11 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

11 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Anıwı.mmııiın Gen GÜNLERİ SON POSTA KA Anam, Babam Veremden Öldü, Sakın Ben De Verem Olmıyayım"’ Doktor,Abdülhamidin Bu Endışesme Gulerek Cevap Verdi NAKILİ ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 198 — | Dedikten sonra, sözü Fran- | saya ve (Paris) e intikal ettirdi. ! Ve şu tuhaf sözleri söyledi: — Pariste bulunduğumuz za- | man ekseriya tebdili kıyafet ede- | vek büyük biraderle gezmeğe çikardık. Yanımızda da (Drese) Paşa bulunurdu. O zaman henüz Fransız zabiti idi. Bize, ( mih- mandar) verilmişti. Pariste ekser dükkâncılar kadındır. Bunların birçokları iki başlı ticaret eder- ler. Bunların arasında gezip te baştan çıkmamak kabil değil. | Eh.. o zamanlar biz de — genç- | tik. — Tabii — şurada burada | gezer - tozardık. Etrafımızda doe- laşıpta bize çatanlar da eksik değildi. Biraderle biribirimize: — Aman, bir belâ yaka- lamadan, şu memleketten gide- bilsek... Derdik. Ne ise; elemsiz, kedersiz — kurtulduk... — Bunları vaktile Mavroyani Paşaya anla- br da gülerdim. O da, böyle kadın — işlerile - çokça meşgül olmuştu. Fakat kadın yüzünden zavallı adamın Gonu fena geldi. Bir afif kadını sevmiş, tövbekâr ederek almak — istediğini işittim. Bo kadımı almaması için ken- | disine çok nasihat ettim. Din- | lemedi. Sonra bu kadın (Dellâsuda | Faik Pş.) ile ahbablık peyda etti. Mavroyaninin başını birçok işler açtı. Bütün servetini mah- vetti.. Bir müddet, İstanbula dedikodu sermayesi oldu. Ken- | disini çok sevdiğim için bu | halleri işitir “ve müteessir olur- | dum. ! Abdülhamit bu sözleri söyle- dikten sonra derin derin içini çekti. Ve süküt ederek başını hafifçe sallamakla mülâkata hi- tam verdi. | 29 Teşrinlevvel 330 Abdülhamidin nezlesi devam ediyor. Bugün doktor yine geldi. ( Aspirin ) ile sulfato verdi. 30 Teşrinievvel 990 Abdülhamft bugün, yine uzun Hzun ( 93 Harb ) inden bahset- tikten sonra: — Ruslar, İstanbulun kapısına dayandıkları vakit, bir Fuat Paşa- dan başka bana yardım eden olmadı. Çatalca civarındaki ta- bürlar tamamen perişan olmuş- lardı. Bu perakende efradı ( ten- sik ) ettirdim. Tekrar taburlar teşkil ettirdim. Geceleri araba- lara topları yüklettirir, üzerlerini bezlerle örttürür, gizlice (Ayıslı— fanos)a gönderirdi'n. Orada yeni bir (Hattı müstahkem) tesis etmek, bu topları oralara yerleştirmek ı için nekadar zabmet çektim. Bir taraftan da İstanbulda ( mev- köp alavları ) — teşkil elitim. İcap | nanmaları edcrse ısianbul sokıklunndı bile harp edecektim. Na çare?. Bi- çak kemiğe dayanırsa ne yapılır?. Allimallah, Üç gün üç gece uy- ku uyumadığımı - bilirim... Allah, © zaman İstanbulu düşman istilâ- sından kurlardı. İnşallah, bu se- fer de Allah muinimiz olur. Dedi, S1 Teşrinlevvel 380 Abdülhamidin nezlesi geçliği halde öksürüğü el'an devam edi- yor. Şimdi de kendisine başka bir merak geldi. Bugün doktora; pırilti hissediyormuş. Doktor gel- di, Âbit Efendinin odasında mua- yene etti. Bir nezle neticesi ol- duğu anlaşıldı. (Aspirin) ile kok- lamak için bir rah verdi. Ayak- larımı da hardallı suya koymala- rını. tavsiye etti. Abdülhamit, bugün yine ko- nuşmak ve dertleşmek ihtiyacı duyuyordu. Kadımefendi odadan çıktıktan — sonra, oturmayı - teklif etti. (Arkası var ) — Anam da babam da ve- !rakta remden öldü. Sakin ben verem olmıyayım?.. Diye soruyordu. Doktor, gül- dü ve kendisini tatmin edecek sözler söyledi. Bugün — görüşüldüğü — zaman, vaziyeti umumiye bakkında şu suretle fikrini beyan etti: — Allah bilir amma, bu harp çok uzun sürecek. O, kibirli İn- gilizler, burunları tamamen kırıl- madıkça, bir. türlü mağlübiyeti kabul etmiyecekler. Meğer ki, do- mahvolsun. Halbuki donanmaları — elde — bulundukça, | kendilerini mağlüp addetmiyecek- Jer ve harbi de uzattıkça urata- caklar. Hemen Allah — halimize acısın. -S K. övvel 980 W CEŞİNOM Dündenberi Naciye Kadıne- fendinin kulağında bir gürültü hasıl olmuş. Mütemadiyen bir Resminizi * 6 FAHRİ BEY ; Temiz ve inti- | zamlıdır. De- lambaclı — ve plânlı — işlere girişmez, mu- vaffak olması için yapacağı iş sade, mah- dut ve mu- — ayyen olmalı- dır. Dımağını fazla yormıya | taraftar değildir, sokulmaz, baş- kalarına minnet etmekte müstağ- ni davranır. ı Z2 İBRAHİM FERİDUN BEY ; Üzüntüye —sı- kıntıya taham- Ğ mül edemez, hürriyet ve is- tiklâlini Fazla sever, usul ve merasim ku- © yudatile hür- riyetini tahdit %""ğ““/’i* ve takyide ta- raftar di dir. Suimuameleye mukabele mücadeleden çekinmez. Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi Bir Heykel Dikiliyor Bağdat (Hııuı) — Geçen sene kendini öldüren Irak Baş- vekilil Abdülmuhsiü Sadun Beyin heykelini dikmek için bir heyet teşekkül — etmiştir. heyet şimdiye kadar (80) bin rabye toplamıştır. — Sabık — başvekilin beykeli, Misır Krahi Fuat ve Gazi Hz. lerinin heykellerini yapan Sinyor Kanonikaya 1smar- lanacaktır. Kanonika bu heykel için (4.) bin İngiliz lirası iste- miştir. p Yeni Neşriyat: Meşhedi Polis Hafiyesi Ordunun kitaphanesi tarafın: dan neşredilen bu eser çıkmıştır. Karilerimize tavsiye ederix. Sakaryadan Akdenize Alişan Reşit Beyin — eseridir. » Söyliyelim... 7 7 LEYLÂ H.; Arkadaşlarnı Sevmedikleri hakkında sa- | Mimiyetini is- Taf etmer. Se- bepli sebepsiz ve cera ve hayal -Mnhıııı heye- çanlı- ve cazip bulur. H 5 SENİHA HANIM ; ( Fotoğra- finın dercini - İstemiyor ) Baba- yanidir, Ev işlerini maharet ve muvaffakıyetle becerir. Hakkını müdafaada gürültücü ve kavga- cıdır. Gözü pektir. Herşeye ah dırmar. İğbiran gelip geçmez. Fotoğraf Tahlit Kuponunu W inci Sayfamızda bulacaksınız. İçinde makaleler ve şiirler vardır. | | | | Onun herbalde, Nasıl İkimiz de odalarımıza çekildik. uzunca — süren Bir gündüz uykusuna yattığı- ni zannediyordum. Onun için ben de odama çekildim. Yata- ğıma uzandım. Lâkin bir türlü | uyuya-madım. Akşama doğru küçük salonu- muza çıktığım vakıt, onu akşam postasının getirdiği mektup ve gazetelerle meşgul buldum. Mu- tadımız olan gezinti zamanı gel- mişti. Bunu bana hatırlatan o, oldu. Beraberce çıktık. Her za- manki programımız veçhile bir- buçuk saat, sahilde dolaştık. Or- talık — kararırken — sanatoryoma döndük. Çang, akşam yemeğini umumi salonda yememizi arzu etmişti. Yemeğimizi her zamanki gibi sakin neşemizle yedik. Ve hölde çalınan muziği dinledik. Her zaman, en şen, en şuh, en raksan parçalar çalan orkestra, bu akşam hep melodiler üzerinde durüyor — ruhlarımızı birar daha inceltiyor, hassasiyetimizi artırı- yordu. Dairemize çıktığımız zaman, küçük salonumuzun bütün ışıkla- rını yakmış ve Çangın bana söy- liyeceklerini dinlemiye hazırlan- mıştım. Halbuki Çang: — Hava çok, güzel.. Mehtap ta var. Balkonda otursak olmaz- mı? Dedi. Bu teklif, biraz benim de işime geliyordu. Tekrar ışık- ları söndürdük ve balkona geçtik. Mehtap, çok — muhteşemdi. Önümüzdeki nihayetsiz deniz çok sakin ve sessizdi. Ay ışığının aksettiği yerler, bir altın seli gibi uruyor ve engin ufuklara esatri bir yol açıyordu. — Söyleyiniz bakalım Mister Çang.. — Biliyorsunuz ki — bana vereceğiniz cevabı — sabırsızlıkla bekliyorum. Çang, birden bire cevap ver- medi, düşündü. Ufuklardan ilham topluyor gibi mini mini gözlerini etrafa gezdirdi ve sonra kelime- lerin bütün manasımı bana his- settirmiye çalışır gibi ağır bir sesle sordu — Bu kararımız kat'i mi Mis Selma ?. Ben de birden bire cevap vermedim. Ocun gibi, gözlerimi ufuklarda — gerdirerek — meçhul membalardan ilham dilendim ve sonra cevap verdim; — Evet Mister Çang.. bu kara- rım kat'i. ve. raruridir.. O, birden bire bana döndü. Ve hayretle sordu; ruri oluyor?... Düşündüm, — fikirlerimi ona bütün uryanlığı ile — söylemek daha dürüst bir hareket ola- caktı. — Ahlâkımın - temizliğinde onun en küçük bir şüphe nok- tası kalmasını istemiyordum. Hislerimi ve fikirlerimi — saklıya- rak, sadece — arzumun üzerinde dürür. ve ecar edersem, beni nazlanmak — istiyen bir şımarık kız zannetmek — ihtimali vardı. Buna binaen dedim ki: — Mister Çang. Artık haya- tamt bötün inceliklerile anladı- RK YILDIZI a v Kaçtıııı e Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? Selma Z. —e YAZAN: nız. Ben, anasına, — babasına, yurduna bile bar olmak istemi- yen ve hayatımı san'atla kazan- mak için — bukadar felâketlere göğüs — geren bir kızım. Şunu itiraf ederim ki: İki defa hayatı- mı muhakkak ölümlerden kur- tardıktan sonra bana birçok ta fedakârlıklar — yapmak — suretile bugün, benim — üzerimde hak- ki olan bir adamsınız. Bu fedakârlıklarınızı temadi ettirmek kudret ve kabiliyetinde olduğu- nuzu da anlamıyor değilim. Fa- kat yaradılışım, böyle bir şeyi kabule müsait değil. Siz de şârk- hsınız. Sizde bize yakınsınız. Belki de ırk ve nesil itibarile da- marlarımızda birbirimize ait birer damla kan var. Sizin çok iyi hissettiğinize —eminim ki, — biz Şarklılar, — nekadar mütevar olursak olalım, yine kalbimizin bir noktasında gizlenen bir gu- rür vardır. Herhangi bir sebeple oraya dokunulduğu zaman, nefsi- mizin izzeti derhal — meydana çıkar... — Fikrinizi biraz daha açıkça söyler misinir Mis Selma.. — Daha açık mı söyliyeyim. Pekâlâ.. Azizim Mister Çang !.. Bugün ben, yaşamıyorum. Beni siz yaşatıyorsunuz. Sizin yemeği- nizi yiyorum ve sizin bana temin ettiğiniz yatakta yatıyorum. Pa- ranızı, şüphesiz benim için ka- zanmadınız ?.. — Mis Selma.. Şu halde ben de size açık söyliyeyim. Ben zenginim. Ve.. — hayatı ıstırap içine düşen daha — bir çok insanlara yardım edecek kadar zenginim. — Aaa, Mister Çang, şu hal- de, bütün insanlık vazifenizi be- nim Üzerimde toplamayınız. Ho- livut sokaklarında benim gibi ve hatta benden daha fazla ıstırap çeken, ve belki de şu anda aç- hktan ve sefaletten can veren kimbilir. nekadar xavallı var... Ben, yanmızda kaldıkça sizin bu insani.. hayır insani değil, ilâbi fikrinizi inhisar altına almış olacağım... Beni kurtardmız.. Sıh- hat've kuvetimin iadesine çalış- tınız. Altah razı olsun. Beni bıra- kınız.. ben gideyim. Yine çalışa- yım, yine kazanayım, kendime yine mütevazı bir hayat yapayım. Siz de, sırasım bekliyen öteki zavallılarla uğraşınız... ( Arkası var ) Sinema — VeTiyatrolar ALKAZAR — Esir Melike ALEMDAR — Ptanbul sokukları ARTİSTİK. — Aşk ve ciniyet ABSRİ — Canlı ceset EKLER — Şekerim ELHAMRA — ? numaralı casus ınıvıu. — Haydut çafkası — Könser, varyete rıwııı TİYATROSU — Yusar darupu GLORYA — Siyahlı kadının kokusu L — Taç deviren enaavar KENAL B. — Ruhum aanc MAJİK — Büyük varyete MELEK — Aşka tövbe MaLLİ — Herkes kendi bahtina OPERA — Harem csrarı ŞIK — Küçük daktile DARÜLBEDAYİ — İş adamı ÜSKÜDAR HALE — Sumru Kadıköy SÜREYYA — Aşk hazratleri Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çunkı hastalıklıdır. ç

Bu sayıdan diğer sayfalar: