27 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

27 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YA Medin Fuat Paşayı Tanıyanlar Birer Birer Tevkif Bunların Arasında Çeşıt Çeşit İnsanlar Vardı Muharrirt x Her Hakkı Mahfuzdur —if0> Fuat Paşanın hakikl mensup- larile birçok dostları, mevkuf bulunuyordu. Paşanın konağına devam edenler, bir hayli zaman- danberi Fehim Paşanın hafiyeleri tarafından tesbit edilmiş olduğu gibi son zamanlarda paşanın da- ire müdürü smfatile yanına aldığı mahut Üsküdarlı Halit Efendi de bir liste vermişti. Bu listede münderiç olanlara Fuat Paşanın teşkil ettiği ihtilâl cemiyetine dabhil nazarile bakılıyor : isticvap- | ları, hep o noktadan icra olunu- yordu. Başta, Fuat Paşanın kâtibi Avnullah Bey olduğu halde pa- şanın bütün uşakları; — sofracı, | kilerci, aşçı, arabacı, seyis, ayvaz, hatta, oğullarının eskiden lalası ölae (Dimitri) ismindeki ihtiyar bir Rum bile tevkif edilmiş, Ci- nayet — mühkemesine — verilmek üzere Zaptiye Nezareli tevkifha- | nesine getirilmişti. Bu mevkuflar arasında, Fuat paşanın tertip et- | tiği saz âlemlerine iştirak eden Reji müfettişlerinden Âdil. Fuat, Cemil Beylerle Etenköylü Meh- met pehlivan da — bulunuyorda. | Âdil Beyle Cemil Beyin sesleri gayet gözeldi. Her ikisi de o devrin oldukça” mühim hanende- lerindendi. Fuat B. de mızrabının | letafetile meşhur bir udi idi. Fuat | paşaya, ancak bu meriyetleri | dolayısile intisap etmişlerdi. Fa- kat Mehmet Pehlivana gelince: Fuat Paşaya mensubiyeti şu ta- rafa dursun; — hatta kendisine aleyhtar bulunuyordu. Bunun da sebebi vardı. Fuat Paşa, babası | (lacirköylü Hasan Paşa) ya taş çı-| kartacak derecede meşhur - bir ( zendost ) idi. Hele Erenköyü- nün saçı örgülü, parmakları k- | nalı körpe yosmalarından pek boşlamyordu. Mehmet pehlivan da o civarın sayılı zamparaların- dan olduğu için bir iki kere ona | tesadüf etmiş, alaylı bir surette bazı kadınlar hakkında malümat | istemişti. Mubitinde — kabadayı | geçinen Mehmet pehlivan, Fuat | Paşanın bu alaylarını hazmede- | miyerek: — Yanlış kapı Paşam.. Dediğin elimden gelmez. Demiş, bir daha da Fuat Pa- şanın gözüne görünmemişti. Şimdi j kim bilir hangi bir menfaat ve- ' yahut intikam cereyanı, bu saf | ve cahil adamı da, Paşanın meş'um mukadderatına — doğru — sürükle- mişti. Bu tevkifat, yalmız - sivillere | munhasır. kalmamıştı. Büyük ve | küçük rütbeli birçok ümera ve | çalıyorsun | | san'at benim | MAJİKıeEMDENK | seleyi izam | dırarak yapmak istediği Gasaanznar Ve Hapsediliyordu zabitan da tevkif edımııv Taşkış- lada kısa bir istievaptan sonra uzak — ordulara — gönderilmişti. İstanbulda cereyan eden bu çir- kin haller, bir taraftan halka dehşet ve nefret verirken, diğer taraftan da Avrupaya mübalâğalı surette aksediyor, Avrupa gazeteleri bu basit — me- ederek makaleler yazıyorlardı. ( Tan ) gazetesi, İs- ten sonra Şehzadebaşı vukuatın- da yüzlerce kişinin katledildiğini hikâye eyliyordu. Ayni zamanda, Fuat paşayı - giyaben - mühakeme etmek üze- re bir ( divanıharp ) teşkili için Serasker Rıza Paşaya da emir verilmişti. Halbuki Serasker, esa- sen vak'adan çok mütecessirdi. Ta- bil, meselenin iç yüzünü biliyor, | ve ordunun en kiymetli bir mü- tanbuldan aldığı telgrafa atfen yazdığı —bir makalede, — (Fuat Paşanın on iki bin kişiyi silâhlan- ibtilâlin | meydana çıktığını) hikâye ettik- şirinin, bu suretle bir ihanete kurban olmasını bir türlü hazme- demiyordu. (Arkası var ) Diplomatlara Hükmeden Gizli Kuvvet | Londraya hareket ediyordu. | | * | (Baştarafı 8 üneü suyfada ) faatleri için uğraşıyorlar, İçlerinde Gordon isimli bir de kadın var. En faal olanı odur. Bunların bepsi Lehlidir. Bu akşam, Pigal lokantasında epey içtiler, sarhoş oldular, konuşmalarını dinledim.,, Bu muhavereden sonra M. Robertı Sahnede yüzbaşı Reily'yi görü- yoruz. Bu zat, Entellicens Servisin | başlıca azasından biridir. Karış.k işlerin halline daima o memur edilir. Şimdi © Paristedir ve | Mister Roberts Londrada tayya- | reden inerken yüzbaşı Reily de | yine tayyare ile Parise ayak | basıyordu. İlk işi M. Roberts | gibi bir otomobile atlıyarak Lotti | oteline - yitmek oldu. — Otelde | | Jorj Edvards isminde bir başka adam daha vardı, Yüıbışı Rody odasına girer girmez ağzından | piposunu çıkardı | başladı : | * — Hiç kimsa bir şey bilmi- yor. Sonra istiyorlarki herşeyi öğrensinler. Bakalım bu ağır yü- | kün altından nasıl çıkacağız? Fikrince vaziyet şu idi. Fran- sa, şark memlekeltlerinde bir ta- kım menfaatler takip ediyordu. Bu menfaatlerin Yukarı Silezya meselesile alâkası olduğu kadar İngiltere için de tehlikesi — vardı. Ortada Madam Gordon isminde bir kadınla, her an sarise elmesi beklenen M. Jodkodan başka da | görünürde kimse yoktu. | Mister Edvards da Yüzbaşı Reilynin fikrinde idi. Bu noktada mutabık kalındıktan sonra masa- larının başma geçtiler ve - çalış- | miya başladılar. | -— ASRİ sinemada LAUREL ve HARDİ KiLİT ALTINDA Elminde muvallakiyet kazanıyorlar İlâveten: (Clara Buli) un cinayeti tamamen mahir köpekler tarafından tezasil edilmiştir. Cumartesi son mallnesine kadar Mutro - Göldeyn - Mayer filmi Yıldızların en şaheseri JOAN CRAWFORD Bu Cuamartesi akşamından İtibaren ASRİ Sinemada CEZANI ÇEKECEKSİN filminde arn endam edecektir. Metro-Goldwya-Mayer filmi ŞIK Sinemada Sevimli artimt GARRY COOPER'in ev sön ve en gürel filmi olan TEHLİKELİ YOLLAR mam frank ea «Öslü Çilmn, büyük muveffakıyetle devam ediyor ve göylenmiye Bu akşam GLODVA (Tücar HORN) Fransızca SözLÜ Yarın V1 de tenzilâtlı fiatlarla matine. Dühuliye 35, lüka balkon 45 _Sehzıdobaşı HİL A L sineması Bugünden itibaren: GALA PROGRAMI YABANCI BiR BAYRAK ALTINDA Dahi Alman artisti (CHARLOTTE SUSA) ve (GÜSTAV FRÖHLICA ) ı.ı.ııııdıı ibda edilen Almanca sörlü büyük harp ve casusluk filmi, âveten : (ÇETECİ LUPEZ ) Yransizca — sönlü —şarkılı avantür. film Pçograma ilâveten : En son dünya havadislori | seferinde | vazifesidir “haftaki “ Mucize ,,, | rin başlıca nefret Matineler 2 12- 4 V2 suüvare 9 1/2 da ORSAN | TİYATRO Geçen sene Ertuğrul Muhsin “Darülbedayi,, mecmuasının bir nüshasında bundan sonra arka- daşlarının pazartesi istirahatlerini feda edip baftanın ©o gecesini san'at eserlerine, yani bir şehir tiyatrosuna lâyık piyeslere hasre- deceklerini müjdelemişti. Buna | inanmış ve beklemiye başlamış- bir | gece Tepebaşı tiyatrosuna içimiz tık; hiç olmazsa haftada rahat olarak gidebilecektik. Bu pazartesi ukşamları, Er- tüğrul Mühain beklemekte haklı olduğu yardımı. göremediği için, | bir. türlü bekliyoruz, başlıyamadı. Biz hâlâ Pazartesi akşamları olmıya- cak; fakat Darülbedayi asıl va- zifesini arasıra olsun hatırlamalı değil mi? Bu sene dördüncü temsilini de verdi, fakat her biraz daha indi. piyes, “ Yedi köyür Zeynebi ,, pek acemice adapte edilmiş o- masına rağmen, — hiç simalarından birinin yordu. İkinci piyes, Perşembe ,,, bütün rağmen hiç olmazsa yerli bir eserdi ve Darülbedayiin, her Türk kapılarını denilebilir. ismini taşı- * Pazartesi - muharririne Geçen hiç olmazsa birtakım — fikirler — ihtiva iddiasında idi. Bu seferki taklitli komediye “Blöf,, e bilmem - ne diyelim? Hani Paris “esprit,, si denmi- len gayet parlak, gayet vahi ve | Jıyet iğrenç bir şey | bunun için vardır? “Blöf,, işte onun en par- lak, en vahi ve en müstekreh enmuzeçlerinden biri. Bu eserle- fecaatlerinden biri, insanı kendi cürümlerine iştirak ettirmeleridir. iç perdeyi dikkatle seyrettim. Eğlenmedim, bazı yerlerinde gül- medim diyebilir. miyim? Hayır, eğlendim ve güldüm. Fakat ne | ile eğlendim ve neye güldüm ? Bunu düşündükçe kendi kendim- den utanıyor, kendi. kendimden ediyorum. Cemil isminde bir adam, Eni- son isminde bir Amerikalı ile iş yıpııılı bu ııyede para kazanmak Küm <erae> e— — mar rammz aa | kuruştan gelmiyeceğini anladı- | | ğgımız bir şeyi bekliyoruz. İlk | olmazsa | | bugünkü tiyatronun en mubterem | kusurlarına | ötmek | 'Darülbedayi'de: “Blof,, istiyor. Bütün serveti yetmiş beş ibaret. Kendini zengin maksadı ile bir kadı- için bin liralık bir çek imza ediyor. Amerikalı ile tan şıyor, sahte çeki verdiği ka- dınla sevişiyor, nihayet Ameri- kalıyı da kandırıyor, bin lirayı ödüyor. “Blöf , bize gayet se- vimli olduğunu iddia ettiği bir- bildirmek nn busesi takım fena sayılan insanlar gös- teriyor: Bir dolandırıcı, esasen Kayserili olup ta itimat telkini için kendini Amerikalı diye sa- tan bir adam, yalnız paraya iti- bar eden bir kadımn, v.s.v.s. Ahlâk hocalığına — kalkacak değilim; fakat bu adamları bana | sevimli diye göstermenin mana- ben tor- . da ya? Hem cemiyetin var mı onların, — yani P tusu olan insanlarm muaşakası, para kazanıp kazanmaması ile niçin alâkadar olayım? Böyle in- sanlar hicvedilir, tuhaf ve sevimli değildir. Böyle komedilere gül- mek... Herkesle beraber ben de güldüm. “Blöf , ün muharriri hakkında hiçbir. malümatım yok; başka eseri var mı, bilmiyorum. Bilmeğe de bir lüzum görmüyorum. Onu türkçeye “adapte,, eden Feridun | Beyi tanırım; değerli bir gençtir. açmak | Kendisinden çok başka ve güzel şeyler ümit — edebiliriz. İyi bir Fransız muharririnin, François de Curel'in bir piyesini tercüme etmiş; Darülbedayi bu baya- guiklardan bikip onü - oynadığı zaman hem şehir tiyatromuzu, hem de Feridun Beyi alkışlıyarak sevineceğiz. Cemil — rolünü —Vasfi Rıxa, Kayserili Amerikalı rolünü da Hâzım oynadı. Belki beni güldü- ren piyesin kendi değildir de onlardır ümidi ile içim biraz ra- hatlıyor. Doğrusu piyesin aslını okuürken hiç gülmemiştim; her- halde beni Vasfi ile Hâzım gül- dürdü. İkinci perdede Mahmut ta “Blöf,, ün sevilmesine yardım etti. Başlıca kadın rolünü Bedia Hanım aynuyordu, hem de iyi oy- nadı. Bu piyesteki buse hikâyesi Fransada bir intihal davasına da sebep olmuş. Okadar güzel bir buluşmuş... — İnsanın — ağlıyacağı geliyor. Nurullah ATA ea Ehli Hayvan Sergısı Dolmabahçede eski has ahırlarda açılacak olan ehl! hayvan sergisi için kayıt muamelesine nihayet verilmiştir. Bu sene hay- vanlarını sergide teşhir etmek istiyenlerin adedi geçen seneden daha fazladır. Resmimiz hayvanların kaydı esnasında KRUAZÖ BU AKŞAM BAŞLIYOR alınmıştır. İlâveten: R. K. O dünya havadisleri. Tel. 40690

Bu sayıdan diğer sayfalar: