16 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünya Hüâdiseleri I Londra Konferan- sı Lâf Ebeliğinde Rekar Kırdı Lâf ebeliğinde Londra İktısat Bar Âlemleri| Konferansının şim- Pek Tatlı diye kadarki kon- feransları -fersah Oluyormuş | fersah geride bı- raktığını yine ingiliz gazeteleri yazıyorlar. Bu gazetelere göre, gerek konferansın açılma nutuk- ları, gerek bu nutukların fran- ingilizceye — tercüme olunan — suretleri, bu rekorun azameti —hakkında — kâfi — bir fikir verebilir.. Bundan başka, hergün, konferans faaliyeti hak | kında — neşrolunan 200 — kopye | tebliğ de, bu yazı tomarına ilâve | edilmek gerektir. Koııf:nmkı,l sırf olan biten resmi işlerden alâkadarları haberdar etmek için murahhasların — nutukları — 400 | kopye olarak basılır ve murah- haslara dağıtılır; şimdiye kadar teksir edilerek dağıtılan nutuk ve tebliğler 500 milyon kelimeyi geçmiştir. Bu işle mütemadi su- rette 400 memur meşgul olur. Ayrıca S0 nezaretçi, 2 bekçi, 25 telgrafçı, bir bölük temizleyici vardır. Bunlardan başka, kon- | ferans binasına, murahhaslarla | gazetecilerin — kullanmaları — için | 200 adet telefon kutusu konmuş- tur. Murahhaslar tarafından her gün, kablo ile çekilen telgraf kelimeleri 25 bini bulmak- tadır. Maamafih konferansın en alâka wyandıran tarafı bu kısımlar de- ğildir. Bar ve büfedir. Bu barda, hergün vasati olarak 500 — şişe bira, fırtınalı günlerde 200, iyi ve müsait günlerde 300 kokteyl sarfedilir. Şimdiye kadar istihlâk olunan viski ise 500 şişeyi bul- muştur. Murahhasların hararetini gidermek için bu bara, her gün yarım ton buz getirilmektedir. Tertip heyeti, bilhassa, barda çalışan kadınları hususi bir itina ile seçmiştir. Bunların hemen hepsi çok güzel kadınlardı. Onun içindir ki konferansın bunaltıcı bavası içinde bir parça canı sıkı- lan murahhasları, az sonra, bu kadınlarla şakalaşır ve kafayı tütsülerken — görürsünüz. İngiliz gazeteleri, bu münasebetle, türlü menkibe anlatmaktadırler. Ciddi işlerin, buda, dedikodu tarafı, B Kadın Ve Spor sızda — ve ise, * ir müddettenberi, kadınların, ifrat derecede sporla meş- gul — olmamaları lâzım geleceğine dair ilmi bir mey- lan yardır. Bu meylan, bilhassa bir kısım doktorlar arasında şiddetle revaç bulmaktadır. Çünkü, spor ve idman yapan kız ve kadınların umumiyetle cinsi hassasiyetlerini kaybettikleri görülmektedir. Buna sebep olarak ta, idman yapan kadınlarda cinsi bir tahavvül basıl olduğu — gösterilmektedir. Bundanbaşka, açık havada yaşa- ma- neticesi, kadının cinsi hüviye- tine güneşteki Ultra-Viyole şuala- rın tesir yaptığı da kaydediliyor. Bunlar, faraziye mahiyetini geçmi- yen iki ilmi tahminlerdir. Sebep bakkında — tereddüt ne derece kat'i değilse, fazla sporun kadının cinsi hüviyetini değiştirdiği o nis- bette muhakkaktır. & SON POSTA İsrtanbulı;nr I_(öşebücağı Karacaahmette Neler Oluyor? Bir Delikanlı, Mezarın Ayak Ucunu Gıdıklaya Ölüm, insanlara daima ya- bancı kalmıştır. Hiç kimse: « şu dakikada şu saniyede öleceğiml,, diye kat'i bir hazırlık yapamaz.. buna imkân yoktur. Ölüm, ani gelir ve ani götürür. Hiç düşündünüz. mü? Öldüğümüz vakit nereye gö- mülürüz?.. Moezarlıklar nasıl bir âlemdir?. Vücudümüzün ebediyen dinleneceği toprak altı nasıl bir | yerdir?.. Ölü ile dirinin arasındaki fark nedir?.. Me- zarlar nasıl ku- rulmuş, ölüler na- sıl gömülmüştür?.. Er geç hepi- mizin gideceği ye- re, dün ben çok |daha erken gittim. Karacaahme- din uzun servileri paslı mezar taşla- rı arasında bana bir kulübe göster- diler : te, mezarcılar — burada oturur! dediler.. Mezar kadar karanlık, mezar kadar insana korku ve iğrenti veren bu acaip kulübede, ölü yüzlü, hortlak gözlü mezar kazı- çılar vardı. Amma ne kadar | benzeyiş!.. İnsan ölüp — dirildiği zaman, —karşılarında bu mezar kazıcıları görse, mutlaka, mutla- ka ödü patlar, yeniden ölesi tutar!.. İşte kır sakallı, ihtiyar bir mezarcı ile yavaş yavaş Karaca- ahmedi geriyoruz.. Zavallı insan- lar!.. Eğer dirilip te yattıkları yeri görseler, kimbilir ne sinirlenir, ne köpürürlerdi!.. Mezarcı anlatıyor: — Sen buraya geceleyin gele- cektin beyim!.. Buranın zevki (!) asıl geçeleyindir!.. İlk rast geldiğimz iğri bir mezar taşımda şöyle bir beyit vardı: Bu fanide bulmadım hem rahatı İhtiyar ettim —anınçın — nmhleti Kimse gülrer kimse dahi gülmiye Zevkine değmez cihanın kıymeti Mezarın başında gözüme şöy- le tuhaf bir kelime ilişti: Ah mi- nelmevt! hayret!.. Bu bir nevi “Ah minel aşk ,,a benziyor.. aca- ba bu hasret, bu iştiyak ölüme mi, yoksa, dünyadan kurtulu- şa m?f. Mezarcı anlatıyor; — Bazan şu iğri taşların bir- den bire yıkıldığı olur. Evet, ken- di kendine yıkılır mübarekler... Hele çocuk taşları, biç rahat durmazlar.. ne olacak cenabı hak- kın işi.. mezarda bile rahat dur- mazlar.. Kenarları ekmek — çetelesi gibi çizik bir mezar taşı tuhafı- ma gitti.. ihtiyar mezarcıya se- bebini sordum, başını sallıyarak kıs kıs güldü: — O çeşitleri beyim! dedi.. Hakikaten taşın üstünde me- zarcının dediğini tastık eden iki satırlık bir yazı vardı: Çeşmi ibretle nazar kıl mezarım taşına Bilmez ahvalim kimse ta gelmeyince başına.. Yani “Benim gibi borç içinde yüzenlerin dertleri o kadar bü- yüktür kü, başa gelmeyince, bü- borçludurlar aei ll silitk Gıdiklay_a_ Çıldırdı yüklüğünü anlayamazsınız! , de- mek istiyor..! İhtiyar mezarcı, karşı sırada- ki birkaç mezar taşını göstere- rek elini salladı: , — Şunları görüyor mısın? işte bunların hepsi kadındır.. bazı kış geceleri, keskin bir ruzgâr eserse, vay mezarlığın haline.. çın çın öter ortalık... Koca Karacaahmedi kadınlar bamamma çevirirler.. dedimya, ölüm herşeyi paklar amma, kadın dilini kökünden kesemez vasselâm.. Mezarcı birdenbire kolumdan çekerek beni sağdaki mezarlığa doğru sürükledi: — Gel, dedi.. bak sana hoş bir şey göstereceğim... Deve dikenleri, yaban - otları arasından geçerek iki mezarın başı ucunda durduk: — Bak, dedi mezarcı.. şu iri taşlısı ihtiyar bir kadındı.. yanın- daki de gelini... Evvelâ biz ihtiyarı gömmüştük.. aradan iki ay geçme- | di, gelin de ölmüş.. getirdiler.. ko- casının sözile kaynanasının yanına gömdüler.. Ertesi sabah şu mü- barak hatunun — mezarında ne görelim, koskocaman bir çatlak.. Zavallıdık hırsından çatlamış ola- cak.. Uyleya, gelin hiç yanına yatırılı mı? İhtiyar mezarcı boğula boğu- la gülüyordua. Yeni kazılmış - bir yığını yanına getirdi: — Yarın yeni bir misafirimiz var, dedi.. Bugünden sipariş et- mişler, biz de kazdık.. Ve biraz toprak Hukuku Şahsiy;eye A Adana, 14 (Hususi) — Ağaza- de Hulüsi Beyin iflâs meselesi, ortağı değirmenci Sadık Beyin ölümü üzerine yeni bir safhaya dahil olmuştur. Vekâletçe Mersin Ağırcezasına — nakledilen — suüsti- mal davasının yeniden canlanması ikinci bir sulh teşebbüsü doğur- muştur. Sendikler bazı alacaklı- larla hususi şekilde bir uzlaşma yapmışlardır. 23 kişinin vekili Abdürrahman Ali, İş bankası vekili sabık sandiklerden avu- kat Feyzi, avukat Rıfat, Hüsnü ve Cemal Kâmil Beylerin teş- kil ettikleri ekseriyeti haiz ala- caklı grupu Halkevi salonunda masa heyetinin iştirakile bir içtima — yapmışlar, yeni — İcra ve İflâs Eanıınunun 226 ıncı maddesine tevfikan bir sulh tah- kim etmişlerdir. Masada bugün 71000 lira mevcut bulunmaktadır. Bazı ze- İ vatın uhdesinde de 80000 lira ka- dar veresiye vardır. Uzlaşmıya ç Aîğ';ğade Meserleîîğo_ıwıVSa;l»ıasmda Tevziat Haricinde Kalan (Alacaklıların sonra ilâve ediyor: — Bazan burada ne gürültü- ler, ne curcunalar olur. Geçen yaz ihtiyar bir adam ölmüştü.. Yetişmiş çoluğu çocuğu, damadı, akrabası hep buraya üşüştüler, tam biz ihtiyarı mezara indi- rirken bir gürültü kopmasın mı?,. Damatlarından birile evlât- lardan — biri başladılar çekiş- miye.. hem niçin?.. Merhum eve iki kanarye br rakm ış.. vasiyeti mucibince bunla- rın ikisi de küçük kızına düşüyor- muş...Küçük kızın kocası, — küçük kızın ağabeysile bir kapıştılar, bir kapıştılar ki, sen- misin demediler.. güç halle nok- tayı çağırdık ta, meseleyi — yatış- tırdık.. Hele bir se- ne mezarlığa bir genç - delikanlı dadandı.. bir türlü çekilmez. Yeni gömülen bir mezarın başına oturur, iki gözü — iki çeşme.. — sabahtan akşama — kadar — şiirler okur, mezarın toprağını yüzüne gözlüne sürer, ağlar, durur... Bir gün ne görelim.. zavallı, hoooopl.. Kaçırmış.. mezarın ayak ucuna diz çökmüş, parmağının ucile toprağı gıdıklar gibi yapıyor, katıla katıla gülüyor: — Nasıl, nasıl gıdıklanır mm- sın?, Oh olsun.. yapacağım işte., diye zırvalıyordu.. güç halle kal- dırdık polise verdik.. meğerse © taze mezardaki kadın, îıek ateş güzellerdenmiş, hem de bu deli- kanlı ile yeni evlenmişlermiş... * Artık dönüyorduk, uzun selvi- lerden sıska bir kozalak düştü ve iri kavuklu bir mezar taşına çarptı. Eğildim ve bu taşın üze- rini okudum: Seksen iki esal geçirdim bilmedim gamı âlem ne imiş Mağer ki esirifüraş olup görgeceğim ne imiş! YK Vaziyetleri itKısım Kapaniıyor a Avukat Rifat B. nazaran bir kısım alacaklılara hazır paradan tevziat yapılacaktır. Sâbık milyoner Hulüsi Bey için, mesken ve iaşe bedeli olarak evvelâ — 30,000, — sonra 20,000 lira talep edilmiş, — fakat heyet ancak altı bin lira tefrik - Temmuz 16 Sulumanastır Bir Türkün Malı İmiş Samatyadaki — Sulumanastirin bulunduğu saha ve arsalar bizim- dir. Bizim evde hizmetçilik eden bir Ermeni kadını valdemin dal- ginliğindan — ve perişanlığından istifade ederek mühürünü almış, bir senet tanzim ederek bu arsa- ları o kilisenin papasına hibe etmiştir. Bu işteki hile dini bütün bir müslümanın kiliseye mal hibe etmesi garabetinden de anlaşılır. Bir tahkikat yapılarak bu eski hile ve suüstimalin — hakikati meydana çıkarılasak olursa bize iade edilecek olan bu yerleri ifti- harla Halkevine ve hayır cemi- yetlerine terkedeceğim efendim. Ankara Üncebecide başmuhtar: Ahmet İki Kişiye Verilen Bir Ev Ben muhacirim. Adapazarında Peşkirci kebir mahallesinde 32 numaraya iskân edildim ve mu- vakkat tasarruf — vesikası aldım. Tam tapu alma muamelesini ik- male uğraştığım sırada bana tef- vis edilen ev Bulgaristanın Şemni kasabasından Zeliha Hanıma ve- rildi ve ben açıkta kaldım. Bu haksızlığın tashihini cümhuriyetin âdil kanunlarından bekliyorum efendim. Selânik Karabalâ muhacirlerinden Emine Maaş Alamıyan Muallimler Temmuz, haziran, mayıs ve nisan maaşlarını henüz alamadık. Dört ay bir memurun maaş al- mamasının ne demek olduğu ve bunun acılarını bilirseniz vâziye- timizi takdir edersiniz. Sefaleti- mize sebep — muallim olmamız mıdır ? Kütahya muallimlerinden M. Adil Eski Bayrak Değiştirilmelidir Hükümet konağının üzerinde dalgalanan şerefli bayrağımız çok eskimiştir. Yeni bir bayrak almak büyük külfetlere katlanmaya mü- tevakkıf değildir. Bu bayrağın değiştirilmesi, yerine bir yenisinin konulması lâzımdır. Adapazanı: A, Tevfik | l Covaplarımız l ada Doktor Ethem Beye « Güç doğum ,, kitabını İstan- bulda Ankara caddesinde İkbal kütüphanesinden arayınız. * Edirnede İhsan Beye: Hüseyin Rahmi Bey Hey- beliadada oturur, adresi: “ Hüse- yin Rahmi Bey, Heybeliada ,, dır. * Ankaralı Fahri Bey zade Adlt Beye: —İmzanız iyi okunmuyor, adre- siniz yazılı olmadığı için mektu- muzu neşredemedik efendim. » Bu kararı o! mekte olan Hulüsi Bey ayağa kalkarak; — Dört milyonluk — Seryetin içinde sizden sadaka gibi istedi- ğim para ayet yirmi bin lira- dır. Mâdemki vermiyorsunuz. o da feda olsun! demiş ve salonu terketmiştir. Mahkeme sulhnameyi tasdik ettikten sonra tevziata başlana- caktır. Tevziat haricinde bırakı- lan diğer birkısım alacaklıların, itiraz merciine müracaat edecek- leri tahmin olunmaktadır. Sulh- name tasdik edildiği — takdirde yedi, sekiz senedenberi sürükle- nip giden dört buçuk — milyon lira hikâyesinin bukuku şahsiye- ye ait olan kısm — bu suretle kapanmış, — nihayet bulmuş ola- caktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: