18 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

18 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 - Klııııııni “'SON POSTA " ASON GÜNLERİ — Çerkes Erkekleri Çok Allâktır, Fakat Kadınları Çok Vefakârdır Karadeniz Boğaiını Rüs“Gemileri_—'I'—o;a Tuttu NAKLI — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdar — 205 — Diye tavsiye ve ısrarda bulu- nurlardı. Tabül ben de onlara birçok — bediyelerle — mukabele ederdim... O zaman böyle ha- reket etmek, (hikmeti hü- kümet, hükümeti hikmet ) ica- br idi.. Bir gün ( Nelidof » la gö Osırada da Çar (Duma Heclisijlni açmış ve millete de bazı müsaadatta bu- kanmuştu. Çarın nasıl olup ta bu müsaadatta bulunduğunu sefire sordum: — Başka türlü yapmak ihti- mali yoktur. Zira efkârı umumiye artık fazla tazyika tahammül ede- mez, Ahaliyo biraz serbestlik ver- mek zaruridir. Diye cevap verdi. Esasen Nelidof serbest fikirli biradamdı. Yani, halkın hürriyetine taraftar- dı. Fakat bir hükümet memuru olduğu için bundan fazla söz söy- lemek te işine gelmezdi. Abdülhamit — durdu. Başını sol torafa doğru çarpıtıp ellerini biribirine sürterek: — Şimdili. eğer Çar bu muharebede mağlüp — olursa.. dizlerinden ayaklarına doğru bir ağrı yayılıyor. Doktorun ver diği bir ruh ile her göün ba- caklarını uğduruyor. — Fakat henüz bir faydasını göremiyor. Abdülhamit , romatizmasının devamındaki sebebi, ( Beylerbeyi sarayı ) nda buluyor. — Allah için; bu sarayın ye- rine hiç diyecek yoktur, Havasi da çok lâtiftir. Fakat rutubetli- dir. Hele (tarzı inşa) sım hiç beğenmem. Selânikteki ( Alâtini ) köşkünün taksimatı, ikamet hu- susunda bu saraydan çok - elve. rişlidir. Orada çok rahattık. Evvelâ, hiç rutubeti yoktu. Sonra da manzarası pek güzeldi. Bir gün tamir için duvarın birini açmışlardı, gördüm. Hep delikli tağladan yapılmıştı... Allah rah- met etsin, amcam böyle şeylero hiç dikkat etmezdi. — Filân yerde bir saray ya- Diye emir verir, fakat' o sa- rayın nasıl yapılacağına, nasıl ya- pıldığına — ehemmiyet vermezdi. Bütün inşaat, kalfalarm, ustaların elinde kalırdı. Halbuki, ben böyle şeylere çok meraklıyımdır. Yık dızda benim oturduğum daire, alelâde bir katlı binadan ibaretti. Bir sofa üzerine birkaç oda ve bir iki salondan mürekkep basit ve alışıp bir bina idi. Fakat çok rahat ve ( hüsnü tabiat ) e muvalıktı. — Nerede ©o — benim minimini —evim, —nerede — bu koskoca saray.. — Burası, Ok- ı meydanı gil i kocaman bir sofa. | İ Ortasında bir havuz. Hele bu havuz, e kadar fazla ki.. Sarayın önünde âlâ bir deniz olduktan sonra bu havuza ne lüzum var. Sonra da koca sarayda dört beş oda.. İnsan oturacak münasip bir yer bulamiyor.. Amcam, sert ve celâlh bir adamdı. Fakat kalbi çok temizdi. Hiç kimseye fenalık etmek istemezdi. İşret etmezdi. Fakat boğazma pek düşkündü. Hem de çok yerdi. Bir gün Kâğıthanedeki( Çağlıyan) kasrına gitmiş. O zaman da kuzu zamanı. — Çabuk bir kuzu pişirin de önüme bütün getirin... Demiş. Kuzuyu pişirmişler. Koca bir tepsi içinde getirmişler. Çağlıyana karşı bağdaş kurmuş. Kollarını sıvamış. Koca kuzuyu bir oturuşta bhaklamış. Ben gö- zümle görmedim amma, oradaki bekçiler hikâye ettiler. Ben Allah için söylerim, bize de elinden gelen iyiliği esirgemedi. Hiçbi- rimizi, hbiçbir şeyden mahrum etmezdi. Allah, gani gani rahmet etsin. | Dedikten sonra sözü ( ahvali | umumiyeye intikal ettirdi : — Çok şükür vaziyet, şim- dilik lehimize —doğra yürüyor. İnşallah sonu hayır olur. Sözlerile — mülâkata verdi. * 39 HİLMİ BEY ; Zeki ve inti- zamperverdir . Yü | Şıklığa ve tar- : ' telebbüse , riayet — eder, kadın ve sev- , gü mevzuları- , na lâkayt kal- ' maz, — hayali mevzuların ca- zibesine karşı heycan ve alâ- ka duyar. Müamelesinde nezaket vardır. -. 45 KEMAL BE£Y ; Herkese, her- lenceyi ve zevki ihmal etmez. Fotoğraf Tehlil Kuponuna ttinci Sayfamızda bulacaksınız. —D SAA C > T K Resminizi Bize Gönderiniz, Size Tabiatinizi Söyliyelim... 13 Nisan $91 —17 Nisan $1$ Abdülhamit düşmanların Ça- eye asker ihraç ettiklerin- den çok müteessir. Fakat yine M h.f'_ı Bi iyi bir. pilân takip ediyorlar. Baksanıza, dün asker ihraç eder- lerken, iz boğ da Rus zırhlıları topa tuttu. Bu e- retle hem bu taraftan, hem o verdim. Boğazları geçmek ko- hay mı?... Yahız, biradere çok acıyorum. Zavallı kimbilir neka- dar üzülür. Allah imdat eyliye... * Unutmadan şunu da kaydede- yim, Bir aralık söz arasında Ab- dülhamit ( çerkes ) lerden bahse- diyordu. Şu tuhaf mutaleada bulundu : — Çerkeslerin erkekleri çok allâktır. Babam; ( Çerkeslerin erkekleri benden uzak - olsun. Kadınları, beri gelsin )derdi. Ha- kikaten çerkes kadınları, çok sadık ve vel b Dedi. ( Arkam var ) * * eder, rüfeka- #ına muziplik l. pmaktan oşlanır, üzün- tüye, sıkıntıya gelemez. Bo- ğazını — gever, olur — olmaz şeye aldırmaz. B 29 M. KİRYAKO EP, ; ( Fotoğ- rafının dercini İstemiyor ) Kendi menfaatine taallük etmiyen çap- raşık İşlere girişmez, daima #iLi ıııIıılıkıı etmek ister ve dostlarına karşı ü müsamahakârdır. Ele UKN ee ALENDAR — Dtanbul sokakları ARTISTİK — Çingene aşla ASRİ — Siyah kuşlar LKLE?T * Şekerim ELHAMRA — — 77 numaralı easus ETUVAL — Haydut şarkımı HİLÂL — Taç deviren canavar KEMAL B —— — Çaplaa MAJİK — 6 Numaralı ocak Mekik - Tali Holivuta Nasıl 70 Şimdi onun başı, bütün bütün göğsüne eğilmişti. Boğulur gibi bir sesle cevap verdi: — Evet.. , evet... — Fakat soruyorum size Mis- ter Çang. Ömrünüzde yapma- dığınızdan emin olduğum bir şeyi niçin yaptımız. ve niçin tek- rar ediyorsunuz... Buna bir hıçkırık cevap verdi. Şimdi o, bir çocuk gibi ağlıyor, geçirdiği buhranın şiddetile onun çelik gibi metin ve kuvvetli olan asabı sarsılıyou. Hemrden yerim- den kalktım. Onun dizlerinin di- bine oturdum. Ellerini avuvçları- mın içine aldım: Çangl.. O, boğulur gibi cevap verdi: Selmal.. seni müteessir etti. Acaba beni mutlaka yalnız kalmak ihtiyacını duyan bir genç kadın mı ranne- diyorsun... — Hayır Selma.. Senin dü- şündüğünü aklımdan bile geçir- mem. Ö gözleri sana söyleten saikin bir gurur olduğunu bili- yordum. Hatta © zaman sana birkaç göün sabret demiştim. Bu favsiyemin sebebi, evvelce has Bizim Daktilo: Yeni neslin en şayanı dikkat tipidir. Kendine mahsus yaşayışı, giyinişi, düşünüşü ve duyüşü vardır. Bizim Daktilo: Bugünkü genç kızın en canlı nümunesidir. O, dışınden gö ründüğü kadar hissiz değillir. Onua öyle ince Lir h-scasi- yeti, öyle derin dertleri vardır kil.. Bizim Daktilo: Niçin çalışır? Nasıl yaşar? Çalışma hayatında neler g”rür, no Ffelâketler geçirir. Beş on kuruş kazanmak i,in ne mücadelelere girişir ? YABPULHAMİDİN (KS LA İ Kaçtım . Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? Iki üç güne kadar “ Son Posta ,, sütunlarında * Bizim Daktilo ,,yu okuyunuz. Sayfa 9 YAZAN: Selma Z. berdar olduğum bu müsabakada sana kazandırmanın Ümit ve ih- timali idi. Senelerdenberi yaşa- dığın bu muhitte muvaffak ol- matım sırmına tamamen — vâkıf olduğum için seni san'at mabut- larının karşısına — müstesna ve onların görebilecekleri bir vazi- yette çıkarmayı düşündüm. çıkar- dım ve kazandım... Biliyorum ki, bundan sonra, seni tehdit ede- cek bir sefalet tehlikesi yoktur. Hayatı iyice anladığın için insan- ları da İâyikile görebileceğine ve idare edeceğine eminim. Bina- enaleyh artık senin muhitinde fuzuli bir mevki işgal etmek manasız bir kodgâmlık olmaz mı?.. — İşte.. Bu da büyük bir fe- dakârlık... Bu fedakârlığa katla- mirken, kalbinin sesini nasıl sus- turacaksın?.Soruyorum sana Çang? — O ses, esasen susmıya mahkümdur. Çünki... — Rica ederim devam et... — Çünki.. benim olmıyan.. benim olmak ihtimali olmıyan bir şeye karşı... * —— Dur azzim. Hiç üzülme.. Ben sana açık söyliyeyim... Bik zim gibi dürüst insanlar, dalma açık görüşürler.. Bak!, En açık en sarıh bir lisan ile söylüyorum Çang; eğer dinim, milliyetim se- ninle evlenmeme müsait olsaydı, bir saniye bile tereddüt etmeden; * al derdim.. ( Arkası var ) gel, ber' al Bizim Daktilo

Bu sayıdan diğer sayfalar: