1 Şubat 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

1 Şubat 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Sayfa l Yeni Eserler Bilgiyi Ölçen Barometre Test Usulü Sartrettin Celâl Talebenin bilgisini, yahut zekâ ve kabiliyetini ölçmek için şimdi- ye kadar bizim mekteplerimizde kmtihandan başka bir yol bilinmez ve tatbik olunmazdı. Şifahl veya tahriri imtihanlarla çocuğun hem bilgisini, hem kabiliyetini hem de zekâsını tayin mümkündür zannc- dilirdi. Başka memleketlerde otuz se- nedenberi İmtihan yerine kaim olmak üzere bir bilgi ölçüsü ara- niyor, tecrübeler yapılıyor ve bir- gok neticeler elde edilmiş bulu- nuyor. Bu Glçü, barometre ve termometre gibi, çocuğun zekâ, kabiliyet ve bilgisini hakikate yakın bir İsabetle tespite mukte- dir. oluyor. Buna Test usulü diyorlar. Test usulü bizde ilk defa geçen sene İstanbul İlkmekteple- rinin randmanını ölçmek için tat- bik olundu. Testl tertip eden yüksek muallim mektebi muallim- lerinden Sadreddin Celâl Beydi. Sualleri o hazırlamış, munlilmlere Testi ne suretle yapacaklarını o ,Öğretmiş, neticeleri ©o tespit ve tahlil etmişti. Fakat bu tecrübe, ilk tecrülbe olmak itibarlle, beklenilen seme- reyi vermedi. Bir defa muallimler bu işi yapmıya hazır değillerdi. lik defa böyle bir tecrübe yapı- hıyordu. Hazırlanan sualler, filha- kika ilk mektep tedrisatına göre tanzim — edilmişti, fakat ağırdı. Talebenin vasati seviyesinin çok fevkinde idi. —Alınan neticede telebe ekseriyetinin yüze nisbetle 45 mumara aldıkları — görüldü. Nihayet mekteplerin bu testi yapacak hbususl büroları yoktu ve saire... Bu netice Sadrettin Celâl Beyi test bakkında bir eser vücude getirmiye sevketti ve bu sayede maarif kütüpanemiz kıymetli bir eser kazandı. Sadrettin Celâl B. test usulü bakkında muhtelif membalardan topladığı malümatı iyi bir tusnife tâLbi tutarak yazdığı bu eserde test otrafında — bilinmesi lâzım- gelen bütün malömatı vermekte- di r. Filhakika test, henüz bara- metre ayarında İsabetli tahmin- ler yapan bir ölçü hâlini ak mamıştır. Bu usul henüz yenidir ve tecrübe devresini geçirmek- tedir. Fakat, bilhassa Amerika'da, bu usul Üzerinde mütemadi sı- rette tetkikat —yapılmakta ve usulün her gün biraz daha ısla- hıma ve mükemmelleştirilmesine çalışılmaktadır. Bu eser muallimler tarafından okunduktan, ufak tefek tecrübe- ler yapıldıktan sonra, yeniden umum! bir yoklama bapılırsa, o wakit daha müspet bir netice almak mümkün olur — kanaatin- deylz. Alman, bilhassa — Amerikan mekteplerinde imtihan usulü gün- den şüne itibarını kaybediyor. Bilhassa yüksek mekteplere gir- mek İsteyen talebe münhasıran Test usülüne tâbi tutulmaktadır. İmtihan artık maziye karışmak Üzeredir. Türk mektepleri asri hareket- lere uymak ihtiyacile biran evvel Test usulünü öğrenmiye mecbür- dur. Çaocuklarımızı biran evvel enfüsi ve keyil ölçülere tâbi tut- maktaa kuclarmak gerektir. Palo (Husust)- —- Bingöl yaylasın- İ y dan kopup gelen — | ve her uğradığı —| yerde kıvrımla: — | vaa biraz dabı ekliyerek bazın bırçınlaşan — ve bazen da akışını belli otmiyerek yoluna — devam eden Murat su- yuünumn — şimaline ve bir kaya di- bine — kurulmuş Ü Pslo — beldesini ı : ve onun mazisini Son Postanın isterim. Palo Nasıl Bir Şehirdir? Palo taş devrinden kalma yalçın bir kayanın altına ve cenup yamacına ve kısmen de garp tarafına kurulmuş - toprak damlı ve donuk çamurlu İki bü- yük mahalleden ibaret bir kasa- badır; aşağı mahalle, suyun ke- narından başlıyarak Palo kalesi- nin yamaçlarına kadar uzanır. (Zeyve) mahallesi kalenin Taşbaşı mevklinden başlıyarak yarim münkesir daire halinde serpile, serpile garba — doğru uzanır. Kasaba halkı susuzluktan pek muztariptir. Yirmi dakika mesafedeki — Murat — suyundan merkep — Üstünde — tenekelerle su getirirler, Hulâsaten, Palo taş den kalma bir kasaba- dir. — Halk civardaki Sekerat köyüne kaza merkezinin naklini iştiyakla arzulamaktadır. Palo Türklere Nasıl Geçmiştir ? Palo'nun çok eski devirlerden kalma bir köprüsü ve burcu baru- ları halen gözükmektedir. Sarp ve yekpare yalçından ibaret bir kalesi vardır. Kale en son olarak Acemlerin eline geçmiş, Acemler Palo kalesli mevkiine g ve vak'al Kerbelâda şehit düşen Hazreti Hüseynin matemini tut- mak ayinini icra ederlermiş. Abbasli hanedanından — olup Anadoluda kalan ve Türklerle ihtilât ederek Türkleşen ve pa- dişahlara — kendilerini — sevdiren birtakım beyler Eğin — şehrini fethettikleri için o zamanki pa- dişah tarafından Eğinin Beyliği onlara verilmiş; Sultan Murat zamanında Eğin Beyi Cemşit Bey Palo kalesini zaptetmek emelile hazırlıklara — başlamış, Kerbelâ Ayinini Habaptaki mabette icra sırasında kale bekçisi kapıcı Mir Ahmedi ve birkaç muhafızı elde ederek Palonun cenubundan Murat suyunu takip ve askerile köprüyü geçerek kaleyi (içinden) zaptetmiştir. Matem Ayininden dönen Acemler çok uğraşmışlar, muvaffak olamayınca çıkıp git- mişler. palo o vakittenberi Türk- lere geçtniş ve idaresi de Sultan Muradın Ffermanile Cemşit Beye verilmiştir. Şeyh Sait Kimdir Ve Nasıl Yetişmiştir ? Paloda tarikat ve şeyhlik fel- sefesin! tatbik eden Şeyh Ali Efendidir. Şeyh Ali Ef. Şamdan Diyarbekire oradan paloya gel- miştir. Hazreti Muhammedin to- runu Hazreti Hüseyinin ahfadı | olduğunu iddia etmiş ve halkın | dini, manevl hissiyatına nüfuz ve bulül etmiştir. Kuvvetli taassup ve dindarlığın hükümran olduğu İ SON . POSTA İK AA Palanun merbul olduğu El'azizin hükümet lonıııı muhterem — karilerine tanıtmak | o devirde Şeyh Ali Ef. muhitin- de büyük bir nüfuz sahibi olduktan sonra yerini oğlu Şeyh Hasan Efendiye ve Şeyh Mab- mut Efendiye bırakmıştır. Halkın saf ve dindar kısmı halen Şeyh Ali Efendinin kut- bulaktâp ve keramet sahibi ol duğuna kanidir. Şeyh Mahmut Hınıs'a giderek tavattun etmiş ve Şeyh Sait, Şeyh Mehti, Şeyh Tahir, Şeyh Abdürrahim namım- daki! oğulları dünyaya gelmiştir. Şeyh Sait tam bir medrese ruhile yetiştirilmiş ve din maske- sine erek Şeyh Ali Efen- dinin yegâne halefi olarak ken- disini halka tanıtmıştır. Hınıstan başlıyarak Muş, Van, Bitlis, Lıca Çapakçur bir kısım Kigi ve Ça- pakçur köyleri halkının bir tene- cik kutbu olmuştur. Bu havali halkının büyük ":kıorlyıll servet- lerinin xekâtını tamamen Şeyh Saide vererek mühim bir servet sahibi yapmıştır. Bundan sonra bu muhitin sâf hürmetine istinat ederek korkunç ve menfur mas- kesile ortaya çıkmış ve rk isyanını yaparak yüzlerce Türk kanının dökülmesine sebep ol- muştur. Şeyh Ali Ef. ve ahfadı; aslen Palonun Hon köyünden olup Şimdi Paloda metfun ve halk Üzerinde derin ve manevli nüfuza malik olan Şeyh Mahmudu samin ve yine halisüddem Zaza olu; Kelhısi köyünden ve lsyan âmil lerinden ve asılmış sergerdelerden Şeyh Şerif ve hâlen şekavet ha- sebile Diyarbekirde mevkuf Şeyh Hüseyin gibi halifeler brakmış- lardır. B Paloda Derebeyliği Denebilir ki Şarkta Derebey- Edirne'de Soğuklar © Şubat t Şeyh Saidin Ve Şark Derebeyliğinin Beldesi Olan Palo'nun Tarihçesi lik tarihi — Palo- da teceslis etmiş ve tevesille baş- lamıştır. Cemşit B. Paloyu zap- tettikten —sonra bütün idaresini eline almıştır. Paloda Acem- lerin bakiyetüse süyufu ve fakat- kale — muhafır- larından — olup Türklere bizmet etmiş kimsele- rin, bugün bile torunları vardır. Meselâ; günah- kür zade Üzeyir Ağa, Hacı Se- lâmi zadeler, Acem Pro oğlu Yakup ER. - bugün Palo Evkaf me- murudur - gibi zevat bu zümreden- dir. Palo; Cemşit Bey tarafından zaptedilerek Türklere geçtikten sonra 360 pare köyle beraber umum! servetin tasarrafu Cemşit Beyle gelen Türk askerleride ekseriyetle Paloya yerleşmiş ve bunlarla — beyin — tevecühhünü kazanan — diğer Palolulara köy- ler — bahşadilerek herkes bü- yük arazi ve emlâk sahibi ol muştur. Bahşedilen bu köyler vakıf veya mülk olarak verilmiş ve Padişahın fermanına da ikti- ran ettirilmiştir. Bu anana 1272 tarihine kadar devam etmiş ve 1272 tarihinde Aşâr usulü —konularak (kezım), namı verilen ve tamamen keyfi olan vergi ve soy, asü- lüne nihayet verilmiş ve ondan sonra da Aşârın ilgasile medeni memleketlerde olduğu gibi vergi sistemleri tatbik olunmuştur. Paloda halk - kütleleri; bü- yük arari ve emlâk sahipleri pamına çalışmaktadır, hükümetin ııı:j ııı:ııılırdıld meşhur - faali- eti y ve a; eti ı’ııüııl! bir ııorıgl. lıı'ıvt:üw. usulü yerine çok — makul - tedbirlerin tatbikini kolaylaştırmıştır. Bu su- retle halk ağa ve beyden kur- tulunca toprak ve ev sahibi olunca bükümete karşı fedakâr- hğim artırmış olacaktır. Palo kasabası halkından hiç kimse yoktur ki bir köy sahibi olmasın. En mühim arazi ve emlâk Cemşit Beyin ahfadından olan beylerin . elindedir.. Ve yavaş yavaş kurtulmağa çalışılmaktadır. B. Turgüt Tunca Nehri dondu & Edirnanin umum! manzarası ve donan Tunca nehri Edirne (Hususi) — Bu sene havalar çok soğuk olduğu için bayram neşesiz geçmiş, fakat tayyare şehitleri Ihtifali çok he- yecanlı olmuştur. İhtifale asker, mektepliler ve abali iİştirak et- miştir. Kış devam — etmektedir. Şehirde her yer donduğu için kızak oyunları başlamıştır. Tunca donmuştur. Kırzakçılar - iyi kazanmaktadırlar. Bu sene bay- ramın en büyük hususiyeti Bir Millet uyanıyor filminin Edirnede gösterilmesidir. Köylüler de bu filmi görmek Için şehre gelmek- tedirler. Bayram — münasebetile şehre bir de tiyatro trupu geh miştir. Bu trup yarısı balık, yarısı insan bir kadın göztermekte, bil- hassn kadınlar bu denirz kısı hakkında çok garip ve gülünç #efsaneler uydurmaktadırlar. Müsahabe Fransız Edebiyatında Emareler Nurullakh Ata Bir Fransız mecmuası, “La nouvelle revue française,, son Bumaralarının birinde, bugünktü münevver gençlerin — arzularını, İnandıkları şeyleri, yapmak veya yıkmak iİstedikleri şeyleri gösterir bir makala serisi mneşretmiştir. *“Cabier des charges,,, ( şartna» me), daha İyisi ( Metalip defteri) ismini taşıyan bu seride en koyu mürtecilerden en kızıl ihtilâlcilere kadar biribirine uzak yakın he- men her cereyanın Gsesi vardı. Vakıa o on bir makalenin içinde erek İnşa, gerek tabrip husu- :wdı çok şayanı alâka fikirler, sözler vardı. Fakat aml gürelliği bize kendilerini anlamağa çalışan gençleri adetâ o fikirleri Ibda veya onlara İştirak hâülinde göze termesi (idi. Asır mefhumunun bir kıymetl olauğu nisbette denilebilir. kl Fransız edebiyatında tek asırlar sanat, çift asırlar ise fikir saha- gnda İleri gitmiştir. On altıncı asır Roosard. gibi şairler yetiş- türmiştir ama ne o, ne do arka- daşları bir Rabelalis veya bir Montaigne ehemmiyetinde değil- dir. Ön yedinci asrın şairleri ise, Moliğre bir dereceye kadar müstesna, bilh şekil güzel- Hikleri yaratmışlardır. Bir Racine'in, bir La Fontaine'in kaıymetini anlamak için lisanlarını iyice bil mek lâzımdır. On sekizinci asır fikir asrı, on dokuzuncu şiir asrıdır. Bittabi on yedinci asırda Dascartes, on sekizincide An- drâ Cbhönler, on dokuzuncuda Comte gibi iatisnalar , Fakat umumi manzaraya bakılınca bu tek, çift bususiyeti çarpar. Bunun içindir. ki Tansa, istediği kadar on yedinci ve on dokuzuncu asırlarda ye- tiştirdiği nazım ve nesir arlist- leri ile iftihar etsin, kendi hudutlarından - çıkılınca bilhassa on altıncı ve on sekizinci asrının — tesir bıraktığımı görür. Tek —asırlarda gelen — büyük adamları (Racine, Bossuet, Hu- go, Renan, France) kendisi için, çift asırlarda gelenler ise (Rabe- isis, Montaigne, Voltaire, Rous- soau) bütün insanlık için ehem- miyetlidir. (1) Pek kuvvetle zannederim ki j asırda da Fransz ede- biyatı, bütün “poesie pur - balis Şiir,, nazariyelerine rağmen, bü- yük sanatkârdan ziyade büyük mütefekkirler yetiştirecektir. Zaten bugün bile asrın tutacağı İstika- met gözüküyor: bir mütefekkir, bir moralist olan Gice'in, şek- linin hayli pürüzlü olmasına rağ- men Romain Rolland'ın, Proust'un tesirleri, bir Claudel'inkinden, bir Valâry'ninkinden fazladır. Hattâ bu iki şair de, bilhassa ikincisi, şürlerinden ziyade fikirleri — için ehemmiyetli gözüküyor. Fransız edebiyatı, on altıncı | ve on sekizinci asırlarda plduğu gibi, bu asırda da yeni bir İnsan telâkkisi meydana ge- tirmeğe çalışıyor. â B.ıiu kîimı'ıîır Fransa'nın ölü, mesiperest bir memleketten baş- ka bir şey olmadığını söylüyorlar. tleri dolayısile resmli diye- eğimiz — edebiyatile — iktifa edilince bu hüküm doğrudur; bir Bourget, * bir Dekobra — kadar muzur mühazrir yoktur. Faks! o resmi çöhretleri İtip de esil ede- biyota bakıcık oursak, Fran v5'nin Ölü ve mas'perest değ'l, bilâkla en ezuli memlekellerlem birk olduğunu görürüz. () Müset Timlerin bilhec di gsou asırda — İnkişel singi anutmiyorum; ben andece edebj*ül terihlai Laetediyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: