6 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

6 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hilâl -ve- Zambakff Büyük Tarihf Roman Muharriri: A. R. No.: 56 Redde_dîlen Hizmet !.. Ibrahim Paşa, ŞĞV_alyenîn Gururu Karşısında Git- tikçe Asabileşiyor. Haddini Bildirmek İstiyordu .. — Zatışahanenin bu arzula- rinı yerine — getiremeyeceğime pek tesssüf ederim. Çünkü şim- diye kadar hiç kimsenin hizme- tine girmedim. Ve girmeyi de aklımdan — geçirmedim. Kılıcımı ve kuvvetimi, sadece düşkünlerin ve yardıma muhtaç olanların hiz- meline hasreyledim. Onun İiçin avdetime müsaade buyurmalarını rica eylerim. İbrahim Paşa, artık hayret ve hiddetini yenemedi.. Şövalyenin bu sözlerini Padişaha tercüme etmeden evvel: — Efendil.. Sen, çok garip Böz söylüyorsun. Galiba, nsrın en bü-ük hükümdarı huzurunda bu- lunduğunu unutuyorsun, Efendi- min, seni huzuruna kabul etmesi bile büyük bir şereftir. Bu şerefi büyük bir nimet ve devlet bilerek Efendimizin lütfünden İstifade et- mek icap ederken, böyle ret ile cevap vermek senin ne haddindir. Bu gsözlerini aynen Efendimize tercüme edersem, emin ol ki o mağrur başın, derhal kesilir. Demek mecburiyetini hissetti. Şövalye, hiç tavrunu — bozma- dan cevap verdi : — Size, henüz ne suretle hitap edileceğini bilemediğim için beni mazur görünüz.. Müsaade ederseniz, ben de sizin bana hitap ettiğiniz. gibi (Efendi) diyeyim... Efendi !.. Madem ki Efendinizle benim aramda tercümanlık vazi- fesini deruhte ettiniz; şu halde vazifenizi tamamen ifa ediniz.. Ve ayni zamanda şunu da ilâve et- meyi unutmayınız ki: Eğer ben de Pargeli bir esir olsaydım, bü- tün İradelerine başımı eğer.. Emir lerine körü körlne iİtaat eden bendegânı arasında bulunmayı çok büyük şeref telâkki eylerdim. Ibrahim Paşa sarsıldı.. Sallandı.. Az kalsın hayret ve hiddetinden düşüp bayılacaktı... Şövalyenin yüzüne dikkatle baktı. Bu çehre- de, ozamana kadar göremediği temiz ve yüksek bir mana vardı. Padişahın huzurunda kılı kıpırda- madan azametle konuşan, kendi- sinin Pargeli bir esir olduğunu büyük bir cüret - ve ayni zaman- da zarafet- le yüzüne çarpan bu adam, hiç şüphesiz ki alelâde bir adam olamazdı... Zeki Ibrahim Paşa derhal kendini toparladı. Sultan Süleymana dönerek: — Şevketli- Sultanım. Anlaşı- hyor ki bu garip adam, pek kendinde değildir. Biraz mecnu- na benzer., (Herhalde avdete Azmetmişim, zatışahane müsaade buyursunlar); diye istirham eyler. Gerek ahvali ve gerek etvarı da pek okadar mazbutca değildir. Eğer müsandei şahaneniz lâhik olursa, bir miktar ihsan verelim de kendi haline terk - eyliyelim. Varsın, afiyeti seniyenize dua etsin, Dedi... Sevgili vezirinin her #özüne itimat eden Sultan Süley- man, böyle cesur bir adamı mal- yetine alamamaktan — mütevellit bir can sıkıntısı hissetmekle be- raber bu sözleri tasvip etti. — Pekâlâ.. Nasıl münasip ise Öyle yapılsın. Cevabını verdi. * Şövalye, İbrahim Paşa İle Karşı Karşıya İbrahim Paşa, Şövalyeyi alıp ta Padişahın huzurundan çıkarken adeta dişleri birbirine çarpıyor; kalbi intikam ateşlerile yanıyordu. Kendisini okadar seven efendisinin huzurunda maruz kaldığı hakarete süküt ile mukabeleye mecbur ol- muştu. Fakat, bunun acısını, şö- valyenin burnundan fitll fitil ge- tirmek istiyordu. ( Kubbealtı )nın önüne kadar hemen hiç söz söylemeden gel- mişler.. O zaman veziriazamların istirahatine ve hususi mülâkatla- rına mahsus olan - Kubbealtı da- iresi ile ( Dolaplı kubbe ) arasın- da ve araba kaplsı yanındaki - küçük odaya girmişlerdi. İbrahim Paşa, sedirin köşesl ne geçerek azametle yerleşmiş, şövalyeye kudret ve mahabetini göstermek İstemişti : — Bakınız, Efendi !.. Iik defa olarak dır ki zati şahanenin karşı- sında müşkül bir vaziyette kaldım. Ben, işevketlü efendimden sonra bu koca Osmanlı Imperatorluğunun yegâne âmiri mutlakıyım. — Ister- sem, en edna bir kulu kolundan tutar en yüksek mevki ve maka- ma çıkarabilirim. Istersem, kim olursa olsun, en yüksek bir mevki ve makam sahibini bir anda yer- lere geçiririm. Yabancı olduğu- nuz.. Belki de memlektimizin ah- yaline dair henüz vukuf hasıl ede- memiş bulunduğunuz için gerek efendimin ve gerek benin huzu- rumda nasıl hareket etmek lâzım geldiğini bilemiyorsunuz. Sizi ma- zur görmek icap eder. Fakat efendimin ihsanını reddetmek.. Beniin kudret ve mevkiiml istih- faf eylemek, açıktan açığa bir küstahlıktır. Bu küstahlığınızı, size hayatınızla ödetebilirdim. Fakat... Şövalye, ellerini göğsüne ka- vuşturmuş müstehzi bir nazarla İbrahim Paşayı dinliyor ve sözle- rinin bitmesini bekliyordu. — Fakat.. Kimbilir, belki de Padişahın sarayı önünde bir gös- teriş yapmak maksadile o iki ka- zazedeyi kurtarmak için ihtiyar ettiğiniz fedakârlık, şu anda sizi böyle ağır bir cezadan kurtarıyor... Lâkin şahsınız, bence ve hükü- metçe şüphelidir. Şimdi, kim ol- duğunuzu bana izah etmiye mec- bursunuz. Şövalye, hiç tavrını bozmadan sekinetle cevap verdi: — Şahsım hakkında size ma- lümat vermiye mecbur olup ol- madığımi İzah etmeden evvel size şunu — söyliyeyim ki; efendinizin karşısında aldığım tavur, bana en yakışan bir harekettir. Damarla- rında müsavi derecede kan taşıyan insanlar, birbirlerine ancak bu süretle muamele ederler. Sizin mevkl — ve kudretiniz — istihfaf meselesine gelince: belki bu, herkes için pek yüksek görü- lebilir.. Ve onun için de önü- nüzde birçok başlar eğilir.. Fakat eğilmiyen ve eğilmek imkânı ol- mıyan bir baş varsa, o da benim gibi bir. Şövalyenin başıdır. O Şövalyenin başı ki: vaktile Papa Borciya'nın zındanlarında guru- runu hiçbir kuvvete feda etmeden ölümü bekliyen Sultan Cemden ders almıştır. (Arkası var) SON POSTA Lassolar Ve Bir Safdil “Meksika karikatürü,, — Bu ipi ne yapıyorsunuz?. Ne işe yarar?. — Öküzleri tutmıya?. — Peki, öküzleri tutarken tu- zağa ne yem koyuyorsunuz? Dünya İktısat Haberleri Romanya Hükü- meti Dahili Bir Istikraz Yapıyor Bükreş'te çıkan Argus adlı iktısadi gı;ıeh ya- zıyör: omanya dahilt —| ükümeti bir. da- İstikrazı hili istikraz yap- mıya karar vermiştir. Fakat şim- dilik bu istikrazın yalnız Üçte biri kayde çıkarılacaktır. Bu ilk para Romanya ordusunun İslahına ve hükümetin milli bankaya olan borçlarının — tasfiyesine kullanı- lacaktır. Ikinci ve üçüncü tertiple Ro- manya dahili ve harici borçları- nın birleştirilmesini ve faizlerinin düşürülmeği — Işlerinde kullanıla- caktır. İstikraz — karşılığı — tamamen alınınaktadır. Kayit esnasında hususi bir tenzilât yoktur. Yalniz tahviller ödenirken yüzde — kırk fazlasile tesviye edilecektir. Pariste bulunan Romanya Ma- liye Nazırının oradaki alâkadar makamları Fransanın Romanyada bulunan Bloke beyleri — ile bu dahili istikrazdan alınması yolun- da bir karar verdirmeye muvaf- fak olduğu haber verilmektedir. * Dünyanın ilk safında ge- len büyük tica- ret — hareketinin en güzel anlaşılan M yeri Ingiliz liman- larının vapur nakliyatı İstatistikle- ridir. 1934 senesi ilk yedi ayına ait bu yolda yapılan bir istatistik mevzuun büyüklüğü itibarlle dik- kate değer bir vaziyet meydana koymaktadır. 1934 senesi yedi ayı içinde 20,828,000 tonu Ingiliz bayrağını taşıyan gemiler olmak Üzere İn- giltere limanlarında tahmil edilen vapur tonilâtosu yekünu 35;735,000 dir. Bu rakkamlar bir yıl evvelki neticelerle mukayese edilirse va- ziyetin İngilterenin lehinde olduğu görülür. Zira bu rakkamlar 1933 senesi adetlerine kıyasla İIngiliz bayrağı taşıyan gemiler için 676 bin ve diğer bayraklar için de 1,193,000 ton fazladır. * Bulgaristanın Karadeniz sa- hilıl:riııdı bu ıheııo çok tuz istihsal kaya tuzu edilmiştir. Her se- almıyacak | neki istihsal ancak iç sarfiyata yetişir, bayvanata Romanya Bulgaristan HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Terelme eden: Hatllce Hatip HIRSIZLAR GİREBİLİR eresenceredAREEELELELARAELELEREEASAcELAnEnE İkinci İmperatorluk devrinde birçok asılzadeler daima İmpera- tora yaklaşmaktan içtinap ediyor- lar, siyasi sebeplerden dolayı Tü- vileri sarayında verilen balolar daima tenha oluyordu. Bunun önüne geçmek ve ara- daki bu soğukluğu gidermek için yeni bir balo tertibine karar ve- rildi. Üçünecü Napolyonun ana bir, baba ayrı kardeşi olan Şarl dük- dö Morny, meclisi meb'usan reisi ldi. Buhabere çok memnun oldu. Çünkü eğlence ve zevkusafayı pek severdi. Hemen Burbon sa- rayında bu davete mahsus olarak büyük bir bina yapıldı. Bu yer her ne kadar büyük yapıldı ise de izdiham yine çok oldu. Çünkü binlerce davetiye yollanmış ve herkes davete icabet etmişti. Kalabalıktan kadınların elbiseleri yırtıldı. Kıyamet kop- tu. Balo bittikten sonra salon- larda gezen Baron Y.. yerlerde yalnız çiçek, tül, tüy değil, bir sürü mücevherat buldu. Hanim- ların birçoğu mücevherlerini kay- betmişlerdi. Duk dö Morny'nin kâtibi olan Baron Y... Bütün bu mücevher- leri bir sepetin içine topladı. Ve Duk'a getirdi. Duk henüz yat- mamıştı. — Peki dostum, dedi. Teşek- kür ederim. Bunları siz muhafaza ediniz. Gelenlere kendi elinizle teslim edersiniz. Herhalde bir- çok — grüzel kadın ziyareti kabul edeceksiniz halbuki güzel kadın ziyareti olmadı. Bu kadar yorgunluktan sonra ancak ikl saat kadar uyuyan kâtip giyinip süslenip büroya geldiği saatte ancak bir iki fam döşambr ve birkaç uşak ziyareti kabul etti. Bunlar hanımlarından — elmasları alabileceklerine dair kâğıtlar ge- tirmişlerdi. * Akşama kadar kâtip beyhude yere bekledi. Kimse gelmedi. Da- ha sepet dolu idi, Kâtip: — Herhalde dedi dün geceki güzel dansözlerimiz henüz uyu- maktadırlar. Yarın gelirler. Fakat gece ne yapacaktı? Bütün gün yazıhanede oturmuş birisi bu kadar mücevheri çalar diye yerinden kımıldanmamıştı. Gitti şefine şikâyet etti: — Rica ederim mücevherleri benden —alınız. âdi bir ya- zıhane çekmecesinde — bukadar servet nasıl saklanır? Ya çalmiya kalkarlarsa, Duk dö Morny öyle müşkü- lâttan korkar soyda bir iİnsan değildi: — Bunun için mi telâş ediyor- sunuz? Bir kasa getiriniz. onları kasaya kilitleyüp istirahati kalp ile uyuyunuz. Iki saat sonra baron İş oda- sında bir kasaya bu kıymettar elmasları yerleştirdi. Bu yirmi altın Lulye alınmış çok güzel bir kasa idl Hırsızlar bunu kolay kolay kıramazlardı. Baron açmak için lâzımgelen İşareti ezberledi. Esasen ona bu işareti ezberlemiye bol, bol vakit bıraktılar ya. Çün- kü bir hafta geçtiği halde bu çelik kapıyı açmiya vakit bula- mamışlardı. Baron: — Ah şu Parisli kadınlar! Diye düşünüyordu. Ne sersem ve ne ihmalci şeyler, okadar kıymettar mücevherleri muhafaza edemiye- ceb kadar sersem ve aramıyacak kadar da ihmalcidir. Olur şey değil vallahi. Bu düşüncelerini Morny'ye söy- lediği zaman bedbin ve müstehzi bir tebessümle güldü ve o da uşağına İönerek: — Sen buraya bir kuyumcu getirt! dedi. — Kuyumcu mu? Baron hayretle şefinin yüzüne bakıyordu. Ne yapmak istiyordu?, Mücevherleri — satacak mı İdi acaba? — Evet kuyumcu diye cevap verdi. Ve başka izahat yermedi. Biraz sonra gelen kuyumcu önüne getirilen mücevherlere bak- tıktan sonra attı. Morny: — Hepsi sahte dehil mi? Di- ye sordu. — Evet. — Kiymetleri ne tutar? — Yüz lira ekselâns. — Baron kasa için kaç para verdin ? — Dörtyüz frank ekselâns, — Görlyorsunuz ya dostum! Tahmininiz yanlış. Parisli kadın- lar böyle kalabalık eğlencelere gelirken —hakikt mücevhberlerini takmıyacak kadar ihtiyatlıdırlar, Ve sizin zannettiğiniz gibi sersem degil, Eğer hakikilerini takarlarsa istemekte — aramakta — gecikmi>- yorlar. Görüyorsunuz yal Onları Ihmalci telâkki etmek te hak- sızlık. — Evet hakkınız var ekse- lâns. Baron mücevherata bakıyordu: — Burada iyiler gitmiş, fe- nalar kalmış, Peki amma ben bu kadar camı ne yapayım. — Onları kasaya koyunuz.. ve kasada boş kalan yerleri de benim iktisat yaparak biriktireceğim paralarla doldurursunuz. Baron içini çekti: — Demek ki kasa ebediyan boş kalacaktır.. — Peki bu size kâfi gelmiyor: sa şimdiye kadar İyilik yaptığım Insanlar minnet borçlarını öde- yince onu da bu kasaya kilitler- siniz. Baron Dükun önünde eğildi. — O balde ekselans müsaade edinir de dedi. Anahtarı kasanın Üzerinde — bırakayım ... — Hiçbir korkum yoktur. Hırsızlar gelebi- lirler. İhtilâf Halledildi Karadeniz mıntakasına yapılan koli sevkiyatı dolayısile, posta Idaresi ile Devlet — Denizyolları Idaresi arasında bir noktal nazar anlaşamamazlığı çıkmıştı. Öğrendiğimize göre, yapılan son temaslarla bu anlaşamamaz- lık ortadan kaldırılmıştır. Sevkedilen kolilerle beraber giden posta memurları için eski- den olduğu gibi muayyen ÜUcretin ödenmesi neticesine varıldığı için eski vaziyet avdet etmiştir. ——— ——— — — verilmek Üzere memleketimizden, Romanyadan ve Sovyet Rusyadan kaya tuzu ithal edilirdi. Bulgarlar bu sene deniz tuz- larını briket haline getirmek ve bunları hayvanlara vererek dışa- rıdan kaya turu sokmamak niye- tindedirler. Hattâ bazı tecrübeler yapılmış ve muvaffakiyetli neti- celer de alınmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: