20 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kari Mektupları du Şırketınden fine Şikâyet 'diliyor Gazetenizde geçen gün bir ikatın Terkos şirketinden şikâ- Hni okudum. İhtiyacatı umumi- ü ellerinde tutan bu gibi şir- Herin bodbinlik saikasile halkı iam — kivrim — kıvrandırdıkları ihakkaktır. Su gibi mubarek ihtiyaçla okadar oynamak dir. — İstanbulda bulunması yi in menfaati icabır r. Şirket güsuzluktan — mustarip — değildir. Yalız şirketin, memurları ıslah #imesi icap eder. Narin İsrafat Kanunu Hakkında Bir Kütalca — İzmir Akhisarında bir kariimiz bize şu mektubu yazıyor : C Sfiw931 günü Belediye reisi .f—yin velime cemiyeti yapıldı. M İsrafat kanunu mucibince kazamız — belediyesi — tarafından welime cemiyetlerinde bir tenezzüh etomobili veya bir kamyon bu- kınması kabul edimişti. Halbuki belediye recisi beyin velime cemi- yetinin Aalayında dört tenezzüh Ka etomobili bulundu. Kanun şahış we meslek tefrik etmez. Belediye “geisinin bu hareketi muhitimizde “hayretle karşılandı. Rahatsızlıktan Kurtulmayız İzmirden, Karşıyakadan Anka- raya giderken bir yolcunun ilk ,düşündüğü şey, Afyondaki müziç jtren — değiştirmek — keyfiyetidir. A.Gece uykulu — uykulu, .ıoğult ve zifiri karanlık içinde, elde birkaç bavulla Adana treni- ne yerleşmek ne kadar müriç ,*e müşkül, Halbuki, Avrupada iklimler, kıt'alar geçilir, berşey muntazam ve hiç böyle bir gaile yoktur. yarısı, Hızır Cevaplarımız Edirinede M. Beye: İstediğiniz gönderilecektir. * Kırklarelinden deren talebe ka Bu gibi yetlerin gazete sütunlarına geçmesi doğru değil- dir. Doğrudan doğruya alâkadar #mire müracaat etmek lâzlmdır. * imize: Darülfünun talebesinden C. A | ” İlâna Beye: Ecnebi ve ekelliyet mektep- | lerine — Başmüfettiş bakmaktadır. caat ederek Size herhalde verecektir. Hilmi Bey Kendisine vaziyeti anlatınız. kat'i bir cevap müra- Verem Cemiyeti Azayi — Davet Ediyor vazife Başına İstanbul miyetinden : 1 — 932 senesi yaklaşmakta ve kongre zamanı gelmektedir. Senelik faaliyet raporu ve hesap hulâsasınıt — ihzarına b.ıılını:ılmı Binaenaleyh, 931 aidatını ödemiyen azayi muhteremenin, — taahhütlerini Cağaloğlu'” Hilâliahmer binasında Cemiyet —merkezine lütfen getir- W 2 — Herhangi kisine olan Verem Mücadele Ce« bir sebeple ken- aylık mecmuası Yolu » gitmiyen mufi aderes- cemiyetin * Yaşamak iyet azanı lerini- | sıkı | bir | ki | mektubu zayi mektup gön- | | gâh meselesi idi. ŞA Holivuta L YU K e Ü ea Dördüncü kata çıktım. Büyül koridordaki kapıların levhalarırı okuya okuya ( Mis Valey ) in ter buldum. Kapılar sım kapalıydı. K zihanesini l rafında bir gişe . levhada ( müracaat yazılıydı. Yaşlı bi bir telefon — & mütemadiyen muhaberatla meş güldü. Gişenin başka üç kişi mur, telefonun alının Önür önünde benden daha vardı. Me mikrofonunu bı raktıktan sonra bunları dinledi, ve cevap verdi. — Dikkat ettim, herkes söyliyeceğini kısaca söy- lüyor. Ve.. aldığı kısa cevapla iktifa ediyordu. Sıra bana geldiği zaman, bir- denbire bir heyecana tutuldum. Çünkü, benim söyliyeceğim pek kısa olmıyacaktı. — Halbuki bu adamcağızın da uzun — lâkırdı dinlemeğe vakti yoktu. — Buyuranuz.. Sizi dinliyo- rum, — Mis Valey'i yorum. — Mümkün değil.. Meşguldür. Ve artık bana bakmıya ve başka birşey sormiya lüzum bile görmiyerek arkamdakine sordu — Sıiıra sizin.. Buyurunuz. Birdenbire döndüm.. Burz kesil- dim. Hiç böyle bir kat'iyet ve soğuk kanlılıkla karşılaşmamış- çekilerek bu ne görmek isti- tım. biraz kenara vaziyet karşısında lâ eldiğini düşündüm. Vakia, yapmak çantamdaki mektubu bu ( Müra- caat memuru )na vererek Mis Valeye yollamak, aklımdan geç- medi değil. bukadar Fakat, bu memurun meşğuliyeti — arasinda vermek ihtimali beraber, — Mis bana cevap varit — olmakla Valeyin de derhal vermesini çok imkânsız buldum. N a Hlkak) daha Gi memura bir müracaata karar verdim. in önünden kapı ta çekildim, Kapıda, gözüme bir ilân Onu okumakla biraz vakit geçirmek ve memura çehbremi — unutturmak şöyle bir göz fına istedim... gezdird Birde babacıgım?.. — Terzihanenin atalyeleri dolu imiş. beğenirsin bü- işçi almak yokmuş, — Bu- nun için, beyhude müracaat edi- memesi (ilân) ediliyormuş... ne görsem tün imkânı Buz gibi soğuk bir suyun, başımdan döküldüğünü hissettim, Gözlerim karardı. Başım döndü. Vücudüm, Üriltiril titremiye baş- ladı. Artık gişeye — müracaatın beyhude olduğunu anladım. Şimdi ne yapacaktım?... Va- kıâ, biraz param vardı. Bununla beş on gün daha idare olabilir- dim. Buna binaen iş için okadar acele etmiyordum. Fakat, asıl beni düşündüren nokta, ikamet- Sanki o ande kulaklarım — çınlıya çınlıya, Mis Klârkın endişeli bir tavır ile söy- lediği : » — Holivat gibi... Dünyanın her çeşit halkı ile dolu olan bir memlekette.. bir kızım yapa- S ON POSTA Nasıl. RK YlLDlZl Kaçtım? Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım! Yazan: Selma Z. Holivutun sevimli ve tatlı villâlarından biri pek çok düşünülecek bir mese- | ledir. | Sözlerini, tekrar işitiyor gibi idim. Dayak yemiş bir kedi gibi m bir halde yavaş yavaş yürüd » Sanki bütün et- rafımdaki duvarlar, koridorlar ve adamlar dönüyor ve bana çarpı- yor... Yanımdan lâkaydane gelip geçen halk, adeta kalbimi ezi- yor, çiğniyor zammediyordum... Ah babacığım; şu anda yalnızlığımı, ve aczimi okadar büyük bir acı- hkla anlamıştım ki... Ne yaptığımı ve ne yapaca- ğimı artık — şaşır Bugün, elimde mühim bir tavsiye mek- tubu olduğu halde, alelâde bir terzi kadınla görüşmek imkânını bulamazsam, n o koca stüd- yolarda bir kıral, bir imparator.. Hatta, bir Allah gibi hükümran olan o azametli sinema direktör- ezgin ve s mıştım. lerile nasıl karşı karşıya gelecek- tim.. Onlara, dert anlatmı- ya muvaffak olabilecektim?... Her tarafı, ziadan gibi kas ranlık göre göre — merdivenleri indim, Galeride, gidip gelenlere çarpa çarpa ilerledim. Artık sokağa —çıkmak —üzere — idim, Gözüm birdenbire - telefon oda- sına ilişti. O ande, beynimde şimşek gibi bir fikir geçti. — Acaba Mis Valeyle, fonla olsun görüşemez miyim?.., Bir ande gelen bu fikrin tecrübe | edilmesi Tâzımdı. Artık anlıyor- | nasıl tele- | Doktor dum ki: Bu memlekette, hiç bir şey k:lay olmuyurdu. — Değil böyle ufak tefek manialar, hatta m hâdiselerden bile yı- mamak, her ne suretle olursa olsun atılgan ve azimkâr davran- mak İâzım geliy en m Hemen telefon odasına gir- dim. Büyük cam bölmelerin ara- sında başka konuşanlar da vardı. Biraz bekledim. ni bitirip çık- mıya hazırlanar yüzlü yaşlı bir kadına sok — Yabancıyım. Buradaki te- lefon rehberinin nasıl - kullamla- cağını bilemiyorum. Lutfen bana şu adresin telefonunu bulabilir- misiniz? Dedim ve Mis Valeyin adre- sini verdim. Kadın, evvelâ hayret etti. Ayni bina dahilinde oldu- ğum halde niçin telefona müra- caat ettiğimi sordu. Buna kısaca cevap verdim: dum: — Bu, bir mecburiyettir. Kadıncağız — farzla et- Reberden Valeyin telefon numarasını buldu ve bana yazdırdı. Hemen, boş bölmeler- den birine girdim. Ve telefona açtim, Karşıma, yine o aksi ve tok sözlü (müracaat memuru) nun sesi çıktı. — Alooo!... — Mis Valeyle görüşülecek.. israr medi, Mis | Lütfen kendisini veriniz... — Mümkün değil.. Mcşguldür. Bana söyleyiniz... (Arkası var) ALİ VAHİT YILDIZ ÇOCUK UNU Çok beşler. Çünkü madeni maddeleri, fosforu, vitamini, çoktur. Meme- deki çocuklar Için yegâne bir gıdadır. İçindeki tarifeyi dikkatle okuyunuz. Deposu: Hasan ecza deposudur. ! Ankara Mektubu Buhrandan Barlar Da .. . . Müteessirmiş Ankara ) — Anl nn eski hovardalarından bir kadaşla b barına gitmiştik. tamamile dolmuştu. Göze bata cak ve bunalacak derecede fazlı bir kalabalık vardı. Yer bulamı yacağımızı zann ru garsonu — yanımdak önünde yerlere ve - türlü bizi ne yaptı ise yaptı, en temiz Barda ranın locak yordem | arkadaşır kadar eğilerel şaklabanlıklar öşeriyez - ada bize rahat bir masa yarattı. Caxbandın gıcıklar yıcı kadın kahkahaları biribirine karışıyor ve taşkın bir neşe her tarafhı sarıyordu. Kim- senin hiçbir endişesi yoktu. Her- kes hayatından memnun görü- nüyordu. Müşteriler arasında An- karanın tanınmış simaları da vardı Yanımıza yaklaşan — garson, arkadaşımın önünde tekrar hür- metkâr ve riyakâr vaziyetler alarak "ne içeceğimizi soruyordu. Arkadaşım bir viski ısmarladık- tan sonra, bu fazla iltifatın se- bebiııi anlatmıya başlamıştı: — Azizim — sen Ankaraya dört beş sene evvel gelecektin İşte o vakit görecektin. Ne para bolluğu vardı. Gecede bin lira sarfedenler olurdu. * Ben kendi hesabıma beş altı yüz İiralık mas raf — pusulalarını çok — ödedim. Şimdi imkânı mı var? Yekün elliyi geçti mi gözüm fal taşı gibi açılıyor. Ne idi o zaman camm, sabaha hadar eğlenirdik. Sabah oldumu kadınlarla cazbandı alır haydi eve... ovakit bu da garsondu. Sorda bak!..., Barda şampanya ısmarlıyanlar, cazbanda bahşiş verenler, loca- da boğulanlar, arkadaşımın söz- lerini adeta tekzip ediyor ve bir sarboş palavrası baline soku- yordu. Garsona sordum, Cevap verdi: — Çok fena 'Beyim çok.. Bu hayat pabalılığı mı, buhran mi nedir; bizi mahvetti. Nerede o eski günler. Vallahi ben kendi hesabıma gecede on beş yirmi Hra bahşiş alırdım. Nerede o eski Ankaranın kibar mü: Bu izahattan sonra zavallı bar sabiplerinin ve bar müşterilerinin dünyayı sarsan buhran afetinde inim inim inlemekte olduklarına, mahvolmak üzere bulunduklarına tam bir kanaat getirdim! Buhranın bu sahadaki tesirat ve tahribatı, iyiden iyiye tetkik ve bir an evvel ıslaha şiddetle muhtactır! Halbuki maelesef bu da ihmal edilmektedir!... Sabahattin Reşil Kuraklık Eğirdirde Havalar Çok Kurak Gidiyor Eğirdir. ( Hususi) — Yirmi beş gün kadar evvel çok nafi olmakla beraber birkaç gün de vam eden yağmurlardan sonra bava yine açıldı. İkinci teşrinit yarisi geçtiği halde — gökyüzü tamamen bulutsuzdur. Ekilen t0” humların intaşından sonra oldf bu kuraklık ekinlerin kurumasın! inlaç etmektedir. Bir haftayâ | kadar yağmur yağmazsa ekinler mahvolacaktır. Bu sebeple Yenir den zeriyat durmuştur. yapa- rak ve ahengile şterileri!.

Bu sayıdan diğer sayfalar: