7 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— ÇANAKKALE İngiltere Hükümeti taralından Gazl Hrz. ne hediye edilen eserin tereilmesi — 122 — Mağlübiyet Yazan: Ceneral Oglander - İslâmiyette Mahcubiyet Doğuracaktı * Her şey yolundadır. Ancak muvaffakıyetin. bu Gderece vâsi harekâtı harbiyeye kâfi gelmiyen kuvvei seferiyeyi derhal takviye etmek elzemdir. ,, 28 nisan günü bu kat'i raporu alan Lord Kiçner darhal Kahire- de Sir Jobn Makscwele atideki telgrafı gönderdi: “ Fransız Amirali Gelibolu şibihceziresine ihraç edilen kuv- vetlerin tahliyesi Tlüzumunu bilb- dirmektedir. Hamilton el'an bu bapla bana bir şey yazmamıştır. Maamafih Mısırdan takviye kıtaa- tına ihtiyacı olduğu takdirde, istediği kadar efrat vereceğinizi kendisine bildirdim. Bütün kıtaatınızın derhal sev- kedilmiye amade bir halde oldu- ğgunu ümit ederim. Hamilton ihti- yaç gösterirse derhal Territorial Fırkasını sevketmeniz — muvafık olur. Tabil bu bapta Hamilton ile Mmuhaberenirz vardır. Lütfen takviye kıtaatına ihtiyacı olup olmadığını kendisinden sorunuz ve neticeyi bana bildiriniz.., Jeneral Hamilton ancak 27 nisan akşamı takviye kıtaatı İs- temiş ve yazdığı telgrafı şu su- retle tertip etmişti. “Havanın müsaadesi ve efradı- mızın yüksek maneviyatı sayesinde her şey yolunda gitmektedir. Bu- gün Avustralya ve Yeni Zelânda kıtaatından 2500 yaralı İskende- riyeye sevkedilmiştir. 29 uncu fırkanın telefatı hakkında henüz kat'i malümatım yoktur. Fakat Anzac kuvvetlerinden aşağı ol- duğünü — zannediyorum. — İhtiyaç hâsıl olursa 42 inci East Lancas- hine Territorial fırkasını - talep edebilir miyim? Emin olunuz ki ihtiyacım olmazsa tek bir nefer bile istemem.,, Bu telgraf Lort Kiçnerin telgrafı —ile —yolda — karşılaştı. Lort Kiçner bu telgrafı aldığı zamaun, Amiral Gue'pratte'dan gelen —daha — vazıh — raporu okmuş ve hatta Mısıra Sir John Maxuvell'e icap eden talimalı vermişti. Jeneral Himiltonun bu telgraf fizerine Sir John Mxuell'e bir tel- graf daha çekerek 42 inci fırka- mın derhal sevkedilmesini emretti. Jeneral Hamiltona — gönyerdiği telgrafla ise kısaca şu malümatı veriyordu: 42 inci fırkanın size iltihak etmesinin muvafık olaca- ğına kanilm. Derhal sevkedilmesi için emir verdim.,, çe e e Resim Tahlili — Kuponu | Tablatinist üğronmok — istiyocsanıs | resminizi S adot kupon ile bir- kıkte gönderiniz. — Resminiz sıraya KAabille ve lade edilmaz. İsim, meslaz h veya kan'at? l İ————— ——— İ! Bulunduğa memlekot Rosim — intişe: U Ş tdecek mi ? | Resimin kllşesi BO kuruşluk Pal mukabilinde gönderür>. : İ İ e— A 9 T Z G p ca ai İki gün sonr Fransız hükü- meli de Geliboluya bir fırka daha göndermiye karar verdi ve Jeneral Baillout'un kumandasındaki 156 mea — fırkaya, — Fransız. — şark kuvvei seferiyesinin 2 inci Franm- sız fırkası namı altında Gelibolu- ya haraket etmek emri verildi. ferdası gün, ( 30 nisan ) Jeneral D' Ömode, son günlerde olduk- ça Faaliyete geçen Anadolu sahi- lindeki Türk toplarına karşı isti- mal edilmek üzere Fransız mua- vin kruvezörleri Provencin 14 santimlik toplarından ikisinin ka- raya çıkarılmasını emretti. Hamilton'un 42 inci firkayi | nisanın daha ilk — gönlerinde kendi — emrine — tabsis — ettir- miye muvaffak — olup — olamı- | yacağı — şüphelidir. — Gerçi. Sir John Maxuelle Mısırdaki kuv- vetlerden — Jeneral — Hamiltonun ihtiyaç gös'ereceği — kıtaat ve zabitamı derhal sevketmesi emri verilmişti. Fakat Süveyş kanalına karşı tekrar taarruz vaki olması | ihtimali karşısında Mısırdaki kı- taatın kumandanı, emrindeki ye- gâne İngiliz Fırkasını o0 zaman Çanakkaleye göndermekten pek- âlâ içtinap edebilirdi. Bu . kuvwvet- lerin deniz tarikile sevkleri de oldukça müşkülât gözterebilirdi. Maamafih 28 — nisanda Lord Kiçaerin — telgrafımı — aldıktan sonra — Sir — John Maxuvell yardım hususunda elinden geleni | — SON POSTA yaptı. Hatta Çanakkaledeki kıtaa- | tı takviye için kendi maiyetinde- ki bütün efradı bile göndermiye amda idi. 30 nisan Jencral Birdvoodun kolordüusünu takviye | etmek Üzere bir hayli sevketti. Ferdası gün, 29ucu fır- kanın — telefatını — telâfi — etmek üzere elde bulunabilen zabitleri topladı. 3 mayısta da Avustralya hafif süvari — kıtaatile Yeni Zelanda atlı piyadesinin, piyade sıfatile asker | Çanakkaleye sevkedilmelerini doğ- rudan doğruya kendisi teklif etti. Lort Kiçner bidayette, Maxuellin kendi zararına olarak bu kadar fedakârlığa amada bulunmasına hayret ve bu hayrelini de ken- dişine bildirdi. Fakat Maxuell, Çanakkalede karşılaşılacak her- hangi bir mağlübiyetin 6 sırada | en büyük tehlike ve zararı teşkil edeceğini cevaben bildirdi ve hatta: “Hamiltonun herhangi bir mağlübiyeti bütün islâm âleminde gayet nazik bir vaziyet ihdas "edeceğinden, böyle bir tehlikeyi bertaraf etmek için her türlü za- rar ve gsair tehlike ihtimallerini göze almak lüzumu vardır kana- atindeyim, mütaleasını da ilâve etbi. Fevkalâde bir süratle çalışıla- rak ve İngiltereden 2 inci atlı fırkayı getiren gemilerle, Çanak- kaleden yaralıları getiren gemi- lerden istifade edilerek 42 inci fırkanın — birinci livası mayısın | Sinci günü kâmilen irkâp edildi. Buna rağmen ilk sevkedilen liva Çanakkaleye ancak mayısın Gıncı günü vâsıl olabildi. Fakat Ça- nakkalede, bir tek fırkanın bütün | yaziyeti tebdil edebileceği zaman çoktan geçmişti! ( Arkası var ) Bi SA a e rar Bi « di er ZÖRELÜL | ae Köylülerimiz Her Tarafta Gazete Kapışıyorla (Baş tarafı Tinci sayfada ) retin Celâl Sahir B. tarafından Türk lehçesine çevrilen bir şliri okumıyordu. Şimdiye kadar okunan arap- ça ve acemce sözleri anlamıyan, okunanları yavaş yavaş dinliyen köylüler, tan sözler sarfetmeğe başladılar. Saçıdı, sakalını tarlasında ağar- tan ellilik bir ihtiyar bu şiirden | okadar keyiflendi ki, memnuni- yetini şu sözlerle anlattı. — “Bugüne değin, biz dili- mizi İstanbul diline göre çevir- miye çalıştık. Bundan sonra İs- tanbullular bizim yanımıza varıp göonuşuğumuzu ( konuştuğumuzu ) talim edecekler,, Etrafı köy çocuklarını neşe- lendiren bir kahkaha sardı. Hepsi de birer sözle sevinçlerini mey- dana vurdular, (Son Posta) nın ilk yaprağında çıkan Adana köylüle- rinden Üç kişinin fotoğrafı bu saf insanlara büyük bir öğüntü veriyordu. Bilhassa Dil Kurultayında Ame- memnuniyetlerini anla- | rikan harp jeneralinin yanı ba- | şında alçak gönüllü bir vatandaş gibi yer alan Büyük Gazinin bulunuşu ve - toplanti konuşukla- rını dinleyişi onlara büyük hir | zevk veriyordu. İstasyonun — yakininde başka bir muhavere ile karşı karşıya geldim. 20, 22 yaşlarında bir köylü delikanlısı, incir toplyan | met ve muhabbet manidir. Önü- bir ihtiyarın yanına yaklaşarak | soruyordu : — Ne yapıyon dayı ? İacir gargiliyom. ( Toplu- yorum ) Buna bir ihtiyatın ailesi oldu- gu anlaşılan bir kadın alay yollu cevap verdi: — Göyam ki gargılıyor, ya- hım. — (Yahm, — zannediyor — de- mekmiş. ) Memleketin hakikt — efendisi köylünün Di Kurultayının top- lantlısından — duyduğu sevinç büyüktür. — Kurultayın — köylüde bıraktığı alâka, memleketin en ışıklı vatandaşlarında uyandırdığı alâka kadar kuvvetlidir; diye- bilirim. — Aduan . i . Sigorta İşlerinde Bir İhtilâf (Baş tarafı | inci sayfada ) etmektedirler. Esasen evler ve saireler yandığı vakit kumpan- yalar bu aşkın kıymeti vermiye- ceklerinden fazlaya sigorta ettir- menin — önceden — kazandırdığı bir miklar primi kabulde tered- düt etmemektedirler. Bu yüksek kiymeti alamadık- ları halde mallarını yüksek bir para ile — sigorta — ettirenlerin maksatları — anlaşılamamaktadır. Bazı kimselerin sürüm kabiliyeti kalmıyan mallarını sigorta etti- rerek bilâhare kastl yangınlara sebep oldukları veya olacakları ileri sürülmektedir. Bu tarz ha- reketten dolayı şimdiye kadar bazı kimselerin mahkemelera ve- rildikleri görülmektedir. Geçenlerde Yunanistanda böy- le garip bir vaziyet hâsıl olmuş- tur. Dramada bir depo sahibi- nin kasten tütün depolarını yak- tığı ve bu süretle sürüm imkânı olmıyan kötü tütünler için sigorta kumpanyasından mühim miktarda tazminal aldıklası işitilmiştir. Fakat biz İstanbul polisinin kasten yangın çıkarılmasına hiç bir surette meydan vermemek için dalima uyanık bulanduğunu memauniyetle öğrenmekteyiz. HİKÂYE | : İ Bu Sütunda Hergün : BİR D Nakili: NWaci Sadullah Armutcu zade Ali Beyin genç güzel bir karısı vardır. Ali Bey yaşlıdır. Fakat sefaletin ve sefa- hatın kahırlarından ve yorgum- luklarından azade geçmiş senele- ri onun kuvvetli bünyesinde ©o kadar yıpratıcı izler bırakmamış- tır. O pinponlaşmamıştır. Ali Bey çok da zengindir. Evlerinin apartmanlarının ki- raları onu bolluk içindeya şatmıya kâfidir. O, çalışmaz, hattâ çok sevdiği karısının kısa bir zamancıkta olsa ayrılığına dayanamadığı için evinden dışarı bile mecbur olma- dıkça çıkmaz. Mümkün olsa da onunla karısının kalplerini göğüs- lerinden çıkarsak, ölçsek, biçsek görürüz ki birinin sevgisi öte- kinin aşkından halif değildir. x Bir gün Ali Bey şöyle bir mektuap aldı; * Beyfendi ! Vefakâr zannettiğiniz. karını- zın nekadar zamandır size oyna- dığı oyunlara ses çıkarmamaklı- ğıma size karşı beslediğim hür- müzdeki çarşamba günü Taksim bahçesinde bulunursanız - bizzat görürsünüz. Baki hürmetler..,, İmza yerinde “bir dost, ya- zılı idi. Bu mektup Ali Beyi çi- leden — çıkarmadı. Fazat - onu rahat yüzüne hasret bıraktı. Çi- leden çıkarmadı. Çünkü karısının kendisine ihanet etmekte oldu- ğuna yüzde yüz inanmıyordu. Rahatı bozuldu. Zira aksine da yüzde —yüz -emin olamıyordu. Şüphe yüreğine çabuk dal budak salarak bire on bin verici tohu- münü atınıştı. * Ali Beyin geceleri uyku uyu- mıyarak, yemeden içmeden kesi- lerek, kalbi çatur çutur atarak beklediği çarşamba geldi. O gün bir hastalık icadetti. Yatağa serildi. Karısı etrafında dolaşıyordu. Ali B. mahkemede son kararı bekliyen bir mazmun gibi idi. Saat on, on bir, on iki oldu. Bire geldi, iki oluyordu. Karısında gitmiye dair hiçbir hareket yoktu. Ali B. iki dekikada bir habire saatine bakıyordu. Saal ikiye tam ön altı dakika otuz saüiye vardı ve Ali B. tam karısı hakkın- daki — şüphelerinde — yanıldığına imanetmek Üzere — idi. — Karısı odaya girdi. Dudakları boyan- mış, yanakları podralanmış, giyin- ıniş bir hâlde idi: — Anneme söz vermiştim, dedi, merak eder. Seni böyle bırakıp — gitmekhiç içimden gel- miyor amma... Çabuk dönerim. Allabısmarladık cicim.., Ve gitti... Ali B. işte o za- man çileden çıktı. Artık lâmı cimi kalmamıştı. bu işin... Karısı kendisini — mutlaka aldatıyordu. Demek ©o böyle anneme, teyzeme diye hep onu avutuyor, — âş- kına gidiyordu. Soğukkanlılıkla düşlündü. Va karar verdi. Şimdi gidecek yeri gözile görüp tamamen — kani olduktan sonra hazırladığı ağır | A İ Bdi ni e . Ğ sözleri söyliyecek ve onunla 317 kalarına nihayet verecekti. V bu kararla giyindi. Taksim b çesinin yolunu tuttu. * İşte artık işin su götürür ' rafı kalmamıştı. Karısı — ora€” kanapeye oturmuş, gözleri yo t bekliyordu. Yaklaştı. Kendisif görünce şaşkınliktan afallamış T karısının tam önünde bir he gibi dikildi. Elleri ceple yüzü sakindi. Amma yüzü #f0 kindi. O, o sakin yüz altı! | kiyametleri andıran — fırtin gizliyordu. — Yılan! diye başladı. V? hazırladıklarıni söyledi. Karısi: — Yanılıyorsun — Ali, ded ben buraya bir âşıkı beklemiy” gelmedim. Beni buraya bir tup gelirdi. Bak, al, okul.. Ali Bey döndü, durdu, şündü, birden aklı başına : gibi oldu. bu; saadetlerini çekt” miyen bir düşmanın alçakça tuzağı da olabilirdi. Karısının tığı mektubu aldı. Okudu: “ Hammefendi, Bir zavallı adam var ki hayâ” ancak sizin yapabileceğiniz bi iyilikle kurtulabilir. Zengin şefkat hazinesi olan yüksek kâf biniz sizi bir hayatın sönmesin? seyirci bırakmıyacaktır. Bu adi sizi çarşamba günü saat Taksim bahçesinde son bir ümü ile bekliyecektir. y Bu imzasız mektupla Ali Be deki “ Bir dost , (1) tan gelei meklubuan yazıları aynı idi. "j şüphe yoktu ki bu bir tuz Ali Bey karısından af istedi. — Sen burada otur, sevin yanında olmıyayım. Şu: gizlenirim şu herif gelsin de onut” la bir hesaplaşalım! Dedi. Karısı bahçe — kanepesini t kocası ağaç arkasında bir saatt' fazla beklediler. Ali Beyin aya$ larına kara sular inecekti. Day# namadı. Karısının yanına geldi: — Aldatıldık, amma alacat ları olsun, haydi dönelim... d Ve döndüler... Fakat!?... * Salonları, yatak odaları, bütün ev, on Üç, on dört İ bir genç kız kalbi gibi bom b ay sonunda bir memur cebi gi tamtakırdı: — soyulmuşlardı. *” mek odasının kapısında bir ğat sallanıyordu, bir mektup: * Moruk!. *Sen evden çıkmazsın, ayrılmaz. Buradaki hazineye kadar zaman ağızlarımızın aka aka İmanımız gevredi. böyle devam etmiyecekti tab! ve etmedi. İşte böyle, sanâ karına Taksim bahçesinde he)'? canlı bir tenezzüh tertip ettik: Ü ©o esnada da bizler haneyi te#t!'? havale eyledik. Kusura bak! bu sana yıkım olmaz.., Hürmetler yine | «Bir dost* Mi BAA OST $

Bu sayıdan diğer sayfalar: