24 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

24 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- SON POSTA a B M Tüşrinisani — ” RRRRÜĞE y y Bi ati - | ” T iiM U R L E N K Diplomatlara Hükmeden Gizli Kuvvetler - Cemile Hanım, İngiliz Binbaşısını Nihayet Atlattı 2 Muharriri: »X Be;â-zıt Gece Rüyasında Oliverayı Gördü Bu merak, Olivera ile menm- etine — aitti. Kadın ne olk- | Muştu, — kendi — böyle — mefluc Ye makhur sürünürken yine Timur Meclisinde kadeh dağıtup rakse- diyor midi? yoksa o meclislerde biran boy gösterip de sonra bir “!tye atılan, unutulan veyahut Uşak makulesi kimselere bediye olarak — verilen — biçareler - gibi © da atılmış unutulmuş midi? Timur'un onu başka bir erke- 8e ihsan edeceğini ummuyordu. Çünkü Şahinşah, sert ruhlu bir İnsan olmakla beraber her hangi bir adamın nikâhlısını başkalarına Mal edecek kadar zalim değildi. '©0$ Olivera'nın vaz'iyeti, tacidar yaşarken adi bir erkekle nikâhlanmış olmaktan daha temiz anmıyordu. — Sakt ve rakkas!.. üç giymiş bir kadın, yıllarca Melike —tanılmış bir kadın için bundan daha ağır bir sukut ta- ftasavvur mu olunabilirdi? Beyazadı ölüme müştak bıra- kan en büyük yara, işte bu idi. _A!liını vurulan — zincir, İncidiyordu. Diline yapışan felc, '“Wuhnııı ve düşüncelerini mah- Pus birakr aktan başka bir eza Vermiyordu. Fakat o yara rubunu Acıdıyordu, bütün benliğine ıstırap #ölıyordu. Memleket hakkındaki düşün- telerinden muslaripti. Akçakoca- , Konur Alplerin, Kara Ali- lerin, Kara Mürsellerin, Evrenom- n, Timurtaşların, Lala — Şahin- İerin ve bu yüksek yaradışlı bahâa- itlerin yardımına mazhar olan anların, Orhanların, Muratların ğırlarına taş basarak, dağlar Ve nehirler aşarak, A yürüderek yüz senelik bir didinme neticesinde tesis edebil- kleri devlet, bir darbede taru- | Mar olup gitmişti. Bu darbeyi, | Kafil bir inatla davet eden ken- İ idi. Defedemiyen yine kem- i idi. Li'Demek ki öbür âleme koca devletin yıkılmasından, on hi"!Grcı Türk ocağının sönmesin- 9 ve yine binlerce yiğit Türk aninıin boş yere dökülmesinden Mes'ul olarak gidiyordu. Bütün ”’lhıdirhı. Anadolunun - göbe- iinde Türk — birliği kuran - ve T;"“vınm en yüzel yerlerine v mürünü | götüren — cesur SON POSTA Y".İı Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi H.ye: Jatanbul * Keki Zaptiyey Çatalçeşme sokağı 2 ;uı(onı İstanbul - 20203 T““l kutusu: İstanbul - 741 *lgrafı lstanbul SONPOSTA * l mes'uliyet alınmaz *YAp İçin Mektupl ara (6) kuruşluk hâtes Üt ilâvesi Iasımdır. * değiştirilmesi (20) kuruştur. | gelenler, | alelâde etini | | Sunuyordu. denizlerde | Türkler - ölümden sonra hayat mukadder ise - kendisini bir mile- rim, bir günahkâr olarak karşı- hyacaklardı, belki yüzüne - tükü- receklerdi!. Ahrette de hicap ve azap! Beyanıt, bundan da korkuyordu ve devletin. tamamen yikilma- diğını — anlıyarak - olsün — ölmeyi istiyordu. Omuzlarını çökerten, saçlarını ağartan, sıhhatini kuru- dan hacaleti ve sefaleti, hiç olmazsa, mezarın eşiğinde bırak- mak, sükün içinde — ebediyete kavuşmak ihtiyacını besliyordu. Fakat dili - oynamadığı — için kimseye birşey söylüyemedi, me- rakını tatmin için kimseden yar- dim dileyemedi. Zaten yanında yar yoktu, ağyar vardı, Beyin kafası kesilmişti. Timurtaşla Minnet Bey ve Şehzade Musa, ayrı ayrı çadırlara - konülüp — xin- cirlere vurulmuştu. Kendi yanına Timurun adamları ve muhafızlardı. tek kelime konuşmuyorlardı, ko- nuşmuya tenezzül etmez görünü- yorlardı, mecburi — hizmetlerini dilsizler gibi sessiz. görüp savu- | j şuyorlardı. Beyazt, ağıma yaklaştırıp geri çekiyordu. Gece — rüyasında — Olivera'yı gördü. Kadın yine Timura kadeh Beyant, ter ve tit- reme içinde uyandı, çadırın 1ssız- lığı içinde hasta gözlerini döndü- rerek uzün uzün ağladı. Yıkılan tahtı ile şu sefil çadır arasında ne derin bir uçurum vardı ve bu uçurüm izzetle zilleti, hürriyetle mahpusiyeti ne yaman bir belâ- gatle karşılaştırıyordu? ( Arkası var ) | —— ——— —— —— malik değilseni? Bromural «Knoll» kompr'mlclu“mdm alınız Prowural, Wııııı ." KrRz e Y aa a Macedereçtle b eti a takviye eli e var A b —e eat Beşiklaş İcra dalresinden: İbsan Beyin Beşiktaşta İmam “zado maballırinde ve eaddesinde 88 nama- rali hanöyi 1-0-32 tarihli bir kit'a kon- turat ile Pilate Klendiden 6 ay müd- detle kiralayarak müddet hitam büldu- gu halde tahliye etmemiş olduğundan boşaltılmazı için namma yollanan tah- liye omzi arkasına mumaheyh İhsan Beylu mex baneyi terkle taşraya gidip nerede bulunduğu meçhul olduğu vecilen meşruhattan — anlaşıldığından | bermucibi talap ilânen tebliğat İcra- sıha karar verilmesine binaen — işbu laçihten itibaren bir itiracı — varsa 10 gün içinde şifahen veya tahriren veya | bir vekili kanunt iİle beyan edilmesi ye yahut mezkür hanemin 20 gün zarı fıhda boşaltılması, aAkei cebren tahliye olunaçağı ilân olunur, . Firuz | ( Baştaralı 1 inel baylada-) kadının böyle yağmurlu bir ge- cede, tenha bir yol üstünde ne , ile meşgul olduğunu bir an evvel görmek merakile adımları sıklaş- tırdılar. Mamafih geride kalan şo- förler, Cemilenin araba - gürültü: sünü işitir işitmez heman hare- bete geçmek emrini almışlardı. Bn suretle 500 metre kadar ileri- lendi. Bu sırada Cemilenin oto- mobili Tâmbalarından birini — ya- kınca İngilizler oldukları yerde durdular. Yanan pröjöktör sağ- dan sola daire çizdikten —sonra bir müddet denize do sabit kaldı ve sonra yanıp tr:pııınık turetile bir takım işaretler ver- miye başladı. Binbaşı Hey bu işaretlerin: *— İşe başlayın! emir ve kuman- dası olabileceğini düşündü. Ayni zamanda silâh çıkarma ameliyesine | yardım etmek Üzere civarda bir takım yardımcıların da bulunabile- | ceğini şöyle bir aklından geçirdi. Bir müddet daha beklemiye karar verdi. Yağmur iliklerine kadar işlemişti. Fakat bir laşı siper «lan binbaşı, dikkatle bu işaretlerin istikametine bakıyordu. O anda denizden de mukabele olunduğu- nu gördü ve sevindi. Çünkü av, /| tozağa düşmek üzere bulunuyordu. Onlar da | | lambası, birdenbire | değiştirdi, yol üzerine döndü ve Fakat işaret veren otomobilin istikametini yüzlerce — metre uzunluğundaki sahayı gündüz — gibi aydınlattı. agiliz otomobilleri, bu çiy ziya | altında derhal k birkaç gün de bu | . SA LNİ GİLYE acıklı yaşayışa tehammül gösterdi. | sıksık parmağındaki yüzüğe ba- | | kayor ve kımıldatabildiği elile o | yüzüğü mişlerdi. Yere çömelmiş duran zabitlerle neferler, gözlerini ka- maştıran aydınlığa başlarımı çevir- diler ve silâhlarına sarıldılar. Ayni zamanda, nereden - geldiği belli | olmıyan şiddetli bir mermi ya; murü - İngiliz otomobillerini şi detli bir sağaak altına almıştı. Arabaların mubafızları derhal ve alelacele mukabele etmiye başla- dılar. Fakat yaptıkları atış ulu orta bir cevaptan başka bir şey değildi. Fakat karanlık bir insan kitlesi, daha fazla vakıt geçmesine meydan bırakmadan — üzerlerine varmıştı. —| ha Binbaşı Hey ise, ilk dakikanın şaşkınlığı geçer geçmez yanındaki neferin — elinden silâhını kapti, ziya huzmesinin ortasına atladı ve tam merkezine nişan aldı. Silâhın patlamasile beraber elek- trik ampulu gibi ötomobil feneri- pin de parçalanması bir oldu. Sonra bir kumanda işitildi. Bir kısım İngiliz zabit ve asker- leri, tecavüze uğriyan - öotomobil- lerin yardımına koştular, maksat- ları, ayni zamanda , Projoktörleri yakarak sahilde talimat bekliyen torpidoya işaret vermekti. Binbaşı Hey de geri kalanlarla ileriye doğru koştu. Otomobilin yanına ittikleri zaman, — ortalıkta bir evkalâdelik görünmüyordu. Der- hal cep fenerlerini yaktılar ve ördüler ki otomobilin önünde ir şoför, içinde de bir kadın vardır. Fakat kadın 6 kadar sa- kin ve heyecansız duruyordu ki hayret etmemek mümkün değildi. Askerler, derhal otomobili ab- luka ettiler. Binbaşı Hey de, vaziyeti öğrentlek Üzere geriye döndü. Araba grupunun yanına vardığı vakit öğrendi ki açılan yaylim ateşini müteakıp yüz ki- şilik bir müfreze İı!glllı otomo- billerine hücum etmiş, yükler de dahil olmak üzere bütün lâstik- leri kesmiş ve şoförlerden birini yaralamıştır. Âyni zamanda mu- hafızlardan ikisi de hafif birer yara almış, projöktörler parça- lanmıştı. Hiç olmazsa bir saatten evvel hareket — etmiye — imkân yoktu. Belki — tekerlekler — hiç | kamir edilemiyecek ve şehre yaya dönmek icap edecekti. Zira, ay- dınlık yapmak - imkânları tama- men izale edilmişti. Binbaşı Hey, bu kâdiseden pek bir şey anlamıyordu. Bir ara İi SA BÜ e 0 e AA L A ğ Rey'i ll bir. fikir eee ü Meriy e G | | ziyasile karşılaşan bir. müddet if- Yüzbaşı Reily I Yazan : Berndorf Sovyet Rusyada heyecanlı ve kanlı casusluk macerası Yarın cep İfimbalârile torpidoyu haber- dar etmek - istediler. Fakat yı murun şiddeti bu teşebbüse mani oldu. Bu sıra binbaşı etmek. Derhal — ileriye — atıldı. Tekrar otomobilin yanına geldi ve şoföre hareket emrini verdi. Herif, gayet pişkin bir şeydi ve rahat rahat sigarasını içiyordu. Bu emre karşı itizar etti. Çünkü binbaşıdan sonra bir.takım adam- lar gelerek lâstikleri kesmiş, lâm- baları kırmışlardı. Binbaşı Hey şoförün bu sözldrinin uydurma olduklarını bilmekle beraber va- ziyeti kabul etmek lâzımdı. Çünkü lâmbalar hakikaten kırık, lâstikler cidden patlatılmıştı. Birden tepesi attı ve sofürü omuzlarında tutarak gürledi: — Peki sen ne arıyorsun bu- rada, be herif? Şoför, Eıyet masum aynı za- manda mul verdi: — Reca ederim, zabit Efendi; niçin bana hakaret ediyorsunuz, Ben bir Fransızım. Ve bir han- mın şoförüyüm. Bu hanım da bir diplomatın hemşiresidir. Beni, bir az evvel burada haydutluk yapan kimselerle nasıl alâkadar göre- bilirsiniz? Esasen arabamın lâm- basını kırdınız. tabil şehre döner dönmez hakkmızda şikâyette bu- lunacağım! — Hâlâ söyleniyor, sus diyo- rum sanal edepsiz. hei — Rica ederim, kendinize ge- liniz, galiba ne yaptığınızı bilmi- orsunuz. Hanımım, bir Fransız aptanının ahbabıdır. Gemi bu gece bugazdan geçecekti. Kendi- sile sözleşmişler. Otomobille biz işaret verdik. O da Jlambalarla mukabelede - bulundu. Tam bu sırada tütup projektöre kurşun attınız. Sebebi nedir. Binbaşı Hey âdeta çıldıracak- tı. O kadar, herifin kanlı- lığından hiddetleniyordu. Bir şey söylemedi ve bir. müddet daha bekledi. Bu intizar, geride tami- rine çalışılan otemobillerin yip işliyemiyeceklerini — anlamak istemesinden ileri geliyordu. saat geçtikten sonra bu karanlık ta ve bu yağmur altında bu işin yapılamıyacağı anlaşıldı. Sabahı veya yoldan - geçecek bir - otomobili emiye verdiler. Binbaşı Hey büyük bir tevekkülle bir kenara ilişti ve bu sırada, yolun ta ilerilerinden Iki aydınlık ok, karanlığı yararak ilerlemiye başlamıştı. Bu, bir otomobildi. Herkesi sevinçle bek- lemiye başladı. Gelen arabada dört yedek lâstik vardı. Bunlar Cemilenin arabasına takıldı. Ya- ralılar otomobillere — bindirildi. Ve iki araba, binbaşı Heyle bir kaç zabitin nezareti altında yola düzüldü. Birkaç saat sonra, bin- bi m tenha bir köşedeki husu- ıl.tâıroıu önüne geldiler. Kadınla ber bir eda ile cevap şoför içeri alındılar. Fakat odanın kuvyetli elektrik enç |kadın, tereddüt — geçirdi. Sonra — ilerledi. erlemesi — ile beraber Binbaşı Hey'in de şaşır- masi bir oldu. Çünki bu, bir kadın değil, genç bir delikanlı idi. Binbaşı masaya şiddetli bir yumruük indirdi ve sordu: — Adın? — Ahmet! Binbüşt Hey hiçbir şey söy- Temedi. — Esasen - söylemiye B” SAA Y A . S li S RE ——— <—— ERETEŞEREEĞGÜZEİEREŞERRİR Mi SA | yo gazetesi, 21 Tüzüm yoklu. Oyün oynanmış, T atı alan üsküdarı çoktan geçmişti. Kısa bir emir verdi. Şoförle kadın kıyafetli delikanlı kapıdışarı edildiler. Kendisi de, bu hâdiseyi külliyen unutmıya karar verdi. , Faka ertesi sabah ilk alınan raporlar, Anadolu yakasına mü- him miktarda h n bildiriyordu. Y= ım şüpheli gemiyi tarassuda memur torpito kumandanından şu mani- dar rapor geldi: * Fransız - vapuru, - Boğazdan dışarı çıkarak Karadenize hareket etmiştir. Lüzüumsuz takibimiz ek nasında — hiçbir — şüpheli — vaziyet görülmemiştir. ,, * Şimdi herkesçe malümdur ki Anadolu mücadelesini — Türkler kazanmıştır, fakat hakikatte bu mücadeleyi — kaybeden Binbaşı Hey'di. Bunu, Binbaşı kadar Miralay Blan da gayet iyi bili- yordu. Maamafih 1923 senesi ilkbaharında İstanbulu terketmek için ayni günde Semplon eke- prese atlarlarken büyük bir neza- ketle selâmlaştılar. Miralay Blan binbaşıya, nereye gitmek istedi- ğini sordu ve şu cevabı aldı: — Evvelâ Londraya, sonra Hindistana! Miralay Blan da Paris'te kısa bir vakfadan sonra Fas'a hareket etimeyi — düşünlüyordu. — Binbaşı Hey şu temennide bulundu: — Yolunuz açık alsun! Miralay Blan cevap verdi: — Yolunuz açık olsun. Bu tememnnileri teati ederken her ikisi de samimi idiler. — SON — “RANYO 24 Teşrinisani - Perşembe İatanbül ( 1200 metre ) — 18 den 18,45 şo kadar saz (Nebil oğlu İsmail Hakkı B.) 18,43-19,M0 orkestea, 19,20- 1045 Franşızca dera (Cilörlemiş olan- lara mahatı 104520 örkestra, 204 £0,9) saz Darülbedayi artlstleri tara» findan temall, 21-29 Tamburi Refik B. ve arkadaşları, 22-22,90 Gramolon, Ajane ve Borsa haberleri #mat ayarı. Bükreş (994 metre) — 20 kon- ferans, 20,80 Operadan naklen Fide- Io0 operası. Belgrat — (G31 metre) 20: Alman- ça müuhavere, 20,80: Konferans, 2i: Lubliyanya'dan nakil, Roma — (A4dl metre) ) gre- mefou, 21,09: Konferana, 21,45: As- keri bando. Prağ — ( 488 metre ) 20,05: Çek istasiyonlarından nakil. Viyana — (Sİ7 metra) 20,86: Kon> ver. 22,45: Dans havaları, Peşte — (550 metre) 2i? Oparanın kongeri. 24: Dans havaları. Varşova — (1411 metme) Si: könber. 25 Teşrinisani Cuma İstanbul — ( 1200 metre) 17 Mü- Şerret Hanim, 17,45 gramofon, 18 Ke- mal Niyazt ve arkadaşları, 19 orkes- tra, 20 Belkis H., 20,5 Hatımlar sazx heyoti, 21,5 orkestra. Bükreş — ( 398 melre) B0,d0gra- mofon, 21 Atkenium'den nakil. Belgrat — (431 metre) 2Ü Fransızça ders 90,6 kontferana, 21,10 senfoni. Roma — ( 441 metre) 21,45 senfoni. Prağ — (4S8 metre) 20,05 kış ae yabatleri hakkında bir konferans, 21,46 İki dul isminde bir opera, 28,45 caz- bant. Viyana — ( 517, metre ) 19,45 den itibaran konferans, ,15 Amerikadan nakleb beş pordelik bir operet. Peşte — (550 metre) 20,45 #tudyoda tomsi l Varşova — (1611 metre) YÜ 45 Rad- müslkili - musahebe, 9115 konser. | Berlin — (1655 metre) 20 könferans, 9i Âmerikadan makil, 21,15 konser. GEİRİL A L

Bu sayıdan diğer sayfalar: