18 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

18 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, İTTİHAT ve TERAKKİ | Tü Nasil doğdu?.. Ikinci Kısım No, 117 SON POTSA Nasil Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. Sokaklarda Alenen Oruç Yiyorlar, Kadınlar Yüzleri Açık Geziyorlar Ramazan gelmişti.. Abdülhamit devrinde bu ayı büyük bir taassup ve dindarlık inzıbatı altın- da geçirmiye alışmış olan mutaas- ©p güruh, şimdi hürriyetten cür'et alan birtakım şımarıkların müba- lâtsızca hareketlerinden mütecssir oluyor.. Bir takım cahil ve idrak- sizlerin içtima ettiği yerlerde; (bürriyet) in, (şeriat) 1 mahvetti- ğine dair acı sözler söyleniyordu. Daha ramazanın ilk günlerinde mühim bir hâdise zuhur etmişti. Fatih camisi civarında arpacılık eden ve ara sıra başına bir yeşil paçavra sararak avam vâizliği ile gieçınen kör Ali J1) denilen şahıs, ir öğle namazından sonra, cami- nin son cemaat yerinde başına toplanan halka vaız etmiye baş- lamış. Ve nihayet : — Ey, “ümmeti Muhammet.. Din ve şeriat elden gidiyor, So- kaklarda, alenen oruç - yiyorlar.. Kadınlar, yüzleri açık geziyorlar... Hükümet, dört buçuk Selânik Yahudisinin maskarası oldu. Gâ- vur, çıfıt, halimize gülüyor... Ne duruyoruz, hadi kalkalım. Halife- ye kadar gidelim. Bu halden şikâyet —edelim. Hiç — olmazsa Allaha karşı vazifemizi ifa ede- rek vebalden kurtulalım... Diye bağırdı.. Bu sırada refiki İsmail Hakkı ismindeki meczup ta: — Bu sözleri hocaya Allah söyletiyor... Kalk, hoca.. Arkana düşmiyen kâfirdir. Diye, cahil halkı heyecan için- de bıraktı. Derhal koştular. Ca- minin memberindeki bayraklardan birini indirdiler. Kör Alinin eline verdiler, — Düş önümüze, hoca... Dediler, Tekbir ve -tehlillerle Yıldız sarayına doğru yola düzül- düler. Yolda, Babıâliye gelen sa- drazam Kâmil Paşaya rast ge- diler. Hemen durdurdular. Kör Ali, Kâmil Paşanın arabasımn kapısını açtı. Uzunca süren bir warzden sonra: — Biz seni, dini bütün bir vezir zannederdik. Yoksa sen de © Selânik farmosonlarına mı uydun?... Bu dünyanın üstü var- sa, altı da” var.. Bugün — böyle şatafatlı arabalarda gezmek hü- mer değil. Yarın ahrete, dört kollu bir tahta parçasile gide- ceksin. ÂAç gözünü.. Yoksa aça- Biz, allah tarafından bu dün- yanın ıslahına memur oluk. Dedi.. Zavall Kâmil Paşanın rengi uçmuş arabanın köşesine çekilmişti. Zaten sinirli olan bu ihtiyar vezir korkudan bütün bütün sinirleşmiş.. Bayılacak hale gel- mişti.. O haşarat sürüsünü lafla teskin etmek ve o anda bunla- rın dağılması için bir emir ver- mek te mümkün olmadığı için birşey söylemedi, — Hay, hay.. Hakkınız var.. İnşallah, icabına bakılır, Diye o buhranlı dakittaları ge- çirdi... Fakat bu şeriat hâmile- rinden uzaklaşır uzaklaşmaz, ya- verlerinden birini Zaptiye nazırı () Bu adamın asıl ismi Mehmettir: Harbiye nazırı A Rıza Paşa Sami Paşaya, diğerini de Gala- tada köprü başındaki Aziziye karakolile Beşiktaş karakoluna gönderdi, Bu serseri sürüsünün önüne geçilmesi hakkında emir verdi. Yaverler, emredilen yerlere koşa dursun; bu şuursuzlar kafi- lesi, biraz sonra Şeyhislâm Cema- lettin Efendiye tesadüf etmişler- di. Derhal Şeyhislâm efendinin arabası da tevkif edildi. Kör Ali, yine arabanın yanına'geldi. Mem- leketi istilâ eden dinsizlikten şikâyet etti. Yalan yanlış bir çok ayetler ve hadisler okuduktan sonra: — Bu işlerden dolayı yegâne mesul, sensin... Düş önümüze.. halifeye beraber gideceğiz. Diye Cemalettin Efendiye teh- didat ve tarizatta bulundu. Va- ziyeti derhal kavrıyan şeyhislâm efendi, büyük bir sükün ve itidal ile hareket etti. Kör Ali ile ya- nındakilere nasihat etmek istedi. Fakat, gemi azıya almış ve şı- marmış olan Kör Ali; — Ben, sahibi hurucum.. Bu işe, mintarafillâh memurum. Cevabını verdi. Tekrar bay- rağını omuzlıyarak tekbir getirdi. O anda, kimbilir. nasıl parlak hulyalarla malâmal olarak yıldıza şollırrlı çoğılı çoğala, adedi binlere baliğ olan bu sefil güruh, yıldız yokuşunu — tırmanırlarken, eğer karşılarına bir manga as- ker çıkıp ta bir el olsun yay- hm ateşi ile bunları - istikbal etseydi; bu yeşil başlı yılan yavrusu, yalnız — şeriali dzgıl, dünya ve ahıretin bütün dan bile vazgeçer.. derhal beyni ezilerek geberip giderdi. Fakat, mlqllp uğrunda Rumelide dökü- len kanları hiçe sayarak, bugün : — Aman efendim, inkılâbımız kansız olsun.. Cihan hayrette kalsın.. Diye gülünç bir düstur takip edenler bunu yapamadılar. Ağ- zında şeriat zehirini - taşıyan bu yeşilbaşlı yılan yavrusunu yaşat- tılar.. Gittikçe büyüyen bir ejder yaptılar, Sadrazam Kâmil Paşa ve Şeyhislâm — Cemaleddin — Efendi gibi Abdülhamit te, bu mecnun sürüsünü başından kolayca de- fetti. Manevi vazifelerini ifa et- mekten mütevellit bir haz ve sürur içinde dağılan bu kafile, mahalle kahvelerinde şeriat namıma propa- gandacılığa çıkarlarken, üç saat evvel âdi v sefil bir arpacıdan başka bir şey Kör Ali, birdenbire (katbülarifin) ve (gav- sülvasilin) oluvermiş.. köhne Bizan- sın daima din ve siyaset entrika- larile aldanmış olan muhitinde, büyük bir şöhret kespetmişti. Bu hâdise, hakiki inkılâpçıları ciddi ve samimi meşrutiyetper- verleri acı acı düşündürürken, Şeref sokağı sakinlerini de bir telâş ve endişe almıştı.. Yıldız sarayına giden bu serseriler, eğer şeytana uyarak Şeref sokağına dalıvermiş — olsalardı; bir anda (cemiyeti mukaddesejnin yerinde yeller eseceği.. Ve lüzumsuz bir gurur ile sermest olan tafrafuruş- ların da cezalarını çekecekleri muübakkaktı. e ( Arkası var ) SON POSTA İstanbul BORSASI 17-8- 1933 Paralar ( Satış ) Suş 40 knron F gilin Avua n0 $0) 2400 Süym Z3çA tü— -— Lendra Nev - Parte Milsne Billkesi Atima Cenevre bafi Aı::-lııı 1,1684 Hlsse Senetleri yata | Bank.(Nama) Ö40 * (Hamile) — 900 : (Mücsce)lİ6—> Oamanlı Bazk. 351— .'.'.ı.':ı" Hayriye 'W WOOV. Hı" ıuı:ıdı“ P.* 133 l Echam ve Yıhvlıı Ltra Anade'a & I00V. 37,50 Şerk D, Y, *46,15 İst. Tramvay — 51,30- Caküldar sa — yipe Terkos 2151 Havagast '*lıhı A00 Lira . ş V el b © vıı- igaretiller buzün muamele KUÜ a e S ea gA el L eee — Zadiya BN Şark Memleketleri" V Ve T urkıye rkleri Seven Bir Mısıfğ Meb'usu Diyor Ki: (CBaştarafı 1 Inci sayfada ) beni nezaketle karşıladı, yapıla- cak muameleyi söyledi, izahatı verdi. — Fakat bu kâfi mi? İngiliz- ler, İtalyanlar, Fransızlar Mısır- dan seyyah celbetmek için azami gayret — göstermektedirler, vize ücretini de kaldırmışlardır, acaba Türkiye de ayni şeyi yapamaz mı? Abdullah Bey Turing Kulüp mümessili Şükrü Âli Beyi gör- müş, çalışmasına şahit olmuş. Bu sahada kendisinden takdirle bah- setmektedir. İstiklâl Havası.. Söz arasında bu kardeş mem- leket mebusunun tnemleketimizde nazarı dikkatini celbeden ilk şeye temas ettik. Hakikatte basit, fakat manası itibarile mühim bir hâdise: Bir ecnebi bir apartıman sahi- binden elli lira dolandırmış, apar- tıman sahibi polise şikâyette bu- lunmuş, polis ecnebiye sormuş. Ecnebinin yaptığı ilk şey de elli lirayı iade etmek olmuştur. Abdullah Bey: — Eski zamanlarda - olsaydı bu frenk karakola — pervasızca gidecek ve — neticede de haklı çıkacaktı. Muhakkak: Memleke- tinizde tam, mutlak bir istiklâl havası var: Bunu Büyük Gaziye borçlusunuz! Muhatabımız bir saniye durdu: — Gazi dedim hatırıma geldi, ilâve edeyim: Gaziyi yalnız kendi malınız. addelmeyiniz. O, bütün Şarkım malıdır. Yarattığı eserden bütün Şark ilham almakta, kendi besabına ayrı ayrı istifade nümu- neleri seçmektedir. * Fakat memleketimizde nazarı dikkati celbeden yalnız - istiklâl havası mı? Bu ııtıldlh mulııfın etmek, bu memleketi daha ziya 3 | yükseltmek gelecek nesillerin va- zifesi olacaktır. Onlar acaba ne halde? 3 Abdullah Bey belediyeye git | miş, reis muavini Hâmit Beyden çok güzel bir kabul görmüş ve — inkılâptan — sonra — açılan — mekteplerin adedi ile tesis edilen — terbiye sistemi hakkında malümıt almasına delâletini rica etmiş. Kendisi Mısırda iptidai tedrisatın « mecburiyeti lâyihasının muharriri olmak sıfatile bahiste yakından alâkadardır. Bu bahis Üzerinde çalışacaktır. Abdullah Bey: : — Fakat şimdiden anladığım — bir şey var: Ecnebi mekteplerine hudut çizilmiş, yerlerine Türk — mektepleri — tesis edilmiş, milli — terbiyeniz ve tahsiliniz var. Sokaktan geçerken gözler'n | camekânlarda. Bakıyorum, tabelâ- — ların hepsi de türkçe, sade türkçel # BZi aN « alkkE x Abdullah Bey camilerimizi de — gezmiş, söyliyordu: — Baktım, bir Hocaefendi okuyor, yaeyyühennas, diye baş- hyan bir sure! Yaklaştım, dinle- — yenlerden birine manasını sordum. Bilmiyordu: Yaptığınız iyi şeyler- den biri de muhakkak Kur'anın tercümesidir. * Söz Mısırda kıral Fuat Hz. nin himayeleri ve delâletleri ile vücu- dea getirilen umran eserlerine ve intibah hareketlerine geçti. İki kardeş devletin — münasebetleri konuşuldu. y Abdullah Bey : — Siyasi münasebetler üze- rinde söylenecek tek kelime bile yok. Yalnız iktısadi ve ilmi mü- badelenin genişlemesini, iki mem- leketin yekdiğeri arasında komşu kapısı telâkki edilmesini temenni edelim. a Resmı'nizı' Bizo Gönderiniz, Size Tabiatinizi Soglıyelıın... Resminizi kupon İle rnıdennll Kupon diğer sıyfamnızdıdır. 1 Rıza Hüsnü B.: Yumuşak başlı , .o — uysaldır. Çalıştığı yer- lerde doğrulu- ğu ve itaatile kendisini sev- dirir, gürültü- cü ve kavga- c — değildir. Mücadele yap- maz ve serbest lıınk:dmlı bulunmaz, daha - zi- yade az sokulgan ve mahcup dıvıımr Heı'ulıyetten çekinir, emniyet ve itimat u 12 Hüseyin B.: Gözü pektir. - Atak tellııı edebıhr. K6 | dih ve takdir- - S den - hoşlaniır. Bıyükmgu ve olduğundan - fazla fazla görünmeyi sever, İşinde B 14 İzmir'de Osman Ef,: Ağır başlı soymg Ve — olgundur. İ menfaat — ve © geçim bahsin- " de uysol dav- Arka- NL | tara- ıĞ fından sevilir. — Muamelesinde tevazu ve sa- delik — vardır. Kanaatkârlığa temayül eder. Elin- den iş gelir. Açıkgözce hareket- lerde bulunur. 15 İzmir'de Mustafa Ef.: Çehıı işlere “aham- mül gösteri:. Fiil ve hare- ketlerinde şid- det — vardır. K, dığı zaman <u ci ve dökü- cü olur. Her- " kesle — kolay- Y pkla geçine- mez, başkalarına minnet etmek- te tahakküme ülde müs tağın davranır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: