13 Temmuz 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

13 Temmuz 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kari Gözile Gördüklerimiz Halli Lâzımgelen Meseleler —- ların :hı' ne ıitııı '::::lu lıı':üy lerde bir türlü teamül hâlini alamadı =ıı.linkn maaş verilecek! Bütçe, havale, para, emir... Bun- lar mâaşın teehhürüne sebep olamaz. Bütçeler tasdık edildi. Bazı yerlerde maaş verildi. Niçin havale ve emirler iyi düşünce mahsulü olarak vak- tinde icra edilip te bu maaş işi mutlaka ayın birine yetişti- rilemiyor? Ayğk kazancının bususi bir bütçeye, dahili bir programa İ göre tevzi ve sarf mecburiye- tinde olan bir muallim ay ni- hayetinde emir gelmedi, şu olmadı, bu bitmedi diye tech- hür eden maaşı karşısında ni- çin ona buna boyun eğsin? Müşkül vaziyette kalsın? Hü elimizin bize en bü- yük - iyiliği şu olacaktır: İlk mektep — muallimlerini — hususi idarelerin elinden kurtararak umumi bütçeye ithal etmek, umum devlet memurları gibi günü, —hatta, —saati saatine maaşlarının itasını temin etmek. İkinci Nota — Evvelce — muallimlere askerlik vazifelerini ifa eder- ken de tam maaş veriliyordu. Bugün ise ancak maaşın sül- sü veriliyor. —Yalnız başına olan muallimler için bu, bir dereceye kadar kâfi gelebilir. Fakat aileler veya oğlunun maaşından başka hiçbir istinat- ş:.hı olmıyan vwıh'dı veya deşi, çoluğu çocuğu olan muallimlerin veziyeti ne ola- caktır? Bugün için bu, hiç düşümülmemiştir. 2 Mualliem R. Ö: Yazı Hürriyeti Hakkında Bir Mütalea Son zamanlarda günün en mühim / messlelerinden - biri de matbuai olmuştur. Matbuat kelimesi ancak hürri- ıll“lı ile beraber mevzuu bahsola- Demokrasinin — teşekkülünden bugüne kadar bütün halk hükü- meti idarelerinde matbuat hürri- yetini tahdit değil, fakat onu tevzi fikri hâkim olmuştur. Her medeni memlekette mu- halif bir partinia bulunacağı tabii- dir. Hükümet icraatina di masın, yanlışlıkları - eğer varsa - görmesin ve dolayısile halkı hoş- nutsuzluğa sevketmesin diye mat- buat kanunu tahdit edilirse bu aciz Hade eden bir hakikat olur. Diğer taraftan yanlış bir görüşle yalnızca — muhalefet — yapacağım diyerek safdel halkımızı lüzumsuz yere partilere taksime çalışmak memleket İatikbali için terakki değil tedenni olur. Kariniiz Niyazi İlhami SON *__EÜSTA" € Hayata Atılacak Gençler Ve Aileleri Okusun İyi Bir Ressam Olmak İstiyenler İ Çallı İbrahim Beyi Dinlesinler.. Tatil devresine girdiğimiz şu sıralarda hayata atılmak ça- ğında bulunan gençlerin duydukları müşkülât çok büyüktür, Bir meslek seçmek mühim bir meseledir. ve bütün bir ömür | üzerinde belki de tesir gösterir Onun içindir ki SON POSTA, - mesleklerinde muvaffak olmuş addedilebilecek zevatle göröş- müş bunların gençliğe karşı ne gibi tavsiyelerde bulunabile- ceklerini sorup tesbit etmiştir. Bugün de kıymetli ressamımız Çallı İbrahim Beyin fikirlerini neşrediyoruz: ziler maaşla çalışırlardı. Baba iTahir bana dört mecidiye maaş bağladı. Müvezzilik etmek — benim kibrime doktnmuyordu amma yetiştiren o * Bugün Türk resminin iftihar edeceği, mümtaz ve şahsi bir renkler âlemi yaratan Üstat Çallı İbrahim diyör ki: — Ben kendimi ipek böce- gine benzeliyorum. Şahsiyetim birçok istihaleler geçirdi. Çal kazasının çocuk İbrahimi, dut yaprağı üzerinde bir - tırtıldır. Ben de ©o zaman kendimden iyi kötü, rengârenk ipek ku- maşlar çıkarılabileceğinin far- kında değildim. Çal kazasın- dan İstanbula kemerimde 80 altınla geldim. O vakit beni görseydiniz bir leblebici çırağı zannederdiniz. Adım İbrahim Ağa idi. Kemerindeki 80 altını bazı dolandırıcılar “ham bum şara- lop, yaptılar. Ben birkaç gün içinde, İstanbul kaldırımlarında meteliksiz kaldım. Fakat o do- landırcılara kızmıyorum. Hatta kendimi borçlu addediyorum... Vallahi... Tabü... Parasızlık beni çalışmıya, çalışmakta bugün- kü Çallı olmıya sevketti. Yani. b Tabü... Eğer 80 liram olsaydı, belki ben bir yoğurtçu tablası alacak, - başıma koyup sokak efendim, tabii... ! Çallı İbrahim Bey, Gazate Müvezzii Evvelâ hayatımı kazanman lâzımdı. Kime gittim, biliyor musunuz? Baba Tahire... Malümatçı Baba Tahir... Mu- harrir olmak - için — değil amma... Çünkü okuma yaz- ma bilmiyordum. Güç şey bu okumak, yazmak... Ha.., Baba Tahire gittim, müvezzi olmak için... O zaman müvez- orada kalmak istemiyordum. Adam olmıya karar - verdim. Biri vardı, hususi yazı yve re- sim dersleri verirdi. Ben de bu derslere devam — ettim. Yerde minderlere — oturarak diz üstünde çizgi çekerdik. Hoca beni sevdi ve benden aylık almaz oldu. İki Kere İki, Dört Eder Mi? İşte, hayat kavgasına ben böyle giriştim. Çalıştım, çok çalıştım. Resimlerim elden ele gezmiye başladı. Nihayet beni Parise gönderdiler, Sanayii ne- fiseye girdim. Orada da çok çaliştim. Hayat bir merdiven- dir. Ben en alt başamaktan çıkmıya başladım. Hiç te yıl- madım, yorulmadım, sendele- medim, diyemem, fakat insan, “bakışlarını “ulvi,, yi, “mükem- mel,, e çevirdikten sonra bu sendelemelerin ne ehemmiyeti var? Gözünüz daima yukarıda olsun, hiçbir - sarsıntıyı duy—l mazsınız. Çocukken, koşarken düşmiyen var mıdır? Fakat yerinizden kalkar, yine koşar- sınız, — dizinizdeki — sıyrıkların acısını duymazsınız, gelir geçer, tabit efendim, tabi.. Hayat ta öyle.. Daima ileriye ve dajma yukarıya.. Çok adi söz, çünkü çok doğru.. İki kere iki dört eder gibi. ' Fakat iki kere iki dört mü eder? (Parmaklarile sayarak) Evet, dört. Bir hesap yanlışlığı yapmıyalım da... Çünkü ben hesaptan nefret ederim... Va- kıa resmin bir hesap taralı vardır, fakat bu sezilen bir- şeydir, kâğıt üzerinde muadele tabii... lümle Burun Buruna Gelseniz Bile... Çal kazası gibi, Türkiyenin yaparak olmaz. Tabil, efendim, | Ressam Çallı İbra- himi- dinlemek, — onun hayatını öğrenmek mu- vaffakıyet denilen şeyin ne demek olduğunu an- lamak için kâfidir. Çallı İbrahim İstan- bula nasıl geldi, ne ve sonunda ne BidAP Çella İbrakimin ha- yötı, Rayata — atılacak gençler için dikkatle okunulacak ve bellene- cek bir tavsiye kitabı- dır. Onu siz de okuyu- nuz ve gizli olan bir sır muvaffakıyetin 1 onun hayatın- bütün — kazaları birer — Çallı İbrahim yetiştirebilirler. Bunun için iki şey lâzımdır: İstemek ve Çalışmak. Çalışmadan iste- mek kâfi değildir. : İstemeden de çalışmak - ol- maz. Şunu da ilâve edeyim: Ölünciye kadar çalışmak lâzım- dır. Mikel Anj, işinin başında öldü. İşinin başında ölenler, ölmüş sayılmazlar. Eserlerinin payidar olması bundandır. Bü- tün büyük adamların hayatla- rınâ bakınız, hepsi, ölümle tburun buruna geldikleri vakit bile, işlerinin başından ayrılma- mışlardır. Bizde kırkını geçen- lerin çoğu yıpranırlar. Çalış- #nak hep gençlerden beklenir. Evet çalışmak gençliktir. Fa- kat ihtiyarlığında çalışan adam da ölmemiş demektir. Yaşamak çalışmaktır. Siz çalış mazsanız mideniz, barsağı- nız, kalbiniz, etiniz çalışır. Ben yürürken de, yerken de içer- ken de kafamla çalışırım. Her an, beynimin içinde, renkler- den ve tonlardan bin tahlil ve terkip yaparım. Yine de “tam,, eserimi verdiğimi iddia etmem. “Tam,, eser yoktur. “Tam,, eseri insan değil, insanlık ya- par. O, müşterek mesailerin mahsulüdür, cemiyetin mahsu- lüdür. &— a Tefrikamız : No. 77 KUĞAKTAN KUCAĞA ı SERVER BELİ Adaya gelinceye kadar türlü | burnuzla odaya girdi: havaj şeyler konuştular. Bir — Ben ortanıza geliyorum, mevzu üstünde duramıyorlardı. | dedi. Bu israr, onların uykusuz baş- Nadire bir. kahkaha attı. Tarını yoruyordu. Fakat Nermin susuyordu. Ken- Adada, — Nadirenin — teklif | di kendine: “Artık pek açığa ettiği programın tatbikına baş- | vuruyor., Diye düşündü. Fa- landı. Evvelâ birer ılık banyo yaptılar. Evvelâ banyoya Ner- min girmişti. O çıkmadan kapı vuruldu. — Nadire geldi. İki kadından sonra Atıf Bey ban- yosunu yaptı. Nadire ile Nermin yine koyunkoyuna yatmışlardı. Ya- Vaşça kapı açıldı ve Atıf Bey, zi d kat hiç kızmıyordu, hiçbir kıs- kançlık hissi duymuyordu. Bu insanlar arasında böyle yaşa- mak, bayatın kanunları gibi, ona tabil görünüyordu. Etra- fında, onun çocukluk - terbiye- sini tekzip etmiyen hiçbir ör- nek görmemişti. na uzandı ve bir: —— — Oh... Çekti, işte, bunun keyfine diyecek yok... Dedi. Sonra Nermine döndü: — Aferin şekerim... Sen adamakıllı piştin... Bakıyorum da biçbir şeyi yadırgamıyorsun. Nadire tastik etti: — Şeytan gibi ıekf; kız... Her şeyi kavrıyor. f Nermin dedi ki: —Siz, ikiniz de benden tec- rübelisiniz. Atıf benim ilk er- kek hocam, Nadire de ilk ka- dın hocam... Şimdi ben bu profesörlere soruyorum: Bu işlerin akıbeti nedir? Benim sonum ne olacak? Nadire Atıfı dürttü: — Evvelâ sen cevap ver bakalım, dedi. Atıf B., bu mevzuda, ge- takım — ahlâki — düşüncelerile * andaki zevkini kaçırmak cevap verdi: — Nerminin sonu ne mi olacak ? Hımm... Fala baka- hm.... -Ben Nerminin değil, kendi sonumu tahmin edemi- yorum, Bu huvardalık ne za- mana kadar söker? - Böyle sağında bir dilber, solunda bir dilber, yatmanın sonu nedir ? Biriniz bana bunu söyliyebilir mi ? Doktorlara sorarsan bu gidişle hepimiz yakında hapı yutacağız... Nermin bağırdı: — Zevzekliği bırakıniz da adam gibi birşeyler- söyleyiniz. Ben ciddi sordum. Atıf B. cidd! olmıya çalıştı: — Vallahi... dedi, bilmem Atıf Bey iki kadımın arası- | ceki kadar ciddi değildi. Bir- | ki... Doğrusunu İstersen ben Kadın Ve Kalp İşleri yi Bir Koca Nasıl Yetiştirilir?.. Bir erkek çocuğum olaaydı, evlenmeden evvel onu iyi bir koca olacak surette yetiştirir- dim. Bu günkü erkeklere, bugün- kü kocalara bakıyorum da, erkeklerin iyi bir koca olmak- tan ne kadar uzak olduklarını görerek üzülüyorum. Bir evin saadeti kadının elindedir, diye bir söz ezber- lemişiz. Ailenin bütün fenalık- larından kadını mes'ul tutuyo- rüz. Halbuki evde saadetin vücudu, kadın kadar erkeğin de vazifesini bilmesi ile müm- kündür. İyi bir koca olabilmek için: Evvelâ erkeğin kadını iyi ta- nıması İâzımdır. Erkekler, işte Amirlerine ve memurların ahoş görünmeyi, onları memnun etme- yi, arkadaşlarile iyi geçinmeyi bilirlerde, karılarını memnun etmeyi ve onlarla iyi geçinmeyi bilmezler. Kadın işten ziyade lâfa ehemmiyet verir. Siz bütün gün sinirlerinizi yorarak çalı- şırsınız. Kazandığınızın yarısını karınızın elbisesine ve tuvale- tine basredersiniz. Fakat karı- nıza evde bir iki sevdalı söz sarfetmez, ona aşkınızı izhar ! etmezseniz, bütün bu fedakâr- hığınızın manası yoktur. Çalışmayınız, — getirmeyiniz, evinden ayrılamadığız için ev- den çıkamadığınızı - söyleyiniz. Bu iki söz, bütün kusurlarınızı afettirmiye kâfidir. Kadınlar küçük şeylere te- ferruata çok ehemiyet verirler. Evlenmenizin yıl dönümü mü- nasebetile —hediye yetirmek, onun sevdiği bazı ufak tefek şeyleri temin etmek, gönlünü almıya kâfidir. Yeni bir elbise gimişse yaraştığını söylemeyi unutmayınız. Bir kadına herşeyi yaptır- labilir, fakat inatla bir adım bile attırılamaz. Pişirdiği ye- mekler yenmiyecek halde ola- bilir. Fakat siz onun yemek pişirmekteki fevkalade kabili- yetinden basedeceksiniz. Giyi- nişi kaba mıdir? Siz onun zevki selimini takdir edeceksi- niz. Karınızı idare ederken diplomat — olmıya — muvaffak olursanız. mes'ut — olursunuz. Evlenirken, bir kişi kaç para ile geçiniyorsa, iki kişi de bununla yaşıyabilir. diye, az para ile evlenmiye kalk- | | Meselâ, bizim yazıhanede Feri- biçilmiş kaftandır. Gayet na- muslu bir çocuk... Eline on bin lira teslim ettim, kılına dokunmadı. Güzelce bir çocuk Dünya MARKALARA senin genç ve namuslu bir | ta., Pek âlâdır... uT çocukla evlenmene taraftarım. | zengini —iyi birşey değildir, diye isminde bir genç var. Sana| lar, benden al örneğini... Ben RUS DiKİŞ MAKARALARI Sağlam v ucuzdur. ,5Ş, Arayınız. Moka, Köpek Çocuğunuzdan Ne Şikâyetiniz Vardır? ——— « Her anne, çocuğuna karşı gösterdiği itinalara rağmen, çocuğunu bir - terbiye edemediğini, kusur- larını — ıslah edemediğini söyler. Bu Sütunda Müşkül- lerinize Cevap Vereceğiz 1 — Çocuğunuzun — ne kusurları var ? , 2 — Kaç yaşındadır ? 3 — Kiızmı, erkek midir? 4 — Nasıl bir muhitte büyüyor ? 5 — Sıhhati — nasıldır ? Bu suallerin cevabile ,der- dinizi bildiriniz. Çocuğunuzu ne sürette islah edebilece- ğinizi — size — bildireceğiz. Bundan başka çocuğunu- zun — terbiyesine ait her türlü — müşküllerinizi - bize bildiriniz. Size rehber o mıya çalışacağız. mayınız. Evvelâ sofrada bir fazla tabak, bütçede bir misli tahribat yapar, Yarın bu bir kişinin iki, üÜç, dört olmıya- cağım da kimse temin edemez, Hulâsa evlenmeden — evvel kadımı ve bilhassa karının tamımıya ız. Onun su- yunca akmayı öğreniniz. İnat ve ısrardan vargeçiniz. O vakit hem karınızı istediğiniz yola getirir, hem de mes'ut olursunuz. Hanımteyze PATRON KUPONU Karilerimizin gösterdiği ar- zu Üzerine (7)inci — sayfaya nakledilmiştir. Oradaki patron | kuponunu toplayacaksımız, — —— TAKVİM — Gün S1 13-Temmuz-931 Hızır 69 — Arabi Rumt Z- Safer - 1350 30. Hazlran -1347 — — şakit-ezanl-vasat? | vakıt-ezani-vasati ——— — AkşaalIz—| 1918 Yatar '.l’rlb“ İ İmsak İ7 aS 242" İ j Güneş!09.28 | 4AS Öğle | 458 kııo İkindi| 849 İls06 Kocanın zengin kocalar aile kuramaz- yuva kuramadım işte... para oldukça erkeğin gözü dışardadır. ( Arkasıvar ) : | | 1 Nalça DİKKAT

Bu sayıdan diğer sayfalar: