7 Kasım 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

7 Kasım 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yEm gaP y arey ovuu Haâdiseleri” Siyasi Geçimsizlikten Doğan Boşanma Sabık Ayvusturya imperatoru Jozefin son olup elyevm — mütekait bir halde Viyana- da yaşayan Ceneral Karel tara- findan karısı aleyhine . garip bir boşanma davası açılmıştır. Bu dava, tabir caiz iste, siyasi sebep- lerden d uşlur, Ceneralın iddi- azına göre, bundan otuz beş aene evvel karısile evlenmişler, Kâriğı İ k bilmez bir taraftarı olduğunu bili- y $, Ron zamanda siyasi fikir- lerini değiştirmiş. Millt Sosy lerin toplantılarına iştirak ediyor, son ÂAvusturya imperatoru Şarlın fotoğraflarına kaba kaba söyle- miyormuş. Ceneral, bu sebeple kartsile geçinemediğini, Avusturya hükümeti hâdiseden haberdar olacak bulunursa, belki tekalit maaşını dahi kesebilece- gini söyliyerek karısından ayrıl- mak istediğini bildirmiştir. Mah- keme, - siyasi olmaktan ziyade boğaza taallük eden sebeplerle karısı aleyhine boşanma davası açan cenerala hak vermiştir. Viyımıda_ İgçarip bir da- va görüldü Amerikan adliyesi, erkeklerle ldüren kadınlar, arasında şidldet. — noktasın 383 dan - hiçbir. fark gözetmez. Birçok memleketlerde idam mahkümu kadınların - ceza- ları ebedi hapse tahvil edil- mek — âdettir.. Amerikada, bu hükümler aynen yerine getiri- lirler. Nitekim, son zamanda Anaa Antoöny İsminde bir kadın da, kocasının yazılı olduğu 5 bin | dolârlık hayat sigortasını elde etmek için adamcağızı öldürmüş, cinayeti meydana çıkmış, yaka- lanmış, idama mahküm olmuştu. Malüm olduğu üzere Birleşik Amerika devletlerini teşkil eden 48 devletin çoğuunda idam cezası, elektrik sandalyesine oturtulmak suretile infaz olunur. Anna An- tony de elektrik — sandalyesine oturtulacaktı, — Fakat — muhtelif İdart sebepler yüzünden kadının cezasını yerine getirmek iki defa tehir olundu. Koca katili kadın zannediyordu ki — affolunmuştur, artık bir daha idam edilmeye- cektir. Bu sebeple hapishane idaresinin, son günlerini hoşça göçirtmek Üzere odasına koydur- duğu Tadyo makinesini sabah akşam işletip duruyordu. Son gece, spikerin sesi duyuldu: “ İdamı ikl defa tehir edilmiş olan Anna Antony İsimli kadının cezası, bu akşam kat'i surette tatbik olunacaktır.,, Az sonra hapishane cellâdı mah- küm kadını almak üÜzere odasına diği zaman, onu, duyduğu eyecandan ölü buldu. Radyo apikerinin sesi, kadının kalbini durdurmuştu. * “Per ği © merikanın İllcis eyaletinin A Joliet kasabasında ( She- ran) adını taşıyan S bir adam mahkü- PERE miyet — rekoruna Amerikalıda| maliktir. Filhakika şimdiye kadar sarhoşluk, taşkınlık veya nümayiş cürümlerile mazntn olarak 1044 defa mahkeme hu- zuruna çıkmış ve mahkâm clmuş- tur. Geçen hafta son muhakemesi esnasında hâkim kendisine şunu söylemiştir : — Eğer 1045 inci defa olarak tekrar burada görünecek olursanız göreceğiniz ceza 12 ay hidematı- şakka olacaktır. Bunu unutma- yınız |,, Sheran'ın şimdiye kadar gör- düğü cezaların çoğu para cezası idi. Yekünu 7500 dolâra baliğ olmuştu, Mahkümiyet esasen | |Onlar Öyle Bir Zuliî;_Ğörmüşler Ki.. Anlata, Anlatarı"Bitîrrem_i_yor Ve Her Anlatışta f ! )| mını Sarayburnu- nun ağaç alt- ları geçen gün çadırla dolnuş; ufak, * kirden rengi kaybol- muş, müselleş ! çadırlarda.. Yü- rekler — acısı birer macera- dan sonra ana vatana kava- şan — muhacir- lerden bir kız- müuvak- katen buraya yerleştirmişler. Ben, — aralarına gird.iğim zaman, ihtiyar kır sakallı || ir adam, yer gyösterdi: — Buyrun, oturun.. Bir kah- vemizi de içersinizi, dedi. Çadırlardan birinden bir ninni sesi geliyor. Çocuklar ağaç ara- sında büyük gürültülerle bağrışa bağrışa koşuşuyorlar. , On bir ör- lt, siyah çuha peştemallı kızlar, çlarında teneke paralarını şikir- data — şıkırdala geziniyorlar. Kimi çarşaflı, —kimi de açık.. erde küçük —bir. — çimenlik önünde çocuklar, küçük kızlar tuhaf bir oyun oynuyorlar. Bir kız ortada gözleri bağlı duruyor. Ötekiler, mendillerini sallayarak, büyük bir daire halinde etrafında geziniyorlar: Kako baba lenka nema likade.. Diye bağrışıyorlar, küçük bir çocuk — tahta kavalını böyuna öltürüyordu. İhtiyar, benim çocuklara dik- kat ettiğimi görünce yine güldü: — Bu bizim oyunlardan biri. “ Güzellik oyunu ,, derler. Bak, © şarkının manası da: “Lenka gibi güzel, hiçbir. yerde yok! , de- mektir. Çocuklar, her şarkıyı söyle- işte düruyor, sonra gözleri kapalı L gidip çocuklardan birini yaka- hyor, " Lenka, Jlenkal!,, diye bağrıyordu. İhtiyar ehlidil, görmüş geçir- miş, az çok okumuş bir adam.. etraftaki çadırları göstererek acı acı başını sallıyordu: — Bunca halk, hep o kötü zulümden kaçtık. Daha da kaça- caklar var. Köyümüzde, bağımız- da çektiklerimizi bir biz biliriz, bir de cenabı hak. Yapmadıkları kalmıyor. Sanki biz insan değiliz de, başka bir mahlükuz. Ne ki varsa, ellerinde, artlarına koma- dılar. Kaçak silâh, kaçak tütün arayacağız diye girerler, vergi kesmek için köyü basarlar, enval türlü İşkenceler yaparlar. Biz zavallı Türkler çok sabırlı dav- randık, her şeye boyun eydik, belki yaptıkları birkaç defalıktır, diye.. Fakat ardı arkası kesilmedi ki.. — Burada kaç hanelik varsınixz? — 9-10 hanelik. 50 kişiyi geçmeyiz. Hepimiz de ayrı ayrı yerlerdeniz. — Kimimiz ğııgnt köylerinden, — kimimiz — Şuumn, kimimiz Pravadin, kimimiz de Deliorman — köylerinden., Ben b "?î ,1 y Deliormanlıyım, Komitecilerin en çok #ille attığı köyler de hep buralarda.. İhtiyar hep anlatıyor. Bazen mantığın haricinde öyle hadiseler söyleyor ki, insan bir türlü ina- namıyor. Meselâ, bakın, bunlar- dan biri de şu: — Kemalli kazasında bir Salih ağa var. Bu Salih ağanın kaza- dan birkaç saat mesafedeki çift- liğini bir gece apansızın komite- ciler bastı. Uşakları, korucuları tuttular, Salih ağayı bir direğe bağlayıp karşısında kızını, karısını kamçılayarak oynattılar. Salih-ağa ertesi günü hükü- mete şikâyet etti. Hükümet bu koıııilıı:llo;dııı Hrkıçkhı;ıı::! toplayıp, hapishaneye tıktı, fakat kemitecilerin arkadaşları — Salih ağayı sağ bırakmadılar. Bir gece odasında mavzerle vurup — öldür- düler... Ihtiyar bunları anlatırken et- rafımızı bir sürü muhacir kalaba- lığı kaplamıştı. Herkes — bana, ihtiyara bakıyorlardı, — içlerinden biri yanındakine Bulgarca sordu: — Koye ova çovek.. Öteki başım salladı: “Nernam,, İhtiyara sordum: — ;:rı: nın% kaçtınız, yollarda neler ünüz?.. Ihtiyar teneke tabakasından Kalın bir sigara sardı, bana uzattı: — O da ayrı bir dertti efendi beyim. Biz bütün — Bulgearistan Türkleri, ana vatanımıza dönmeğe karar verdik, Fakat hepimiz birden çıkamıyoruz, eşya, para götür- memize müsaade — etmiyorlar.. *“15 « 20 liradan başka Türkiyeye bir para fazla götüremezsiniz!.,, Diyerlar, Fakir olanlarımız. kur- Gözleri Yaşarıyor tülüyor. İneğini, çadırlarım alan yola çıkıyor. Ekseriya Şumnuda birleşiyoruz. Oradan da araba- larla hududa gidiyoruz. — Bütün dert, bütün sıkıntı hudutta yapı- hyor. Üstümüzü — başımızı arıyor- Tar, kuşaklarımız ve eşyalarımız arasma el çabukluğile tütün, el- lâh koyuyorlar, Sonra “siz gilâh, ızi,, deye yaka- Ben - bile bu mle bir gece Pırava- alde döğüldüm, tam iki gün arabada yattığım yerden kalkamadım. — Huduttan Romanyaya geç- x tiniz değil mi?, , ı_,,.....,»_—J — Evet, biz ş L - Silistireye geçtik. | Oradan Bükreş Türk | konsolosunun hima- yesinde Köstence- ye geldik. Vapura bindirildik. Kırmızı toprak bir filcan içinde cezve ile birlikte kahve — getirdiler, önümüze koydular. Bu &rada çadırlar- dan birinden ince bir kadın' sesi ge- liyordu: Gelinin tuttum eteğinden, gelinin : tattum eteğinden Gelin dedi ne mefakay tame tur- çüne gabopa Tuhaf değil mi?.. Yarı Türkçe, yarı bulgarca bir şarkı. Benim not tuttuğumu — gören ihtiyar, düşündüğümü anlamış gibi: — Ya, dedi. Hem türkçe hem bulgarca şarkı. Bizimkiler hemen ekseriya bulgarca konuşurlar, Ne yapsınlar. — Alışkanlık.. — Vaktile ben çocuk iken bulgarlar türkçe konuşurlardı. Şimdi, biz bulgarca konuşuyoruz. Fakat Bulgaristanda öyle türkler vardır ki mi hiç, bir. kelime — türkçe ler. Daima bul, konuşurlar. Çadır! biri önünde, çıplak bacaklı, yırlık donlu bir çocuk avazı çıktığı kadar bağı du: * — Mügkanasaf DMN debil, Içeriden çatlak bir kadım sesi, çöcuğu pataklar cevap verdi: —- (;dl pile Dadaaami.. Çadırların etrafında yer yer ateşler yanıyor, uzun, baştan tak- ma çarşaflı kadınlar, iki üç taş parçası, birkaç kuru odunla :ll;ltllı:ın ı!oılujı yemekler pi- tiyorlar. Çocuklar bağrışıyorlar, ötede beride birkaç örgülü — kazlar, yerden ot toplıyorlar. — Ayrılırken ihtiyar, yırtık gö göster- memiye ak — Allah hükümetimize kuvvet versin. Bizi ana vatana kavuştur- duğu için onun kölesiyiz. Bizi bir yere barındırıp, çoluğumuz, çocus ğumuzu rahat ettirse, başka hiç birşey İstemeyiz. Güle güle efendi beyim.. Ve zulüm görmüş bütün bu halkın gözleri hep birden yaşa- nyor, — * Kari Mektupları Sokak Ortasında Ahır Şehrimizin en işlek sokakla- rından birinde oturan münevver bir vatandaş, caddeyi ahır haline koyarak — ve sağlam — kazıklar çakıp - beygirini bağlamakta ve yine bu sokağa yemlik kurarak orada hayvanımı beslemektedir. Bu hayvanın gübrelerine üşen sineklerin hesabı yoktür. Fışla kokusundan burun tıkanmadan bu sokaktan geçilemez, Bu hal, ayiarda: i herkesin gözü önünde devam elmektedir. Tavuklar hergün bu gübrelikto eşinmekte ve bir çiftlik avlusu gibi olanca pisliği etrafa dağıt- maktadır. Yayılan — gübrelerden © sokak, sokaklıktan çıkmış va bir hayvan sayvanı haline gir- miştir. Bu hal hiç bir memleketta yoktur. Şehrimize gelen bir mi- safirden utandığım için şu satırları yazıyorum. Belki bu vatandaş bu satırları okur da insaf eder va hayvanına bir abır bulur. Bigalı Şevkat Covap: .. .iiz İzhle. Alsancak karakolunda Sır-ıye Ali imzalı okuyucumuza: Bu sene Bataklı damın gelini isimli yeni ve milli filim yapılmış- tır. Yakında gösterilecektir. Efen- dim, * Bahkesirde dişçi Mustafa İbrahim Beycı Diplomalı bir dişçi ile çalışma İYESARARDSalaklda deemen * Ankaradan inbisar mevadı hakkında mektup gönderen Adnan Beye: - Mektubunuz. çok — uzundür. Kısa yazar ve sarih adresinizi de ilâve ederssniz neşri imkânı dü- şünülecektir. Sazih adres ihtiva etmeyen mektuplar neşredilmez efendim. * Samsunda M. Sadık Efendiye: Faizciler : vergiye tabidir. Ev- velce alınan faiz vergilerinin iade edileceği haberi doğru değildir. Bu hususta size evvelce de cevap verilmiştir. efendim, * Gazi Hazretlerinin büstlerini yap- maya muvaflfak olan Mustafa Efendiye: Eserinizde muvaffak olup ol- madığınızı eseri görmeden söyle- mek mümkün değildir. Güzel sa- natlar akademisine stajyer olarak girmeniz mümkün değilse atelye- leri olan heykeltraşlar yanında çalışmak — suretile de — meleke ve istidadınızı arttırabilirsiniz. İyi bir sanatkâr olmak için muhak- kak diplomaya Ihtiyaç yoktur. Ancak muvaffakiyetin sırrı bilgi- dedir. Mümkün olduğu — kadar okumak.- ve öğrenmek — lâzımdır. Bu da pek mümkündür. * Barayköyden Mecit Efendiye : Mektubunuzu okuyamadık, Daktilo ,İle ve kâğıdın bir tarafına yazarak gönderiniz. veyahut daha okunaklı yazinız ;fendiıı. Corrahpaya — hastanesi — hakkında mektup götderen, adresi olmıyan, im- zası okunamıyan katilmiye: Mektubunuzun neşri için sar'h adresinizin ve isminizin okunaklı olarak yazılması lâzımdır efendim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: