30 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

30 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA BUYUK TARİHİ TEFRİKAMIZ] N e e eee ee ee e ea ee eee ŞEN GÖNÜL — Y3 — v “Bostancılar, “hütkârıü ayağmnı öperek teşekkür ettiler. Zaten böym bir meclise girmek, padişah oturmak ve — şarap içmek, onlar için dünyev! saadet- ferin en büyüğü 've en umulmazı Ydi. Üstelik ayda yüz elli akçe tekaüdiye almak, bahtiyarlığın son haddine ermek — demekti. Binaenaleyh menmnun ve müteşek- kir idiler, samimiyetle de şükran- larım arzediyorlalardı. Artık gün doğuyordu, hünkâ- rın Ca gözü kapanmıya başla- mıştı. Dinlediği hikâyeler, yap- tığı işler, kendisini lüzumundan fazla haz ve heyecan içinde br- rakmıştı. Şimdi uyumak istiyordu. Binaenaleyh,! sallana sallana, ye- riüden kalktı, neşeli günlerinin nulın'i! cümlesini tekrarladı: Hamdolsaun, iyi bir gece geçirdik. Ben gidiyorum, size de ağurlar olsun. Gün olur, yine görüşürüz! Yirmi Sene Sonra Üçüncü Murat ta, oğla Üçün- eâ Mehmet te göçmüşlerdi. Os- Birinci — Sultan manında Edirneli hovarda Sipahi Ahmet, baş defterdar ve vezir #fatile kubbe altında yüksek bir mevki işgal ediyordu. Eski hovarda, yeni vaziyetine çoktan alışmış ve Osmanlı vezir- leri arasında Üün alıp teferrüt etmişti. Fakat karısı Gülsüm Hanımla hemen hi Dede Sultanı anar ve onun kendi hak- kındaki — kehanetinin — tahakkuk şekliai hayretle yad ederdi: — Evet, Gülsüm! vezir olup ta padişah namına ilk turayı — çektiğim gün (1 ) elim Hitredi, gözüm yaşardı. — Çünki önümde : uran turanın kıvrımları arasında zorlu dedenin yüzünü görür gibi olmuştum. O müba- rek adam, “ sevin ismin padişah - derdi - | | Yerden uzak tutüyordu. ismile müsavi olacak ,, demişti, değil mi? İlk çektiğim — tura, | Ahmet Han namına idi. im ve hünkârın — adımız bir olunca “ ve bea kendi elimle tura çekin- ce o sözü hatırladım ve tuhaf- Taştım. GÜ— gülerek cevap ve- a, o - olığııın ıyı uııuıle ojkıııııtı. Pıdışıh olamadın dlıılılır gibi tura çekt— Ağı. bıııu görse kimbilir neler söylerdi? j | f | | | | z — Benim için neler söyliye- | ceğini bilmem amma seni bir | gözel haşlardı. — Neden? — Hâlâ ona “ Ağa ,, diyor- sua. Halbuki o da iki tuğlu bir | Paşadır. Harvurup harman — sa- vuruyor. Filhakika Yeniçeri Baki, ciz- yedarlıktan — — maslahatgüzarlığa eçerek ve yavaş ya zel Fî'îçerck .&hrn’;lı ;şırypaşv': olıı= Fakat ömrünü taşralarda geçiri- yordü. — İstanbula nadiren gelir bamen yolunu bulup taşraya vuşurdu. Üj Dördüncü Murst zamasına kadar rirler, yazdıkları emirnamelerin Üstüne AÂru çekerleedi ve Dü sebeple de onlara " » derlerdi. — Bilâkâre bu l Mirim Çelebi Sofyada, öbür yoldaşlar Edirnede idiler. Yalnız Usta Bohor, feci bir suretlte mürdolmuştu. Haliç meyhanele- rini inhisar altında tutmak ona uğurlu gelmemişti. Maamafih bu uğursuzluk, yine kendi hırsının ve tamakârlığının neticesi idi, Para düşkünü çıfıt, Halicin iki kena- rına sıralanan meyhanelerin iş- letme hakkını elde edince ihti- kâra sapmış ve biraz da padi- şaha — arkalanarak — müşterileri bezdirmişti. Nihayet sarhoş bir Yeniçerinin hışmına uğradı, yalıyı da, meyhane efendiliğini de br rakıp öbür dünyayı boyladı. Fakat Ekmekci oğlu Ahmet Paşa da, kazandığ servetle şöhre- | te-rağmen, son günlerde neşesiz- | lenmişti. Çünki Sadrazam Kuyu- l cu Murat Paşa ile arası açıktı. Birinci Ahmedin “babacığım,, di- | ye boynuna sarılıp sakalını — öp- tüğü bu doksanlık vezir, baş | defterdar Ahmet paşayı — öldür- mek arminde idi. Bu azmini; kötü kötü bakışlarile, imalı sözle- ile hovardalıktan gelme — defter- dara ihsas —etmekten çekinmi- yordu, Bereket versin ki Gülsüm şen gözlerile ve sen sözlerile ko- casını daima teselli ediyordu. O, eteğine bulut erişemiyen bir gü- neşe benziyordu ve tükenmek | bilmeyen sıcaklığile kocasını 1s- | tarak her törlü üşütücü endişe- Birçok — maceralardan — sonra Kuyucu Murat öldü, Ekmekçi oğ- lu geniş bir nefes aldı. Şimdi kendi hesabına — İlâbi bir lütuf olan bu ölümü tebcil için bir şeyler yapmak istiyordu. Binaen- Fransa Ve İngiltere Londra 29 — Tahdidi teslihat konferansından evvel Makdonald Laval mülâkatımın - mevzubahs olamayacağı ıöylemyor Şubatın | ikinci tahditi teslihat | konferansına decokolull Mak Donaldın Pınste durarak Fransız Bııvıkıh ilegörüşmesi muhakkak , Şimdiki halde tamirat kon- ransının toplanma ihtimalleri git gide büsbütün uzaklaşmaktadır. ——— — Hatırda Tutulacak Bir Nokta Her tarafta mebzulen bulunma- dna rağmen arandığı ve istendiği zaman mamulâtımıza karşı: “Yok kalmadı! ,, — denilmesi — münhasıran bazı rakiplerimizin eaeri marifetidir. | Malımızın nefasetine dalma itimat | eden — müşterilerimizin — münhasıran “Radyolin,, talebinde terar elmelerini elen ederiz. “Radyolin,;, diş macunu- mun Fabrikamızda ber zaman için ihtiyaca kâfi miktardan farla mev- cut oldııııınu ilâna lüzum görüyoruz. | Depasu t Sirkeci, Sinasüryan bazı Na W İ | oğlu padişaha bir rık'a sundu, | sokar. Uzun müddet vatan hari- | tip ediyorlardı. Bir ay sonra da | ki, Havza menzilleri hiç değiş- | memişti. Çayırlar yine yeşildi. Usta Bohor sorhoş bir yenlçerinin htşmına uğramıştı aleyh karısile başa verdi, ne- redyeh ve ne gııî:ı Iı:yrıl vücuda etirmek münasip olacağını isti- :ııı etti. Karı ve koca, g:ıırnedo bir han yapmağı münasip gör- müşlerdi. Yirızi senedenberi izleri kaybolan dervişler için de yine Edirnede bir; çeşme lardı. İşte bu karar üzerine Ekmekçi sılai rtahmiçin Edirneye gitmesine izin verilmesi ricasında bulundu. Sıla, umumi noktai nazardan yatanı sevmek' ve vatanı hatırla- mak demektir. Bu sebeple de çok kutsi bir vazifedir. Tabiat bu vazifeyi bazan zaruret haline cinde — yaşıyanların — tutuldukları *“Daüssıla,, işte o zaruretin neti- bi B Hünkâr, sıla ihtiyacını ileri | süren — başdefterdarın — ricasını kabul etti ve istenilen izni verdi. Şimdi Gülsümle Ahmet, Edirne- deki uzak, yakin: akrabalarının, dostlarının cetvelini tanzim ve her — biri için hediyeler ter- mühteşem bir alayla Edirneye yollanmışlardı. Yirmi sene evvel gördükleri Menekşe Çayıri, Ko- rukdere, Çatalca, Burgaz, Babas- Dereler yine şarkılarını okuyor- lardı. Ormanlar, yine gökleri kucaklamıya — savaşıyordu. — Deli Kasımın köprüsü yine yerinde | âdi. Sokullunun imare'i yine harıl harıl işliyordu. Fakat yanlarında © şen arkadaşlar yoktu!.. sakÜZENİYEr B Hındıstanda | Müsademeler kalarda İngılıı mallarına karşı boykotaj icrasına teşebbüs eden in tevkifine teşebbüs eden polislere halk hücum et- miştir. Polis silâh kullanmıya mecbur olmuştur. Sivil üç kişi ölmüştür. Birçok yaralı vardır. Allababatta - istiklâl günü münasebetile — yapılan yüzü geçmiştir. tevkifat Raşit Riza Tiyatrosn Şehzadebaşı Bu akşam 21,30 da? CANAVAR Hanzara — özer 3 pecde Faruk Nafiz beyin Pek yı'ı1da Devsirhane müdürü Allahabat 29 — Bazı mınta- | j | | FERAH * SINEMASINDA l Bu gece #sat 930 da ramazamın — sonü münasebetile 3 n:n muazam varyete Numaralar kâmilea. değ leğişmiştir. Talehalere taazilât 9 Üncül lu ae Locaları Ç AT5 kuruş Bu akşamdan itibaren ARTİSTİK'te A” VICTORİA ve HÜSARI * Sözlü ve şarkılı filim Gelecı.( çarşamba, , akşamı (ELHAMRA) SİNEMASIN <İkinci Türk filmi - KAÇAK “Kismem sesli, şarkılh < 929 Güzellik Kıraliçesi FERİHA TEVFİK Hanın ve Darül- bedayi artistleri tarafından temsil edilmiştir. Memleketimizi Tanıyalım YA LAR Türkiyede Kömürü İlk Kim Buldu? ( Baş tarafı 1 inci ııylıdı) ve bataklıklarla çevrilmiş, üzer- leri yabani otlarla örtülü dağlar- dan, insan ayağı girmemiş or- manlardan ibaret bulunuyormuş.. Şimdiki şebrin bulunduğu yer ise bir bataklık deryası kalindeymiş. Ozamanlar civar köylerden bura- lara, başka yerlere tercihan odun kesmeğe gelirlermiş. Bu tercihe sebep te bu havalide, bhayvanları çok iyi besliyen bir mevi yabani dikenin mebzulen bulunmasında imiş. Bugün yine mevcut olan bu dikene köylüler “Zongul,, ismini vermektedirler. İşte o za- manlar, “Zongul,, — dikeni ile kaplı olan bu dağlara halk - “Zongul Dağı, demiş.. Köylünün verdiği bu isim bilâhare değişik- liğe uğramış ve “Znguldak,, a etmiştir. Şehre verilen ismin menşei hakkında bir iki rivayet daha varsa da bunların en mevsuk ve en — kiymetli olanı — yukarıda bahsi Zoıguldıktüw maden kömü- rünün bulunması, birçoklarının zannettiği gibi büsbütün tesadüfi olmuş değildir. Kömür madenleri zeki bir adamın, hoş bir tesa- düfle önüne gelen bir fırsatı ehemmiyetle kavramasile mey- dana — çıkmıştır. Zonguldaktaki kömürün keşfi hakkında halkın dilindeki hikâye şudur: Dağlarda sürüsüne “Zongul,, otlatan bir çoban dağarcığındaki mısır. hami lan ekmeği pişir- mek için bir ateş yakmış, ekme- ğini pişireceği bir saç parçasını da, altına taştan iki destek ko- yarak ateşin Üüzerine yerleştir- miştir. Bir müddet sonra ekmeği muayene için saçın üstüne eğilen çoban saçın altına yerleştirdiği taşların yandığını hıyretk gör- Baee ll müş ve bu civırdı nan taşlara ma' to) k hükümete götü vıpı:ıy:ı. u::ı bşı süretle Bu hâdise, ağızdan, —ağıza intikal edip gelirken şeklini, ha- kiki mahiyetini bir hayli kay- bir vakıadan — galettir. Havzada kömürün ilk buluşuşu- muün, en ufak teferrüata varıncıya | kadar mazbut ve sahih bir tarihi | vardır, “Sultan Mecit, zamanında ve daha ziyade onu takip eden dımludı Osmanlı donanması Avrupa deniz kuvvetleri arasında hatırı sayılır bir unsur - halinde bulunuyor, umumi tasnifte bu düveli muazzamanın birçoğundan evvel mevki alıyordu. Tabiidir ki “Tersane, faslı bütçede ııMhı; bıı ııııri kapısı açıyor, bilhassa lıırp gemilerinin mahrukatı hayli kabarık bir yekün teşkil sediyor- du. Vaktin hükümeti bu yüzden her sene, kömürlerimizi satın al- dığımız ecnebi hükümetlere bir çok borç ödemek ıztırarında idi, Bize çok bahalıya mal olan bu kömür derdinden kurtulmak için bir hayli düşünülmüş, nihayet vak- tin hükümdarı, | Memaliki şahane dahilinde“Siyah nesne,min tahar- risi esbabının istikmalini| irade eylemişti. Bu suretle bir taraftan kömür araştırılırken diğer taraf- tan Tersanenin terhis ettiği bah- riye efradına gemilerimizin yak- tıği cenebi kömürleri - gösterile- rek memleketlerine avdetlerinde bunların benzerini aramaları tem- bih olunmuş, bulmağa muvaffak olanların, ihsana garkedilecek- leri de ayrıca vadedilmişti. Genç Bir Doktor Eski Bir operatöre İtiraz Ediyor (Baş tarafı 1 inci sayfada ) Edip Bey, bazı tıbbi mülâha- zalar kaydettikten sonra ilâve ediyor: “Binaenaleyh rieyi cilt altında bir yumruk gibi istirahat eder vaziyette — hissetmenin — imkânı yoktur. Hele bunu bir şifa alâ- meti gibi telâkki etmek bir ha- tadır. Zira-bu, bir fitki rieviya işarettir. » Bizim, bu bususta — fikrimiz yoktur. — Yarın, Kerim Sebati Beyle görüşmeye — çalışarak bu hakkında Hepinizin bu akşam #ai T1,80 da GLORYA oladmasına gidip — temaça AŞK “HULYALARIM Bama b;g.l.b W' ı-ı ııı-ı..ı. | CONCRHİTA lol'nıııaıo Mojika'nın f(otağrafları el Hitelleden 'meçcesca dağnlasktedr,

Bu sayıdan diğer sayfalar: