29 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

29 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Gönül İşleri Yugaslavya ' " Karileri ; Kıralı Gelirken.. | Hakiki Felâket Nedir? — Siatterin ——— eee a Cevaplaçım bulnuyor. Bu seyahatin akabinde, Edremitte KEmine Hanıma: Romanyanın Sinaya şehrinde toplanaa küçük itisâf devletleri kanferamsının hemen — kapanmasından sonra — İise Yugoslavya Kıralı Aleksandr, Relsi- cüzhur Muştafa Kemal Hazretlerile görüşmek üzere İstanbulu karar vermiştir. Kıral Aleksandr gönü Sırbistandan harcket edcn-k '—ı dört sat ömizde — ka- tekrar — mel döne- eıkkır Pek kısa bir zaman çerçevesine sıkışan bütün bu siyasi fyetlerin manasını Son Poşsta okuyucularına daha — iyi için Sürt Meb'usu Mahmut Beyin dün intişar eden bir makalesini İismen iktibas ediyaram. Okuyucularım, bu makaleye göz gezdirdikten sonra, zihinlerinde düğümlenmiş olan snallerin cevabımı kolayca bulmuş olacaklardır. d, ıı!h “Bizim görüşümüze uazaran Sol; ziyaret ve temaslarından sanra vu'i: Türimmn SN ae Leliği ndn Mala e G SA BU Bulgaristan; komşularına karşı arazi talebinden vazgeçtiğini Hân oder ve bunu - tıpla Yunanistanla Türkiyenin yaptığı gibi - siyasi ve vesmi bir ve- sika ile teyit ve iktisadi zaruretlerinin icap ettirdiği başka — dileklerini hd temin edebilir. Her halde Bulgaristan için çıkar yok milli emelleriniş Türk - Yunan dostluğu çerçevesi içinde sulh ve döstlük — vamtalarile — istihsale — çalış- maktır. Şunu hatırlamalı ki Bulgaristanm şimal komşularından Romanya ve Yugoslavyyadan — yardım sine Ahtimal yoktur. Romanyanın Türkiye ile alduğu kadar Yunanistanla da Mmünasebetleri dostanedir. Türkiyenin Yugoslavya —ile olan — münascba- tına gelinceş bu münasebetin şöyle böyle bir dostluktan —çok ileri olduğunu kuvvetle Bu- nu biülmeyenler belki mevcuttur. dostlüklar var ki herkes enun — kuvvetli tezahüratına şabit olacağını umuyoruz. tekrara mecburuz ki Sofya ziyaret ve temaslarından istihsali kabil olar azami neticeler alınmıştır. Pek az bir zaman içinde iki memleket Münasebatının ileri, daha sıkı bir dereceye çıkacağına olan imanı- mız; hergün biraz daha kuvvetlidir.,, * Bu yazı, zannediyotum ki, ııılyeıl ı:mhhnık moktasından hususi bi iyeti haizdir, — Süreyya kadar olarak Cenevreye gitmiştir. İngiliz Hariciye Nazırına Göre, Milletler Cemiyeti Olmamalıdır Cenevre, 28 (A. A.) — Dün top- lanan Milletler Cemiyeti Heyöti Umu- miyesi Milletler Cemiyetine girmeyi istiyen Arjantini , Milletter Cemiyeti azası olarak #lân etmiştir. Sonra Sir Con Simon müzakereleri Açmış ve siyasi düzelmesinin ilfı..:dî vıîi _= olduğunu söyliyerek demiştir ki: “— Ticaret ile itimat gayet mkı müttefiktirler. — Bilhassn — silâbları bıurakma işinde. “Büyük devletlerin, - baz büyük meseleleri,ve bu arada silâkları bi rakma işini halletmek - için hususü mesuliyetleri vardır. “Açılacak olan bu silâhları bırak- ma yolunda yapılacak ilk adım daha büyük bir itimadın teşekkülüne maktır. Zira hakiki itimat ancak letler arasında iyi kom; sebetlerinin tesisile “Milletler Cemiyetinin bakiki kiy« Lne!ik bl'ı;d:dılııt olur da ansuz ka- rsal i o zaman aalaşılabilir. Silâhları bırakma mezelesine gelince meselenin halli çok fazla mufassal oluşundan gecikmiştir. Fakat daima ilerlemekteyiz ve muahedeyi en kısa zaman içinde yıpıbıluek içim elimiz- den geleni yapmalıyız. Durgunluk Varl Cenevre 28 — Höyeti umumiye haricinde yapılan görüşmelerde bir durgunluk var gebidir. Bunun sebe- bi de, miktar ve kıymet cihetinden olsun, Almanya'ya silahlar hakkında © verilecek müsazde bakkında İtalya- nan ileri sürdüğü banı fikirlere İngik terenin muhalefetidir. Bu hâdise, dün İtalyanın silâhları bırakma hakkında müsbet Mdı hııl—iıiııı gair tedil ir. Diğer taraftan, Fransa ile İngiltere araşında pariste tezahür eden noktal nazar iştirakinin Cevevre'de biçbir saretle değişmediği kaydedilmektedir. Avusturyanın Rolü Cenevr>, 28 — Dün günün hâdiseri M. Dolfüs'ün nutku idi. Meelisin Avusturya Başvekiline karşı göster- diği teveecüh tezahürü - biühassa Hit- lerek Almaaya hakkında bir müahaze karan olarak tefsir edilmektedir. Asur! Patriği Canevrodae Larnaka, (Kıbrıs Adasmda) 28 — Azuri patriği, cemaatı narane Millet- İer cemiyetine yaptığı müracatla alâ- mü Fransa'ın milli terbiye nazın M. dö Mouzi çocuklara mahsus kütüphane- lerin açılımasını — kararlaştırmıştır. gösteriyor. Kü çük İtilâfa Göre: Merkezi Avrupanın Vazi- yeti Endişe Uyandırıyor! Resmimiz Paris'te bir çocuk kütüphanesini Bükreş, 28 — Kı;iklhlıîl(_—'uyııdımlıhhu.hı—ıılhı dra ada Tağlelar A uçâçnı İtilâf Kanferansında üç hariciye nazırı, Londra İktısat Kon- feransımın arzu — edilen — neticeleri vermediğini teessüfle müşahede et- mişler ve bir taraftan bam iyilik alâmetleri, fakat diğer taraftan da itiraz edilemiyecek tarrda vahamet nişaneleri gösteren Avrupanın amumi ildisadi ve siyasi vaziyeti hususun- daki mütalealarında müttefik bulun- SER L iGeyyet Rusyal e ae ademi tecavüz misaki aktinin verdiği neticelerden dolayı bilhassa memnun olmuşlardır. Buna mukabil merkezi Avrupanın ,uı,d bazı "“ü"l" neticeleri escash bir tarıda tetkik olunmuş ve en elverişli tetbirler itti- haz olunmuştur. Üç devletin ha- riciye Nazırları bundan sonra Mer- kezi Avnıpı müzakerelerine — dair h c eçi ıx otıUeı ve aynı zamanda mı lerin — layetegayyirliği — hakkındaki azimkâr — siyasetlerini — teyit — eyle- mişlerdir. Silâk Bırakımı meselesinde daimi meclis, büyük devletler arasında son günlerde yapılmakta olan müzakere- lerin tekâmülünü dikkatle takip et- miş, umumi anlaşma ve sulha müte- veccih bütün gayretlere elinden gel- diği kadâr yardım etmek bususunda- ki azmi bir kerre daha teyit eyle- miştir. Y E B “8;'ı>|mdı BİR MACERA “Büşük Hikâye,, Yazan: Romancı — Pekil dedim. Fakat bir gece yine alt kat-| Özlemiştim de.. fakat o bah- sin tekrar ortaya çıkması başımı ağrıtıyordu. Bununla beraber ge- ce gittim. Beni her zamanki gibi karşı- Tadı. Sakindi. Beni müşküle düşür- memek ister gibi hatta annesin- den, görülmekten — bile bahset- medi. Geç vakte kadar oturduk. Her vakitki gibi seviştik. Konuştuk. Her zamanki hararetle ayrıldık. Artık içimdeki kurt erimişti. Bu geceden. sonra eskisi gibi devama — başladın.. Ona imti- hanlardan — bahsetmiştim. Beni meşgul etmemek için gayet ihti- | yatlı hareket ediyordu. İki bafta sonra diplomayı aldım. Artık tamamile serbesttim. Nahide — bana verdi. Eski bet hiç aksamadan devam ,edi- yordu. w d bir Tesmini | | jçin vazife oldu. sıcak, samimi münase- | ta gürültüler oldu. Annesi safaya yukarı — çıkacak. İstersen balkondan yandaki oda- ya geç! Dedi. Fırladım. Dediği gibi çıkıyordu. Onun odasına girdi. Pencere- nin açık olduğunu görünce bahk kona doğru geldi.. Ben hemen yandaki odamın — penceresinden içeri girdim. Ve kanapenin ar- kasına sığındım. Maamafih kadın benim yine orada olduğumu an- lamıştı. Benim de işiteceğim bir sesle: Nahideye: — Artık ben vazifemi yap- tım. Nahide, dedi. Bundan öte- sine karışmam. Baban duyacak olursa mes'uliyet kabul etmem. Hem bımu söylemek artık benim annesi - yukarı Bu lâkırdılar bir taş gibi içi- me çöktü, İyi kalpli kadın başka bir şey Yavaş yıvış tekrar aşağıya indi, odasına kapandı. Olduğum yerden çıkmak iste- miyor, Nahide ile yüzyüze gelmek- ten korkuyordum. Biraz sonra o — Artık çıkabilirsin! dedi. Ben onun bu meseledeki fik- rini anlamak istiyordum. Vakâ ben bu evlenmeyi kabul etsem onun reddetmesi ihtimali yoktu. Fakat ben bir şey söyle- mediğim takdin'e ©o da anmesi gibi : — Artık bu münasebeti ya keselim, yahut sıkı sıkı bağlıyalım! Diyecek miydi. Bunu merak ediyordum. O gece Nahide yine bir şey söylemedi. Annesinin lâkırdısını ben de işitmemiş gibi davrandım. O da açmadı. Üç gece üstüste gitmedim. Bir gün babasımn, Hisarda | tamdığı yaşlı bir adam beni Göksu köprüsü üstünde selâmladı. — Efendi oğlum. Bir dakika | | Onun işine karışmam! görüşebilir miyiz! dedi. Meseleyi derhal anladım. — Buyrun efendim, dedim. İhtiyar adam bana gençlikten çapkınlıktan uzun bir konferans verdikten sonra dedi ki: — Eyvlâdım. Sana muhabbe- AA T SNRALE CAY e SA tim vırdır Bütün köy şimdiye kadar bir fenalığımı görmüş de“ ğildir. Fakat gençlikte bazı şey- ler olur ki yaşlıların fenasına gider. Galiba senin de böyle bir hareketini duymuşlar, şurada bu- rada söylüyorlardı. .Geçen gün bana imam efendi dedi ki: — Hacı efendi, sen bizim Şa- kir Beyin oğlunu tanırsın, iyi çocuktur. Yenimahalledeki Kâmil Beyin kızı ile söylenip duruyor. Babasına kadar aksetmiş, Nail Bey bana haber yolladı, tahkik et, eğer-ash varsa haber ver, dedi, Yalan söylemek imkânı yok. Hep işitiyoruz, Sen delikanlıyı daha yakından tanırsın, tamamile şunu aç ta bu işi şer'i şerif da- iresinde balledip kızın babasına öyle haber verelim, dedi. Ben de evlâdımı ilk görüşte bu hayırlı işi konuşmaya azmettim. İmam Efendi pederinize söy- lemiş. Altah selâmet versin bizim Şakir B. kalender adamdır: — Koskoca delikanlı — oldu. Dedi. İstersen bana vekâlet ver. Şu işi bir sureti hasenede hallüintaç edeyim. Dizlerim titriyordu. Ne diyeceğimi şaşırdım. Mesele gitikçe çatallaşıyordu. Ben sizin. yerinizde olsam, bir gün bile kacamı evime sok- mam, yanıma almam. Bana kar- deşimle hiyanet eden bir adamla gözgöze gelemem. Derhal mah- kemeye müracaat eder, boşanma davası açar, kendime ve çocuğu- ma nafaka bağlatır. ve kendisin- den mühim miktarda tazminat isterim. Medeni kanun bu gH Kız haklıdır. Vaziyetiniz. dü- zelinciye kadar beklemeyi göze - alması bile bir fedakârlıktır. Bu Onun için kızın teklifini kabul et. Bir an evvel vaziyetini düzelt- olursa, muvaffak olmanın yolunu daha çabuk keşfeder. HANIMTEYZE — Müsaade ediniz de efen- dim, dedi. Birkaç gün düşüneyim. Malümuâliniz evlenmek meselesi — Hayhay efendi oğlum hay- hay. Düşün, taşın, maksat şu de- dikodunun önünü almak. Herba- de terbiyenden, faziletinden, ilim ve irfanından bu işi kestirip ata- cağından şüphem yok evlâdım. Beni fazla sıkmamak için: — Haydi. güle güle oğlum, ne zaman kararını verirsen gel bana söyle.. Ayrıldım. Ayrıldım amma kalmıştım. Bizim karanlık odalarda, yan- yana, yahız biribirimizin havası, kokusu içinde yaşıyan sevgimiz nerelere kadar düşmüştü. Mahalle — kahveleri, — muhtar odası, cami şadırvanı, çarşı pazar bu içli ve gizli münasebeti telle- yip pullayıp ballandırıyordu. Şimdi bir de evlensek artık bütün Boğaziçi vapurlarında: — Şü elâgözlü çapkın deli ter — içinde kanlı yok mu. İşte o Hisarda bü | kızla sevişmiş, mahalleli araya girmiş evlendirmişler! ( Arkası var ) Ütandım, sıkıldım.: Nihayet: ASN Ü, eĞ g L

Bu sayıdan diğer sayfalar: