9 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

9 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SHi B Haziran — Hava Tabakasının Bittiği “Yerde.. SON POSTA / ŞİT M. Pikkar Tehlikeli Tec- Pr-Tetttnizdiyiyetn | HARUNURRE ——— Resminizi Bize Gönderiniz Yazan : 17 Hayri Bey: Sakin, çekingen rübeye Tekrar Girişiyor Profesörün meşhur tecrübe balonu Şüphesiz hatırınızdadır :Pikkar lsminde Belçikalı bir profesör geçen sene çok mühim bir tecrü- beye girişti. Bir tecrübe balonuna atladı ve on bin metreden yukarıya yükseldi. M. Pikkar bu mühim teşebbüse, on bin metre irtifadan #onra hava mevcut olup olmadı- ğını, eğer mevcut ise kesafetinin ne kadar olduğunu anlamak - için lüzum görmütü. Fakat bir ârıza yüzünden tecrü- besi yarıda kaldı. Ancak son ge- len bir telgrafa göre M. Pikkar fen âleminde mühim tebeddüller ikar ihtimali olan — tecrübesine yeniden girişmek üzeredir telgrafı yazıyoruz: Brüksel 8 (A.A.) — Profesör Pikkarın ilmi tecrübeleri için lüzüumlu — olan meh- lâğı tahsis eden milli serma- ye müessesesi, mumaileyh profe- sörün yakında yapacağı suudun hareket noktasının Zürih oldu- ğunu resmen ilân etmiştir. Acıgsburg'da bulunan balonun zarfı pek yakında İsviçreye gö- türülecektir. Ankarada satılık veya kiralık lokanta | Arzu edenlere maa mobilya vayahut mobilyasız dört sene müddetle verilecektir. Çankırı caddesi maliye bahçesi karşı- sında Yeni Hilâl lokantasına müracaat. Tuz inhisarı ist. Başmüdürlüğünden: Çamaltı memlehasından 932 mali senesi zarfında Foça amba- rına gelecek tuzların mavnalardan ihraciye, Mürettebat ambarlarına sevki ve teferruatı sairesi kapalı nakliyesile diğer zarf usulile İzmir Başmüdüriyetince münakasaya vazedilmiştir. 13 Hazi- ran 1932 tarihinde saat on beşte ihalesi icra edileceğinden talip olanların mevcut şartnameyi görmek üzere Tuz İnhisarı İstanbul Başmüdüriyetine müracaatları. DİŞ TABİBİ ALi RiZA FEYZULLAH ANKARA: BALIKPAZAR CADDESİ: İstanbul 4 üncü İcra Daire- Sinden: Nikola hali hayatında zevcesi Atina ile müştereken Rahel binti 'avitten borç aldıkları ( 500 ) liraya Mukabil vefaen ferağ eyledikleri eherde Tevkiü Cafer mahallesinde tğeçmez sokağında eaki ve yeni (7 Bumaralı hanenin altı hisse “libarile hinsesi (45) gün müddetle mev- kü Müzayedeye vazolunarak — (600 ) 'ada talibi uhdesinde 0o'up bedeli Müzayede haddi lâyıkında görzüleme- inden bir ay müddetle temdiden yedeye konmuştur. Müştemilâtı — Merxkür hanenit basamak kefamı taş merzdivenli İdıkta fevkanisi kafesli çifte ka- Batlı kapıdan girildikte zemini mer- #ntreden koeza fevkanisi camlı :_";ı camlı doğrama kapıdan geçile- öi zemini tahta bir sofa üzerinde &8ğa nazır dem'r parmaklıklı bir aoı, Olüp düvara gömülü camlı dolap lııı'ı" mermer dolaplı müzlük ma- ve bir helâ mevcuttur. ioı:m"d kat ve zemin katına ahşap B ©n merdiven olup birinci kata _“lıdıkh bir safa üzerine sokağa — ” gahniş cumbalı bir oda ve mu- No. 3 TELEFON 1096 kabii cibet.nde bir sandık odası var- dır. Birinci kat bir. sofa üzerinde sokağa nazır şahniş cumbalı bir oda mermer yalak musluklu bir helâ vardır. 3 üncü kat merdiven üstünde aydınlık almak için tepe camı mev- cut olup merdiven başı ufak bir sahanlıktan bir kapı ile sağ taraftaki odaya girilir. Mezkür odada birkaç | raflı dolap olup mezkür odanın ya ninda diğer bir ufak sandık odam vardır. Sahanlıktan diğer kapı “İle taraçaya çıkılır taraça zemini *çinko bir metre irtifaında kögir korkuluk- lu olup poyraz ciheli yağmurdan mubafaza — için —ayrıca — çinkoyla kapalıdır. Brinci kattaki sofadan helezon merd'vendan zemin katına — inilir. Zemini kırmızı çini — döşeli taşlık üzerinde bir kömürlük ve müşterek aydınlık maballi; taşlıktan fevkani natlı , kaşıdan zemini kırmızı - çini döşeli mulağa girilir. Derununda mermer büyük bir yalak tekrar di- ger mermer küçük yalak ve maltız ecaklı ve sabit kazanlı ufak mahalli ve bir. kömürlük vardır. Buradan üç ayak Mmerdivenle kafesli camlı penceresi ye mahçuptur. rufa riayetkâr dır, — meş'uli- yetten korkar, Tavru — hare- ketleri — kap hdır. Muhitine az ilimat eder, bağlanmaz. 18 Hüseyin Avni B intizam VC va: zife bahsinde titiz. ve külpesenttir. Süratle —asahi olur fakat h - deti kinsiz v& devamsızdır. Fülj ve hare: ketlerinde kat- iyet ve açık. * hk vardır, manalı ve kapalı kal- mak istemez. E 16 D. Fazilet H-: ( Fotoğrafınının dercini istemiyor.) —Asri - hayata tamamile riayetkârdır, salon usul ve merasimine, Çalışkan, müş. moda — cereyanla- Arkadaşları fından sevilir ve kıskanılır. Sem- rına tâbi olur. tara- patisi itibarile giydiği şeyleri ken- . Kanastkâr değil- dir. Kibar ve varlık içinde yaş mak ister. disine yakış: 16 Seylettin Et.* — ( Fotoğrafının dercini istemiyor.) Kendi halinde, sessiz ve sakindir. Rahatım ve menlfaatlerini mücadeleye taraftar değildir. Her yere her işe sokulmaz, oturucu — ve işlerde muvaflak olur. sever, muayyen Fotoğraf Tahlil Kuponunu 15 inci Sayfamızda bulacaksınız. c Fatih Sulh 3 üncü Hukuk Mahkemesinden: Karagümrük meydanında ve caddesinde mutasar- rifen mukime Ayşe Hanım Sülüklü- de Hacı Murat S; 17 numaralı mü- | il di k | kim Halil Efen azı İhsan Hanıma Ü kürtülmek için mütemadiyen ma- vasi” tayini hakkındaki davasiından dolayı cereyan eden muhakeme neti- cesinde —mumaileyha Ayşe Hanım vesayete elyak bulunduğundan Ihsan | Hanıma 4-6-932 tarihinden itibaren vasi tayinine karar verildiği alâka- daranın malümu olmak üzere ilân olunur. Marko.G. Peissis Istanbulda, — Mısırçarşısının arkasında » Parmak Han 22/24 Tel.2- 2229 Kadın şapkası malzemesinin her nev'i en son moda, mat ve parlak hasırlar, piko, kıl taslak ve saire gibi mütenevvi çeşitler bulunmaktadır. Arzu edenlere nümune gönderilir. tek kanatlı demir kapıdan sokağa çıkılır, mezkür hanede terkos ve elektrik tesisatı mevcut olup elyevm boştur, hariçten kârgir dahilden ah- şap olup mezkür hanenin kıymeti mubammenesi tamamı 1800 lira olup talip olanlar kıymeti muhammenenin hisseye musip miktarının yüzde 10 nisbetinde pey akçelerini hâmil ola- rak 928 - 8487 nlmarnlı dosyayla 11 temmuz 932 tarihinde saat 14 ten 16ya kadar İstanbul 4üncü icra me- murluğuna müracaatları ilân olunur. Ebül'itahiye — kızardı. Vakıâ canımı — kurtarmıştı, — İbnürrebiin altınlarını idi. Faz- la olarak Halifeden mükâfat alacaktı. Lâkin Cafer hâdiseyi haber alırsa ne ola- caktı?. Bunu — düşünerek yine yalvarmıya girişti : Vezirin, — Emirülmüminin hazretlerinden aldığı emre göre hareket etmesini öğrendiğimden dolayı bahtiyarım. Caferin hayatı #çin artık müsterih oldum. Lâkin kendi hayatım hakkında emniye- tim münselip olmıya başladı. Ve- zir, kendisini ihbar teşebbüsünde bulunduğumu öğrenecektir. — Hayır. Öğrenmiyecektir. Harun, hiddetini saklıyordu. Vezirinin düşmanları önünde ga- zabını göstermek — islemiyordu. Çünki şairin başkalarına âlet ol- duğunu biliyordu. Onu biri gön- dermiş ve muhakkak para ile ikna etmişti. Maamafih o meçhul düşmanı da öğrenmek istemedi, ellerini çırptı, içeri giren Mesru- ra şairi gösterdi: — Bunu götür, veznedarımız bin dinar versin. Ve yalnız kalınca haykırdı: — Rüya mı görüyorum? Cafer bana, onu seven ve ona hürmet kazanmış ta eden bana, kendisine herşeyi vermiş olan bana, ihanet edebilir mi? Şair iftira m etti? Hayır. Samiml söylüyordu ve sözlerinin sıhhatine mutemet görünüyordu. Fakat nasıl akla sığar? Caferin bana ihanet etmesini havsalam nasıl kabul eder?. Alevilerden - iğrendiğimi, onları diri diri mezara gömmek istediğimi bilirken kendisine tevdi ettiğim bir asi Aleviyi nasıl bıra- kır? Yoksa benden korkmuyor mu? Yahut kendini benden kuvvetli mi görüyor? İşin kolayı, bizzat Cafere sormaktı. Harun, yine elini çırp- tı. Mesrura emir verdi: — Git veziri bul, çağırl.. Caferin vüruduna kadar mü- temadiyen dolaştı. Bahçeyi gezdi, ahırları gözden geçirdi, kölelerin kovuşlarına girip çıktı, aslanlarla oynaştı, — sıkıntılı düşüncelerden nasızlık içinde yuvarlandı. Nihayet Cafer geldi ve Ha- rün onu güler yüzle karşıladı, yanında ve taht Üüstünde yer gösterdi. Şimdi karşılıklı sadakat ve muhabbet tezahüratı içinde konuşuyorlardı. İkisi de müdaha- ne ve mücamele yapıyordu. Bir aralık sofre kuruldu. Yemek ye- nilmiye başlandı. Halife, en güzel parçaları ayırarak Cafere veri- yordu. Börekten, helvadan, elmadan tekrar tekrar almasını istiyordu. Bu cendileler sırasında tesadü- fen hatırina gelmiş gibi sordu. — Cânım, şu “El'alevi,, ne | âlemdedir? — İradeniz veçhile zindanda- dır efendimiz. — Zindanda mı ? — Evet, ya Emirülmüminin ! — Hayatıma yemin eder misin? Cafer, tereddüt etti ve kaşla- rıni çattı: — Hayatınız... Hayır. Onu zindandan çıkarttım. Her türlü tehlikenin geçtiğine ve El'aleviyi serbest bırakmakta mahzur olma- dığına hükmetmiştim. Esasen o, Tarihin Esrarengiz Sayfaları her türlü fena tasavvurlardan fe- ragat ettiğine beni inandırmıştı. Harun, Cafere bir erik verdi: — Allah takdis etsin. çok iyi ettin. seni Sonra sohbeti lâtifeperdazlığa döktü, güldü ve güldürdü. Lâkin Cafer, bu şatarete aldanmıyordu ve için için üzülüyordu. Yemek bitti. Köleler, liğen ibrik getirdiler. - Halife ile vezir, ellerini yıkadılar, yatsıya kadar öteden, beriden konuştular. Şim- di mutat olan eğlence vakti gel- mişti. Fakat Harun, o gece erken uyuyacağını söyledi, Cafere ruhsat verdi ve onu divanhane kapısına kadar teşyi etti. Yalnız kalınca dişlerini gıcırdattı ve mırıldandı : — Seni öldürmezsem Allah beni öldürsün. Şimdi, gözünün önüne Abbase geliyordu. Caferin nikâhını taşı- yan bu güzel kadın, demek ki üçüncü defa dul kalacaktı.Halife, bu hazin akıbeti düşününce üzül- dü. Lâkin üzüntüsünü çarçabuk giderebildi. — Melünun karısı değil ya, sade nikâhlısı. O rabıtanın kırıl- masından belki memnun olacak- tır. Çünki, nikâhlı olup ta koca- sız yaşamak hakikaten tuhaf bir- şey. Bunu nasıl olup ta evvel dü- şünmemişim. Zavallı — Abbaseyi bu vaziyete sokmuşum?. Neyse, haini öldürmekle kardeşimi de hürriyetine kavuşturmuş olurum! * Harun, ağır ve çok ağır bir karar ittihaz ettiğini bizzat müd- rikti. Caferin alelâde bir köle gibi idam olunamıyacağını anlıyordu. Her tabaka halkı, ikramlarile ve ihsanlarile kendine meclüp etmiş olan vezir, kolaylıkla bertaraf olunabilecek insanlardan değildi. Bunun için teenni göstermek, tedbirler almak lâzımgeliyordu. Harun, maslahatın yalnız bu cephesini düşünüyordu. Yapacağı işten bir tehlike çıkmamasını istiyordu. Ölüme mahküm ettiği adamın bu cezaya müstahak olup olmadığını hatıra bile getirmiyor- du. Cafer, “Elâlevi,, yi bırakmış- mıydı ? İşte bu, affolunmaz bir cürümdü !.. Maamafih endişeli idi. Nasıl bir tedbir alacağını tayin edemi- yordu. Biriyle istişare etmek is- tiyordu. Lâkin bunu da bir türlü kararlaştıramıyordu. Kiminle is- tişare edecekti? Ailesi içinde en sevdiği ve zekâsına itimat ettiği vücut, Abbase idi. Halbuki o, ölüm mahkümunun nikâhlısı idi. Aralarında zifaf vukuunu menet- miş (!) olmasına rağmen yine onların bu nikâh rabıtasi'e bir nevi dostluk temin etmiş olma- larını tabit buluyordu. Binaena- leyh Abbaseye gidip te “Caferi öldürmek istiyorum. Bana yol göster,, diyemezdi. Abbase kadar ve daha fazla itimat edebileceği iki insan da- ha vardı: El'emin ve Elme'mun. Fakat bunlar da henüz küçük- | tüler. Mühim bir mesele hakkında rey verecek bir yaşta bulun- mıyorlardı. Bahusus Emin Ca« ferin düşmanı, Me'mun da dostu idil V Arkası var|

Bu sayıdan diğer sayfalar: