11 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

11 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayta Londranın En Kibar Kadınının Feci Akıbeti İhtişamlı Bir I;İ;ya_tîan Sonra Sokağa Atılan Güzel Bir Kadın Londradan yazılıyor: İngilte- / renin en neş'eli ve en güzel giyi- nen kadını bundan birkaç gün evvel Londra sokaklarından bi- rinde ölü bulundu. Hâdise derin bir hayret ve teessür uyandırdı. Bu ölümün sebepleri ifşa edildiği zaman bu teessür hakikf bir yese inkılâp etti ve kadını tanıyanları hayıflandırdı. Sırtında gayet muh- teşem bir suvare elbisesi vardı. Tuvaleti yerinde idi. Vücudünde hiçbir zorluk eseri görünmüyor, bir cinayete kurban gittiğini zan- nettirecek en küçük bir emareye bile tesadüf edilmiyordu. Bu kadın, Londranın kibar ve yüksek mehafilinde Madam Kam- bel namile tanınmıştı. İlk kocası, bir deniz yarışında boğulup öl- müş, ikinci kocasile geçinemiye- rek ayrılmıştı. Üçüncü kocası ise Karun kadar zengin bir adamdı. Karısına, nadir faninin tesadüf — Cettiği ihtişamlı bir hayat yaşatı- yordu. Emriue birkaç otomobil, güzel bir yat, mükemmel bir ev tahsis etmişti. Bu süslü dekor içinde Madam Kambelin hayatı efsanevl bir zevk ve neş'e havası içinde geçiyor, ziyafet ve suvare- ler biribirini takip ediyordu. Madam Kambel son derece mnoş'eli ve yaşamayı iyi bilen bir insandı. Onun içindir ki, kadın erkek, bütün Londra zenginleri, bu kadının salon ve meclisinde bulunmayı kendileri için husus! bir zevk telâkki ediyorlardı. O :;recı görüşmesini, eğlendirmeyi ilen ve mak - ilmini Bdi l gakren Fakat bütün bunlar, Madam Kambelin hayatının dış kısmı idi. Hakikatte bu kadın basta idi. Mahrem hayatı, derin bir yels ve keder içinde geçiyordu. Madam Kambel de bu yels ve kederin sebebini bilmiyordu. Fakat bildiği bir şey varsa, ka- ranlık düşüncelerin ruhunu kap- lamak istidadını gösterdiği daki- kada, birkaç saniye için ortadan kaybolur, tenha bir yere çekilir, orada bir miktar heroin alır ve sonra, neş'eli ve şakrak, dostları- nn arasına dönerdi. Kadın, bu fena huyunu kendisini tanıyan insanlardan husust bir itina ile saklamıya — muvaffak olmuştu. Fakat bir ara, bunun farkına yalnız kocası varabilmişti. Karı- Tokatta Bir Sünnet Düğünü — | 'ı z Madam Kambel sını bu itiyadından vazgeçirmek için elinden ne gelmişse yapmış, fakat bir türlü muvaffak olama- mıştı. Bu hal, iki sevgili gibi biribi- rinden ayrılmıyan karı kocanın arasını müthiş bir surette açtı. Mister Kambel, bir tolâk rezaleti- ne meydan vermemek için karısile hususi surette anlaştı, muayyen bir tazminat mukabilinde karı koca ayrı yaşamiya karar ver- diler. Bu karar, Madam Kambe- lin sebebi felâketi oldu. Çünkü kocasından ayrılınca, fena itiyat- larına daha fazla düşkünlük göz- terdi. Bu hal masrafını arttırdı. Masraf artınca borçlarını öde- mek için — mallarını satmıya mecbur oldu. O süretleki sıra hüsüst eşya- sına geldi.. Derken muhteşem elbiselerinden ayrılmıya mecbur oldu ve müthiş bir sefaletin kucağına atıldı. Fakat büyük bir izzetinefis sahibi idi. Bu halini hiç kimseye hissettirmek istemi- yordu. Nihayet, kendisinin — ölü olarak sokakta bulunduğu gün dostlarından birinin evine davetli ldi. Bu davete icabet etmek için giyinip — çıktığı zaman fazlaca rheoin almayı da unutmamıştı. Fa- kat sokakta birkaç adım atar atmaz Üzerine anl bir fenalık gelmiş ve olduğu yere yıkilıp ölmüştür. İşte size, fena bir itiya- din hazin, fakat ibret verici bir netlcesi. Tokat ( Husust ) — Vilâyetimiz dahilindeki yetlm yavrularla zabitlerimizin çocukları hep bir arada sünnet ettirildi. Bu işi Kol- ordu Kumandanımız Hüseyin Abdullah Paşa tertip etmiştir. Bu hayırlı teşebbüs neticesinde seksen yavrunun sönnet ameliyesi icra edilmiştir. Yavruların bir resmini gönderiyorum. SON POSTA Pek Müthiş Bir Facia Nevyork 15 — Bir Feribot infilâkı neticesinde 37 kişi ölmüş, 63 kişi yaralanmıştır. 20 kişl kay- bolmuştur. Zabıta ve itfaiye bü- tün gün tahlis ameliyesile uğ- raşmıştır. İnfilâk o kadar şiddetli olmuşturki kazazedelerden biri in- filâk neticesinde 500 kadem irti- fama kadar fırlamıştır. Diğer bir şahıs kaza mahallinden 300 kadem mesafede bulunan bir imalâtha- nenin damına düşmüştür. Diğer | bir şahıs o civardaki gemilerin güvertesinde bulunmuştur. Facia tüyler ürpertici bir man- zara arzetmektedir. Sirza |Konferansının . . Mesaisi Sterza 10— Konferansın iktısa- di ve malf komitelerinin dünkü içtimaları esnasında — Alman- yaya, Franaa ve İtalya tarafından — ileri teklifin biribirine raptedilmesine gayret edilmiştir. Buğdayın kıymetlendirilmesi şeklinin yalnız buhranın devamınca mer'l olacağı neticesini ihtiva eden A- man projesi hakkında tafsilât alınmıştır. İtalyan mukavele alınması teklifinin çerçevesi — dabiline icap ettiği — takdirde Almanyanın hali hazırdaki mali vaziyeti hasebile bu hüküme- tin — müşterek mebaliğ tahsis fikrine — iltihak — edemiyeceğinin unutulmaması lâzımgelecektir. DEUTSCHE ORİENTBANK Tesia — Tarihi 1906 Merkezi: Berlin Türkiye Şubeleri: İstanbul, İzmir Galata Tel: B. O. 247-248-984 İstanbul ,, 24410 Deposu , 23227 Her nevi banka muamelâtı Ciştve zührevi bastalıklar Mütehassısı DOKTOR Ömer Abdurrahman İstanbul — emrazı — zühreviye dispanseri Sertabibi Ankara caddesi kaşısında No. TI Çocuk — hastalıkları ti Or. SEMİRAMİŞ ExREM H. Beyoğlu mektep sokağı Tel: 2496 Faljılrd[ ; Tahlili Kuponu Tablatinisi öğrenmek — istiyorsanız fotoğrafınızı 5 adet kupoa İle bir- likte gönderiniz. Fotoğrafınız sıraya tâbidir. ve iade edilmez. bim, meslek k veya tan'at? ll AŞ li ee Buluoduğu | Pinum' kabilinde- gönderilebilir. sürülen —3 | | durduracak kadar | maları ikdam Yurdu | i | l Bu Sütunda Yazan: S &SA SS e U '_EyN_ A L Â YE Hergün Naci Sadullah DİLENCİ Ben merhametli adamımdır... Eğer Allah bana Rokfelier ka- dar servet — vermiş — olsaydı... Yok; Rokfeller kadar demiyeyim, zira o adamın o kadar fazla pa- rası var ki, faaliyette bulunan bütün servetini nakte tahvil et- tirse de bir yere yığıp geçse başına otursa “cart, curt,, yırtsa bitirmiye ömrü kifayet etmez. O kadar servet bende — olsa korkarım Mazhar Osman Beye müşteri oluverirdim. O kadar değil, öyle akılları değil amma meselâ:... Haydi — misal — gös- termiyeyim. — Yani — şöyle ince ince hesap etmeden sarfedebi- lecek kadar bol param olsa ne iyilikler etmezdim, ne iyilik- ler... Hayal bertaraf olacağı da yok. Balıkların kavaklara çık- *“ kavaklar , ın köprüye gelmesi kadar imkânsız. Olandan bahsedeyim. Karınca kararınca ben de hâlime göre elimden ge- diği kadar iyiliği sever bir ada- mım. Bizim sokağın köşesinde ta eskidenberi bir dilenci - var- dır. Hnpani bir kıyafet içinde tamamile — örtülmiyen kadit vü- cutlu, ak sakallı bir âma dilencil! O, üç seneye yakin bir zamandır, yazın sıcak günlerinde terliyerek, kışın soğuklarında titriyerek hep orada icrayi san'at (!) eder. Ben | hergün önünden geçerdim. Her geçişte de yukarıda anlattığım merhametim bana gayrühtiyari şu hareketi yaptırırdı: Elimi ce- bime atar, bozukluklardan bir kırklık ayırır, onun yanına koy- duğu boş konserve kutusuna bırakırdım. Bu bende bir itiyat, bir vazife halini almıştı. Bu vazifeyi ihmal ettiğim va- ki değildi. * Bir de kusurumu söyliyeyim: | Hesabını bilmiyen bir adamındır. | Bekârım. Her ay elime para geçince oturduğum evin kirasını, abone olduğum lokantanın para- sını, çamaşırcının, Ütücünün Üc- retlerini veritim, bütün borçla- rımı Öder bir aylık cıgaramı toptan —alırım.. Ondan sonra | gönlüm rahattır. Evim çalıştığım yere yakındır. Tramvay parası düşüncesi de yoktur. Ne kalırsa keyfime sarfederim. Ve bazan okadar hesapsız hareket ederim ki ayın otuzuna doğru cebimde otuz. kırk kuürüş kalır. O zaman- lar da, genç kızlar kadar, ihtiyar aile babaları kadar temiz bir hayat yaşarım. İşimi bitirdim mi, doğru eve gelir, sırt üstü ya- tarım. ». Oay okadar — hesabımı şaşırmışım ki, sormayın.. okadar ki bir sabah dilencimin yevmiyesini vermek — üzere elimi — cebime attığım zaman - boş çıktı. O gün, ertesi, daha ertesi günler geçti sadakamı — veremedim. Beşinci günü ihtiyarın önünden geçiyor- duüm arkamdan bir ses : — Beyefendi! diye sesleni- yordu. Evvelâ: “Cebinde kırk pa- rası olmıyan bir adama Beyefen- di demezler, herhalde bana de- ğildir., dedim. Yoluma devam ediyordum. — Lâkin #sos tokrar ediyordu: — Beyefendi, — Beyefendi!.. Döndüm. Arkamda kimse yoktu. Acaba kim çağırıyor diye bakı- mniyor, aranıyordum. Ses tekrar etti: — Beyefendi az teşrif eder misiniz ? Hayret, dilenci idi yak- laştım : — Beyefendi dedi, birkaç gündür vaziyetinizden seriyorum. Ayıp değil, insan başına gelir, olağan iştir. Anlıyorum ki biraz paraca sıkıntıdasınız. Sizden bu kadar zamandır. iyilik gördüm mukabele etmek isterim. Hayretle dinliyorudum. Hayat- ta misli görülmemiş bir büyük- lükle karşılaşacağım sanıyordum. Meselâ zavallı dilenci: “ birikmiş kırk elli kuruş ölümlük dirimlik param vardı, onu size karzen takdim edeyim.,, Diyecek sanıyo- dum. Öyle olmadı. O: 5 — Evvelâ dedi, hayretinizin bir noktasını gidereyim. Bu âma dilenci beni nasıl tanıdı,, — diyor- sunuz. Gözlerimdeki kara gözlük bir meslek hilesinden — ibarettir. Ben kör değilim — fakat bu- zamanda — bu işte itibar kör topala, kolsuza, butsuza. Sağlam vücutlu dilenciye kimse metelik vermiyor: — Elin kolun sağlam, git ça- lhış kazan diyorlar. Sonra... Ne dedi biliyor mu- sunuz: — Size dedi, yüzde elli faiz- le istediğiniz kadar para ikraxz edebilirim. * Bir gün beni tanıyacak değil- sinizya size küçük düşmekten korkarım. Hikâyenin sonunu da anlatacağım pekâlâ. Dilenci ile ertesi günü bir yerde buluşup bir senet yapmıya karar verdik. Ben mahalli telâkiye gittiğim xa- man bakındım bakındım, onu göremedim. Yanıbaşımda duran kırk yaşlarında matruş ve şık bir zat kolumu dürttü, sırıtıyordu : — Beyefeddi galiba ? — Affedersiniz beyefendi, de- dim, tanıyamadım. Tanıttı ken- dini, O idi. Bizim dilenci. Müba- reğin ak sakalı da takma imiş. Senedi yaptık paraları aldım. * Şimdi ber sabah o yine eski yerinde oturuyor ve ben yine her- gün önünden geçerken bir şey şey çalacakların teyakkuzile et- rafıma bakınıyor, kimsenin gör- mediğine kani olduktan sonra ona; alacaklıma kandilli bir selâm veriyorum: — Merhaba Beyefendi ! — Merhaba Efendim. Ve hatta bu mükâleme bazan *nasılsınız, iyisiniz inşallah,, falan filân diye uzuyor, sohbet ve mu- habbet vadisine bile dökülüzor. tanıyamadınız Yeni Neşriyat İki taraflı cinayet — İteklâm matbaatı tarafından tabı. ve umuml kitaphane neşriyatının 23- 24 üncüsü- nü tepkil eden ve cebe girecek şekilde klüçük bir esordir. Fiati 15 kuruştur. Yaşamak Yalu — 39 - 40 incı” sayısı çıkmıştır. Verem Mücadele Cer miyeti — tarafından neşredilmektedir . |Bizçok kıymetli yazı ve makaleler vardır

Bu sayıdan diğer sayfalar: