July 2, 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

July 2, 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA CEbrit Kıralına Taş Çıkartah Bir Serseri — ea Bir İdare Bahsi [ Kari Mektupları Kooperatif İdaresi -İ 2 Kooperatifler esas - itibarile iktısadi teşebbüslerdendir. Bütün hareketlerinde tabii kanunların nüfuzu görülür. O kanunlar ki hi- Jâfına hareket edilince aman ver- moz, hatır, gönül saymaz! İktısadi teşkilât ise her mille- tin istidat ve kabiliyetine göre değişir. Hataların en büyükt de, sebeplerini tetkik rtrı-den evvel “filân yerde şöyle yaçılıyor, biz de aynini yapahır!,, Demektir. O halde kooreratiflezimize vereceğimiz şeklin bünyel içti- maiyemize uyacak hususiyetleri olmalıdır. Halkımızın — şirket müessesolere karşı itimadını art- tırmalıyız. Ferdi gayretlerle yük- selmiye imkân olmıyan iktısadi- fHımıza ister kooperatif, — ister anonim halinde olsun “âmme, nin yardım ve iştirakini ltemin etmek için iyi çalışmak mecbu- riyetini — gözönünde — bulundur- malıyız. Gerek vatanın, gerek vatan- daşların menfaati, şirketlere kar- şı fazla bir itimat ile bağlanmak- tadır. Bu da, ancak zaman ile, meydana ileri götürülmüş, ba- kası temin edilmiş ler vücuda Onun için kooperatifçilikte her milletten ziyade dikkatli ve ted- birli hareket mecburiyetindeyiz. Son senelerde dünya üzerin- de hususi müesseseler arasında iflâs eden, tatili tediyata mecbur kalan ve kapananlar oldukça fazla — olduğu — halde — kimse ticaret — mesleğinin hükmetmemiştir. Halbuki bir şir- ket ademi muvaffakıyete uğrıya- cak olursa kabahat hemen sis- teme yükletilir. Unutmıyalım ki tabiatte bir “ Kanunu tekâmül ,, vardır. İsti- cal göstermiyelim... Roştal 1844 te İngilterede ilk kooperatifi 28 his- sodarın haftada verdiği bir ku- | ruşla açtığı zaman dükkânlarının lüks etalâjları yoktu. Fakat birinci sene nihayetin- de (880) liraya baliğ olan ser- mayeleri 20 sene sonra lakriben (250,000), 30 sene sonra da (380,000) altın liraya fırlamıştır. İşte takip edilecek zaruri kai- de: daima “küçükten; büyüğe,,; “basitten, mürekkebe,, olmalıdır. Bu işte tekâmül merhalelerini #ıra ile aşmak hususunda çok dikkatli — davranmak — lâzımdır. Bilhassa “ ihtiyat , meselesini da- ima gözönünde bulundurmalıyız. Her başlangıçta ilk şart olan *“ tetkik ,, ve tecrübe devrelerine imkân bırakmalız. Ahmet Ekrem Yunan Hükümeti Ve Tütün Atina ( Husust ) — Eski Yu- navistan, Epir ve Adalardaki tü- tün rençperleri elinde bulunan 1930 ve daha evvelki seneler rekoltesine ait tütünlerin mikta- rını gösteren İisteyi bükümet tasdik etmiştir. Bu tütünler, tütün mübayaa komisyonu tarafından satın alınacaktır, İsveç - Yunan Ticareti Atina ( Hususi) — İktısat nezareti ile İsveç Tütün Rejisi mümessilleri arasında İsveçe ithal edilecek beş yüz bin kilo tütün hakkında bir mukavelename imza edilmiştir. Mukavelenin şeraitine nazaran tütünlerin bedeli dolârın halihazır kıymetile veya Yuna- nistana ithal edilecek İsveç em- tiasile ödenecektir. halindeki | nümune- | getirilmekle — olur. | fenalığına | 'Meb'us, Haha m, Protestan, Casus’ Apartımanlar Budist Ve Çin Müşaviri Olan Adam NMasıl Her M_çmleketten_ Kovuldu, Uç Din Değiştirdi R A D Meşhur | serserinin (|Arap şeyhi |kıyafetinde | bir resmi ve bir Buda mabedi Kibrit Kıralı Jvar Krögere yirminci asrın en büyük sahtekârı denildi. Hayatı — sergüzeştlerle dolu olan Trebiş Linkolne de dünyanın en büyük serserisi, ser- güzeştçisi denilebilir. Trebliş Linkoln'ın yatımın — hakikatleri, — ismindeki eser bütün Londrada büyük bir alâka uyandırdı. Bu beynelmilel serserinin —maceraları - İngilizler kadar bizim karilerimizi de alâ- kadar edecektir. Trebiş Linkoln Kimdir ? Bu serseri 1879 da tanda Tuna. kenarında Pask is- minde küçük bir kasabada doğ- bası mutaassıp denilecek kadar dindar bir kuüşyemi satıcısı idi. Babasından intikal eden dindarlık hisleri Trebiş'in mutasavvıflığının sebebini daha | iyi izah edebilir. İlk tahsilini | doğduğu şehirde yaptıktan sonra ailesi onu Almanca öğrenmek üzere Presburga göndermişlerdir. Ailesi Trebişi haham yapmak istiyordu. Fakat bakalorca imti- hanlarından evvel, İnyos T babasına aktör olmak istediğini söylemiş ve konservatuvara kay- dolunmuştu. Tatil zamanı, Trebiş İtalyaya | gitmiş, Roma, ve Torinoyu gez- dikten sonra babasına haber ver- meden — Londraya — geçmiştir. Londranın yağmurlu ve sisli bir akşamında Trebiş sokakta bi- rine — çarpar ve gayrühtiyari Macarca Mmazeret beyan eder. Çarptığı meçbul adam, ona Ma- carca cevap verir. Hayret eder ve memnun olur. O zat yalnız bir yatandaş değil, ayni zamanda bir dindaştı. Bu tesadüf — Trebişin istikbalini hazırlamıştı. İhtida etti ve protestan dinini kabul etti. Bunun üzerine babası onu reddetti ve artık para gön- dermez oldu. Hayatını temin için bir müddet gazetecilik — yaptı. 1898 senesi, bir Alman misyoner müessesesine girmiş ve ulümudini- ye darülfünununa kaydolmuştu. Fakat bir gün, bir gemi kap- tanının kızi ile alâkası olduğun- dan protestan milessesesi ona yol | vermişti. hayat ve | maceraları hakkında yazdığı “ha- | Macaris- | muş bir musevi çocuğudur. Ba- | | sansürü Birkaç ay sonra, Trebiş Ka- nadaya gitti. Orada, Musevileri hiristiyan yapmıya çalışan bir İngiliz — protestan —müessesesine girdi. Tahsilini ikmal etti ve Londrada kalan nişanlısını getirtti ve evlendi. Bir yılbaşı gecesi, Anglikan kilisesine iltihak etti. | İki sene sonra protestan pa- pazı olarak — İngiltereye — avdet etti Kent vilâyetinin. umuru diniye işlerine memur etti. Fakat, — protesan — papazlığı Trebişin hiç te hoşuna gitmiyordu. Pazar günleri, vaız vermek, iane toplamak gibi işler Trebişin asabi tabiatine uymuyordu. Yeni bir meslek arıyordu. O esnada kayınbiraderi öldü, ve karısına epeyce büyük 'bir miras bıraktı. Trebiş papazlığı terke- derek siyasete atıldı. Yedi sene sonra Trebiş, Dar- lingtondan meb'us intihap edildi. Trebiş — Linkoln ismile Avam Kamarasına — girdi. — Meb'usluğu ve esnasında şöhret kazanamıyordu. | Sergüzeşti seven bir adamın | yegâne gayesi, para kazanmak, servet sahibi olmaktı. Galiçyada, ve Romanyada |petrol işlerine baş vurdu. Bir anonim şirket teşkil | | anında etti, bu isim başında uzun müd- det bulundu. — Fakat muvaffak olamadan meteliksiz olarak Lon- draya avdet etti. Umumi barpte, Trebiş Harbi- ye Nezaretinde bir vazife aldı. Biraz sonra istihbaratta Macar oldu. — Fakat — ovakit Trebiş Linkolnin haltı hareketi şüpheyi davet etti; onu gizlice ne- zaret ultına aldılar. Trebiş bunu hisseder etmez Amerikaya firar etti. Orada İngilizlerin teşebbtisü Üzerine onu tevkif ettiler. Üç ay sonra hapishaneden | firar etti, fakat onu tekrar ya- kaladılar ve İngilizlere teslim et- tiler. Üç sene hapse mahküm oldu. Mahkümiyetini - bitirdikten sonra Trebiş Almanyaya gitti. Trebiş, meşhur Miralay Bau- | ere kendini takdim etti ve Al- manyada kıraliyetin tekrar ipkası için bir plân tanzim etti, plânı kabul edildi. Bu fırsattan istfade ederek, Alman milliyetçileri bamına Ho- landada Kayseri ve Kronprinzi ziyaret etti. Almanyaya avde- tinde, meşhur miralay Kap ile, bir darbei hükümet hazırladı. Fakat teşebbüsü akim kaldı. Trebiş emrine âmade bulunan para ile Macaristana kaçtı. Orada sahte Rus banknotları meselesile alâkadar olarak tevkif edilecekti. Viyanaya kaçtı. Ora- Başpiskopos, Trebişi, B da Fransız Sefarethanesine - - derek, — Almanlara ait bir- takım askeri evrak satmak iste- di. Polis Trebişi yakaladı 6 ay tevkifhanede yatırdılar ve nihayet serbest bırakıldı. lunda intikam almayı düşünüyor- | | | tan ibaret bir hale geldi. du. Mareşal Vu-Pey-Fu, onu mü- | şavir ve Üçüncü dereceli manda- | ren rütbesine tayin etmişti. Bir namı müstear ile Avrupa- ya geldi ve Çin ordusunu ıslah etmek — için mahut — miralay Baueri angaje etti Ayni za- manda 24 milyon marklık bir istikraz aktetti. Fakat orada entri- kalarına mâni oldular ve Trebişi hudut harici — ettiler. 1925 te Amerikaya gitti. Amerikada malik olduğu ser- vete rağmen, barınamamış, tek- rar Aksayı Şarka avdet etmek üÜzere yola çıkmıştı. Vapur Sey- lan adasında Kolombe limanında iki gün duracaktı. Tesadüf eseri, bir İngiliz ga- zetesinde, oğlunun bir sarhoşluk birini — öldürdüğünden idam edileceğini okudu. İngiliz Başvekiline, idam kararının oğlu ile helâllaştıktan hirini rica etti. Tayyare ile Lon- draya geldi, fakat, oğlu 24 sant evvel idam edilmişti. Tekrar Çine avdet etti. Rus casusu diye |tevkif edildi. Sonra Budist dinini kabul etti. Tibete gitmek istedi, fakat İngilizler bırakmadılar. Son alınan habere göre, Tre- biş budist keşişi olmuştur. Pe- kinde, Tatar mahallesinde Şao - Kong ismi ile eski budist felsefe ve dinini okumakla meşguldür. Bir İngiliz gazetecisi onunla gö- | rüşmiye muvaffak olmuştur. Şzo - Kong| İngiliz gazete- cisine şunları söylemiştir: Budist olmak — hasebile | dünya işleri bundan sonra beni alâkadar etmez. Elli üç yaşında- | yım. Dünyanın sefahat ve sefa- | bir | benden — iyi — bilen yoktur. — zannediyorum. Herkes gibi, ben de saadet peşinde — koştum. Servet — ve nüfuz sahibi olmak için elim- den geleni yaptım, fakat mesut olamadım. Onun için Budist oldum. Şim- di hiç param yoktur. Budist — keşişi — olmak letini insan İçin on iki devreden geçtim. Her bir | sonraya kadar te- || Trebiş, İngilizlerden Çin yo- A e B dülreyi Yaptırılmalıdır? Son zamanlarda İstanbulun her tarafında bilhassa Taksim, Cihangir taraflırı ile Lâleli anm- tinde büyük bir inşaat faaliyeti var, Mükemmel, lüks apartıman- lar yapılıyor. | Bunların İnşasının sebep ve saikini arayacak değilim. Eskiden | apartımanlar 10-12 odalı yapılı- yordu. Şimdi yedi sekiz odalı yapılıyor. Halbuki sermaye va para sahipleri nedense memleke- tin bugünkü ihtiyacımı anlıyamı- yorlar. Bilhassa harbı umumiden son- ra aile daraldı, aile efradı küçüf- dü. Akrabalar, aileden atıldı. Bugün aile karı koca ve çocuk- Sonra bekârlar da bir hayli yekün tu- tuyor. Bu itibarla halk çok odalı apartımanlar yerine iki üç odalı apartımanlar — ariyor. Çünki fazla odalı apartıman- lart hem tutabilmek, hem de dö- şemek çok paraya vabestedir. Apartiman yaptıranlar her katta bir daire yaptıracaklarma, her katta iki ç odalı birkaç dalre ucuz ih- cevap kiraya verseler — bugünün tiyacına tam bir şekilde vermiş - olacaklardır. Bu vaziyet karşısında hem apartıman sahiplerinin — daireleri hiç boş kalmıyacaktır. Hem de az nüfuslu ve az kazançlı aile- lerle, bekârlar, temiz ve kon- forlu bir yerde oturabilecek- lerdir. Şişil : Mehmet Alteddin |Muayene Memurlarının Vaziyet! İ Gazetenizin 26-6-932 tarih ve 688 No.lu nüshasında “ Muayene | memurları lisan öğrenemez mi?,, | | Başlığile hüviyetini mektum tutan meçhul bir kariiniz tarafından verilerek — neşredilen — malümati okudum. Limanımıza gelen ecnebi va- purlarile ilk temas eden gümrük sefain kontrol heyeti memurları- dır. Bu memurlar vapur - dahilin- de kontrollarını ifa eder ve va- pur kaptanından vapurda mevcut hamulenin evrakile mutabakatinİ ve Sişbu evrakın ihticaca sa- lih olup — olmadığını — tetkik etmekle mükelleftir. Yolcular ile hiçbir münasebeti yoktur. Yolcu- lar ancak karada yolcu — salonla- rında muayene memurlarile te- mas ederler. Vazifemiz hususunda ilmi ol- mıyan bu zatın kastettiği me- murin — bilâkis Fransızca, Al- manca, İngilizce, Rusça, İtalyan- ca, Bulgarca lisanlarına aşina- dırlar. Gümrük Sefain Kentrol ŞefiMahir Cevaplarımız Gebzede Mustafapaşa mahal- lesinde A. Mehmet Beye : Şikâyetlerinizi Adliye Vekâle- tine bildiriniz. A İzmirde M. Sadettin Beye: Bahsettiğiniz kitap henüz ba« sılmamıştır. Muharirinin böyle bir niyeti vardır. e devrenin hitamında başımda ateş- te kızmış bir demir ile bir işaret vardır. Bakın, yalan değil, Şimdi benim emelim, —Avrupada bir Budist manastırı yapmaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: