23 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

23 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yaıgh,'n adam, küçük Avukatlar- dan birine gitti, davayı anlattı. Avukat, meseleyi dinledikten —. Allah Demek - siz eli lira için Falıri Beyi dövmiye — kalktınız ha?.. Müşteri güldü: — Tabi, dedi, herif daha zengin olsaydı, ben de sizin gibi küçük bir avukata gelir miydim ya? Büyük Hayat Nedir? Hayat bir vapura benzer. Tskeleleri senelerdir. Son iskele ölümdür. Bu vapurun kaptanları da doktorlardır. Filozo, Ticarethane Plânı Salih Bey güzel bir ticaret- hane binası yaptırmak - istiyordu. Meşhur — mimarlarımızdan Vedat Beye —müracaat etti, — plânmnı ısmarladı. On beş gün sonra plâp hazır Salih Bey mimara gitti, plânı —Mükemmel, mükemmel, de- di, tam benim istediğim gibi ! Fakat, plânı iyice — tetkik edince ne görsün? Mimar, vezne İçin yer ayırmamış. Salih Bey hayretle sordu: Aman, dedi, burada vezne için yer yok! Vedat bey güldü ve dedi ki: — Bu müthiş buhranda vezne- ye ne lüzum var? Son Arzu Fi tarihinde bir zavallıyı İdam edeceklerdi. Âdeti veçhile, ida- mından beş dakika evvel mah- küma sordular: — Son arzun nedir? Mahküm ağzını açtı, dişlerini — Bakın, dedi, şurada — iki çürük diş var. Rica ederim, bir dişçi çağırınzde onları doldursun! Haksızlık Çocuk babasına sordu; — Baba... İnsan yapmadığı birşey için ceza görür mü? — Hayır çocuğum. — Muallimlerim bana haksız- hk ettiler öyle ise. — Neden 7? — Bana ceza verdiler. —Ne için? — Vazifemi yapmadım, diye. İnci Gerdanlık Alâeddin B. karısına hediye Olarak bir inci gerdanlık almıştı. Kadın çok sevindi, kocasına teşekkür etti: — Fakat, dedi, keşki bu #erdanlığın yerine bana bir oto- Mmobil alsaydın.. Alâeddin bey boynunu büktü: — Karıcığım, dedi, otomo- Bilin sahtesi yok kil E;lî_beyin Kederi Fazlı Bey karısını çok sevet- di. Fakat bu kadım - vefasızdı. Bir dişçi ile sevişti, Fazlı Beyden aynıldı ve ©o dişçi ile evlendi. Fazlı Bey çok müteessirdi. Bir arkadaşı Bordu: — Yahu... Nen var ? Fazlı Bey ağır başını salladı: SOC A lem olacak ? dedi, bhalr bir dişçi “dişi,mi aldı ! Aşk bir otomobildir. Güzel manzaralı yollardan geçer, bir bankanın önünde durur. Şoförü vaları dinliyordu. Ortada danseden genç bir kadın mazarı dikkatini celbetti. Dans bittikten sonra yerinden kalktı, bir içki içmek için yanına davet etti. Bir iki saat orada olturdu, vakit — gelince — evine döndü. Haftada iki, bazan Üç sefer | bu bara geliyordu. Kadın genç, güzel, söhbeti yerinde idi. Bir gün kadın: — Bu Inıııq. metresi yüz yirmiye çok pahalı. — Siz bana yüz veriniz, kâfi. Çamaşırcının Kızı Sezai, çamaşırcının kızı Emine ile, yazın kirlara çıkmıştı. Bir ağaç altında oturdular. görüşüyoruz ismini söylemedin. — Evet öyle. Münasebet ok madı da ondan. Rüstem bey İse mini bu gibi yerlerde vermesini sevmezdi. Mamaafih kadının göne a lü yerine gelsin diye, cüzdanmı — Bok, Emine... Havanm çıkardı, eline gelen ilk kartı mavisi ne tatlı! verdi. Ku, masum bir tavurla şu cevabı verdi: ğ — Ya... Sahi... İnsanın içine çamaşır. batıracağı geliyor! Kadın kartviziti aldı okudu! Ahmet Şükrü İstiklâl caddesi No. 2136 Beyoğlu Cebine koydu. Bu kartviziti bir müracaat için üç ay evvel o zat Rüstem Beye vermişti. n tımanlardan, velhasıl, bütün xi- gürtlerin çenesini yoran şeylerden Kadın dedi ki: — Ah... ne olur? Allah bize bir yirmi bin lira gönderse... — Kocası boynunu bükere: £ $ İ F B B S !&x 5 a Kadın, Rüst birkaç ;.::ı o!ıbmlı'“!_—ded! Mnlîe.tılıı m adamı — Sus...çenen tutulsun ... sen ğ:g- v "“!9: eıdı.ğ hep böylesin işte. gitti. — Neden? — Allahın bu duamızı bir işi- teceği tutar. Böşu buşuna on bin lira zarara girmenin sırası mı? Kadın kapıyı çaldı. Kapıyı be« yaz sakallı ihtiyar bir ıdır:ılıy'ıgı. « Babaml! ,, SKi süyemz 7 Dediği — Bendenizie, buyurun! Halde " Kadımcağız şaşırdı, ne söyliye İki kişi konuşuyorlardı. Cezı: bilmiyordu. m Biri dedi ki: Affedersiniz — Baken " AaRliğa; ei Aşağıki kat olacak. İhtiyar, ka, kapadı. Kadın Bardaki guçâm dostunun kendi- sine oynadığı uyunu anladı. — Ahl bir elime geçerse,ben bilirim ona ne yapacağım. tam bir kilo gelmiş. Öteki düşündü ve sordu: — Ozayıflıkla bir sene bile yaşamamıştır. değil mi? — Efendim, bu saat antikadır. Tam dört yüz seneliktir ! — Bir saatin iki üç dakika ileri gitmesini anlarım amma dört yüz sene geri kalmasına aklım ermez, — Canım bukadar zamandır, ç * ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: