30 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

30 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Memleket Manzaraları Bolu'da Hisarte- * pesini İnsanlar Mı Yaptılar ? Bolu (Hususi) — Bolu çepçev- re dağlarla çeerilmiş zümrüt gibi yeşil bir ova ortasında sivrilen üç tane küçük tepe üzerine ku- rulmuş şirin ve çok güzel bir şehirdir. Dışarıdan görüşle ilk nazarda | şehir düz bir ova Üzerinde zan- nedilir. Halbuki yakınlaştıkça ve şehre girildikçe sokakların, bina- ların taraf taraf yükselmeleri bu tepeleri belli eder. Bu tepelerin en büyüğü Hi- sartepedir ki şehrin ortasında ve Yenicami yanında Hıdırlık tepe- sile birleşir. Bu tepenin insanlar tarafından yapılmış yığma bir te- ke olduğu ve içinde eski saray- ların ve daha birçok âsarı atika- nin bulunduğu söylenmektedir. İkinci tepe de şehrin en gü- zel yerini teşkil eden ve Halk Fırkası binasını taşıyan Hıdırhk tepesidir ki daha birkaç sene evveline gelinceye kadar büyük bir mezarlıktı. İslâm şehirlerinin ekserisinde olduğu gibi Bolunun en şerefli mevkii olan bu tepeye her nedense dirilerden ziyade ölüler tesahüp etmişlerdi. 1929 senesinde —inşasına — başlanılan Halk Fırkası binasının ikmalini müteakip tepedeki — mezarlıklar kaldırılarak — tesviye — edilmiştir. Bolu'nun güzel bir gezinti yeri olan ve akşamları oturacak yer bulunmıyan Fırka Parkına dikilen fidanlar büyüdükleri zaman bu tepe çok güzelleşecektir. Öçüncü tepe de (Kafiye tepe) dir. Bu tepede (Memleket Hasta- hanesi) vardır. Hıdırlık tepesi gibi burasının da bir mamure olacağı şüphesizdir. Bu tepeye muahase- bei hususiye dairesi, vilâyet nafia garajı ve Feyzi cümhuriyet ilk- mektebi binaları yapılmıştır. Bu tepeler birbirine bağlana- rak şarktan garbe doğru şehrin ortasını yükseltir, ve şimâlden yahut cenuptan kasabanın tama- men — görünmesine mani olur. Kasabada düz yer pek azdır. Hiç bir mahalle bu bayırlardan kur- tulamaz. Çarşı tamamen bu tepe- lerin eteklerinde ve bayırda ku- rulmuştur. Eskiden pek karışık olan Bolu çarşısı bundan kırk sene evvel tamamen yanmış ve plân üzerine yeniden — yapılmış — olduğundan muntazam ve büyüktür. — Vehap v , Bozdoğan'da Bir Senede 20 Dirhem Gülyağı. İstihsal Edildi Bozdoğan (Hususi) — Bu sene Bozdoğanda 1344000 — kilo buğday, 2056000 kilo arpa, 785 kilo çavdar, 176 bin kilo yulaf, 62 bin kilo bakla, 300 bin kilo burçak, 15 bin kilo nohut, 5 kilo afyon, 4 bin kilo ipek kozası, 70 kilo palamut, — 10 bin kilo portakal, 4 bin kilo bal, bin kilo balmumu ve 20 dirhem gülyağı istihsal edilmiştir. Bundan başka 450 bin kilo zeytinyağı, 1500000 kilo incir de istihsal olunmuştur. Adapazarı Muftülüğü Adapazarı (Hususi) — Mün- hal bulunan kazamız müftülüğüne asliye mahkemesi zabıt kâtiple- | rinden Mehmet Hilmi efendi in- tihap edilmiş ve yeni vazifesine başlamıştır. | harası | &razisine | hanmıştır. SON POSTA MEMLEKET HABERLERİ Sultansuyu Harası Malafyada Elli İki Köye Zahire Mukabilinde Arazi Kiralıyor Malatya (Hu- susi) — Vilâye- (€ timizin 38 kilo- metre uzaklığın- da — Sultansuyu vardır. Bu hara son teş- kilâtta Ziraat Vekâletine veril- miştir. Bu hara * ekin eken köylü al- dığı mahsulden sekizde bir his- sesini hara ida- resine kira ola- rak vermektedir. Bu suretle kira mahsulü alınan el- L iki köyü var- dır. Hara senevi on beş bin kilo süt istihsal etmekte okkasını halis olarak beş kuruşa satmak- tadır. Eğer yağ, peynir, yoğurt vesaire gibi ihtiyaçları temin etmiş olsa bu mıntakada daha ziyade ucuzluk olacak ve hara da çok zenginleşecektir. Fakat bu- | Diyarıbekir'de Bütün Yollar — * Yeniden Yapılıyor Diyarıbekir, (Hususi) — Bu- rada şayanı dikkat bir yol faali- yeti vardır. Diyarıbekirden Os- maniyeye kadar dört buçuk Os- maniye-Çermik — arasında beş buçuk, Ösmaniye-Elâzir arasında dört buçuk kilometrelik yol ya- pilmıştır. Diyarıbekir-Mardin ara- sında on altınc! kilometreden İ8inci kilometreye kadar - olan yol ye- | | niden yapılmıştır. Diyarıbekir- Silvan arasında da dört buçuk kilometre yol yapılmış, iki buçuk kilometre yo! tamir edilmiş ve Silvan-Lice arasında altı buçuk kilometrelik mesafede de tesvi- yei türabiye yapılmıştır. Diyarı- bekir-Hazro -Kalp - Çapakçur-Muş vilâyetine kadar umumi hat üze- rinde ve Kalp kazasile Çapak- çur arasında 8,5 kilometrelik mesafede tesviyei türabiye ya- pılmıştır. Diyarıbekir - Hani nahiyesile Genç kazası hududu yolunun son otuz kilometrelik kısmının toprak tesviyesi bitirilmıştir. Silvan ve Bitlis yolu üzerin- deki Dicle nehri köprüsünün ve Mardin yolu üzerindeki Kara köprünün keşifleri yapılarak ta- mirlerine başlanmıştır. Elâziz da Dıgkıpmndın kışla mevkiine kadar olan üç kilometrelik yol on sekiz metre genişliğinde olarâk yeniden yapıl- maktadır. Diyarıbekir - Elâziz arasındaki altmış altı kilometrelik yolun inşasına da eylülde başla- nacaktır. Çermik - Siverek ara- sında otuz kilometrelik yeni bir yolun toprak tesviyesine başlan- mıştır. Kalp - kazasile Göderni köyü arasındaki dört kilometre- lik kısmın tamirine ve ayrıca Göderni köprüsünün de bazı yer- lerinin yeniden yapılmasına baş- Diyanbekir - Kalp - Genç- Muş yolunun noksan kalan bazı yerlerinin yapılmasına — eylülden itibaren başlanacaktır, Sultansuyu harası günkü halile henüz masrafını bile koruyamamaktadır. Bütün çiftlik geçen sene yedi bin krat zahire temin edebilmişti. Halbuki 924 senesinde ayni sahanın 35 bin kratlık hasılatı olmuştur. Bu se- ne de ancak ve tahmini olarak on dört on btş bin lıııt kadar | | olabileceği söyle- Çıftlıgıı bu vaziyeti dolayısile ? satılması veya bir şirket — tarahı- dan idare edil- mesi düşünülmüş ise de daha ziya- de köylüye tev- zi esası üzerinde fikârler ileri sü- rülmüş fakat bu husustaki muha- berat henüz neti- celenmemiştir. Harada bulu- nan 24 kısrak, 350 koyun, 100 inek, 30 boğa, '150 buzağı vesaireden dana, bo- ğa ve kuzuları İdarci hususiye alarak köylüye dağıtmayı düşün- müş ise de para meselesi cihetin- den bu işe girişilememiştir. Harada yetiştirilen taylar ha- kikaten çok güzel ve cins şece- reli halis Arıp kanı hıyvııılııdır. Akşehır Ortamektep Talebeleri Kamptan Döndüler Akşehir, (Hususi) — Oriımektıp talebeleri kımp ınudddınl muvaffakıyetle ikmal etmişler ve şehre dönmüşlerdir. Talebeler kampta büyük istifadeler temin ctmışlerdır Üskübi Duzcenın 'Elbustan 'da Nümune Köyüdür Ortamektep Düzce, ( Hususi ) — Üskübi ovasının şimal kısmına ve dağ eteğine kurulmuş şirin ve tarihi bir. kasabadır. irmağı” geçer. Beş yüz hanc ve yüze yakım dükkânı vardır. İki üç sene evvel nahiye merkezi idi. Fakat bilâhare köy oldu şimdi bir muhtar tarafından idare ediliyor. Muhtar İlyas Efendi çok fa'al bir gençtir. güne kadar caddesi olmıyan bu kadim kasa- baya; enkaz altından çıkan büyük taşlarla geniş caddeler açtırmış ve bu caddelerde her ev sahibi- ni hergün evinin bududu dahilini temizlemesi karar altıma almıştır. Caddeler, sokaklar tertemizdir. Akçeşehir şosesi kasabanın orta- sından — geçtiğinden — muntazam caddeden geçen ilk yabancı yol> cu bir kazaya geldiğini zanneder. Üskübi — kasabası Düzcenin en nefis tütün yetiştiren mınta- Önünden Milân | Elbüstan, (Hususi) — Maarif Vekâletinin Elbüstanda, bir arta- mektep açmıya karar vermiş olması burada büyük bir meser- ret uyandırdı. Halk derhal - faali- yete geçerek ortamektep binasını hazırlamak üzere 4000 firayı ban- kaya teslim etti. Bilhassa genç- ler vekâletin bu kararını coşkun tezahuratla ı.lkıılıyd"ll! kaszıdır. Nahiye teıl:ıliü uıııın— da İnhisarlar idaresinin başmemur- luğu vardı. Nahiye teşkilâtı lâğve- dilip köy olur olmaz memuriyet te lıgvedılerek yalnız bir satış memuru bırakılmıştı. Fakat şimdi burada yeniden bir başmemurluk ihdas edilmektedir. Üskübide bu sene bütün mah- sul henüz büyümedi buna da sebep yağmurların fazlalığı ile tütünlere karıncaya benzer bir nevi böcek- ler hücumudur. — Tütünlerimizin yüzde otuzu bozulmuştur, Şairlerin Hayatına Dair Nurullah Ata Şair Verlaine'in hayatına dair yeni neşrolunan bir kitap Fransız muharrirleri arasında birtakım münakaşalar açtı. O kitabı oku- madım, belki de hiç okumıyaca- ğgım; fakat muhteviyatımı hakkın- da yazılan tenkitlerden biliyorum. Verlaine'in çok içtiği, aşk husu- sunda bizim eski şairlerimizin tabiatinde olduğu, dilendiği, hasılı ahlâkça bir örnek olmadığı ma- lâmdu; Monsieur François Porch& bunları tafsilâtı ile anlatıyor ve şairin babalarının da garip adam- lar olduğunu gösteriyormuş. Bu kitabı takdir ile karşılıyan M. Henri de Regnier, bundan sonra Verlaine'in şiürlerini eskisi gibi sadece hayranlıkla okuyamı- yacağını, biraz olsun tiksinti du- yacağını söylüyor. M. Edmond Jalcux ise bilakis o şaire şimdi daha çok hayran olduğunu itiraf ediyor. “ Les amis de Verlaine ,, cemiyeti, kitabın muharririni pro- testo ediyor. Ya alkış, ya itiraz, her taraftan bir ses geliyor ve bir şairin hayatından bahsedilir- ken onun fena, iğrenç taraflar- nın da gösterilmesi doğru olup olmadığı meselesi yeniden müna- kaşa ediliyor. Bence — şairlerin hayatından uzun uzadıya bahse hakkımız yoktur: Ne iyi tarafları, ne de fena farafları. Ancak onun edebi ha- yatını, yani kimlerin tesirinde kalıp kimlere tesir ettiğini “araş- tırabiliriz. Hususi, günahları, se- vapları sırf kendisini veya onu tanımış olanları, nihayet zamanın polisini alâkadar eder; bu da olünciye kadar, öldükten sonra ise ortada yalmız ve yalmız eser — kalmalıdır. Bunun — için- dir ki M. de Rögnier gibi bundan sonra o şairin şiirlerin- den tiksinecek olanlar, M. Ed- | mond Jaloux gibi ona şimdi daha :% | büyük bir hayranlık gösterenleri de, M. Porche gibi eserini tahlil edeceklerine hayatı hakkın- da vesika arıyanları da bir türlü anlıyamıyorum. Zaten bütün bunlar ne işe yarıyor? Bunları bilmekle sanat dehasının sırlarım keşfedebiliyor müyuz? Verlaine içtiği için, bir- takım garip huyları olduğu için mi emsalsiz bir şairdi? Ondan çok fazla münasebetsizlik edip hiç bir iş görememiş insanlar ol- duğu gibi sükün içinde harikalar yaratmış olanlar da var. O hâlde hayatın hususiyetleri hiç biB esaslı meseleyi izah edemez. Hem bü- yük sanatkârların, büyük adam- ların hususi hayatlarındaki hare- ketleri en az original taraflarıdır; iş sadece hususi hayat sahasında kalırsa onları taklit etmek hiç de imkânsız değildir. Hususi hayatı, büyük insanla- rın herkese, yani kendimize ben- zer taraflarını meydana çıkarmak, onlârı her faninin derecesine indirmek için tetkik ediyorlar. Bize yaklaştıkça kendilerini daha çok seviyoruz. İşte zamanımızın en mühin illetlerinden biri: güne delik hayatımızın fevkinde olan şeylerden bizi çevirecek kadar kuvvetli olan nahvetimiz. İlâbları attık, şimdi kahramanları da kü- çültüyor, kendi boyumuza indi- riyoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: