18 Temmuz 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

18 Temmuz 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 "ı muı SON POSTA Abdülhamit, Etfal Hasta- nesini Kim Ve Niçin Yaptırdığını Hatıraları NAKİLİ, (Her hakkı mahfuzdur) Kendimi rıhtıma attım. Saraya) girmek için davrandım. Fakat eradakiler, önüme geçerek mâ- ni oldular. Mâni olanları, İte kaka saraya girerken doktor (Marko Pş. ) önüme çıktı. Beni zaptetmek istiyenleri; ( bırakın, doğrusunu — söyliyelim.. ) diye çıkıştı. Ve sonra bana dönerek: ( Efendim; kızımız bir kazaya uğradı, Vücudumun bazı yer- leri, teblikeli surette yandı. Doktorlukça lâzım gelenleri yaptık. Şifa, Allahın iaayetine kalmıştır.) dedi. Ben bunu Işitir işitmez, sanki o koca sa- ray, başıma yıkıldı. Düşmüş, bayılmışım. Neden sonra, ken- dime gelmişim. Hemen kızımın odasına koştum. Zavallı yav- Tumu, yatağına yatırmışlar. Her tarafıni pamuklara sar- mışlardı. Yüzünün bir kısmı rum; ölmek için beni bekliyor- muş. Gözlerini açtı. Beni gör- dü. Bir kere gülümsedi. Son- ra... O ande teslimi ruh etti. Bu hali görür görmez ben, derhal oraya yıkılmış, kalmı- gam... Gözlerimi açtığım vakit, kendimi, başka dairede bul- dum. Meğer, amcam Sultan Aziz, Valde Sultanı gönder- miş, © da beni oraya kaldırtmış. Merak ederek sordum : — Af buyurmanızı İstirham ederim efendim. Sultan haz- retleri nasıl bir kazaya uğra- mışlar?.. — Validesi, bir şeyle meş- gulmuş.. Çocuğun yanında da kimse yokmuş. Nasılsa eline kibrit kutusu geçmiş.. O ra- manki kibritler, şimdiki gibi emniyetli değildi. Ufak bir tazyik ve yahut delki temasla derhal iştial ederdi. Kimbilir ; çocuk ne yaptı ki kutu birden- bire ateş almış arkasında, ipekli tülden elbise varmış; ateş hemen elbiseye sirayet ederek yavrucak — bir. anda ateşler içinde kalmış. Feryadı- na en evvel valdesi koşmuş. Söndüreceğim diye uğraşmış.. Fakat elleri yanmış.. elip te alevi söndürünciye Ldıı iş işten geçmiş.. Çocu- gun vücudu, kavrulmuş - bir Musır keçanına dönmüş.. (De- rin bir cıgara nefesi daha çektikten sonra : —“Şişlideki Etfal hastanesi- ni, bu yavrumla difteriden vefat eden diğer bir küçük kızımın, #ubları şadolsun diye yaptırdım..,, Durdu. Cıgaradan emdiği dumanları; avardunda - topli- yarak dudaklarının arasından Yavaş yavaş havaya savurdu. — Bakınız; bir gün de ba- :'."l ne geldi.. Yina Efendilik manımda idi. Bir çift güzel Macar atım vardı. - Bunları Ulviye Sultan arabaya koşturur.. Arabayı da kındlğı kullanırdım. Tarabya rıhtımından — süratle geçiyor- dum, Nasılsa birdenbire sağ taraftaki dizgin, Dizgin kopar kopmaz, şaşır- dım. Hayvanlar, henüz acemi idi. süratle gidiyorlardı. Dur- durmak imkâmı yoktu. Eğer sol taraftaki dizgini çeksem, Bakkdkır Harmardek ben B tı. biraksam, mütlâka birkaç Ki şiyi arabanın altına alacaklardı. Hayvanların böyle azgın bir süratle geldiğini görenler ka- çışıyordu. Fakat, alil veyahut bir çocuğa, bir ihtiyara rast- gelmemiz ihtimali vardı. Sonra.. önümüzdeki köşeler ve döne- meçler de birer tehlike teşkil ediyordu. Bir facia vukubulursa Arasında Anlatıyordu 1 ZİYA ŞAKİR — 98 l rımı » Gözlerimi aç- tığım zaman, kendimi yatakta buldum. Yaralarımın tedavisi epeyce uzun sürdü. Başımın içinde bir uğultu hasıl oldu, tam Üç ay yattım. Uzun müd- det, sersemlik çektim. Bereket versin, doktorlar, deniz ban- yosu tavsiye ettiler. Buna de- yvam ettim de geçti. Deniz banyosu çok nafidir. Ben çok hyîııını gördüm. Cülüsumun fçüncü ayına kadar daima deniz banyosu yapardım. Vü- cudumu öyle alıştırmışımdır ki soğuktan hiç mütcessir olmam. ümdiye kadar fanile dim. er hava çok x0 olursa, fÜstüste iki ek giyerim. Mubh’aıdııuınp"’hıfifçe gülerek : — Bakınız, aklıma bir vak'a daha geldi. Bir gün Istranca: balkana ava gitmiştim. peşinde koşarken, adamlarım” dan uzakta kalmışım, Birden- bire karşıma birkaç silâhlı adam çıktı. Hallerine baktım, fena adamlar olduğunu anla- dım. Bunlar, bana taarruz et- mek istediler. Tabil derhal silâhla mukabele ettim. Ara- mızda musademe başladı. Mü- temadi: Üzerime ateş edi- yorlardı. Sol budumdan bir kurşun yarası aldım. Fakat, onları da kaçırmıya muvaffak oldum.., ( Arkasıvar ) Çocuk Bilmecemizi Doğru Halledenler Evvelki haftaki nüshamızda çıkan hayvan bilmecesini doğru halledesler arasinda çektiğimiz kurada Beyantta Soğamağa mahalleslade İlhan B. birinci gıkmış ve bir fotoğenf maktmesi hazan” maştır. Diğer okuyucularımızın kazan- aşağıdadır. Birer Albüm Kazananlar Adana Döşeme mahallesi sokak 130 Na 7 Aziz, Şişli Halkakârgazi caddesi 182 Sema Nami, Cağaloğlu Mesçi tokak 3 Ziya, Gazi Mustafa Kemal Mektebi 309 N Ankara Haçettepe Bağlıde- de Banli sokak 71 Mehmet, Çorlu Tapu memuru mahdumu Fevzi, Edirne Posta memura Seniyo H. vastasila Vedls, Tarsus Avukat Sadettla B. mahdamu Şeyda mektep talebesinden Sl1, Kan- di 42 inci İk mektep 24 Dindar, Manlsa Saray — mahallesi şişeci Halil Beyla mahdumu Semih, İzmir Yemiş çarşısı 26 Faruk, Eskişehir Sivrihisar caddesi nihayetinde 211 Bakkal İsmall wantaalle İzzottin B. ve Hanımlar, Birer Kitap Kazananlar Edirse Abacılarbaşı Berber Osman B kalfası Hikmet, Bulkesir Polls mer- kezi hesap memuru Hllıı,-lıTu.' mah- lasan Tahsin, Taksim Taşlıçıkış ="ı: 45 Vedat, Üzunköprü Şohslivar lamayı sokak 21 Nergiz, TARaneİyapa kadastro umam müdür lüğü Muamelât kalemi İbrahim Saffet B. hemşiresi Hilmet, Bursa Gazlpaşa enddesi 104 Basri, Kadıköy Mo: mel mektep 450 Safler, Feyalai 197 Nida Zeki, Konya Aske diş doktoru Âll Şaban B. hi Bursa Demiret Ali El kım Ferhunde AlI Çira pazarı, Senbenuva — mek- T; tep 731 Fahrettin, Ankara Piyade eilâh deposu müdürü Yüzbaşı Ali B. oğlu Sedat, Ankara İemetpaya caddesi Poy- vaz sokak 6 Rabla, Kırkağaç Alay 64 te Kaymakam Nuh Beyin yeğnel Esat Zeki, Ankara Telsiz Şefi Cemal B. kızı Nihal, Sultanahmet — Nakilbent Çayır alğu sokak Niyari, İstanbul Şeraf sokak Müflde Hamdi, Adana Kolordu caddesi Bakkal Ramzi yanıtazlle İsmali, Heybe- Hada sahil boyu 103 Cemal, Uzunköprü Fostane yanında Albert Şoef, Tarsus Gön hanı Derici Mebmet Ağa mahdur ma Nejat, Aydın — İstasyon caddesi Saatçi Hoca Mehmet yasıtasile - Rıfla Ahmet, Ayvalık Bakkal A, Hikmet B. ve Hanımlar. Birer Kart Kazananlar Zonguldak Ereyli şirketi iaşaat şube- « M, Ekren, Nurosmaniye Saadet Nall, Ankura Ziraat bankası umum mühase- be hesabat servisi Fuat Beyin oğlu Turgut, Mersin Liman şirketi müdürü umumlal Mansur Beyin oğla Orhan, Bahkesir Bürekciler mahallesi Meserret sokak 1$ Şadiya Sait, Konya İsmetpaşa mektebi 46 Türkân Rüstem, Bursa Çekirge —hastanesi Z. Sami, — Salihli Altınardu mektebi 276 Muzaffer, Edirme san'at mektehi 8$ Rahmi, Beyazıt Çarşkapı 81 - 88 Kemal AlI, — Adana yol bedesteni manifotüraet Aslz Nadi: yasıtasile Hüseyin Ankara Karaclan 7 Kâzım Beyoğlu Kalyoncu kolluğu Mur- grit sokak 18 Yilder. Hanım, Köyiçi Ezel Asaf Hamım ve Beyler. Hediye kazananlar Cumartesinden itibaren idarehanemize uğrayıp hediye- berlel alabilir. Yaşra karilerimizin hedi- yeleri gönderilmiştir. Meçflîsteki Müzakerenin Zahıtlarını Aynen Yazıyoruz (Baş tarafı 1 inci sayfada ) sunuz, bu tasarruf mu? Yap- mıyalım efendiler bu ne de- mektir. Binlerce herifleri topla- mışsınız millet bunlara bu pa- rayı veremez. Pek iyi, ne yar palım. Müsbet bir fikir yoktur efendiler. Efendim, işte çal- gıyoruz, iktısada çare arıyorur. Bu tedbir değildir, derler. Tedbir nedir diye sorarsanız, nedir. Ehemmiyeti yoktur. Baş- kumandanlık Muharebesi. Ehem- miyeti — yoktur. Mazi” nedir, mukaddesat nedir, şahsi şeref ve haysiyetler nedir. Ya ne wardır. Hürriyeti matbuat var- dır. Efendiler Hürriyeti matbuat vardır. Pekâlâ hatırlarsınız ki, hürriyeti matbuat ta — diğer bürriyetler gibi başkalarının hürriyetine taarruz. etmemekle tahdit edilmiştir. Evet hürriyeti matbuat vardır. Fakat diğer hürriyetler gibi — başkalarınin hürriyetine tecavüz etmemekle tahdit olunur. Meselâ efendiler; benim hürriyeti şahsiye ve iktısadiyem vardır. Ben ticaret yapabilirim, lokanta açabilirim. Fakat efendiler açtığım lo- kantada mağşuş yağ ve kok- muş yemek bulunduğu zaman hürriyeti şahsiye muvzubaha olmaz, Kanun pençesini atar. Ya efendiler; biz matbuata mekteptir, diyoruz, mürebbidir, diyoruz. Demek ki matbuat fikir ve ruhun gıdasını veren |bir vasıtadır. Pekâlâ, fikir ve 'rubun gıdası böyle tağsiş edil- miş, kokmuş zehirler mi ola- caktır? Hürriyeti matbuat bu mudur? Efendiler, onlar hür- riyetten bahsederler ve sonra derler ki: Biz mahvolduk, ser- bestil matbuat yıkıldı, dünya yerinden oynadı. Efendiler; serbestil matbuat maskesi altında bir vatandaşın şan ve şeref ve haysiveti ile uğraşılır, sonra bütün rejime ve Devlete ve en nihayet bunla- rın kuüvvel — muhassalası — olan en büyük bir makama yani, Gazimize kadar taarruz edilir. Hürriyeti matbuat bu mudur? ( Kahrolsunlar sesleri ) Evet hürriyeti — şahsiyemiz vardır, biz demokratır, amma, bizim demokrasimiz başka bir demokrasidir. Tarihin hiçbir millete yazmadığı bunca felâ- ketlerden, bunca stıraplaplar- dan, bunca elemlerden sahte hürriyetin cinayetlerinden, en nihayet büyük harbi umuminin tecrübelerinden istihraç ettiği- miz bir demokrasiyi biliriz. Bi- zim bildiğiz demokrasi budur. (Bravo sesleri ). Biz. demokrasiyi; — vatanın sandet ve selâmeti için vatan- daşın refah ve saadeti için önümüzde yürüyen Büyük Ga- zinin — demokrasisini — biliriz. (Bravo sesleri, sürekli alkışlar) . Efendiler; biz işte memleketi saadete, vatandaşı refaha sev- keden bir mektebin evlâtlarıyız. Bir meslekin salikleriyiz. O mektep te Kemalizmdir. Biz Kemalistiz efendiler; biz ancak ve ancak Kemalizrm mektebinin evlâtları, serbestü matbuatı takdis etmekle bera- ber diğer vatandaşların hukuku sairesine tecavüze müsamaha edeceklerden değiliz. ( Bravo sesleri ). Efendiler; bizim İstediğimiz ng&&a Bu Sütunda Hergün 4 Muharriri: Server Bedi UCUZ EŞYA Trende, karşımda oturuyor- | lardı. Üç kişldiler. Ortadaki şiş- manca, İri yarı, altın gözlüklü ve altın. köstekli, kelli felli bir zat. İki yanındakiler zayıf, kuru, mütevazi ve ortadakine benziyorlardı. Şişman adam, vakarını boz- mıyan bir bararetle anlatı- yordu: — Olur şey değil efendim, adeta bedava gibi birşey.. O canım güderi eldivenleri Be- yoğlunda kaça alırsınız? Ya- mımda olsa da göstersem.. On Hradan aşağı kat'iyen vermez- ler.. Ben aldım seksen kuruşal İki zayıf adam, büyük bir hayretle, birer çıngırak gibi sallandılar ve öttüler: —A.. A.. Seksen kuruş mu? — Hayret efendim, hayret, buyurduğunuz gibi, adeta be- dava, Şişman adam, gururle be- raber harareti de artarak de- vam etti: — Ya şu kösteğe ne der- siniz? Bakın! İşte damgası.. Tam on sekiz ayar.. Sokağa atsanız on lira etmez mi? Ben aldım bir buçuk liraya. Hem bu birşey değil.. Şu saata ba- kın: Yirmi dört ayar altın.. Hem markasına da bakın.. Ya.. Ötekiler — zabredemiyerek sordular: — Bu kaça efendim? — Siz söyleyin bakayım? — Beş liradan aşağı kat'i- yen değildir. Şişman 'adam parmaklarını çatal gibi havaya dikti: — Üç kâğıt! 'diye bağırdı. Sonra cebinden bir İiste çı- kararak okudu: — En âlâ maroken cüzdan- lar, yarım liradın doksan ku- ruşa kadar. Uçları, kapakları- nın yarısı ve cebe takılacak yeri halis altın mürekkepli kalemler, birer lira, gümüş kol düğmeleri otuzar kuruş Jilet usturaları takım kutusu makine ve bıçaklarile beraber yirmişer kuruş... Zayıf adamlar evvelâ hay- retle sonra tren sarsıntısile iki defa yerlerinden sıçradılar: — Aman Beyefendi... Biz masıl İstifade etsek?.. — Acele etmek lâzım. Bun- gudür: İstediğini yazsın, kül- retsin, sövsün, zaten başka leri yoktur “vur fakat dinle,, lediği gibi sövsün yazsın fakat mahkeme huzurunda vatandaş pek seri bir surette hakkını alabilsin. İstediğimiz — budur. İstırap' gören vatandaşın hay- siyet ve şerefinin gayet seri bir surette adalet huzurunda müdafaa edilmesini istiyoruz. Biz diyoruz ki; eğer mevcut kavanin - adalelin seri tecelli- sine bizi isal edemiyorsa - ve- killerimiz. duçarı ıstırap ve tecavliz. olan vatandaşın hak- kını adalet huzurundan serian alacak bir kanun gelirsinler. Yoksa hürriyeti matbuatı kal- dırınız, heriflerin boğazımı tı- kayın demiyoruz. mafih lar kaçak mal... Sahibinin elin- de uzun müddet kalmaz. Ka- pışan kapışana... Zayıf adamlar ceplerinden beşer onar lira çıkardılar, lis- tede kendilerine lâmm olan eşyayı işaret ettiler ve parayi — Yanımda, orta yaşlı ve çok* esmer bir adam da, benim gi- bi onları dikkatle dinliyordu. Dayanamadı, şişman — adam dedi kiz — Af buyurun, Beyefendi hazretleri, biz bu... Bu kele- pirden istifade edemez miyiz? Her mekadar — tanışmıyorsak ta... Şişman adam kaşlarını çattı, biraz düşündü: — Estağfurullah... dedi, hay hay... İstediğiniz eşyayı listede işaret edin, ben size kartvizi- timi makbuz makamında vere- yim, yazihaneme gelip eşyanın alınız. Yanımdaki adam listeden yirmi otuz liralık eşya seçti, parasını verdi, — mukabilinde bir kartvizit alarak cebine attı. Pencere yanında otu- ran bir ermeni de firsatı ka- çırmak İistemedi, o da ayni suretle hareket etti. Ben de kendime iki çift eldiven, üç çift kol düğmesi, bir mürek- kepli kalem ve bir clizdan seçtim. Parasını verdim. Şiş- man zat, kartvizitinin arkasına “Dört lira alınmıştır. , diye yazdı ve imzasını attı. Kartın üstünde şu kelimeler vardı: Avukat Mahmut Sami Katırcıoğlu han No, 3436 Telefon : İstanbul 2008 Hepimiz, iki gün sonra, yarzihaneden eşyalarımızı ala- caktık. » İki gün sonra hana uğra- dım, Anlamışsınızdır ki orada böyle yazihane filân yoktu. Kahveci dedi ki: — Bir haftadan beri belki yüz kişi geldi. Hepsi de sizin gibi dolandırılmışlar, Demek ©o şişman berifle yanındaki iki zayıf adam üç kişilik bir kum- panya, Sizin kaybımız birşey değil. Yüz Hirahk mal sipariş edenler var. Benim zannım bu üç kişi, bir hafta içinde beş en bin liraya para dememiş- — lerdir. — Fakat — helâl olsun. Parlak düşünmüşler. Nasrettin Hocanın dediği gibi (külâh beni boğacaksa daba evvel ben onu boğarım ). Bun- l lar eğer bu zehirli meşriyat« larına devam ederlerse, şüp: hesiz ki cezalarını görürler. (Devamı var) SEKİZİNCİ PATRON KUPONU No. 7 Gazetemizde on beş günde bir vermekte — olduğumuz — Patromu bedava almak istiyorsanız, bu kuponu kesip saklayınız ve 185 kupon toplayımıa, — Patronlarımız- dan pek memnon olacaksınız. Patronlar neşredildikleri çün den ilibaren İstanbul. karilerimiz bir hafta, taşra karilerimiz va gün içinde kupenlarımı günder: melidirler, Bu müddet ikten seora kupenlar kabul

Bu sayıdan diğer sayfalar: