21 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

21 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 SON POSTA Teşrinisani 21 Fransa, Alman boykotaj yaptı. Buna rağmen: filmlerine OT BiZi TUZ YENE EVVEL IDARE KDENLER ... Geceleri Sarayın Etrafında Şüpheli Sandallar Ve Kayıklar Dolaşıyordu Hasan Paşa Vasi S Muharriri & Her Hakkı Mahfuzdur —194— Bu hâdiseyi müteakip, Hasan Paşn da tahtı tevkife alınmıştı. Bir hafta süren istintak esmasın- da Hasan Paşa kendisini çok iyi müdafaa etti. ( Ali Suavi ) ile (Nişli Salib) i öldürmekte mazur olduğuna dar makul sözler söyledi. Divamharp huzurunda beraet etmekle (o beraber | Abdülhamit tarafından birinci rütbeden Me- cidi ve ikinci rütbeden Osmanlı sişanlarile taltif edildi. oo Ayni zamanda kendisine (Beşiktaş Mur bafızı ) unvani verildi. Bu unvan altnda Hasan Pa- şanın vazifesi, büyük bir şümul kesbediyordu. Çünkü bu mıntr- kada, Abdülhamidin taç ve tah- tn tehlikeye düşüren iki mühim şahsiyet vardı, Bunlardan biri, (Hakanı sabık Sultan Murat) diğeri de, (Veliahtı saltanat, Rs şat Et ) idi. Hünkâra yaranmak isteyenler, daima bu iki şahsiye- tin ismini ellerinde bir alet gibi kullanıyorlar ve her vesileden istifade ederek bunları Abdül bamide korkunç birer düşman gibi gösteriyorlardı. Buna da sebep yok değildi. Sultan Mura- dın valdesi, mevki ve şöhret hz- sisi bir kadındı. Velev mecnun bile o'sa, ev'âdının tahttan indi- rilmesini bir türlü hazmedemiyor- du. Çırağan sarayına hapsolun- dukları gündenberi sönen oğlu- nun ikbalini, yeniden parlatabik mek için durup dinlenmeden, bıkıp usanmadan çalışıyor, batta bunu temin etmek maksadile Yunanlılarla bile ittifak ediyordu. İlk zamanlar, Çırağan sarayı" wn bariçle ibtilâti büyük bir kay- düşart altında değildi. Yalnız Sultan Murat müstesna olmak zere saraya mensup olanlara az çok bir serbestlik verilmişti. Hatta haftada iki üç gün kadınların s0- kağa çıkarak istedikleri yerde gezmelerine izin bile verilmişti. Fakat bütün bu müsaadelerin asviistimal (edildiği birer birer tehakkuk etti ve yavaş yavaş bu hürriyet tahdit edildi. Buna rağ» men Sultan Murat mensupları ve bilhassa (Sab.k Valide Sultan)la (Hünkâr cariyelerinden Nakşifent) ismindeki saraylı, kat'iyen fütur getirmiyorlar; © mecnun adamı tekrar tahta iclâs için hiçbir fe- dakârlığı ihtiyardan geri durmu- yorlardı. Geceleri ortalık kararıp ta, herkes yerli yerine çekildikten soura,. sarayın sahil çihetinde şüpheli kayıklar ve sandallar do- laşıyor, kadın kıyafetine girmiş olan bazı kimselerin, harem de iresine kadar girip çıktkları haber alınıycrdu.. o Abdülhamit ( Sabık Valide Sultan )ın o gizli- den gizliye çevirdiği bu entrika- lardan bizar olmakla beraber, tahta henüz çıkt gı için bu hallere karşı şiddetli hareket etmekten içtinap ediyor; sadeco o sarayı tarassut ettirmekle iktifa ediyordu. Fakat Ali Suavi ohâdisesi, birdenbire Abdülhamidin gözünü &çmış, bu meselenin artık ihmal edilmiyecek bir keyfiyet olduğumu bünkâra anlatmış.. Buna binaen de Hasan Paşaya vâsi bir salâ- hiyet vererek (Beşiktaş Muhafızı) Abdülhamit, O hususi vazifeler verdiği adamların gerek yapmıştı. şahsiyetlerini ve gerek şahsi ka- naatlarını inceden inceye tetkik İ eder ve daima onları kanaatla- rına müteveccih yollara sevkeder- di. Bu meslegi © takip (Oeden Abdülhamit, Oo Hasan © Paşanın Sultan Azize (ubudiyet) derece- sinde merbut olduğunu bilmekle beraber Sultan Murat ile onun taraftarlarına husumet beslediği- Mevsimin en büyük sinema harikası BRİGİTTE HELM'in | temsili muhteşemi MAVI TUNA İ Jp Ferkatâde filmi ile “RODE- İİSANDOR, ZİGAN orkestra- sinin İlk iracsi şerefine | Önümüzdeki Çarşamba akşamı MELEK Sinemasında veri'ecek yala müsameresi için bile'lerinizi evvsiden tem'n edin'z. Kadıköy SÜREYYA Sinsmaşında 23 Teşrinisani Çarşamba akşamı Şi SÜREYYA OPERETİ 7 ŞEN DUL| 60 işlik isin | Orkestra Kapoçe'li ÖLDÜRDÜĞÜM ADAM MAUR'CE ROSTAND''ın eseri - Rejisörü: E. Lubitseh Fransızca sözlü film. Bu Perşemba akşamından itizaren MA J K Sinemasında RİCHARD BARTHELMESS - MARİ ASTOR - MARİON NİXON VEDA PUSESİ (Asis) filminde Şafak Keşif Kolu kahramanını bu filmde İspanyol kahramanı olarak göreceksiniz. Heyecan yecaat maceralari ve İncs hassas aşk ve muhabbet savneleri İlâvsteni R. K, O, dünva havadisleri, alâhiyetle Beşiktaş Muhafızı Oldu ne de kanidi, Filbakika Hasan Paşa, cahil ve saf olduğu için evvelâ (em peryalist) bir adamdı. Eski bir zihniyetin kurbanı olarak ( padi- şaklarda yedi evliya kuvveti ) ok duğuna inanırd. Bu (zihniyeti taşımakla beraber Sultan Azizin haşmet ve azametli tavurları, bu ümmi ve basit adamı büsbütün cezbetmişti, Binaenaleyh bu.ka- dar gözünde büyüttüğü bir pa- dişahı hal'edenlere ve sonra » ber ne şekilde olursa olsun - onun ölümüne sebebiyet veren- lere kalben bir husumet besle- mesi de tabil idi. İşte bu esbap dolayısiledir ki, Hasan Paşa ken- disine tevdi edilen vazifeyi, bü- yük bir memnuniyetle kabul et mişti. ( Arkası var ) bu akşam Bütün şehir halı ELHAMRA Sinemasında FERNAND GRAVEY'in FLORELLE ve KOVAL beraber temsil ettiği CANDAN SEVİYORUM üyük Paris opsretini alkışlıyacaktır. İlâveten : Paramount Jurnal balihazır dünya havad sleri, Yerlerinizi eveiden temin ediniz, © Bu Perşembe akşamından itibaren ARTİSTİK'te İstanbul'da ilk defa olarak KARME sesli sinemalar tar rafından fevkalâde ği. muhteşem bir sus # rette takdim edilen İ EİZET'in İâyemut ©- perasnı gö- recek o ve dinliyecek - siniz ? a A MEKTEPLİ KIZLAR DiplomatlaraHükmeder GizliKuvvetler Türk-Yunan Mücadelesi- Paris'te 38 haftadanberi 20 sinemada birden ve Fransanın diğer şehirlerinde de 48 sine mada birden gösteriliyor. nin Karanlık Bir Safhası (Baştarafı 1 inci sayfada ) İngiltereyi temsil ediyorlar. Bin- başı Hey İngiliz gizli istihbar teşkilâtına o mensuptur. Miralay Blan ise Fransız harbiye nazırı tarafından hususi ve gizli bir va- zife İstanbula gönderilmiştir. Bu iki adamın arasında geçen mücadeleye, kütle ve halk kıyam- ları karışmış değildir. Zaten O birçok ihtilâl, oOhü- kümet ( darbeları ve buna ben- zer hâdiselerde bir memleketin bakiki menfaatleri pek az mev- zubahistir. Çok defa, işin içine yabancı bir devletin hususi men- faatli adamları karışır, o memle- ketin aklı ermez bir takım insan- larına diğerlerine karşı silâh kuk lanmaları lüzumunu telkin ederler, emriyaki busul bulur ve bu sa- yede, büyük bir sürüm pazarı, zengin bir maden sahası sahibi değiştirir. Macera nihayetlendiği zaman ise, asıl alâkadarların kendi kendilerine sordukları sual şudur: — Buna sebep neydi? Bu . süalin cevabını verecek olan, onları bu harekete teşvik eden, silâh ve caphaneyi verenler olamazlar, ye onlar çoktan savuşmuşlardır.. Onların alabilecekleri yegâne cevap ber biri kara toprakların bir tarafına düşüp kalan baba lsr ve kecaların da geride bıraktıkları kadın ve çocuklarının çığlıklarıdır. Anadolu topraklarında geçen Türk - Yunan mücadelesi, işte bu nevi bir menfaat karşlasma- sının bir neticesi olmuştur. Sur- yedeki mandalarına İngilterenin el uzatmasından çekinen Fransız- lar, bu noktadan Türklüğün tam bir inbidamıni istiyememişlerdir. Anadolu mücadelesinde Fransa- dan Türkiyeye bir parça yardım gelmişse, onun hakiki saiki, işte bu endişe olmuştur. İki Rakip İngiliz zırblıları boğazın mari suları üzerinde hafif hafif salla- tıyorlar. Tarabyadaki Tokatliyan otelinin taraçasından bu gemilere bakan İoigiliz erkânı harp 2x bitleri, memleketlerinin Kehisi ve haşmetini ifade eden bu ge milerle cidden iftihar duymakta- dırlar. Vakit 1921 senesi haxira- m... Havada boğucu bir sıcak var, Uzun saman çöplerile buzlu menta için zabitler, aralarında İskoç elbisesi ile oturan biabaşı Hey'in rar Meg eme görü- yorlar, ü binbaşı Hey, şar kakları en bir miralaya mütemadiyen takılıyor: “— Türklerin yakında müthiş bir taarruz yapacaklarin, bu ta- arruzla beraber bütün bu güzel filoya yüzgeri etmek vazifesinin düşeceğini söyliyor. Ve ilâve ediyor: “—İnsan İstanbulun tatlı güneşine alıştıktan sonra Londranın sisli ha- vası elbetteki hoşa gitmer., Miralayın bu sözlerden canı sıkılmıştır. Cevap veriyor “— İngiliz istihbarat teşkilâ- tına mensup bir adamın ber şeyi böyle karanlık görmesi ve bu gibi havai şeyler (düşünmesi, cidden hoşa gider şey değil Anadolu ordusu dediğiniz aç çetelerin vaziyeti değiştirmelerine imkân yoktür. Yakın bir ati, bu çetelerin kahraman Yunan askere leri tarafından nasıl püskürtül. düklerini size gösterecektir., Binbaşı Hey, bu sözleri sırf lâtife makamında ve muhatabını kızdırmak için söylemiştir. Yoksa daha o sabah aldığı telgraflar, Yunan ordusunun Ankaradan an- cak yüz kilometre kadar uzakta bulunduğunu ( gösteriyordu. Bu şehrin an, bean zaptedilmesi ha- berini beklemek lâzımdı. Kırçıl miralay, binbaşı Heyin hoşuna gitmiyen sözlerini daha fazla dinlememek için olacak, birdenbire dansetmek hevesine düşmüş, maiyeti ile beraber otelin umumi salonuna geçmiştir. Binbaşı Hey şimdi yalnızdır. Yol üzerinden geçen otomobille- rin gidişini gelişini seyretmiye dalmışlır. Bu sırada otelin önünde büyük bir otomobil durmuş, bir saniye sonra sırmalı bir kasket belirmişti. Bu bir Fransız zabitidir. Otomobilde bulunan şık bir kadının inmesine yardm ediyor. Binbaşı Heyin deminki can sıkıntısı şimdi garip bir dalgınir ğa inkılâp etmiştir. Çünkü de min gelen kadını otomobilden ç karan adam ikinci büro ismi verilen Fransız istihbarat teşki- lâtınım müdürü miralay Blandır. Her ikisi de biribirini tanıyor- ar. Fransiz zabiti binbaşının yanın- dan geçerken elini kasketine götü- rüyor, öbürü de koltuğunda öne doğru eğilerek selâmlıyor. Fakat Binbaşı Hey'in demin alâkasızlıkla süz“lüğü Fransıza şimdi için için kzmaktadır. Çünkü gelip yanın- daki masalardan birine oturmuş w yüksek sesle konuşmuya başlamıştır Boğaziçinden, havadan, sudan, velhasıl binbir havai mevzudan bahsediyor. Sözlerinde, bir nevi taş alıcı eda var. Güya, arkadaşı İngilize: — Görüyorsun yal ben hem çalmasını, hem de güzel kadınlarla gezmesini bilirim! Demek istiyor. Binbaşı, Hey bu manzarayı daha fazla tehammül etmek iste- memiştir. (Yukardaki dairesine çıkıyor. Fakat salondan ayrılırken Feansızm yanındaki kadını süz- mektem nefsini menedemiyor. Bu bir Türk hanımıdır. Çar şaflıdır ve yüzünde vardır. El imiş. çıkar “a m telefonla istasyonu ara isminde Kk ya çi olmuştur. a diyor “— Bu beyaz saçlıherif (Fran sız miralayı) yanında bir Türk kadını taşıyor, bunun kim oldu- ğunu bilmek isterim. Sonra bir kanapeye uzanıyor, bir kitap saman e satır okuyor ve gözleri. kapanıyor. Binbaşı Hey uyumaktadır. Dül Cemiyeti Ve Istılahlar İlmi Tabirlerin Öz Türk- çeleri Tespit Ediliyor Ankara, 20 — Türk Dil Tetkik Cemiyeti çalışma kolları şa ilde teşkil edilmiştir. ilolojiz Zübeyir, Ab met Şükrü, Agop Martayan, Hi seyin Hüseyin Namık, İbrahim Osman, Köse Raif poş# zade Raf, Rahmeti Beyler, Etimoloji: Hasan Âli, Hakla Nezihi, Naim Yi Saim Ali Velet Çelebi, Yusuf Ziya Beyler. Gramer ve santaks:ı Ahmet Cevat, Ali Ülvi, Cemal, Hakkı Suha, Halil Vedat, İhsan Beyler: Lüçat ve istilahlar: o Celil Sahir, Abdullah Şinasi, Ali Cani, Enis Behiç, Fazıl Ahmet, Kili Rifat, Lütfi Müfit, Ahmet Bab Reşat Nuri Beyler. İstilahlar için bütün diğer ilim şubelerine Ait muhtelif komi Mi teşkil edik miştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: