24 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

24 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünya Hâdiseleri ı_ M Roozvelt'i İn.. | ellâlBağırıyordu:Roza Yüzük8Liraya tihap Ettiren Bir Sa..tıyorum, Sa...tıyorum, Saaaat...tım| Kornisyoncu İmiş. Olan oldu ve Amerika Cüm- hur reisi Hoover rakibi Roozvelt'e karşı parlı kaybetti. Hâdise şimdi bir emrci vaki olduktan sonra bu intibabatın iç yüzü hakkında öyle ifşaat yapılıyor ki hayret etme- mek mümkün — değildir. Bugün anlaşılan haki'>t şudur ki Rooz- velt'e Amerika Cümhur reisliğisi kazandıran Jim Farley isminde | bir müteşebbistir. boks menaceridir, Jim — Farley çimento ko- misyoncusudur. ve birçok işlerin peşinde gezen bir habattan evvel görüp anlamıştır ki halk, Hooveri sevmiyor. Çünkü en şiddetli buh- ran Hoavyer zamannda görülmüş- tür. Bunun üzerine Jim Farley, aklınca bir namzet aramış ve şu Üç isim Üzerinde durmuştur : ÖOven Yung, Baker, Roorvelt. Bu adamların üçü de demokrattır. Öyen Yuung, Almanya ile Fransa arasında tamirat borçları için çı- kan ihtilâf Üzezine meşbur. Yung | projesini yapmıya memur edilen mütehassıstır. Fakat Yung ile Baker'in de Amerikalılar tarafın- dan fazla sevilmediklerini anla- mıştır. Çönkü Yung, Amerika meliyecilerile fazla alâkası olan bir adam olduğu gibi Baker de Amerikanın Cemiyeti Akvama girmesini İstemektedir. Halbuki Roozvelt ismini Amerikalılar se- verler, Bilhassa eski ve meşhur cümhuriyıtgi Roozvelt'ten dolayı.. Jim Farley bu isim benzeyi- şinden de istifade etmeyi düşün- müş, yeni namzedin, Amerikalı- lerin çok sevdikleri eski Cümhur Reisi Roozvelt'in oğlu olduğunu işaaya — başlamıştır. Amerikanın şimal ve garp tarafındaki balk kütleleri son derece saf olduük- larından Jim Farleyin bunları, bu şaylaya — inandırmakta — güçlük çekmemiş ve bir ande, hemen bütün Amerika, Hovöre karşı Roozvelt'in taraftarı kesilmiştir: Ondan sonra Nevyorkun büyük otellerinden birinde tesis ettiği istihl arat — bürosu — sayesinde, kesif bir propaganda ile Hoverin bütün nutuklarını çürütünce dava kendiliğinden kazanılmış olmuş- tur. — Yani bugünkü Amerika Cümhur Reisşi, işgal ettiği mevkü kendi meziyetile değil, bir ko- misyoncunun — açıkgözlüğü — va kurnazi ğı sayeşinde kazanmıştır. CDeiren Polisin Marifoti Berlin — Şarki Prusyanın Keslin mıntakası valisine geçen gün bir polis memuru müracaat ederek kendisine atfedilen bazı sahtekârlıklardan — dolayı - tevkif etmiye memur Oolduğunu söyle- miştir. — Vali, işte bir yanlışlık olacağını iddia ederek polis me- murudu baştan savmak İstemiş- se de muvaffak olamamış, her an bir parça daha artan küstahlığı karşısında — telefonla — zabıtadan yardın istemişlir. Az sonra polis memurları evi kuşatınca biraz evvel — yaliyi — tevkife yeltenen adam merdivenleri dörder dörder allıyarak dama fırlamış ve orada ” güç bal ile ele gçeçirilmiştir. Bu ada nın birdenbire aklimı bozdu- gu ve hakiki bir zabıta memuru * görülmüştür. Deliren me- Saneya yatırılmışlır. adamdir, İnti- | bir komisyon işi | için Amerikada seyahat ederken | | yeniği yok, bin SANDAL BEDESTANINDA. Fiatlar Düşüktü Hele İnci Bir Damla Göz Yaşından — Ha... Kürt lriluıl bın yüz kuru- şa.. Güvesi yok, yüz kuruşa kürt ki'lmi satıyo- rum.. Satıyorum.. Sa.. —tiyorum... Si e — Bin yüz elli.. — Bin yüz elli.. Bin yüz elli- ye — salıyorum.. Sa.. tiyorum. — Bin iki yüz.. N — Bin Üç yüz.. — Bin dört yüz.. — Bin dört yüzden başka talibi kalmasın. Satıyorum.. Sa... tıyorum.. Sa.., tıyorum.. Sa.., t... tım £, Kısa bir zil sesi, alım ve satımın vukua — geldiğini hazır bulunanlara ilân etti. Tellâl, sıralardan birinin üs- tünde oturan genç kadına yak- laşarak : — Buyurun hanım, — dedi, muamelenizi yaptıralım da para- nızı alm.. Bu ihtar, bir taziyet sözü gibi kadıncağara tesir etti. Gözlerinde sıralanan yaşları mendiline içire- rek elden giden kilimine son defa baktı, Bu bakışta, neler yoktu... Hani, göz kalan mal hayır etmez der- ler. Eğer bu söz, doğrü ise kili- min yeni sahibi, ummam ki on- dan hayır görsün... Sandal Be- desteninin halı dairesinde akıllara durgunluk verecek ucuz fiatlerle halılar, kilimler satılıyor. Daha renkleri solmamış, ipek gibi Bu- hara seccadeleri, on İliraya, on beş liraya... Kocaman bir odayı kaplıyan ölmez oğlu kilimler 20- 22 Hraya.. Mücevherat salonu bıncabınç.. Günün bu şaatinde girilir gibi değil. Münadi elindeki yüzüğü dolaştırıp istekli olanlara birer birer gösteriyor: — Roza yüzük... Kubbeli Fe- lemenk — taşlı.. — Ortasında iki parça yakutu var.. Parmakları, bir sürü taşlarla parıl parıl yanan yaşlı bir hanım, yüzüğe uzaktan şöyle bir göz attıktan sonra başını öte tarafa çevirdi. Münadi bağırıyor: — Sekiz liraya roza yüzük... Sekiz lira... Sekiz... Sekiz... — Sekiz liraya... Arttıran yok mu? Sekiz liraya... Kusursuz Fe- Temenk taşlı yüzük... Satıyorum... Sa ... tıyorum... Sa...... tıyorum... Güreİee Koca salonun içinde çıt yoktu. Birisi, içini çekerek yanında- kinin kulağına eğildi: — Zavallı roza yüzük, bağira çağıra sekiz liraya gidiyor... Mü- nadi bile gayrete gelmişti: — Yok mü arttıran.. sekiz liraya beyler.. hanımlar.. Böyle yüzük sekiz İHiraya.. Kimsenin ağımı bıçaklar açmıyordu. Müvadi, bu sefer, ihtiyar bir efendiye doğru dönerek : — Ne dersiniz? satalım mı? der gibi bir işaret yaptı. İhtiyar efendi, gözlüklerini alnının üstüne kaldırmış, düşü- nüyordu. Yapılan işareti görme- mişti* Yanındakiler ikaz edince: — Ada...m sen de... sat git- sin... manasına sağ elini şöyle bir. salladı. Münadinin ağzından son söz Çlkmı'tı: — Timli.. Sat... ile tm arasında geçen dakikalar bazan uzuyor, bezan kısalıyor. mini mini bir altın sa- | ati, kürsiye çıkarak gösterdiler: — 18 âyar... Minacli kadm saati... Elile ötesini berisini yoklıyan- lar, kulağına götürüp nasıl işle- diğini tetkik edenler oldu. Fakat müzayedeye çıkarılınca, — kimse pey sürmedi. Mineli on sekiz âyar altın saate, onallı buçuk İiradan onpara fezla veren yok! * Saalin sahibi, başın. sert sert oynattı: — Olaz!... Onun alınmışı al- tın para ile on iki lira... On altı buçuk kâğda nasıl veririm? İki hanım arasında bir geçti: — Kadıncağz tok satıcı... — Öyle görlüntüyor amma, iç- yüzlünü bana sor.. han, hamam, dükkân nme varsa - gitti. — şimdi çekmeceye geldi sıra.. Geçen hafta bir boroş bu hafta mineli sâat... Sıralarda, şık şık hanımlar... Yeni bir mücevherat satışa çıkarı- lacağı zaman ilk evvel kendi- lerine gösteriliyor onlar beye- nirse, müzayede derhal haret- leniyor. Dudak — büküp — geç- tikleri mala da nedense el süren olmayor. Benim orada kaldığım SON POSTANIN İLÂN FİATLERİ #—1lânın tek sütun? satırı gazelenin metin yazısile vasati 4 kalimodir. 2— Ayni yazının 2 satırı # santimdir. 8- Daha kalın ve daha inee yazılar santim İle hesap edilir. 4 — Suyfasına göre ilânlar aşağıdaki Hatlere tâbidir: fısıltı Sayfa Santimi 1 - incl 400 Er. gi ve 280 « d 3U 200 « 4-B « *00 « Diğer sayfalarda 80 < Son saylada 25 « Daha Değersız Bır Vazıyete Duşmuştü | tarif ettikleri sarı kızı, yarım saat içine do bu hanımlar, birkaç küpe, bir pantantif, — bir yüzük, iki ağraf aldılar. — Bütün bun'ara verdik- leri para, nihayet beş yüz İiranın içinde olmalı idi. Bu gidişle bir gün — pırlantayı aslına rucu ede- : kömürü ; fiatna düşmüş görürsek ” hiç ıqıııyıhı- hele — inci, damla göz yaşından daha İoi_ siz bir hale gelmiş. Üç sene evve! 700 liraya elinizi öpene verebileceğiniz inci gerdanlıklara bugüün 150 liraya bile talip çıkmıyor. Elmas, yakut, zümrüt, zeber- cet ve daha böyle nekadar kıy- metli taş varsa hepsi düşğün... yalnız altın, para ediyor. Eski adamlarımızın “ şık şık eden nalça, İş bitiren akçe ,, diye kimse yerinden kırırdatamıyor. Hüküm- darları tahtından indiren millet- ler, altın hazretlerine dokunama- dılar. Sandal! Bedestenine — değil, çöplüğe düşse, yihe altın, altın- dır. Son olarak ev eşyası dairesine uğradım. Komple bir salon takımının koltuklarını muayene eden - bir ıhıdi. Icphhın Üstüne — ayrı oturup yaylarımın - gerginlik dırucıiıu tetkikten sonra, müza- yede fiatım gösteren — etikete baktı: 865 lira! — Ooco0.... Dedi, amma da fahiş Fiat koymuşlar. Ben 85 lirayı verdikten sonra.. Sandal bedesteninde — teşhir edilen ev eşyası içinde pirinç sarı mangallardan tutun da gra- mofon ve radyoya, bakır takım- larına varıncıya kadar — herşey vardır. Bir ayağı kırık masanın başında sahibi ile müşteri arasın- da bir muhavere: — Sen beni dinle de bu ma- sayı al.. Efendi.. — Ayağı kırık olmasa ala- cağım. — Elli kuruşa bir ayak tak- tırır, afiyetle kullanırsın.. — Sen taktırsan olmaz mıydı? “Adamcağız, acı acı güldü: — Yarımliliram olsa, ben bura- lara gelir mi idim eferdi.. Siyah çarşafının pelerini a- tında gizlemiye çalıştığı bir çalar saate altmış beş kuruş kiymet takdir edildiğini gören bastalıklı bir kadın hiddetinden koca saati kaldırıp neredeyse yere atacaktı; söylene söylene uzaklaştı. Fakir İstanbulun son kırpıntı- larını haraç mezat satılığa çıkar- dığı Sandal bedesteninde insan okadar meşgul olacak şey — bulu- yor ki vaktin nasıl geçtiğini an- Tamıyor. Ben dışarı çıkarken, çerçevesi parça parça dökülmüş bir endam aynasını hamal sırtında getirdiler, Müzayedede bu koca aynanın hamal parasıniı çıkaracağına bile ç | rek elleme manğal| bir Türk oyunudur. Kari Mektupları Yo-rYo Bir Anadolu Oyunudur Yo- Yonun icadı ve bir kelime olduğu hakkın zetenizde birçok — yazılar Yo- Yo ecnebi — bir keli ecnebiler — tarafından bu bir oyun değildir. Bu çol bir Anadolu oyunudur. İ: Yo- Yo ceğil, Çişkayadır. ler bu ismi yoyolaştırmı 25 sene evvel çocuk der yaşta iken biz Gaziante; oyunu oynardık. Esasen ( tepte gayel san'atkârane | hirane imal edilmiş eski Ç ları bülmak kabildir. Yo- Yo ( Çişkaya ) isiml Gaziantepli Ki Gemlik Bursa Yolundaki Çamlar Gemlik - Bursa şosası geliyen muntazam - dikilmi; lardan bir kısmı ihmal yü: yanmış, yer, yer çirkin mi lar hasil etmiştir. Bunlarıı lerine yenilerinin dikilmı güzelliğin iade edilmesi p: yük bir himmete müt değildir. M Vapur Rumelikavağıı Uğramadı Ayın on yedinci günü Hayriyenin 59 numaralı | Rumelikavağına — uğramad Rumelikavağına çıkacak ol: hasta dört yolcuyu Anadol ğına götürüp vapuru b Geceyi vapurda geçirmek buriyetinde kalan yolcular eden teshilâtın göst ri iken bu da yapılmadı. reketin doğru olmadığına bulunduğum için Şirketi nin nazarı dikkatini cel ricayı muvafık buldum., Arapcamli muhtarı Adapazarında Bir Mek Çayları Adapazarından yazılıyor: Burada Sabiha H. İlkm talebe velilerine bazı,şer bil çöğüklül takım takım — elbiselera göstermektedir. Arasıra ça feti tertibi için beşer onar para toplamakta ve bu veremiyen çocuklar çay tinden mahrum bırakılma Nazarı dikkati celbederim. ' Cevaplarımız Balikesirden M. 1 R. lih muzile mektup yazan zato: — Mektubunuzu Maari kâletine gönderiniz. * Bigadan Nurettin İmzasile yazan Tate: — Bahsettiğiniz kadın tida ile Müddeiumumiliğe caat etsin, Müddeiumumilik takibat yapar. Gayrimübadillerden Şaz!ye Hanımlarla Hasan ve Cavit Ba — Mektubunuz ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: