25 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Melik Şah Hançeri SON POSTA Dayadı. “Söyle Mel un !,,Diyordu.. Hasan Sabbah Kaçıyordu' Bir Ata Atladı Her hakkı malı/u.-ılırr. O adam, başını sallıyarak ce- şap verdi: — Tamamen hazırız. Hasan Sabbah, daha bir sesle: — O halde, sen git.. olan yerde dur. İşaretlerime dik- kat et. Buradan sağ elimi kaldı- rır kaldırınaz, derhal (Vezir Ni- zamülmülk) ün sarayını basar ve, evvelce verdiğim talimat daire- sinde yapacağınızı yay O müsellâh adam, eğildi ve yavaş yavaş geri çe- kildi. yavaş Malüm niz. tazim — ile x (Melik Şah ) sedirinde ga- zop bir vaziyet almış, Mehtabın dinle iki divan bir köle son sözünü çavuşu, — Si getirdiler, Melik Şah, Mehtaba sordu: — Söylediğin köle bu mudur? Mehtap köleye verdi : — Evet. Budur. Melik Şab, yerinden fırladı. Hançerimi çekerek kölenin göğ- süve dayadı ve: baktı, cevap P lar. | geri — Söyle mel'un.. Bu mek- | tubu kimin emri ile Valide Sulta- mn yatağına koydunuz... Köle, korkudan bitap bir hal- de, titriyerek cevap verdi: — Camma kıymaymız.. Söy- liyeyim.. Beni, (Hasan Sabbah) ın kölesi, iğfal etti Vezir Nizamülmülk, r hayret ve nefretle bir adım geri gekildi — Fakat.. Ben dü büyük eyiliğini etmiştim Dedi. (Melik Şah) ta bu sözden fe- na halde tiksinmişti. O da, ba- gını iki tarafa sallayarak muka- bele etti: Yerine ; iyilikler, daima fena nelice verir, Gidiniz. Şimdi bu adamı tevkif ediniz. derim bir masruf — olmuyan * Vezir Nizamülmülk, sür'atle odadan çıktı. Deblizleri koşarak geçti. Divana — geldi. Kapuda duran köleye emretti; — Şimdi bana ( Harbedar )- ların kumandanını çağırmız. | | bessümle Hasan Sabbah, yine olduğu | yerde duruyor ve bekliyordu. Revakın ucunda kölesi görün- dü. Köle, köşa koşa geliyordu. Bir anda, Hasan Sabbahın yüzü güldü, Kölenin, yanına gelmesini bile beklemiyerek Ümit ve itminanla sordu! — Nasıl.. Vezir tevkif olun du mu7?.. Köle, hem haykırıyoardu: — Kaçalım.. Derhal kaçalım.. a aldır” — Gelivor- koşuyor, hem büyük bir | | 73 AHMET B.; D - Şimdi bizi tevkife geliyorlar. Bir anda sarayın kapıları açıl- dı. Müsellâh ( harbedar ) lar bo- şandı. Hasan bahin sarayına doğru koşuyorlardı. * sabbah koştular. kölesi, birer ile Çıplak Topuklarile vura — vura Çök Hasan ahıra atlıdılar. karnıma 'ana anların ahırın kapısından cıktılar.. lere doğru kaçtılar. .. Vilson, okuduğu kitaba muşti ki, oda kapısının açıldığını, sadık uşağı, (Bil) in girdiğini bile duymamıştı. Bil, odaya — girdi. Elindeki tepsiyi yüksekte tutarak ilerle Masamı yanında durdü. T masanın üstüne koydu. Tepside, şarapla, - elmastı bir kadeh bulunu- (Mister okadar < bir şişe eski mce ve uzun ordu Bil, tepsiyi masanın Üstüne koyduktan sonra- bir iki adım çekildi. Vilsonun bir emir verip vermiyeceğini bekledi. Halbuki Vilson, kendinden o kadar geçmişti ki, mefes aldığı bile belli olmıyordu. Bil, bır iki saniye hayret ve taaccü efendisine baktı ve sonra, dudaklarında bafif bir te- odadan — çıktı, - kapıyı sessizce kapadı Vilson, okumakta devam edi- yörde:) x ( Melik Şahı Se[çuki)ve[ul | etmiş, Yazan: A. R. (Sultan Sencer ) henüz tahta geçmiştir. Bütün memleket, nın cülüsu şerefine şenlik içinde idi. »x Saray — bahçesinde, tarhlar ve ağaçlar arasında yer yer çadırlar kurulmuş, ( Sultan Sencer ) in ümera ve bendegânı, dilruba neşelerle malâmal ni Kölenin Goqsüne | genç Sulta- | ğ | Hiç | de Umumi öperken, gözümüzle gör- | | bir. coşkun- | eğleniyor; dilber sakiyelerin | ellerinde, şarap kadehleri devre- diyordu, ( Arkası var) Ecrgiin Bir Rübai: ; AA ' O kimseler ki hep (maku- lât ) ile uzr—ışır dururlar; çok yazık ki onlar, ( öküz ) ü sağıpta süt elde etmiye çalışan budala- lara benzerler. Bu gibi adamlar, Bugünün EREREEEMESE s! — Yazan: Maaşıma yapılan bu zam ha- vadisi, derhal bütün kalem oda- larmı dolaştı. A duların dâ: ıdüğung bilmiyorum. Yal- nız, na gelenlerin ve tebrik kakışları. bayli odan edeııhrm bir | ol tükaf bir kar. Hom indüğünü biç saklamadan Belki, olacak.. aylığıma şine bak Kevser e böyle lâf söylenir Benim benim için- (Müdürü aldırma... zam olduğu zaman, söylediler. Hatta dü.) dediler... Halbuki bunu söy- liyenler, benden bir buse almak için, önümde günlerce aç köpek- ler gibi boyun büktüler... Dedikten sonra, kahkaha koyverdi. * Eve, tabil bü bir sevinçle Fakat gelir gelmez de Va ge fena halde zehirlendim. bim olan kadın, çapkın bir çehre odama ahi- ile kapıyı açtıkt. gel bikâye etti. Sabahleyin, ben çıktılı ra dayı bey gelir istemiş. Kadın, ( O buna inanı çıkıp bakacağım sonra, olmuş. -Adeta acı sözlerle keı. Bu hâdise, fena ha " sıktı. Demek ki bu utanmaz he- - ukalüâ kisvesinden çıkıp ta- be- | lâhat libasına bürünseler iyi etmiş olurlar.. Çünki, çarşıya gidip te esnaflara: — Ben Des bil - bir vermezler. akıllıyım.. tutam gu teresi bile Resmm.zı Bıze GOnderınız. Size Tabıatınızı Sn_ı]lıyelım... Azimkâr — ve muamnittir.Ra- hatına — fazla düşkünlük gös- termez, müş- külâta,meşak- kate — taham- mül — gösterir. Barit muame- leye vetahak- “küme gelemez, Tok sözlüdür. Bir cepheli hareket eder. Usul ve merasim kuyudatından ha- zetmez. İzzeti nefis mesailinde atak olur, fil mücadeleden çe- 57 SALİM Ef. ( Fotoğrafının dercini istemiyor) babayani giyi- nir, gürültücü ve gavgacı değil- dir. Herşeyin oluruna tabi - olur, fazla üzülmek yorulmak istemez, | daha ziyade hanaatkârdır, gör- den bir şey ilâve etmez. 54 MEHMET ALİ B. Hayat ar- kadaşını inti- | çok | hapta müşkülpesent olmak, matlup | veçhile bir ar- kadaşın bulu- nabilmesini de müşkül kılar. tasavvur — ve tahayyül edi- len tip hari- cinde de çok muvafık hayat ar- kadaşı intihap etmek mümkün- dür, sürati sevdiğiniz için hayat arkadaşınız. batt ve tembel olmamalıdır. Herhalde intizam- perver olmalıdır. Kıskanç - oldu- ğunüz — için de — arkadaşımızm ihanetine tahammül edemiyece- | ginizden samimi ve sadık kalma- hdır, Fotoğraf Tahlil Kupanunu Vi inci Sayfamızda bulacaksınız. daha | * senin aklına muka- | rif, hâlâ benden birşey umuyordu.. Üzün uzadıya düşün düm. Nihayet, buradan çıkmıya ve başka bir yere taşınmıya ka- daha rar verdim. 9 Eylâ! Bugün muhasebe şubesindeki küçük bir işimi bitirip te odam- za avdel zaman - Raşel, bir kahkaha bastı. Şaşırdım ve sordum; — T '5> Rüpli et n Ne gülü- | yorsun?. Raşel, tatlı tatlı gülmekte | devam ederek cevap verdi; | emin ol | — Muhasebe şubesine sıksık devam etmiye başladın. Fakat ondan biçbir şey ala- Ah bilsen, 0, Hiç birimizin Hiçbir. kadına mıyacaksın. kibirli bir erkektir bakmaz ne Üzüne yüz vermez Raşelin maksadını biraz anlâr gibi olmakla beraber yine anla- mamazlığa ve — tekrar sordum * Ne söylüyorsun, Kimden bahsediyorsun ? Canım, — numara verdim Raşel.. Kevser.. Dora, atıldı: — Ben söyliyeyim Kevser,, Hikmet için söyliyor. Zaten bu —esnada yüzümün kıpkırmızı olduğunu hıu»dıyoıdum Doranımn sözleri üzerine her halde yapma daha ziyade kızarmıştım... Lâkayt | | yor. | halarla: görünmiye gayret ederek cevap verdim: — Aaa;, lüyor zannettim Ben ' de birşey söy- » Hikmetten ba- | na ne ayol. Raşel, sordu : —İAy, sen — Hikmete değil misin, - şimdi ?.. — Ne' - münasebet şeytan bir tebessümle dişik , ne dedike- | parlak - bir | Raşel.. l Romanı Z. Şakir le bir şeyi aklına nasıl getir- | dıgıue hayret ediyorum. Ben, ne Hikmete, ne de baş- | kasına.. Hiç kimseye âşık deği- lim., Raşel inat ediyordu. — Aklım ermez benim.. Göş rüyorsun ki, ona buradaki kızla- rın hepsi âşık... Hatta, bir insan, | iki günden Fazla sevmek âdetim olsa, ben bile âşık olacağım... Onun için... Hemen sözünü kestim. — Bu bahis, hiç uzatılmıya değmez — Raşel... Ben ©o kadar serbest, o kadar kendi kendisine sahip bir kızım ki, eğer böyle bir şey olsa hiç inkâra lüzum görmem. Şimdi de Doranın afacanlığı tutmuştu: — Bir ola:; gönülde, iki sevda vaş yavaş kızıyordum: — Haydi bakalım Dora. di de sana mı cevap ne demek Şim- vereceğiz.. isliyorsun, yani. çapkın bir. tebe ü umumi ile sevişirken üdürü umum! ile ne biliyorsun. Raşel yerime cevap Dora.. Buna niçin orsun Kevser de | hepimiz gibi sırasını atlatıyor... Bu söz de bana dokundu: Sıramı mi atlatıyorum.. Bu da ne demek?... — E, şirkete geldiğimiz za- | man, hepimiz birer gözdelik devri geçirdik. Yalnız, Müdürü umuml! D çok tuhaf bir adamdır. Her ka- dma birdenbire tutulur. Fakat bu tutkunluğa ancak yesi bi | daktilo gelinciye kadar sürer, y i geldi mi, ötekinin yerine o g Ben ciddiyetle cevap verdim : — Buna biç ihtimal | yorum, Çünki bu adam bunu hissettirmedi. yaşta bir adam... Dora ife Raşel, biribirine baktılar. Bir kahkaha bastılar... | x Bu kızların serbestliği benim | © kadar tuhafıma gidiyor k Mamafih yalnız bunlar değil, öteki | kızlar da aşağı yukarı böyle... He |men hepsinin şirkette birer âşıkı var Fakat en çop âşıkı olan, Raşel... | Netekim, biz bu ayrı odaya çıktık vermi- bana hiç Hem e İçıl». alı, en küçük bahanelerle odamızı- | gelip gidenin arkası kesilmiyor, Bunların çoğu, Raşel için gidip geliyor. Bu oynak ve fettan kız, hepile pek güzel eğleniyor. Hatta, onlarımlarkendisile ( aşk ) yapma; sını açıktan açığa teşvik ediyor. Meselâ odaya gelenlerden biri, onun masasının Önünde durur durmaz, hemen başını kaldırıyor, sandalyasının arkasına — yaslanı- Afacan ve şakrak kahka- — Biliyorum.. Yine ne istedi- gini..Fakatolmaz.. Vermiyeceğim,.. — vermiyce “izim... Mümkün Dora.. Diyor. değil, Sakın sen de verme.. Halbuki bu - söz'erle he demek istediği. Ve bu Ülerim neticesi malüm... b ( Arkası var ) söze

Bu sayıdan diğer sayfalar: