1 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

1 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cenup Denızlerınde Bir Seyahat Macerası Altın . Peşinde.. Üç Serseri.. Üç Mılyoner — Söyliyeyim: Makar yer yü- zünde eşine nadir tesadüf edilen serserilerdendir. Bu son günlere — gelinceye kadar hakkında tam malümata malik değildim. Yeni öğrendim. Öğrenince de karşısın- da icap eden tedbiri aldım. Bence vaziyet sarihtir: Eğer sefere evvelce — kararlaştırdığımız — gibi üç kişi olarak çıksaydımız ( Ma- kar ) ın sizi ve arkadaşınızi alda- tacağı, altınları alarak kaçacağı * we orada belki de başınıza bir felâket getireceği muhakkaktı. Herifin — herhangi — bir oyun oynamasına mâni olmak - için başına kendisin tanıyan bir nöbetçi koymak llıımdîn Tesa- düf bu nöbetçiyi karşıma çıkar- dı. Yanımda getirdiğim adamdır, adı. Huldur. — Vaktile Makar tarafından — dolandırılmıştır. Ve Makar hakkında birçok şeyler söylemektedir. Binaenaleyh heri- fin terbiyeli bir köpek gibi uslu durduracağı muhakkaktır. Tilman bu meselede iyi gördüğüme ve düşündüğ in olma- doğıu' lüşündüğüme emin olma- — Olabilir, fakat yarabbi bu sefer de ne bedbaht adamlarla seyahat edeceğiz! — Merak etmeyiniz herşey yolunda gidecektir. Sade Maka- rın tehlikeli bir bomba olduğunu unutmamanız şarttır. Buna muka- bil (Makar) ın karşısında ( Hul) e itimat edebilirsiniz. Eğer araların- da bir hâdise çıkarsa bilâte- reddüt kaptanm tarafını tutunuz. Şimdi haydi arka tarafa gidelim. İkâi eski dostu karşılaştırmanın sırası gelmiştir. Geminin arka tarafına döndü- ler ve kaptan Hul ile (Hagton)u- da yanlarına alarak kamaraya indiler. Makar masanın başına geçmiş alelâcele karnını doyuruyordu. San- dalda (Sıkrit ) in yanında kaptan Hulü görünce bütün - teşebbüsün akim kaldığına hükmetmiş ve sokağa altılmadan evvel bir defa daha karnımı doyurmayı münasip görmüştü. Bununla beraber Sıkrit kama- raya girdiği zaman mütebessim- di. Hatta Makarın — hüviyetini unutmuş görünüyordu. — Size dostlarınızdan — birini getirdim diye söze başladı. Kap- tan Hul de sefere iştirak etmek istedi, arzusuna muvafakat et- tim. Vekilim — sıfatile yanmızda bulumacaktır. Hul kamaraya sonuncu olarak girmişti, bir saniye kapının eşi- ğginde durdu, yüzü geniş bir tebessümle aydınlanmıştı, sanki senelerdenberi görmediği — aziz bir dostu ile karşılaşmış gibi meninun görünüyordu : — Vay azizim, vay azizim, - deyip duruyordu. Adeta gözleri- me inanamıyacağım geliyor. Fa- kat bir hayli — şişmanlaşmışın dostum | (Makar)ın hissiyatını yüzün- den anlamak mümkün değildi. Ayağa kalkmıştı: — Filhakika ciddea hayreti mucip bir tesadüf! Diye muka- be'le etti. Buluşuşumuza — çok memnun — oldum. Değerli — bir gemici — bu — gibi — seferlerde hiçbir. zaman fazla — değildir. - Vakıâ kamarada sikişacağız am- ma zarar yok!.. Tekrar yerine olurarak taba- gına birkaç tane sardalya aldı güya ortada hiçbir fevkalâdelik KUÜ d AO ü Muharriri : Stakpool —( - “İki Düşman, Adeta Yekdiğerini Senelerdenberi Görmemiş İki Dost Gibi Karşılaştılar.,, yokmuş gibi yemiye koyuldu. l Bu hâdise en büyük vak'aları bu derece metanetle karşıllyan (Makar)ın ne kadar kuvvetli bir karaktere — malik olduğunu (Sıkrit)e göstermiye kifayet etmiş- ti Tam bu sırada zenci Ceki koca bir. tabak omilet getirdi, bep birlikte sufray oturdular. İçlerinde ( Sıkrit )in son dakika- da dördüncü bir arkadaş getir- mesinin sebebini anlamıyan yalnız (Hagton) du. Vakıâ kaptan (Hul)e bir sabah rastgelmiş — olduğunu — müphem bir surette hatırlıyordu, fakat bu hususta ağzını açmıya lüzum gör- müyordu. Bu(Sıkritjin bir teşebbüsü idi ve madem ki Tilman da memnundu, kendisi için söylene- cek bir şey yoktu. Yemeğin so- nuna — doğru Sıkrit küçük bir nutuk verdi : Ge en Bilmecemizi — EfFendiler, kılavuz neredeyse gelecektir. Rüzgâr da müsaittir. Binaenaleyh bir iki saate kadar Sidneyden uzaklaşacağız demektir. Bu münasebetle size birkaç kelime söylemek isterim: Bu sefer, he- pimiz için de azçok bir Üümit kapısıdır. Binacnaleyh muvaffa- kıyetle netice'enmesi için herkesin elinden gelen gayreti esirgemi- yeceğini mubakkak addederim. Bu — takdirde — kazanılacak paranın — nasıl — taksim — edile- ceğine gelince bunu evvelce kararlaştırmıştık, bahse tekrar avdet edecek değiliz. Aramıza yeni iltihak eden kaptan (Hul)ün vaziyetine gelince: O bugün işler- den haberdardır ve hissesini ne sizinkilere ne de benimkine do- kunmadan — doğrudan — doğruya kaptan ( Hul ) den alacaktır.,, ( Arkası var ) ien ddi Dogru Halledenler (Baş tarafı 6 1ncı ııyhdı) Tahtaminare Kazmacı sokağında 8 numarada Fatma, Beyoğlu 13 üncü mektep beşinci sınıftan 155 Hüseyin, Çankırı Tuz inhi- sarı Müdürü Hasan B. oğlu Bedri, Fatih 13 üncü mektep beşinci sınıftan 155 Melâhat Recep, Adana Ticaret Mektebi son sınıf talebesinden 189 Hikmet,İstanbul Birinci - Ülkmektep - talebesinden 351 Zeki, İstanbul Erkek Mual- lim Mektebi beşinci sınıfından Ahmet, Galata Musevi Erkek Mektebi beşinci sınıftan 231 Moiz Katan, Beyant Beşinci İlkmek- tep birinci sınıftan 961 Ahmet, Davutpaşa 25 inci mektep tale- besinden 470 Emin Akif, Galata Musevi mektebi talebesinden Vi- tali Fersi, İstanbul İstiklâl lisesi talebesinden Münir, Edirne Bele- diye karşısında Gazi mektebi ta- lebesinden Nevin Mehmet, İstan- bul 49 uncu mektep 4 üncü sınıftan 362 Kemal, İstanbul İnönü — İlkmektebi — ikinci — sı- nıftan — 378 Cümhur — Ferit, Adana Ortamektebi birinci s- nıftan 351 Zeki, Keskin İlk er- kek mektebi dördüncü sınıftan 328 Lütfi, İstanbul İkincimek- tep ikinci sınıf talebesinden Fü- ruzan, Karaman Gazi Paşa mek- ebi böşinci sınıftan 161 Lutfi, An- kara kızlisesi talebesinden SI1Atıf, Ankara ortamektebi birinci sınıf- tan 1R5 Zekâi, Ankara Orta | ticaret mektebi talebesinden 132 Nihal, Ankara ortameklebi bi- | rinci sınıftan 320 Yusuf, Adana Ticaret mektebinden 262 Hüseyin, | Yalvaç Ortamektep ikinci sınıf- | tan 147 Nermin, Ankara Kız Li- sesi talebesinden 26 Fikriye, İs- tanbul Vefa Ortamektebi ikinci sınftan 742 Muzaffer, Ankara Gazi Muallim Mektebi talebesin- den 176 Alâettin, Eyüp Ortamek- PI V n *mektebi tebı ikinci smıftan 124 Mustafa, M nisa Gazi İlkmektep üçüncü sınıftan 263 Şehap — Ramiz, Edremit Gazipaşa mektebi dör- düncü sınıftan 214 Kemal, Öde- miş Zafer mektebi beşinci sınıftan Reşat, Adana Seyhan Mektebi beşinci sınıftan 36 Cemil, Kartal İlkmektep birinci — sınıftan 62 Behçet İhsan, İzmir Karşıyaka Soğukkapı caddesinde — Bahari- ye mahallesinde numara 82 Zuhal, İstanbul Kız Ortamektebi ikinci sınıftan 197 Melâhat Nedret, Eskişehir Turan Mektebi talebe- sinden 165 Hasan, Adana Erkek Lisesi birinci smftan 101 Celâl, Eskişehir Şimendifer Aile Yatı- dördüncü sınıftan 145 Tevfik Tufan, Adana Namık Ke- mal mektebi — beşinci 'sımıftan 108 A. Kemal, Ödemiş Za- fer — mektebi — beşinci — sınif- tan — Efdal, Adana — Muhtelit Orta mektebi birinci sınıf talebe- sinden 162 Niyazi, Gelenbevi Ortamektebi ikinci sınıftan 483 Tevfik, Ankara Kız Ortamektebi üçüncü — sınıfttan 20 — Bedriye, Salihli — Maliye — ikinci — daire tahsildarı Ahmet Bey oğlu Abti, İstanbul Altıncı mektep talebe- sinden 388 Necmiye Mustafa, Beşiktaş yirminci mektep - tale- besinden 202 Nihat, Ankara İnö- nü İlkmektep ikinci sınıftan 225 Muzaffer H., —Adana Seyhan mektebi beşinci sınıftan 64 M. Naci, Adana Seyhan mektebi dördüncü — sınıftan 123 Bekir, Davutpaşa: orta mektebi ikinci sınıfından 39 İrfan, İstanbul: ikin- ci mektep, üçüncü sınıf talebe- şinden — Muzafferettin, — İstanbul: 49 uncu ilk mektep üçüncü sını- fından 210 Leman, — İstanbul, 44 Üncü mektep talebesinden 268 Sürure, İstanb | 12 ci mek- tep beşinci sınıfından 7 Muzaffer Bey ve Hanımlar, Bu Sütunda Hergun Mubarriri : Ekrem Salih Kocam Sag Olsaydı! Hatıralarımı yokladığım zaman | eski günlerin en unutulmıyan şahsı olarak Emine teyzeyi görü- rüm, büyük — şişman — vücudu hâlâ gözümün önündedir. Elim- de bastonuna dayanarak yürüyüşü bana Adapazarındaki çiflliğimiz- de gördüğüm ördekleri, kazları hatırlatır. Sonra — bu kadının da suya girip yıkandığını bir lâhza düşünerek, bunu çok acayip bulur ve kıs kıs gülerdim. — Maamafi ona herdaim neza- ketle muamele eder, hürmetimi eksik etmezdim, Ozamanlar anne- min büyük bir terbiye addettiği bir el öpme merasimi vardı. Bun- dan hiç hoşlanmazdım, —ama.. Onun çimdiklerini yememek - için çarnaçar, misafir kadının elini tutar, fakat kendi başparmağımı öperek bu içimden gelmiyen hür- meti ifa ederdim. Kendi parmağımı öpmiye lü- züm — görmediğim kimseler de vardı. Meselâ büyük dedem, an- nem, ninem, ve daha bana yemiş ve oyuncak alanların birçokları.. Onların elini şappadak öperdim,. Bunların arasında Emine Hanım Teyze de vardı. Çünki o da ne vakıt olsa, kapıda göründüğü zaman, gözleri bana ilişir ilişmez elini koynuna sokarak oradan muhakkak bir şey çıkarır: — Sarı oğlan gel bakayım derdi. Yamru yumru bir elma da olsa yine bir hediyecik vermek âdetiydi. O vakit ona biraz dinlensin diye hemen bahçenin önünde bir iskemle verilir. Oradan ağrıyan dizlerine basarak bir iki of ya- par ve bir miktar hizmetçilerle konuştüktan — sonra eve girerdi. Yaz mevsimi bizim ahbaplığımız bukadar, yalnız bahçede iskem- lede oturduğu müddetçe olurdu. Fakat kışın karlı gecelerde, sı- cak odamızdaki ahbaplığımız da- ha canlı ve daha lı!îı olurdu. O sabahtan, hizmetçilerin bi- rini evinin önünden geçerken ya- kalar “Dönüşte beni götürürsün,, diye tembih eder ve onların yar- dımı ile eve gelerek birkaç gün bizde kalırdı. “Soğuk var üşürsün, diye annemin dişarı bırakmadığı gün- ler hep öteberi almağa giden hizmetçilerin dönüşünü gözlerdim. Acaba Emine hanımdan bir ha- ber var mı diye. Onun güzel bir mangalı var- dı ki adına tandır. derdi. Anne annemle ikisi, bacaklarını bu ateşi gözükmiyen mangalın örtü- sü altına koyarlar, karşılıklı uzun uzu esnerlerdi. Tandır başında geçen bu uzun kış gecelerinin bence en tatlı hatıraları Emine teyzenin ağzından sıralanan hi- kâyelerdi. eski — hayata Bazan sözlerini intikal ettirirler, anne annem o vakit dinlemekten hoşlandığım hayatından bahseder, beni çok defa kucağında geçliğinin hatı- ralarını söylüyerek uyuturdu. Emine teyzenin bir sözü vardı ki bugün bile bütün kuvvetile hatırımnda duruyor. Meselâ bir hâdise olur, veya söz gelişi za- manın — fenalığından bahsaçılırsa: — Bahtım — olsaydı, kocam ı sağ olurdu. Der ve bütün gözlerini bu biricik noksan içinde toplamıya çalışıyordu. Keyfini kaçıran her hangi bir mes'elede neticeyi talie bağlar ve her vakitki sözlerini tekrar ede- rek hırçınlaşan sinirlerini bu te- selli ile teskin ederdi. Birgün yine anne annemle tatlı tatlı könuşuyorlardı. İkide birde SÖz arası, zavallı tazeciğin ( talii yok ki... ) diyorlardı. — Nihayet dayanamadım. — Ahne anne dedim, bu taze çiğin talisiz. olduğunu söyliyor- sunuz. Onunda mı kocasi yok... Bu lâkırdıma evvelâ ikisi de çok çok güldüler. Hele hanım- teyzenin çok hoşuna gitmişti. — Onların bu hareketine kı- zarak : — Öyle değil mi hanımteyze dedim. Siz ( Bahtım - olsaydı ko- cam sağ olurdu) diyorsunuz Şimdi de böyle söyledim diye gülüyorsunuz. Şişman göbeğini — hoplatan kahkahalarını sevimli bir tebes- süme çevirerek beni okşadı. Göz- lerime bakarken: — İlâhi sarı oğlan dedi. Her- kesin bahtsızlığı kocasından de- ğil ya,. — Pekil sanki senin kocan yoksa niçin taliin olmasın hanım teyze dedim. Saçlarımı okşayarak cevap verdi. — Sen bilmezsin küçük yara maz. Erkekler kadınlarının rıüıı kazanır. Allah bu iki mahlüku biri kazansın biıi de evde pişirsin, kutarsın diye yaratmış.. Şlyıeck getiren olmayınca kadın ne yapsın Benim gibi dnl- lar bahtsız ğildlı- de nedir, — Peki hanımteyze amma, sen, bak, nasıl kimse birşey getirme- den pekalâ pişiriyorsun! diye cevap verdim. Emine teyze yüzü- nü geren hatlarla hırwlıı anlat» mak istedi. Anne annem kaşla- rım çatarak: — Sen küçüksün böyle şeye aklın ermez dedi. Sonra Emine — teyze uk ellerile okşıyarak nıınldıııânıı — Benim —erkeğimi Hamit devrinde götürdüler. Bir daha ne dirisini duydum ne ölüsünü.. Benim gibi erkeği olmıyan ka- dınlar her vakit bahtsızdır. Sen bunu böyle — bil hele büyü de... ©O vakit Emine teyzenin sözlerini hatırlarsın. Aradan çok* seneler — geçti. Umumi harbi anne annemin di- zinde, Emine teyzeyle sohbetleri- ni, masal anlatışlarını dinliyerek im. GO li dğaslerı n köllek altlarımdan tutup havaya kaldı- ran ve sert sakallarını sürterek yüzümden öpen beybabamı ha- tırlıyorum . îıtiklll Harbı, Adapazarında, yağma edilmiş çiftliğimizin heran bir tehlikeye maruz geniş oda- larında, ve içlerinde canlı mahlâk kalmamış ağıllarda gezerek geçir- dım.O zaman, ellerile saçını yo- lan, veher gün biraz daha büyük bir kederle mavolan, Yunanlılar tarafından götürülmüş erkeğini bekleyen, annemi hatırlıyorum. O acı günlerde, annemin günden güne incelen vücuduna bakar Emine teyzenin sözlerini hatırlardım. Bahtım olsayda. kocam sağ olurdu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: