5 Ağustos 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

5 Ağustos 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Baytar (Herhakkı mahfuzdur) 26 Kimunusanl Bu adam; cidden, olur şey 1 iL. Bununla başbaşa kal K Gkça, bakalım daha neler a | Öğreneceğim. l Bugün, bazı şeyler görüş- Mek için, onu “Hortac,,'a nazır Penceresi olan odada buldum. Bu oda, evvelce Sırrıcemal kalfanın odasıydı. Kalfa Bl- dükten sonra bu odanın eş- ü Yasinı tebdil — ettirdi. Or- taya bir masa, sağ tarafa bir yanhane, —sol tarafa bir la “aoba koydurdu. Kolay 1isin- diğı için arasıra bu Oturuyor. Odaya girdiğim za- man, Âbit Ef. ile konuşuyordu. Konuşacağımız şeyleri konuş- tuktan sonra dedi kir — Dün akşam, doktor bey, bu taraflarda hayvan hastalı- fından bahsetti. Müstevli bir halde (Ruam) hastalığı varmış. Bu, çok tehlikelidir. İnsanlara eçer. ıyç!ırlır bunun önünü der- hal almalı. Baytar miralayı ifat Bey İisminde bir xat vardı. Benim dostumdu. Daima gelir, benimle görüşürdü. Bay- tarların 'dı. Belki burada da talebi vardır. Müs- tait bir adamdı... Ben hayvan meraklısı olduğum için, daima onunla görüşür ve fikirlerinden istifade ederdim. Çok hayvan beslediğim için, diyebilirim ki, baytarlar kadar hayvan hasta- lıklarını da — bilirim. Benim hayvanlarımda da bir aralık olmuştu. Bu hastalık, ekseriya, (Yoz hayvanı) denilen ve kırlarda, ::lnınlırdı b.:h boş büy-ı"ı;: yvanların, terbiye için alındığı zaman :l'ıır.ç Bunun bir ilâcı vardır. Bakınız nedir?.. Hayvanın başına, iki ipli bir Yular geçirmeli. Bu iplerin ucunu da iki kişi tutup birer tarafa çekerek eyice germeli. Hayvanın başı dimdik bir hale gelmeli. Birkaç kova soğuk su n KFA ALILGA x & L AUAUA LA LA Sonra Başını ve arkasını yünlü şey- lerle gsarmalı ve mahfuz bir yere koymalı. Hayvan biraz tonra terlemeğe başlar, yavaş Yavaş açılır, hiçbir şey kalmaz. Ben, bu tedavi ile hayvanları- Tn yüzde #seksen, doksanını kurtardım. İsterseniz, bu tedavi usulünün burada da- tatbikimı tavsiye ediniz, Fakat, ben size ( mahrema- he ) söylüyorum. Sakın benim tarafımdan tavsiye edildiğin- bahsolunmasın... * İşte, gu satırları yazarken, daha hâlâ kendimi hayretten "l'lllyonııı. 2? künunusan! aP *Yük Kadinefendi iki gün- Ür rahatsız. Bilhassa sinirle- Tinden mustarip. Abdü NAKİLİ: ZİYA ŞAKİR Gibi A n M Abdülhamidin Londra Sefiri Rüstem Paşa Abdülhamit her zaman ol- duğu gibi bugün de kendisin- Meclisteki Müiakeren_in Zabıtlarını Aynen Yazıyoruz leri lıırıko!e geçmeden evvel | harbe — iştirak ettim (Baş — tarafı 1 inci sayfada) mek kolay, çabuk bir iş de- ğgildi. İşte efendiler: bunların içerisinde kalanların başında olarak hainane hareket eden Arif Oruç bunun bir misalidir. Efendiler ; tarikati salâhiye- ciler, İzmirde vatan için pusu kuranlar, Menemen hâdisesini yapanlar acaba tamemile ya- kayı ele verdiler mi ? Efendi- ler, bunlar tamamen ele geç- mediler, ancak bunların bir kısmı tecziye edildi. En haim- leri dışarda kaldı. İşte Menemen hâdisesile alâkadar olup ta, hâdiseden birkaç gün evvel firar edip ismi Menemende — geçmiyen Abdülkadir Kemalt de bunun bir misalidir; Şimdi fırsat bek- liyorlar. Bunu çok iyi biliniz. İşte bunlar zamanın darlığında ismi geçmiyen hainlerdir. Öte- de beride saklandılar, çıkma- dılar. Şimdi fırsat bekliyorlar. Bunlardan İstanbulda Arif Oruç, Zekeriya, Ahmet Kadri, İzmirde Zeynel Besim, İsmail Hakkı, Sırrı zamanı gelmiştir zannediyorlar. Fırsat gelmiştir zannediyor- lar. Yazılarile, hareketlerile o hainleri — inlerinden çıkararak meşrutiyet namını vererek bir muhalefet fırkası yapmıya ça- lışıyorlar. İşte asıl konuşulacak ve tedbir alınacak — meşele budur. Efendiler; bunlar devri sa- bıkta yaptıkları gibi hemen bir harekete geçerek vaziyete hâkim olacklarını zannediyor- lar. Akıllarına şaşarım. Fakat, Gazinin memlekete ve vatana verdiği ruh © kadar yüksek we ulvidir ki berhangi bir hi- ABDÜLHAMİDİN “SON - GU hamit, Ruam Hastalı- ğının Tedavisini Tecrübeli Bir nlatıyor SON POSTA den hoşnutsuzluk — gösteriyor ve diyordu ki: — Yirmi üç senedir bera- ber yaşarım. Allah razı olsun, daima beni memnun etmiye mıştır. Vakıa biraz asabi- , Fakat, bu da elinde değil. Ayın bazı günlerinde asabiyeti daha ziyade artar. Zavallının çehresi sapsarı kesilir. Birkere, böyle bir möbet geçirdiği zaman, Nürettin Paşa rasgel- mişti. Epeyce telâş etti. Böyle zamanlarda ellerini, bütün vü- cudünü kolanyalarlarla ©: tururuz. Bıııı.ıı;z gelinciye ğlııı:: dar yemeğe benimle otururdu. Burada, ayrı yiyor. Galiba, yediklerine de pek dikkat et- miyor. Vücudü, semen peyda ediyor. Fazla kan yapıyor. İşte böyle rahatsızlanıyor. Abdülhamit, birdenbire dur- du. Sanki © ande aklına gelmiş gibi: — Ha.. Bakınız size birşey soracaktım. Bizim Araplardan birinin kulağına çalınmış.. Ha- kikaten kumandan değişti mi?. (Arkası var) memleket, vatan çocukları ne yapacaklarını kendileri bilir ve vazifesini d yapar. ' Efendiler; İzmirde Sırrı de- nilen bir gezeteci vardır. Bun- dan bir gün evvel gelen ga- zetesinde (İsmi Kirye Sırrıdır sesleri) demiştir. ki: “ Efen- diler, Beyler, Paşalar hazaratı! çekiliniz, millet sizden nefret ediyor. ,, İşte Efendiler; Meclise, Mec- lisin şahsiyeti —maneviyesine ve reislerimize taarruz ediyor. Bu adam nasıl oluyor da hâlâ gazete çıkarıyor? Muhterem arkedaşlarım ; gazetelerin tesirini daha fazla izah edebilmek için Şeyh Sait isyanında Şeyh Saide sormuş- tum. Bana dedi ki: Gazetele- rin yazılarından cür'et aldım. Gazetelerin yazılarından hükü- met yoktur mz::ııehiın. Onun İçin isyan ettim. ,, çmO 'yh.ıldı sen gazetecileri nasıl 'orsun diye m. “Yaşını, başını almış, âli tah- sil görmüş, saçını sakalını bu uğurda ağartmış adamlar zan- mediyordum,, dedi. Ondan sonra bir kaçını gördü. Gülerek — gazeteciler bunlar mı imiş dedi. Gazete- lerin — hariçteki — neşriyatının tesirlerini heplıı:th biliriz, hepi- niz bilirsiniz. İşte bu yazıları okuyan efkârı umumiye bun- ları hakikaten memlekete nafi adamlar ranneder, Eğer müsaade — ederseniz bunların kim olduğunu bir defa efkâri millete vaziyetlerini ve şahsiyetlerini tahlil edelim. (Faydalı olur sesleri). Ben gerçi şahsiyata girmek iste- mem, t efkârı ııınıııııi(e görsün. Hiyanet ve fenalık edenler kimlerdir; onu bir defa daha görmüş olsun, Muhterem arkadaşlar; Arif yanet balinde hükümet kuvvet- | Oruç ben, Anadoluya geçtim, l lm Urfada Cinayet Bir Adam, Eski Karısını Feci Şekilde Öldürdü Urfa, (Hususi) — Urfanın Akziyaret nahiyesine merbut Gölpınar köyünden Ramazan oğlu Bekir, Müneyver atlı bir kadınla evlenmiş, geçinememiş- ler. Bundan beş ay evvel, kadın, kocasının evinden ka- çarak eniştesi Mahmut Ağanın evine iltica etmiş. Bunun üÜzerine kocası Bekir de köyünü bırakarak kasabaya gelmiş, kadına rastlar rastla- maz tabancasını çekerek beş yerinden vurmuş, kadın ölme- miş, Bekir de altı ay hapse mahküm —olmuş. — Müddetini bitirerek çıkmış, fakat Münev- yerin iffetsizliği Bekirde bir fikri sabit haline gelmiş, onu öldürmek —için adım, adım takip etmiye, yolunu beklemiye başlamış. Nihayet geçen gün kadına yolda tesadüf etmiş, Münevver, yanında diğer bir kadınla mezarlığa doğru iler- Tiyormuş. Bekir, arkadaşı Abdurral manı da çağırmış. — Birlikte mezarlıklar içine dalmışlar. İki kadın beditizzaman hnamındaki mezarın önünde durmuş, dua okurken arkadan Abdurrah- man yaklaşmış, Münevverin ellerini tutmuş, Bekir de ka- muş, fakat Bekir henüz yaka- lanmamıştır. Sabri diyor. Evet gelmiş; masıl geiniı biliyor musunuz? İstanbul düş- gae eei nn ğımızın a girmek, vatana hizmet etmek için Anadoluya Müteveccihen bir çık- Büş: —Arif Oruç bunlarda pa- râ var zannile arkalarına düş- müş, Kandireye yakın — bir ıxıîıllcde bunlarla buluşmuş. rkadaşlar — ileri itme buralarda Çerkesler, skiyıly'ı: vardır, sizi soyarlar demiş. İp- siz Recp namında bir çete bulmuş. Bizi bu yollardan An- karaya götür demiş ve bunları almış akşamleyin bir yere gö- türmüş, akşam olunca Arif Oruç İpsiz Recebe yanaşmış, bunları biliyor musun? Bunlar Anadoluda — Mustafa Kemal Paşaya tam otuz bin sarı altın götürüyorlar — demiş. Bunları boğalım ve paraları paylaşa- hım demiş. İpsiz Recep “ben yapmiş olsaydım dağdan inip te vatanıma hizmet etmek için buraya gelmerdim. Ben eski fenalıklarımı vatana hizmet ederek ununtturmak, affettir- mek için geldim,,demiş ve bu- nu kat'iyen yapamam demiş. Ondan sonra İpsiz Recep, Efendiler, yanımızdaki bu adam sizi soydurmak, boğdurmak, ellerinizdeki paraları aldırmak istiyor. Belki sizi ileride bir çok — çeteler — vesaire bulu- ir ve — onlara soydu- rur. dikkat — ediniz. de- miş Efendiler o hâdisenin için- de bulunan şimdiki Yeni Sine- ma sahiplerinden Hüseyin B,, Devlet Demiryolları Müdürü Umumisi Hâşım Beyin biraderi Salâhattin. Bey ve gazetesi Sadri Etem Beydir. Onlar da yaşıyor, Arif Oruç ta yaşiyor. ( Devamı var ) l a Eüzi EİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Shervvood Anderson Sayfa 7 Kaybolan Roman Bütün vekayiin bir rüyaya benzediğini söylerdi. O tabiatte bir adam, muharrir, aylarca ve belki de senelerce bir kitap- la uğraştıktan sonra bir keli- me bile yazmaz. Yani onun yalnız aklı işler. Kitap, aklında vücude geldikten sonra dağılır. Hayalinde şekiller hiç dur- madan hareket ederler. Fakat şunu söylemeği unut- tum, Oldukça şöhret sahibi bir İngiliz mubarririne ait bir vak'adan bahsetmek istiyorum. Bir gün Londrada beraber gezinirken anlatmıştı. — Saat- lerce beraberdik. Hatırlıyorum, kaybolan romaninı bana an- latırken Taymis rıhtımındaydık. Akşam üzeri beni görmiye otelime gelmişti. Benim bazı hikâyelerimden bahsediyordu. Asıl gayeye hiç kimsenin tam vâsıl olmadığını ikimiz de tastik ettik. Beraber yemek — yemiye gittik, sonra gezinmiye başla- dık. O, şapkasının altından görünen pejmürde saç lüle- lerile esmer, — sinirli, ufacık bir adamdı. Onun llk kitabından bahset- meğe başladım. Burada kısaca hayatının tarihçesini anlatayım: Bir İngi- liz köyünde fakir bir çiftçi ai- lesine mensuptu. O da her mu- harrir gibiydi. Başlangıçtanberi yazmak isterdi. Hiç tahsili yoktu. Yirmisin- de evlenmişti. Karısı her halde hatırı sayılir. bir aile kızıydı. Zannedersem İngiliz resmi ki- lisesi papazlarından birinin kızı. Tam onunla evlenmemesi lâzım gelen bir tip. Fakat kim- senin kimi sevip kimle evlene- ceği bilinebilir mi? Karısının mevkli — ictimaisi onunkinden yüksekti. Bir kız kolejine git- miş, İyi tahsil gürmüştü. O biç şüphesiz onu cahil bir adam farzediyordu. Arkadaşım diyordu ki: —Karım, ayni zamanda, beni boş bir adam bulurdu. Hay Allahın belâsı; diyordu. Ben boş değilim. Boşluktan nefret ederim! Gece ara sira bir yere uğrayarak susuzluğumuzu - gi- derip gezinirken dostluğumuz bu dereceyi bulmuştu. Hatırlıyorum, — konuşmamız bitmeden meyhanelerin ve bar- ların kapanacağından korkarak her ikimiz de yanımıza birer şişe İçki almıştık. Kendim ve — maceralarım hakkında ona söylediklerimi hatırlayamıyorum. Mesele onun — karısını bir nevi — Allahsız, — iptidal — bir mahlük nev'ine sokmak — İste- mesi ve onda bu kabiliyeti bulamaması. İki çocukları olmuştu. Sonra birdenbire yazı yaz- miya başladı. Yazı yazdığı için, talih, hem işini, hem karısını, hem ço- guklarını ihmal etti. Geceleri tarlalarda gezinir- di. Karısı azarlardı. Talih ka» dıncağızın — sinirlerini — altüst etmişti ve öyle olması tabildi. Hiç bir kadın bir erkeğin işi için tamamile ihmal olun- mıya tehammül edemez. Tabit ben bir artistten bah- sediyorum, Yalnız onlar birinci sınıf âşık olabilirler. Belki de onlardan başka âşık yoktur. Ve gene de âşkı tamamile bir tarafa atmakta onlar kadar merhamelsizi yoktur. Adam işinden gelince, der- hal yukarı çıkar, kapıyı kilit- lermiş. Ekseri yemek yemeden ve bazan da karısına bir tek lâf etmeden meşgul olurmuş. Yazar, yazar, yazar, beğen- mez atardı. Sonra işini kaybetti. Ondan bahsederken (Cehennem olsun) derdi. Tabii ehemmiyet vermiyor- du. İş neydi ki. Karı veya çocuğun ne ehemmiyeti var ki? Bu dün- yada birkaç böyle merhamet- siz bulunmalı. Biraz sonra evin içinde hemen hemen yiyecek hiçbir şey kalmadı. O yukarda kapısınin arka- sında yazıyordu. Ev ufaktı ve çocuklar ağlıyorlardı. Onlar- dan — bahsederken — nefretle, ( Piçkuruları ) derdi. Tabii bu- nu düşünmiyerek söylüyordu Ne demak istediğini ben anla- dım. Karısı gelir, onun çalış- makta olduğu kapının önünde, merdivende otururdu. Yüksek sesle ağlar ve kucağındaki gçocuk ta ağlardı. Bundan bahsederken İngiliz muharriri:“Mütehammil bir rah değil mi? Hem de iyi bir ruh,, derdi. Sonra da — cehennem olsun, derdi. Ozaman — karısı hakkında yazıyordu. Ve bir gece karısını tokat- ladı. Çalıştığı odanın kapısını kapatmayı unutmuştu. Kansı hiddetle içeri girdi. (Arkası van) Üsküdar Hâle Sinemasında Hayat Zehirleri mümessili Şarel Villi Kayzer Duhuliye 10 Kuruştur —e DOKUZUNCU PATRON KUPONU No. 9 Gazetemizde en beş günde bir yermekte — olduğumuz — Patronu bedaya almak — İstiyorsanız, bu kuponu kesip saklayınız. ve 15 kupon toplayınız. — Patronlarımız- dan pek memsun olacaksınız. Patronlar neşredildikleri gün gden itibaren İstanbul karilarlimiz bir hafta, taşra karilerimiz o2 Şün içlade kuponlarını gönder- melldirler, By müddet geçtikten seara kupanlar kabul edilmez, dürüükişen ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: