19 Ağustos 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

19 Ağustos 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V_Yahudi lef, Kudü t' ste Kendi- lerine Arazi Verilmek Şartile Borçları Üzerlerine Alacaklardı NAKİLİ: (Herhakkı mahfurdur) Abdülhamit, sanki birşey .lhrlımık istiyor gibi sordu: — Bu, Hayri B. kim?.. Doktor manldar bir. tebes- le buna da cevap verde — Zatı şahanenin şehzade- İklerinde tabibi hususlal, Rifat aşanın — mahdumu, — galiba (Berut ) ta birkaç sene menfi İmaş... Abdülhamit, yalnız kaşlarını fatmakla —iktifa —etti. Başka h"uy söylemedi. * 20 Eylâl Sonbahar — bütün manasile Hf geçiyor. Cuma, cumartesi, Pazar günleri, köşkün civarın- daki bahçeler ve (Floka) ya tidip gelenler bu civara bir tenlik veriyorlar. Abdülbamit, elânik ahalisinin, adabı mu- Aşerete rinyet ederek gerip eğ- tmelerini pek beyeniyor. Bu- Zün akşam ezanına yakın, elin- * dürbünle üst kattan inerken, Merdiven başında karşılaştı- imiz rzaman, bana bundan bahsetti. Ve bundan bahseder- ken de sözü Musevilere intikal tttirdi. — Museviler, — yaşamasını bilen bir millettir. İş zamanın- da iş, eğlence zamanında eğ- lence, bu mülete vergidir. Dünya- Bın her tarafında zengin olmuş- lardır. Londrada pek çok zen- ginler var. Ekserisi de para sa- Yesinde (Lort) Unvanını almışlar, büyük imtiyazlar kazanmışlar. atta, Kırallar bile bunların evlerine gider, ziyaret ederler. Taberce yerler, içerler. Kıral Edvard bunlarla kumar oynar- dı Hatta prensliğinde, parası bittiği zaman, ( kıral olduğum vakit tediye edilmek - şartile ) diye senet verirmiş. Halbuki malümya — Yahudiler kurtaz olur, İşi veresiye bırakmak İstemezler. Hemen bir vasıta ile bu senetlerin muhteviyatını Kıraliçeye duyururlarınış. Kıra- lice de parayı günderir, senet- leri toplatırmış. Bizdeki diğer milletler gibi Musevilerin de gizli emelleri vardır. Onlar da, ( Yafa ) ve (Kudüs ) cihetle- rinde yerleşmek, kendilerine bir merkerz teşkil etmek İsti- Yorlar, Bir tarihte, bana da Müracat ettiler. ( Viyana ) da çıkan ( Nöye Fraye Prese ) ga- Zetesinin sermuharriri bir Ya- hudi idi. Âlim bir adamdı. Bütün zengin Yahudiler, bu Adamı murahhas olarak bana Bönderdiler. Yafa ve Kudüs havalisinde büyük bir arazı Batın almak — istediler. Buna mukabil de — devletin bütün düyunü umumiyesini kâmilen derühte — edeceklerini — teklif ettiler. Düşündüm. Fena bir ir değil, Şayet bir gün olup ta hükümet bu borçları *tsviye edemezse, — devletin Maliyesi ecnebi — murakabası Kylla girer ve buda (maazal- e r e di Si ai ZİYA ŞAKİR 56 Abdülhamit devrinde Rü- sumat Eminliğini yapan hasan Fehmi Paşa bazı tekliflerde — bulundum... Bu esnada ©o adam öldü. Arkadan da inkılâp oldu. İş öylece kaldı. —Pekâlâ efendim, dedim. Di- ğer devletler buna razı ola- caklar mıydı? Malümu 8€ nizdir ki, Kudüs'te birç kümetlerin — manevi — alâkası Sonra da, yeni bir hüökümetinin — teşek- vardır. Yabudi külü... Gülerek sözümü cevap verdi: Para kuvveti herşeyi ya- par. Yahudiler de hemen o ande hükümet teşkil edecek değillerdi ya... Bu, bir mukad- dime olacaktı. Evvelâ yerle- şecekler, oraları imar edecek- ler, her taraftan birçok Yahu- di celbederek milli mevcudi- yetlerini orada teksif eyliye- cekler.. Günün birinde de hü- kümetlerini ilân ediverecekler- di. Malüm ya, (gaye) denilen birşey vardır. Bugün başlanır, bin sene sonra ikmal edilir. M Eyidi Bu sabah erkenden Abdül- hamit bana haber göndermişti. Vardara nazır odada kendisini buldum. — Biz, Koleradan korku yorduk. Şimdi de başımıza bir (Çiçek) meselesi çıktı. Dün, doktor B. söylemiş. Galiba, aşı yapacakmış. Size böyle bir şeyden bahsetti mi ? Dedi. Ben de — Evet efendim; civarda Çiçek olduğunu söylü- kesti, Ve | yorlardı. Dedim. Bahis uzadı. Ab- dülhamit, yine bu —mesele etrafında bazı hatıralar anlat- tıktan sonra: — Bilir misiniz, dedi, İngi- lizler, aşı hususunda ne kadar müteassıptır. Sabık — İngiltere sefiri ( Sir Okonor ) vardı. Çok iyi bir adamdı. Bir gün bu- nunla konuşürken, bu Çiçek aşısı bahsi açıldı. Ben: — Çiçek aşısı, bizde sair devletlerde — mecburldir. Siz de nasıldır? STi —Hayır, bizde mecburl! de- ğildir. İngilizler aşılanmayı, cenabı hakka karşı bir muka- vemet telâkki ederler. Âdeta buna bir şirk manası verirler. Dedi. Ben bunu, sefirin ağrından İşittim. İngilizler çok mutaassıp bir millettir. Bu ta- assuplarını hber şeyde gösterir- ler . ve inat ederler. Bir kere bir şeye kanca taktılar mi, mutlaka onu koparmak İster- ler. Aklıma mühim bir mesele geldi. size anlatayım. Ben, — kapitülâsyonlardan gümrük — rüsumunun — yüzde 14 de çıkarılması için çok uğraştım. Ve çok şükür, buna da muvaffak oldum.. Bakınız ne yaptım. Evvelâ, her devle- tin sefirini ayrı ayrı celbettim. Bunların yüzüne güldüm, rica ettim, yalvardım, ne yaptımsa yaptım, hepsini — kandırdım Fakat sıra İngiliz sefirine ge- lince iş değişti. Sefir, buna muvafakat etmedi. ( Arkası var ) Halk Şairleri Aralarında Bir Koruma Derneği Yaptılar Halk şairlerinin eserlerini, toplamak, basmak ve bugün yaşıyanlara maddi, manevi yar- dımda bulunmak için Sıvasta bu isimle bir cemiyet - teşkil | edilmiştir. Cemiyetin müessisleri ara- sında Şair Ahmet Kudst Bey vardır. Reisi Sıvas Belediye Reisi Hikmet ve Umumi Kâ- tibi muallim Muzalfer Bey- lerdir. Her sene — teşrinlerde, S- vasta, bütün halk şairlerinin iştirakile üç gün bayram ya- pılacaktır. Bu seneki ilk toplanma Samsun - Sıvas hattının küşat resmine tesadüf ettirilecektir. Mecrasız Yerler Hastahk Olan Yerlerde Mecralar Yapılacak Son tifo vak'alarının kaynağı olduğu anlaşılan bazı mecrasız Beyoğlu — mahallelerinin vazi- yetlerini ıslaha muhtaç gören belediye, bu gibi mecrasız yer- lerde mecra yapılmasına Jözum göstermiştir. Bu inşaat kanalizasyon tabh- sisatından yaptırılacak, — açık lâğımların da kapatılmasına baş- lanacaktır. Altın Para Meselesi Atina, ( Husust ) — Yunan hükümeti, Yunan Millt Bankası müstesna olmak Hzere, diğer Bankalara ( 1923 ) senesinden evvel altın olarak — yatırılan paraların altın kıymeti hesap edilerek — ödenmesine — karar vermiştir. | [ Samsun - Bafra Futbll Maçı 1-1 Berabere Neticelendi Samsun ( Husus! ) — Bafra Gençler Birliği ile İdman Yurdu klüpleri bura- da samimi bir maç yaptılar ve Iki takım birer “sayı ile berabere kaldilar. Memleket- te her gün bir parça daha icabeden — sporun Samsun ilerlemesi inkişafı maksadile tertip edi- len oyunda pek çok seyirci vardı. Bu alâka da gösterir ki klüplere yapılan — yardım biran evvel tahakkuk ettiril- mek İâzımdır. Maçın cereyan şekline ge lince: Hakemliği Daktor Yek ta Bey deruhte etmişti. Oyu beşe çeyrek kala Bafralıları" akınile başladı. Kalecinle atıl ması muhakkak bir sayı teh- likesini bertaraf etti. Bu suretle müşikül vaziyete giren İdman Yurdu, on daki- ka sonra bir penaltı cezaslle ilk golü yemiş oldu. Bundan sonra oyun canlandı ve devre bu süretle bitti. İkinci devre ise Bafralılar aleyhine verilen gilne bir penaltı cezası golle neticelenerek tarafeyn bera- bere kaldı. Hâmit H. Memurları Tayin Edilen Memurlar " Hareket Ettiler Ankara, 17 (Hususl) — Ha- riciyede yapılan son tebeddü lât üzerine harice tayin edilez memurlar peyderpey — maballi memuriyetlerine harekel etmi ye başlamışlardır. Bu mayandz Londra sefareti başkâtibi Mu- zaffer Kâmil, Perag Sefareti başkâtibi Vedat, Londra Kon solosu Dürrü Mazhar Beyler evvelki gün mahalli merburi- yetlerine gitmişlerdir. Varşova sefaretine tayin edilen Ercü- ment Ekrem ve Barslon konsolosı Hüseyin Zati, Kıbrıs konsolosu Muhiddin Beyler de mahalli memuriyetlerine hareket etmiş- lerdir. Bern Müsteşarı Kadri Bey de bugünlerde gidecektir. Üsküdar Hile Sinemasında Operadaki Hayalet Mömessili LON ŞANEY Dübüliye 10 kuruştur ONUNCU ) PATRON KUPONU No. 9 kuponu — kesip kuponr. toplayınız. voara kupsalar kabul edilmez, Bu Sütunda Hergün Muharriri : — Çok #evdim. Evlendik. Onu - dehşetli Lı.Lamynıtİum.] Bin bahane buldum, Bir köye çekildik. Rakibim yoktu, fakat yine kıskanıyordum. Daima “zap içindeydim. Hiç kıskan- dınız mı? Evet mi? Bilirsiniz öyleyse; hayır mı? Bilmezsiniz. Bu azaptan kurtulmak için yalnız iki çare vardırı Ya onu, ya kendinizi öldürmek. *Bir gece onun gözlerine vecd içinde bakıyordum. Ba- şım döndü. Ne güzel uçurum. Simsiyah. Kendimi bu gözle- rin içinde hissediyordum. Et- rafım kapandı. Yalnız onun ruhuna giden meçhul yollarla dolu karanlıklar, karanlıklar... Ve bu karanlıklar arasında kâlnata ait gölgeler.. Hayal mi? Hayır... Kendimi hâlâ o gözlerin içinde bulduğum olur. © vakit iyi. Kıskanmak yok. Çünkü mahpusum. Fakat bu devam Zindanımdan - cıkarım görlere — dışarıdan zaman... Dehşet. “Ve sorarım: “— Benden daha mükem- adam şüphesiz — vardır, mi? *— Belki vardır. *“— İnsan, malik olduğu şeylerden daha iyisini İster, değil mi? “— Belki ister, “— Sen bu daha İiyisini tabayyül edersin, değil mi? “— Belki. *— Şiphesiz, şüphesiz.. * Ve susarım. Fakt içimin parçolanması bahasına. Bir gün dar patika yolun arından bir. uçurumu sey- rediyorduk. Onu birdenbire etmerz, ve bu baktığım mel de; Meclisteki Müza larını (Baş tarafı 1 inci sayfada) — | Şu balde o, ne kadar mu- zırsa Öteki de o kadar murur- dır. Binaenaleyh matbuat hür- riyetini sulistimale — Hükümet biç bir vakit müsaa; etme- mekle beraber, ben rannet- mem ki İsmet Paşa Hükümeti matbuat — serbestisini — tecavüz etmek için bir müsaade versin. Teşkilâtı Esasiyeye riayet her birlmizin vicdani, vatan! bor- cumuzdur. İntihap dairelerimiz- de, gideceğimiz yerde, her fır- sat buldukça dalma ve daima fakılâbın — bütün — umdelerini, bütün esaslarını nereye gitmek lstediğini, nereye varmak İste- diğini tamamile millete anla- talım. Efendiler; itminan edi- niz ki, Türk milleti müsbet bir millettir. Sizin ona yaptı- Şıinir müsbet telkinleri kabul eder. Karşılaştığı menfi - tel- kinleri çiğner geçer, —Arkı daşlar buna emin olsunlar. ( Alkışlar ). Necip Asım B. (Erzurum)— Bendeniz söyliyecektim. Fakat arkadaşlarımın izahatlarile me- Server Bedi | İNANIR MISINIZ? okadar güzel buldum ki çıldıra- cek gibi oldum. Biran için bu güzelliği kaybetmek tehlikesi aklıma — geldi. Ya — ölürse, ya ihanet ederse? *Yine sordum: “— Ben — ölürsem misin? “— Bilmem? *— Bilmezsin, demek. “Gözlerim daldı. Kendimi ölmüş ve onu başka birile ev- lenmiş farzettim. Başımı yum- ruk kadar sert bir kan ki- mesi doldurdu. “Ufka bakıyordu. “Düşünerek değil, kızarak değil, çıldırarak değil, gayet sade, tabil, içimden gelen Ani bir sevkle onu İttim. *“Uçurumda kayboldu. *“Çıt çıkmadı. “Rahat bir nefes aldım. Ken- dimi topladım, hükümete gittim, hâdiseyi kaza şeklinde anlat- tım, rolümü gayet İyi yaptım. * Bu hâdiseden #sonra on beş #ene geçti. Bütün haya- tımda namuslu, dürüst, itima- da lâyık bir adam gibi yaşas dım. Hiç kimse benden şiiphe etmedi. Okadar etmedi ki, na- dir dostlarıma bu vak'ayı anla- tıyorum. “İnamır masnız?,, diye soruyorum. Gülüyorlar. Hiçbiri imanmıyor. Kuduruyorum, Siz evlenir bana inanır mısınız? Siz de gülüyorsunuz. Ben de şüpheye düşüyorum. Acaba onu ben itmedim mi? Bana mı Ööyle geldi? Muvazenesini mi kay- betti? “Yine gülüyorsunuz, gülü- yorsunuz, gülüyorsunun, galiba facialar eskiyince komik olu- yorlar.,, kerenin Zabit Aynen Yazıyoruz Sarfı nazar ettim. Refik B. (Konya) — Arkas daşlar; bir zamandan'5eri ae- vam eden neşriyatları itibarile memleket için ciddi bir tehlike halini almış olan bir kizm gazeteler ve onları idare eden- İerin vaziyetleri bana şunu ha- tırlattı t Meşrutiyet henliz ilân edil- miş, İstibdadın mezalimi millet üÜzerinden atılmiş vatanım semâr ©& açılmıştlı. O zaman belki burada bulunanlar birçokları gibi ben de mektep sıraların da bulunuyordum. Hürriyet, müsavat, adalet düsturları altında ve bu mu- kaddes mefhumların müdafil namile ortaya atılanlar arasın- da biri idarei meşrutiyeyi ilân ettirenler namıma, diğeri de güya o zaman müstakil olarak matbuat — sahnesinde — ortaya çıkan iki sima vardı. İsimleri malüm; Hüseyin Cahit ve Ali Kemal — Beyler. — Bunlardan Ali Kemalin ©o zaman güya yüksek menfaatlerini ve mep rutiyetin muhe/azası endişesile İkdamda hergün intişar eden seleyi tenevvür etmiş gördüm. yazıları ben de okuyordum. (Devamı var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: