Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
Kari Gözile Gördüklerimiz ACI MUKAYESE SENEDE YİRMİ LİRA İLE GŞELNEN AİLELER VAR! 410930 tarihli cevabınızda gözterdi- alâkaya teşekkür ederim. Dalmt — okuyucularını:dan — olduğüm İşin Türk ocakları merkezi umumisinden “lman maaşlara ait yazıyı alâka ile WP ettim, Bundan bir ay evvel bir şirket nami- B Anadoluda — bir seyahat — yaptım. Tlihan kazasının “ Tepeköy ,, üne de Sğradım, Vaktin geç olması hasebilec Köyde Halil ağu İisminde bir zatta Tultafir kaldım ; zavallı ağa bize yatacak Yer temininden âcir olduğunu hissettir- İç'a nekadar çırpındı. 20 haneli köyde para ile yumurta bula- Hastalık tavukları kırmış. Gece köy ihtiyarlarile — yaptığımız Musahabede bu köyün ancak bir senede "'*—iı kadar buğday çıkarabildikle- (0 da her sene değil) buğday satmak """ı-ı hiçbir zaman elde edemedik- l—u ve diğer havayici raruriyeletini de h— Üç kayye kozadan bir kısmı u-'l) Okka afyondan tedarik ettiklerini Anlattılar, Üç kiyye koza (6) lira, bir. buçuk ::h tfyon (16) lira olduğuna nazaran ( tilenin bir senelik bütün ihtiyacı *m“heu gayrı) buna yani azamt (20) B"" Mütevakkıf. Senede yirmi lira ile evinin ve alle- bütün ihtiyacını defeden bu köylü &İ ile ayda (800) ler (500) ler alanları noktadan ve hangi işlerinden AYI mukayese edelim.. Y"'bbl ne fark, ne Tark... Alemdar caddesi Zeynep sultan sokak 25 ü4 Fuat Dahiliye Vekâletinin Nazarı Dikkatine! Kayseride Erslempaşa mahallesinde Nüstecir - Silâhdarlı Osman 'Hluımı: mektupta deniliyor ki : imzasile Ben yetimim, epey zZaman burada Nı""!t*:—ll.lk yaptım. Sonra kimsesiz bir İı yl.. evlenerek bir. merkep alıp de seyyar — satıcılığa ( çerciliğe ) l;;:dlm' Bir müddet sonra merkebim Eşyamı köylere gırtımda taşımıya Hiçbir. suçum yokken kara- £ötürüldüm. Sade bir şüphe Üze- d'hi:kh“m bir dayak yedim. Bu &tan muavin Hüsnü efendidir. ._Wıayıııı. beraber birçok küfür tan sonra “Allaha arzıhal ver- SA Sene seni benden sormazlar,, dedi. Adalet İstiyorum. lı.ı. BEN NE YAPAYIM? bir Zenç, namuslu ve ufak derecede ..::î'nmıî'onldcn kazamıza bir mal- geldi. Kazanç kanunundaki ..h_"“ Vasia ile bütün Türk müesse- ha kapatiı. Köylü ve xürram muhtelif I_W'd"h emvalini haczetti. Bu gayri ahvali dolayısile Ankara vilâyeti resmen müracaat ettik. Süllg; C* Polatlı. Malmildürü memur tanzi, “tün hadisat hakkında ferlike h,_dı tdilerek — defterdarlığa — irsal O günden - bugüne kadar hiç- %nrası Yaptığını S Geçen gün ün İstanbul Veremle Mücadele cemiyeti rıyaıetınden bir mektup aldık. “Cümhuriyet bayramı günü - ayni zamanda Veremle Mücade- le cemiyetinin rözet tevzi günü- / dür. O güne kadar gazetenizin münasip bir yerinde münasip surette halkın nazarı dikkatini celbetmenizi — rica — ederiz. , diyorlardı. Verem memleketin en bü- yük: derdidir. — İstanbuldaki ve feyatın nısfını verem has- taları teşkil ediyor. —Hayat eraiti, zaaf, açlık ve sefalet epimizi bu tehlikeli hastalığa müstait bir hale getiriyor ve en ON: PGSJTA — ö büyük tıhrlbıhıı 'erdyodı | tün lııllyeıi Avrupıdıı vere- yapıyor. Bu korkunç hastalıkla mü- cadele eden bir cemiyete yare dım etmek hepimizin insani borcumuzdur. Rozet günü için halkı ikaz etmek üzere bu cemiyetin faa- liyeti hakkında malümat almak istedik. Bir muharririmizi gön- derdik. Muharririmizin getirdiği malümat bizi hayrete düşürdü. Meğerse bu cemiyetin bü- me ait eser ve neşriyat getirit- mek, bir verem mecmuası neş- retmek ve Eyip'te şehremaneti- nin açtığı dispanserde munta- zam olarak biraz çalışmaktan Veremle mücadele cemi- yeti isminin bizde uyandır- dığı tesirle bu faaliyeti kar- şılaştırınca sukutu hayale uğ- radık. Bir — muayenehaneleri,! bir tetkikleri, bir dispaünserleri a 5 | Bızden İane İstiyen Veremle Mü- cadele Cemiyeti Lü.tfen Ne le r M İf olmıyan, halkı varuma karşı mücadele için ikaz etmiyen, Ve veremle mücadeyi Avrupa- odaki eserleri takipten *baret şanan bir cemiyet ne yapa- bilirdi? Avrupada intişar eden eserleri takip etmek zaten doktorların — vazifesidir. — İki doktor tarafindan okunacak bir »mecmua neşretmek her halde bu —cemiyeti — teşkile — saik olan sebep değildir. O halde bizden para İsti- yen, halkı yardıma davet eden bu cemiyet lütfen bizden bu .parayı niçin istediğini — izab Anlaşılıyor ki efendiler siz bu işi anlamıyorsunuz. Verem- le mücadele işi asri bir iştir. Siz kurunu vüstaf bir şekilde çalışmışsınız. Halktan para is- temek için onun sarf mahallini göstermek lâzımdır. Bu halk yerem ile mücadele için yar- dımını esirgemez. Fakat bunun mahalline masruf olmasını bil- mesi şarttır. bir haber çıkmadı. Bu hususta hakikati ifşa edecek ne tarik varsa delâlet buyurul masıni istir- ham eylerim efendim, Haymanada Tütüncü zade M. Son Posta: Resen Maliye vekületine müÜracaat edinirz. YAVAŞLIK REKORU İstanbuldan 31 Ağustos tarihinde tücoari mahiyette gönderilen mektup 24 Eylülde ancak Giresuna — vasıl olmştur. Postanın mazarı — dikkatini celbederiz. PEYAMİ SAFA SON POSTA'nın Edebi Romanı FATİH -HARBİYE Faiz b d'lh eyin başı hâlâ kımıl- hf 'Yor, fakat titriyerek ha- yordu. kum'lyet ağır ağır başını ı't%ı- bi b"!ey söylemesini B'Jıtı Sibi Şinasinin yüzüne AŞ Tn Olmn adar geç kaldığı —:ml tür, değil mi? bir l H, kere / Sün ya, geçen ay, F'kqt Bece aha geç gelmişti. Yarısından sonra.. lıın İ h!rdı Ğhm an evvelden ha- Bu $öin İz, sen de kera- 80 " tümleyi söylerken, Faiz Beyin sesinde, kızının hayatına dair bir — babadan daha çok şeyler bilmesi lâzım gelen gencin sualine karşı iti- matsızlık ve hayret vardı. Şinasi bunu hissetti. Fakat aldanmak zevkile karışık bir merhametle Faiz Beye gündüzki hadiseden bahsetmemiye karar verdi: — Bu akşam, dedi, Darül- elhandan beraber çıktık. O Fahriyelere gitti. Ben ayrıldım. Galiba biraz saz yapacaklar. Demek Fahriye onu gece de alı- koydu. Şinasi, Faiz Beyin ne dere- Vefat Mülga Evkaf nezareti baş veznedari Şevki Beyin kızi ve serveznedar Halil Hulüsi B. zevcesi salihatı nisvandan Fatma Zehra H. evvelki gün uğradığı hastalıktan kurtulamıyarak - ve- fat etmiştir. Allah gariki rahmet eylesin. Dü Merhumenin cenazesinde hazır bulunan ve bu suretle teessürümüze iştirak eden ze- ce ınandıgmı anlamak için ona bakmıya cesaret edemiyordu. Başını önüne dandı: — Olur bazan. Faiz Bey, gene, yalınız göz- lerini kaldırarak Şinasiye sert sert baktı, sonra derin bir ne- fes aldı. Artık bu mevzuda konuşa- maz oldular. İkisini de birleş- iğerek mırıl- tirmesi lâzımgelen hakikat, Şinasinin muvaffakiyetsiz bir tabiyesi yüzünden, aralarına bir düşman gibi girmişti ve onları birbirinden uzaklaştırı- yordu. Bahsi değiştirmezlerse hiç konuşamıyacaklarını ikisi de anlıyarak başka bir zemin aradılar. Şinasi masanın üstündeki siyah kaplı kitabı göstererek bildiği halde sordu: vata karşı teşekkürlerimizin iblâğına muhterem gezetenizin tavassutunu rica ederiz efendim. ailesi namına: Marufizade Cevat Ziyaettin 30-Cemarlelevel-134 —— TAKVİM :— Gün 3123 -Teşrinievel-930mzır 171 Arabi Rumi 10-Teşrinievvel-1346 Vakit-Ezani-Vasatı | Vakıt-Ezani-Vasati Öğle İkindi Güneş| 1 6,19 | Akşam| 12.— |17.19 6.39 |11.59 | Yatsı | 1.31 (18.51 9.38 |14.57 | İmsak |11.20 | 4.40 . — Ne okuyordunuz efendim? — Hiç ağlum, ne okurum ben ? Gene Mesneviyi karış- tırıyordum, Can sıkıntısı. Ve biraz şark edebiyatından, biraz müsikiden — bahsettiler. Faiz B. ney çalardı. Şinasile aralarında her zaman uzun ve hararetli bir ko- nuşma zemini yapan — musiki bile şimdi onlara alâka ver- miyordu. Konuşamıyacaklarını anladılar. Şinasi müsaade evden çıktı. Faiz Bey masasının üstünü düzelttikten sonra İlâmbasını aldı, karşıdaki yatak odasına geçti, kapının eşiği kenarında duran idare kandilini alarak büyük lâmbayı söndürdü ve yattı. istedi ve 1[ K'adın' Ve Kalp İşleri Fakat uyuyamadı. Hep dalıp | ÂAnne Kızının Arkadaşı Olmalıaıd Kızıma Aşk İşlerinde “Ne Söyliyebilirim ?.. Bir Annenin Vazifesi Şimdiye kadar — çocukların çinsi terbiyesi ihmal edilirdi. Çocuğa namusiu, temiz ahlâk- b olması — öğretilir, fakat namuslu olması için ne yap- ması İâzım geldiği bildiril- mezdi. Zaten içtimai hayatta da bu işte tabiatin emirle- rine tamamen zıt bir variyet almıştı. Kadınla erkeği, ateş- le barut gibi — birbirinden ayrılması İlâzım gelen iki mahlük — addediyordu. Onun için kadını eve kapıyor, evi bile haremlik, selâmlik diye ikiye — ayırıyordu. — Kadının erkegı, erkeğin kadını gör- mesine tahammül edemezdi. Bu şerait dahilinde büyü- yen - çocuğa ebeveynin cinsi terbiye vermesine imkân yok- | tu, anne baba bu hususta ço- | cuğuna karşı tamamen yabancı dururdu. Fakat tabiat kanunları, ce- miyet kanunlarından üstündür. Onün için bütün bu memnu- iyetlere rağmen kız ve kadın gene eşini bulur, gene tabiatin emrini yapardı. Yalnız ne olur- du? Tabii ve meşru - yollar- dan gidileceğine, gayri meşru ve gayri tabii yollara sapılırdı. Nihayet son — zamanlarda bütün dünyada olduğu gibi bizde de tabiatin hükümlerine karşı durmak mümkün olma- dığı anlaşıldı. Çarşaf, peçe, kafes ve haremlik kalktı, hatta mekteplerde muhtelit tedrisata müsaade edildi. Kızların erkek arkadaş — edinmelerine, — er - keklerle bir arada çalışma- larna müsamaha olundu. Fakat hâlâ çocuklara cinsi terbiye verilmesi lüzumu hisse- dilmedi. Hâlâ gençler bu işte karanlık içindedirler. Ne mu- allimleri, ne kitapları, ne de ana ve babaları onları bu işte ikaz etmiyor. Onlar yalnız ta- biatin sesini dinliyerek hareket ediyorlar. Tabii birçok yanlış- lıklar yapıyor, hatalara düşü- yor, tehlikeler geçiriyorlar. Anne ve babaların bugün en mühim vazifesi çocuklarını ikaz ve tenvirdir. Kız çocuk- ların rehperleri anneleri, erkek dnlıp uyanıyordu. AÂra sıra, uykusu — derinleştiği — halde, ğattığı yerden fersahlarca uzak ir yere gitmiş te iki dakikada geriye dönmüş gibi, başdön- - dürücü bir sürat hissile göz- lerini açıyor ve küçük seslere dikkat ediyordu. Kulağı sokakta idi. Ayak seslerini teşhise — çalışıyordu. Uykusu ne kadar derinleşirse derinleşsin, samiası uyanık ka- liyor ve gecenin karışık sesle- rini ayıklamıya uğraşıyordu. Nıhayet yataktan kalktı ve pencerenin önüne oturdu. Âra- sıra, cumbadan başını uzatarak hava gazile aydınlanmış yo- kuştan inen gece yolcusuna bakıyor ve erkek olduğunu görünce başımı içeri alıyordu. Yokuşun başında bir oto- | mobil durduğunu, motör gürül- tüsünden anlamış ve tekrar Zarif Bir Elbise b b ef Za ZN ci — ' : - i " Nn ei İÜĞERGM — & ea Tp eli | Ne uzun, ne kisa, tam buü- günün harcı bir elbise. Etek- lerin kloş ve plili olması baş- ka bir cazibe verir. çocukların rehperleri baba- larıdır. Anne, kızı bülüğa ereceği dan evvel başlıyarak ©- i hayatın bütün tekâ- mül safhalarını birer birer anlatmak, bu işin günah ol- madığını, bilerek — yapılmak lâzım — geldiğini — göstermek lâzımdır. Filvaki bu, biraz ilim işidir. Bizde anne ve babaların ceha- leti de bu vazifeyi yapmaları- na kısmen manidir. Fakat şim- dilik anne ve babaların bu va- zifeyi kabul etmeleri kâfidir. Hanımteyze cumbadan bakmıştı. Fakat otomobil görünmedi. Gözlerini yokuştan ayırmadı. Neriman otomobilden atladı yokuşu hızla indi. Evin kapısına gelince kom- şuların pencerelerine baktı. Kalbi o kadar şiddetle çarpı- yordu ki, bu ses mahalleyi uyan- dıracakmlş gibi ürktü ve elini göğsüne götürdü. Anahtarı kilide soktu, fakat çeviremedi; kol demiri vurul- muşsa, kapıyı çalmak, evdeki- leri uyandırmak lâzımgelecekti. Bunu yapmıya kendinde kuv- vet bulamadı. Bu felâketten kaçmak istese nereye - gidebi- leceğini tasavvur etti. Uzakla- şan otomobilin gürültüsünü iştt- tikçe korkusu artıyordu. ( Arkası var)