16 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

16 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Z. $. Kara Cehennem Her Hakkı Mahlfuzdur Tefrika No, 23 Hüseyin Usta Dile Geldi: Ağam.. Şeriata bağlıyız.. Şer'işerifin emrine| ? boynumuz kıldan ince kılıçtan keskin! — Evet.. Evet... — Hüseyin usta ile arkadaş- larından birkaç usta bundan hayli telâş ediyorlar.. Günün birinde aıra bize gelecek, bunun vaktile çaresine bakmalı; diyorlarmış... Şimdi bunlar aralarında karar vermişler. Bir çibanbaşı kopara- gaklar, zindanı boşaltacaklarmış. Bekri Mustafa neş'e ile ba- gırdı: — Pilâvdan dönenin kaşiğı kırılsın... Hüseyin usta çıban başı koparmak istiyorsa, biz ne güne dururuz. O gece, perşembe günü ak- şamı idi. Nakılcı Mustafa ile Bekri Mustafanın derhal hare- kete geçmesine ve ertesi günü cuma selâmlığında bir iş görmek için Hüseyin ustaya gitmesine karar verildi. Hüseyin ustâ, bu namdar ka- badayıları büyük bir iltifat ile kabul etli... İki taraf ta biribirine açıldı. Hüseyin usta, taraftarları- nin “azlığından bahsediyor bir müddet daha beklemek istiyordu. Fakat, kurnaz Bekri Mustafa, buna şu süretle itiraz etti: — Her geçen gün, senin za- rarınadır. Düşündükleriniz. ban kimselerce duyulmuştur. Malümya, otuz iki dişten çıkan, otuz iki kulağa yayılır; derler. İnan ki, bu mesele yarın dallanıp budaklana- cak alursa sizin haliniz de yaman olur. İyisi mi, tevekkeltü alellah deyip bu işe atılmalıdır. Sen, öyle fazla kalabalığa bakma... Nasıl olsa, senin beş on kişin var,. Bizim de beherimizin kırkar ellişer avenemiz var. Tecrübe olunmuştur ki böyle işlerde ba- şımıza bir o kadar da adam toplanır. Eh, artık ne kasavet çekersin. Hemen, düş önümüze... Dedi... Bu sözler, Hüseyin ağayı iknaa kâfi geldi. * Ertesi günü cuma selâmlığın- dan sonra, Yeniçeri ağası Seyit Mehmet ağa, Üüç çifte — teb- dil kayığına binmiş, selâmliktan avdet ediyordu. Kayık, ağa- nn ( Defterdardaki evine git- mek için Yemiş iskelesi hizasın- dan geçiyordu. Tam o zaman, Çardak iskelesinden beş adet Üçer çifte ateş kayığı hareket etti. Beher kayıkta, beşer silâhlı adam vardı. —- En öndeki kayıkta Hüseyin usta bulunuyor: — Ha babam, ha... Diye kürekcileri sıkı kürek çekmiye teşvik ediyordu. Kayık- lar sür'atle ilerlediler. Yeniçeri ağasının kayığını ihato ettiler. Hüseyin usta, derhal ağanın ka- yığına atladı. Selâm verdikten sanra söze başladı: — Ağam!.. Cümlemiz, şeriata bağlıyız. Şer'i şerifin emrine kar- şı boynumuz kıldan ince, kılıçtan . keskin. amma va lâkin şeriat harici İşler görülüyor. Suçsuz yoldaşlar boğuluyor ve zindanlarda inleti- liyor. Bu gibi işler bugün bana ise, yarın da sana... Onun için bizim, haksızlığa rızamız yoktur. Ya, gelir zindan kapısını açar, ,ocaklıya dua edin... haksız yere mahpus olan yoldaş- larımızı salarsın.. Veyahut.. Yeniçeri ağası Seyit Mehmet | Efendi, cesur bir adamdı. Yerin- | den — fırlıyarak hiddetle cevap verdi: — Bire, yolsuz, — erkânsiz., İbadullahın emniyet ve selâmeti için © makuleleri ferman ile kat- lederim. Sen, ne demek istersin?. Yoksa alenen zorbalıkmı edersin. Çekil karşımdan.. Yıkıl Dedi. Fakat.. sözünü ikmal edemedi. Evvelâ, Hüseyin usta ile yanın- dakilere Yeniçeri ağasının kayı- ğına atladılar. Yakasından yapış- tılar, Sırtüstü, boyluboyunca ka- yığın ortasına yatırdılar. Hüseyin —usta, — kürekçilere emretti: — Çek ulan hamlacı.. Doğru, Çardak iskelesine... Hamlacılar için başka türlü bir şey yapmak imkân ve ihti- mali yoktu. Çünkü, beş kayığın kürekçisi, Yeniçeri ağasının ka- yığımı ortalarına almışlar, sahile doğru sürüklüyorlardı. Sahilde, Çardak iskelesinde de bir kaynaşma vardı. Nakılcı Mustafa ile arkadaşlarının bütün avenesi orada — toplanmışlardı. | Kayıklar sahile geldiği zaman Yeniçeri ağasını — sürükleyerek kayıktan çıkardılar. İte, kaka oradaki deli Hüseyinin kahvesine | kapadılar. $ Hüseyin usta, derhal oradaki zorbaların başına geçti: Allahını seven, peşimden Dedi. Yüzlerce zorba, Hüseyin ağa- nın peşine düşmüş, büyük bir velvele ile Baba Cafer zındanına koşuşuyorlardı, Bunların arasında ellerindeki yalın palalar parılda- yan nakilci Mustafa, — kazancı Necip, Bekri Mustafa, yastıkçı Hüseyin ve rı da vardı. Baba Cafer zındanının bek- çileri olan tomrukçular, gördük- leri zora dayanamadılar. Derhal zından kapısım bırakarak — kaçtı- lar. O zaman kapılar açıldı. En önde bulunan Hüseyin usta, iki elini boru gibi ağzına koyarak: — Cümlenize, azat. Varın, Diye bağırdı. Senelerdenberi bu zındanda yaşıyan, kadit haline gelmiş sok- m benizli zavallılar, yürümek Ednünden bile mahrum bir halde duvarlara 'tutuna tutuna zından kapısından çıkmıya çalışırlarken; Doğan yaralı bir kaplan gibi içeriden sıçramış.. Nakilci Mustafa ile arkadaşları tarafından coşkun bir meserretle karşılanmıştı... Bu zaferi temin eden ©o adamlar, Doğana karşı muhabbet ve vefa- larını gösteren birçok. sözler söy- lerken, — o bunları — dinlemiyor; sadece Fatoyu düşünüyordu. ( Arkası var ) 50 Darecelik HÂRiKA RAKIS Deniz Kostümle- rini GayriAhlâki Bulanlar.. Plâjlarda böyle bir nilmayiş tertip etmişlerdi.. SÜMER BANK UMUM e. Yer Ha y e Müdürlüğünden: Umumi müdürlük ve teşki- lâtı 15 eylül 1933 tarihinde Ankarada Ziraat Bankası bina- sındaki dairei mahsusaya nak- lolunacak ve İstanbuldaki —bi- nada yalnız İstanbuldaki şubesi kalacaktır. 15 eylülden itibaren Sümer Bank Umum Müdürlü- ğgüne hitaben yazılacak müha- beratın Ankaraya gönderilmesi ilân olunur. Deniz Yolları İşletmesi ACENTALARI: Karaköy - Köprübuşr 'Tel 42368 Sirkeci Mühürdar zade han Telefon: 22740 Karadeniz Aralık postası ERZURUM vapuru 17 Eylül Pazar 18 de Galata rıhtimin- dan kalkarak Zonguldak, İne- bolu, Ayancık, Samsun, Fatsa, Gireson, — Tirebolu, — Görele, Trabzon, Rize'ye dönüşte bun- lara ilâveten Of, Pulathane, Ordu'ya uğrayacak yalnız Zon- guldağa uğramıyacaktır.*4938,, Mersin aralık postası ÇANAKKALE vapuru 17 Ey- Kül Pazar 10'da İdare rıhtımın- dan kalkar. Taşucu, Anamur, Kuşadası ve Gelibolu'ya yalnız dönüşte uğrar. 44937, Ayvalık sür”at postası MERSİN vapuru 17 Eylül Pa- zar 17 de İdare rıhtımından kalkacak gidiş ve — dönüşte Çanakkale, Edremit, Ayvalık ve Dikili'ye —İzmir'e uğrayacak- tır. 44939,, Üraelag DR. KEMAL OSMAN İdrar yolları hast. mutahassısı araköy, Pogçacı fırın sırası No. 34 Tel : 41235 gggap 7171 Resim Tahlili Kuponu | Tabiatinizi öğrenmek istiyorsanız resminizi 8 adet kupoo ile birlikte gönderiniz. — Resmdniz — sıraya tübidir ve iade edilmerz. î :dı değildi. O, genç kızın karışısında Bu Sütunda Hergün Tercüme Eden: Hatice Hatlp  YE NEGRO Piotel fevkalâde mahcup bir gençti. Böyle olmakla beraber ayrıca da gayet neşeli idi. Yalnız bu neşesini mahcubiyeti — yüzün- den — kimseye - gösteremiyordu. Evine girdiği zaman küçük kö- peği ile saatlerce oynar koşar, gülerdi. Piotel köpeği Neğroyı bir kiş gecesi sokakta bulmuştu. Zavallı hayvan açlıktan ve soğuk- tan ölmek üzere idi. Piotel onu büyük bir merhametle beslemiş ve terbiye etmişti. Genç adamın bir evin beşinci katında bir odası vardı. — İşte Negro günün mühim bir kısmını bu odanın balkonunda kapatıla- rak geçirirdi. Ancak efendisi ak- şama eve avdet ettiği — zaman odaya girebiliyordu. Piotel evine gelince köpeği karşısına — alır, ona birçok şeyler öğretir, terbiye ederdi. — Altı ay içinde Neğro son derecede mâhir bir köpek olmuştu. Efendisi kapı açık dedi- ği zaman koşup kapıyı kapıyor. Ne sıcak dediği —zaman ba- şından şapkasını — kapıyor. İkâ ayağı Üüstünda —yürüyor, ken- disine atılan her hangi bir şeyi havada ağzile yakalayarak efen- disine getiriyordu. * Piotel'in yanındaki odada iki terzi kadın yaşıyordu. Bunlardan biri Madam Merault isminde dul bir kadın, diğeri de kızı Matma- zel Camille idi. Genç kız am- cak on sekiz yaşlarında, e- mer bir çocuktu. Gayet güzel olan bu kızcağızın rengi biraz fazlaca solgun, ve geç saatlere kadar çalışmaktan gözünün etrafı çöküktü. Piotel, Camille için en mükemmel bir saadet demekti: Delikanlı görür görmez ona âşık olmuştu. Fakat son derecede mahcup olan bu zavallı için genç kıza aşkını itiraf etmek imkânsız birşeydi. Hatta ara sıra om ları ziyarete gidip bir çeyrek saat kadar oturduğu zamanlar- da bile gözlerini kaldırıp genç kıza bakamıyordu. — Piotel ye- rinde her hangi bir insan Camille- nin de delikanlıya karşı büsbütün lakayt olmadığını farkedebilirdi. Halbuki Piotel hiç bir şeyin farkın- | bütün gayretini ancak ona çok görünmemek için sarfediyordu! İşte bu gizli aşkı tam iki sene ayni sessizlik içinde devam etti. Nihayet onu askere aldılar. Giderken köpeğini alıp Madam Merault'un odasına gitti ve kö- peğini kabul edip edemiyeceğini kendisinden sordu : — “ Kemali —memnuniyetle alırım, Mösyö Piotel.. ,, Camille de lâkırdıya karış- ını.lı_: “ Avdetinizde de köpeği- nizi size geri veririz. , Piotel'in o mel'un mahçubi- yeti, kendisine şu münasebetsiz ve budulaca sözü söyletiverdi: — "Ne diyorsunuz Matmazel.. dedi. Üç sene çok uzun bir müddettir.. — Askerliğim bitince belki de Parise hiç avdet etmem!,, Camille biraz bozularak : — Nasıl isterseniz Mösyö Pi- otel.. diye mırıldandı. | ayni heyecanı hissediyordu. sevgili efendisinin uzaklaştığını kederli gözlerle seyretmişti. * Üç sene geçmişti. Piotel as- kerliğini bitirmiş, Parise avdet etmişti. Sokak sokak kendisine bir oda bulmak için gezerken ayaklarının dibinde bir köpek peyda oldu, bacaklarına sürüne- rek yaltaklanan bu küçük mahlu- ku görünce Piotel, Negro'sunu hatırladı. — Rahat durl Köpek müddet sakin dur- muştu. O zaman Piotel bunun tabiati Negroya benzediğini gör« dü, ve yoluna devam etti. Köpek kendisini takip ediyordu. — Sen galiba beni bir baş- kasına benzetiyorsun! Diye homurdandı. Fakat kö- pek onu bir türlü rahat bırakmı- yordu. Eğer Negro ise şimdi meydana çıkar ! Dl;o düşündü. birden eğildi, alnımı mendilile silerek yavaşça : — Aman ne sıcak! diye mırık dandı. Bir hamlede köpek başından şapkasını kaptı ve koşmuya başs ladı. Şüphesiz bu Negro değildi. Eğer o olsaydı şapkayı eline verecekti. Köpeğin arkasından koşmıya başladı. Etraftaki çocuk- lar gülmiye, çağrışmıya başlamıştı. Piotel köpeğin arkasından koşar- ken adeta hiddetli idi. Köpek bir müddet koşuyor, sonra durup adeta — kendisini İ bekliyor, © yanına yaklaşınca yeniden koş- mıya başlıyordu. Nihayet bir evin avlusunâ girip Piotel'i bekledi. Delikanlı tam şapkasını ağzından kapacaği zaman yeniden sıçradı ve aralık bir kapıdan içeri girdi. Piotel bir müddet tereddüt etti, ve nihayet köpeğin arkasından içeri girdi. Girdiği adann bir köşesinde bif pencereye yakın dikiş makinesi" nin önünde büyük bir hayretle Matmazel Camille'i gördü. — Matmazel Camille! Genç kız birden başını kab dirmiş ve kıpkırmızı kesilmişti: Sonra yerinden fırladı ona elini — uzattı. — Siz misiniz? Diye hafifçe haykırdı. — Beni buraya Negro [ııüld' Sokak ortasında başımdan şap” — kamı kapıverdi. Ne mel'un hay” — van!.. Ey Madam Meraul dır? SN Genç kızın çehresi hir.:îwr büyük bir kederle bulutl. AŞ l-ı,üllıi senedenberi ııuıcıi“' kaybettim!. Diye mırıldandı. ’—- 0[ ne diyorsunuz! Demek şimdi yalnızsınız! j — Evet yapyalnız! Bir müddet süküt ettiler. Pi0 tel genç kızın karşısında hölâ — Çaok işiniz oluyor mu Mat ; zel Camille? e Evet pek çok. mM iyi müşteri edindim. > z — Hayat ne — tuhaf FY% Eğer Negro olmasaydı be! birbirimizi hiç görmiyecektik: — Evet, hakkınız varl —— b Genç kızdan gözlerini A” —

Bu sayıdan diğer sayfalar: