü- cülerin nârslarile dört nala gidi- yorduk. Sürücüler eğersiz beygir- lere biniyorlar, ayakları da yere mEL Gi E| değiyor, Naralar postanın gelmek- te olduğunu uzaktan haber veri- yorlar. Gittiğimiz vakit atları ha- zır olarak buluyoruz. Yağmur durmadan yağıyordn. Şapkamı, çok ıslandığı için kul- dırıp pencereden attım, Crajowada knrutmak için kürklerimizi fırın- cıya götürmeye mecbnr olduk. Hepsini çörek gibi yarı yanmış bir halde inde ettiler. Köylerde ne barınacak, ne yenecek ne de içilecek bır şey buluyordnk. Men- ziller de berbat kulübeler; daha doğrusu toprağın içinde oyulmuş ze üzeri ağaç dallarile örtülü ma- garalar, Sefalet müthiş, Bükreşte otel bulmamız hoş bir sürpriz oldu. Orşovadan hare- ketimizden beri hiç otel görme- miştik, Konsologumuz bizi prena Alek- sandr Gika'ya takdim etti ve bir çok boyar silelerile tanıştırdı. Pens bir ziyafet tertip ederek resmi ge- çit yapılmasını emrettise de çıkan bir tipi emri geri almasına sebep oldu. Hemen hemen aynı arz dere- cesi üzerinde bulunduğumuz Ce- nova'da geçen sene buzaman tam yaz havası vardı, burada kış kar- dau örtüşünü her şeyin üzerine örttü. Şehri, kışlalar, salonları dolaşıyor ve Istanbula hareket için lâzım olan hazırlıkları yapıyoruz. Bükreşte en fakir kulübeleri en modern sarayların ve Bizans mimari tarzındaki kilişe.c:in ya- nında görmek kabil, En eçırı lük- sün yanında en derin g-fslet hüküm sürmekte; Asya ilo Avrupa bu şehirde kucaklaşmış gibi. TI âkın hâli - Uzun bir esaretin izleri - Konâoloşinkidr - Hükâmelin memlekel üzerine olan sayıf tesiri Serbistanla mukayese. Hristiyan memleketleri arasına dahil olalı benüz beş sene olan Etlâk, iki katlı tabi'iyyet şertile — Devamr var — inin

Bu sayıdan diğer sayfalar: