19 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İTTİHAT ve TERAKKİ — #Her hakkı mahfuzdur. SON POSTA Nasıl doğdı?.. Naosıl Yaşadı ?.. Nasıl öı i Ahmet Rira Bey, Mahmut Paşamn Uzaklaşmasının Sebebini Biliyordu ortalık ka- rardıktan sonra üÜç — kişi otek den çıkıyorlar.. Önde babaları arkada (sultan zade mahdumlarjı Akşamları, olduğu halde, üçüncü sınıf sokak- | Yirmi dört karınlarını larda — dolaşıyorlar. saattenberi aç olan doyurmak için en ucuz lokanta- ları arıyurlardı. Meymonun son plânı da müsş- mir olmam ş, onları maksatlar na kavuşturamamıştı. Artık yapıla- cak bir tek çare kalmıştı. O da şimdiye kadar uzak yaşadıkları (Genç Türk) lere yaklaşmak ve ellerini onlara uzatmak... O esnada, Avrupada bulunan (Genç Türk) İerin içinde en çok sivrilen ve sarayı en çok telâşa düşüren ( Ahmet Rxa Bey) di. Fakat, damat paşa ile oğulları, hünkârı bütün bütün gücendir- memek için Ahmet Rıza Be- ye müracaat etmekte — teenni göstermişlerdi. Ahmet Rıza B. de bunların taşıdığı emel ve maksa- di öğrendiği için şimdiye kadar bunlarla temas etmiye hiç lörzum görmemişti. Acaba, şimdi bulacak bu müracaat, tesir hasıl edecekti?.. vuku- nasıl bir Artık, bunları uzün uzadıya tahlil edecek zaman değildi. Çün- kü, günler geçiyor: Mahrumiyetin insafsız pençesi, Damat Mahmut Paşa ile oğullarını, hergün biraz daha sefalet uçurumunun derin- liklerine doğru çekiyordu. * O sırada (Hükümeti Oszaani- ye) nin teşebbüsü üÜzerine Fran- sa hükümeti Ahmet Rıza Beyin gazetesini — intişardan ın:ne.ıîğı için, o Londraya gitmiş; orada çalışıyordu. Damat Mahmut Pa- şanın — mektubunu Ahmet Rıza Bey, hayretler içinde kaldı. alan (1900) senesine kadar gizli kalan ve o tarihte görülen rine (Meşveret) gazetesinin (1 kânunusani 1900 ) tarihli nüsha- | sında neşrine mecburiyet hisso- lunan bu-enteresan mektubü ay- nen dercediyoruz: (Muhterem Beyefendi; Vatanımız uğrunda ifa ede- gelmekte olduğunuz — hidematı eansiparane dolayısile, her Os- manlının size karşı duy ta olduğu bürmet hislerini tasvir etmek kabil değildir. İztirap çekmekte olan — bir millete, yeni bir hayat bahşet- mek için bizzat nefsinizi feda | | | İüzüm üze- etmek süretile girişmiş olduğur buz cihad, her türlü sitayişin fevkindedir. Sizi ihata eden bin- bir müşkülât karşıs nda, hiç fütur | getirmeksizin davanızda ısrar et- herkesin — harcı değildir. | Hakitatı itiraf etmek lâzımdır ki, bir asırdanberi Osınanlılar gibi bir evlât İstanbulda — ve sarayında zatı aliniz gibi mek, sizin yetiştirmemiştir. Yıldız bir iki vatanperver daha olsaydı, vata- nımiz böyle girdab: Felâkete düş miyecekti. Kalbimiz, hüzün ve kederle mustarip olduğu halde, ancak sebat ve azim suretile bu | badireden kurtulacağımıza Ümit- varım. Binaenaleyh, elelb vere- bilhassa lim, ve beraber çalışalım. Halâs günü, gecikmiyecektir.) Halbuki Ahmet Riza Bey,; damat Mahmut paşanın ne mak- | tatla — İstanbuldan — uzaklaştığını biliyor ve —neticeyi bekliyordu. Bu mektubu alınca, artık damat Mahmut kaşanın acı bir herimete düçar olduğunu anladı. Ve onun bu müracaatını memnuniyetle kar- şıladı. Bunda da iki sebep vardı. iri, kendisi Londrada bulundu- gu için Pariste meşriyat yapt- racak mühim bir şahsiyeto muh- taçtı. Diğeri de, Mahmut paşanın haiz olduğu (damadı - şehriyari)lik markasının, bu neşriyat Üzerinde oldukça mühim bir tesiri ola- caktı. Bu s#ebeplere binaen Ahmet Rıza Bey bu mektuba derhal ce- vap vrdi. Ve damat paşaya Pa- neşriyatta bulunmayı hıw;yn V'/ IF ıXRxıı | külleşti etti. Fakat bu hâdise, Ma!l iyetini büsbütün müş . Abdülhamit, bu nep- riyatı ha alır derbal taarruza geçti. Bugün daha yaşıyan *ve isimleri yadolunan bazı sefil şahsiyetleri ileri mut paşının v ber alınaz süre- rek (damat Mahmut paşa, firar ederken zevcesi sultanın gayet kıymettar çalıp kaçmış... ) Diye bir şayia çıkarttı. Bu şaylayı ileri sürerek Fransa sefirine haber gönderdi. ( Âdi bir hırsız ) telâkki edilen Mahmut paşanın İstanbula iade- sini istedi, Seniha bir Sefirin, ayni kanaatle bunu hükümetine yazmasına rağ- men, Fransa hükümeti bu talebi reddelti; dadat paşayı vermedi. Esasen neticenin böyle olaca- ği Abdülhamnit te biliyordu. Fakat o, böyle bir şayianın, da- mat Mahmut paşayı çirkin bir mevkis düşüreceğini tahmin edi- yor; şahsiyet ve haysiyetini le- kedar etmek suretile Mahmut paşayı herkesin gözünden düşür- mek ve onun neşriyatının dere- cesini hiçe İndirmek istiyordu. Abdülhamidin zuhbur. etmedi. bu bühtan karşısında kendisini Fakat netice, beklediği — gibi Damat Mahmut paşa, çok iyi müdafaa etmekle beraber ar- tık ciddi bir surette mücadoleye girişmiye karar verdi. O günden itibaren Avrupadaki ( Jön Türk ) lerin cephesi, bu ( Üç mümtaz şahsiyet) in vücudile kuvvetlendi. Arkası var hait meşhur oöpereti ARLİĞA VEDA üssl ble mevzua, İâtif b'r musikiye Baş rollerde: MARTHA EGGERT-ERNST VEREBES ARTİSTİK Sin>masında Bu Perşemba akşamı alik blr şaheserdir. -Rolf von GOTH Nihayet geliyorş... Esrar ve fevkalâ uru geliyoc. 21 Kânunur lelikler dolu. Onu vel Perşembe güsü ç OPERA Sinemasın Frans da göreceksiniz. zca sözlü film. Ürpererek seyrzdiniz: BİR ! Cill| 22 Kânunuowyal MİLLET UYANIYOR: kendi harikalarını coşkun'uk'ar içinde alkışlıyor PERŞE".BE günladan itibaron A L E MD A R Sinemasında uyre'lıgı MAVİ TUNA'nın ÜÇ günü daha kaldı. tacımı da | ağır | | bir kadın değil, | en yüksek mağazalarda, el ile | yapılmış kilar ve zengin bir ledi | wardu. Genç kadın da aynaya Tn —ulııh skeri malümat geçirmiştir. — Bir ve cenup amelesine aa dar almakla — vakit müddet şimal Amerikasında, Japon kapıları kapamak için bir cereyan başgöstermi;tir. Japon hükümeti buda man olmak ister, M. Osakl de buna dair talimat almıştır. Dasy Greeni işte bu makaatla Nevyorkta'd yazıhaneye çağırmış, kadına (soyunmasını emretmiştir. Casus kadın, manasını anlamadığı bü emri yerine getirmektedir. Daisy Green kendisine em- rolunduğu gibi tamamen soyun- Bu vaziyetie, bir maymu- Japon — yüzbaşısının karşısında garip" bir rahatszlık hissediyordu. Fakat adamın da ona bir defacık olsun baktığı yoktu. !'.!Lıı:lerml çıkarıp bitir- dikten sonra: — Oldu, soyundum ! Dedi. Bu ikaz üzerine yüzbaşı Osaki masasının başından kalktı. Kadını cins bir at muayene ediyormuş gibi esaslı bi surette tetkik etti. Sonra bu tetkikinden memnun olmuş bir — tavurla masasına döndü. Fakat Japon zabitinin bu tarzı hareketi de kadını fena balde kızdırmıştı. Ayni zamanda başbaşa kaldığı bu garip tavurlu adamdan da korkuyordu. İçinde tuhaf bir eziklikle bekledi. Japon yüzbaşısı ise masaya yaklaşır yaklaşmaz gözlerden bi- rini açtı, büyükçe bir paket ç kardı, sonra bir torba aldı, daha sonra küçük bir takım paketler çekti ve kadının bulunduğu diva: nın Üzerine attı. sonra muştu nu andıran — Elbisolerinizi değiştiriniz! Bu hal genç kadının izzeti nefsine dokunmuştu, bir taraftan gözlerinden yaş boşanıyor, bir “taraftan da uzatılan makasla paketlerin bağlarını kesiyordu. Açılan paketlerin içinde zengin ve vaktihali yerinde insanların gişebileceği ayakkabılar, ipek ça- maşırlar, gözalıcı şapkalar vardı. “Bunlar, Amerika gibi bir yerde dahi küçük bir servete mukabil alınabilecek şeylerdi. Bütün ça- maşırların kenarında — Daisy'nin markası vardı. Bütün bu güzel şeyler, demin hırsından - çatlıya: cak bir hale gelen — genç kadıniın — gözyaşlarını — çarçabuk dindirdi. Acele acele — giyinmiye başladu. Az sonra herşey tamam olduğu vekit yüzbaşı Osaki dahi, kadında bâsıl olan değişiklikten hayrete düştü. Çünkü artık kar- şısında, — benzerine Amerikada binlerce tesadüf edilen alelâde bütün levazımı baktığı 2nman bu değişiklikten hayrete düştü. Hele bir el çan tası vııdı l.ı ıçııdo buluııııı pod- —e —e ea a v * Dıp;omatlaraHukmeden GizliKuvvetleı PaketinİçindenMuhteşem Bır Elbıse Takımı Çıktı ralar, kırmızılar, kokular ve men- diller kâmilen Parisin malı idi. Genç kadın okadar memnun o muştu ki bütün bu nadide şeyleri kendisine veren yaşlı Japona nasıl teşekkür edeceğini bilemiyordu. Fakat kendisini zaptetti. Odada bir aşağı, beş yukarı boy ayna- sının önünde gezindi ve kendi- sini, kendisi de çok güzel buldu. Kadının bu memnuniyeti Ja- ponun da gözünden kaçmamıştı. Sarı dişlerini köklerine. kadar gösterecek şekilde ağzını yaya- rak güldü. Sonra genç kadının elinden tuttu, masasının önünde- ki Çiskemleye kadar götürüp oturttu ve söze başladı. Kadına, şimdiye kadar görlünmediği halde hesabına çalıştığı adamın kendisi olduğunu, bu faaliyetinden çok memnun kaldığını, fakat simdi bunun saha ve şeklini değiştir- mek lâzımgeldiğini söyledi. İlk vazifesi, Vaşingtona giderek ki- çük bir moda mağazası açmak olacaktı. Mağaza tutulmuş, içinin levazımı kâmilen — hazırlanmıştı. Daisy Green için bu mağazaya girerek sahip — aıfatile kasanın başına oturmaktan başka yapa- cak bin şey yoktu. Yalnız Japon zabitinim arzusu şu idi: Bu iş mazarı dikkatı celbet- meden olmalı ve ilâve etti. —Arkadaşlarınızla konuşurken daha evvel modistralık yaptığı- nızdan bahsetmeniz çok İyi ok muştur. Genç kadın, gayri — ihtiyarı bir surete ürperdi. Arkadaşlarile konuştuğu şeylerin, bir kelime eksiği olmadan Japon zabitinin kulağına gelmesine canı sıkıldı. İçinden, kısaca bazı düşünceler geçti ve korkauya başladı. Çüm kü kendisi gibi zavallı ve beb baht bir kadının hal ve bareke- tini bu derece ehemmiyetle ta- kip —etmenin kendisinden çok şeyler beklendiğine delâlet et- mesi tabil idi. Bu korku Japon zabiti' tarafından Daisy Green isminin bırakılarak onun yerine Dora Grün adının kullanılması lâzım geldiği söylenice büsbütün arttı. Bunun baricinde ailesinin öldüğüne dair kimseye birşey söylememesi de tenbih edildi. Çünkü Japon zabitinin yaptırdığı tahkikat neticesinde onların Le- histanda hayatta — olduklar. v: küçük bir çamaşırhane işlettikler ri de anlaşılmıştı. Eline tutuştur rulan pasaportta da yeni eski ismi tazelenmişti. Bu izahattan sonra M. Osaki, üzerinde — isminin ilk harflerini taşıyan iki güzel valiz çösterdi ve kendisini aşağıda bekledikle- rini söyledi. Bundan sonra tekrar masanın başına geçerek — çalış- miya ve çalışır gibi görünmiye koyuldu. e aaRan ae — Bu akşam MELEK ve ELHAMR Asinemalarında Mevsimin en güzel filmi: MATA-HARİ gaheserini yaratan misilsiz yıldızlar: GRETA GARBO - RAMON NOVARRO Bu filni görmemek hiçbir film görmemiş olmakla müşavidir. DİKKAT Bugüa yalnız matinelerde Tamamen Fransızca sözlüdür. 'da * B'etlerinizi ır G'ırh!* 'BİR MİLLET UYANIYOR Aldırınva, —

Bu sayıdan diğer sayfalar: