21 Mart 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

21 Mart 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Maryanın (i) yaşlar — aızdığını — görür » gözetesi — " Versay MN Gldü!,, Başlığını irl kNSy. “Pöti Jurmal, — gazelesi harflerle “Versay muahedesi ı .:*“lhı sonra. , — Baş! ü “Varsaj diyor. Ve bütün Ttzeteleri hep bir ağızdan, acı — gikâyet Almanyasının 64 milyon V. kümrani haklarını hiçe Vsay muabedesini yırtması l—,_ mış değildir. Bu, es2- *A bir. hâdise idi. Fakat ei disine indirilen bu — şid- karşısında İngilterenin Soğukkanlı davranacağını Yordu. l"llıııçıııı sonra — sadedâ nasb, birinci pördesi, Alman- Meçç T azkerliği ilân ederek .':'duııu 100 binden yarım *re çıkardığını gösteriyor. Öyle geliyor ki Bu siyzsl , Nel ve üçüncü perdeleri ', eselâ ben, Almanyanın ıı: Sonra, eski müstemleke- K “Miya — teşebbün — edeceğini, ı; Avusturya — birleşmesini : hareketo geçeceğini de dünya harbi denilen büyük bu suretle başgösterecektir. 'a Avusturya birleşme- Ziyade aleyhdar olan İtalya Atak diyor kik > -. K h İtalya kolorduları M aşacaktır. » » ise, Avusluryzsız yaşa- ğinı bağıra bağıra söylüyor he olacak ? "ııl_i. cevabını araştırırken l:ıdı_ 21 yıl Önce Boznada bancanın uğultusumnu du- Oluyorum., — * E> dŞ Fransayı temsll edem ta- Bu lelmde de şimdi bir AT | Ğl'lıı ellere düşerse, Recede temizleyiverir- l'h_""' Ustası, kurnazı ol- İş.k::Plp edinecek kadar t'ıq__"': soyup, pasapor- Ki'kact Bey, tesadüfen D p *labilir. ı*; amma, ? S bu bir şey Hanımı görmedin böyle söylüyorsun. 'da, bana, hak - verirsin... n'ıyklerluı yanaşmak, Y6 baldı idi. detle, dargın gibl Sam .I'P" kâtibi, arkada- almasına biraz şa- İi affet amma, İstan- ae 'bem bir çekirdek B Mmüptezel fahişeler N P de pek yüksek'ere dökşe e PUZ.. İstanbulda hlun mü, kadının her ©e dökerler,.. l'“'-—uru büsbütün hid- i Şvu.ıııyı,.—_ bir tek Alman | H Çam Tırtılları | Berlinde Gece Muharebesi Tecrübesi Bitti Berlin, 20 (ALA.) — Dün akşam baş'ıyan hava hücumlarına karşı mü- dafan tecrübelerini, halk — alâka ile takip etmiştir. Evlerin — pencereleri sımsıki kapatılmış, sokaklardan geçen bütün vesaiti —makliyenin fenerleri perde ile örtülmüştü. Başlıca kilisele- rin çan kulelerine çıkarılan memurlar evlerin ışıklarını tarassut etmekteydi- yalandan bombardı- . Her taraf karanlık * Berlin, 20 ( A. A. ) — Berlindi bütün ışıkları söndürme tecrübesi, gece yarısı bitmiş, ve bu tecrübe tamamen muvaffak olmuştur. Berlimliler Hava Bakanlığının tall- matını aynen — tatbik etmişlerdir. Tayyarelere karşı müdafaa - teşkilâtı- nin havada — bir. mümessili h ilât mükemmel bir surette ( miştir. İtalyanın Askeri Sevkiyatı Massouz,20(A.A)— İtalyadan gelen Kalifornya gemlai buraya vasıl o muş ve hava kuvveltlerine mensup efradı karaya çıkarmıştır. Efrat, kesif bir halk kütlesi tarafından alkışlarla kar- şılanmıştır. Bir Yalan Yüzün- den Kanlı Facia Nevyork, 20 (A. A.) — Yüzlerce coııı, dün ve bu sabah in kadar Zencl ile mücad tir. Neticede bir. kişi ölmi kişi yaralanmıştır. Bu dövüşme bir zencinin bir beyaz tacir tarafından öldi olduğuna dsir ortaya çıkan K bir. haber Üzerine vukua gel Nazır Rintelenin Mahkü- miyeti Meselesi Viyana, 20 (ALA.) — Müebbet hapse mahküm edilmiş olan sabık nazır Rintelen'in bu cezaya tahammül kabiliyeti k edilmiştir. Rintolen, başka — bir. hapishaneye maklolun« muştur. Almanyada Bir Ayda Kaza Yüzünden Ölenler Berlin, 20 ( A.A.) — Şubat ayın- da münakalât kazaları 1497 ye îı ça icesinde 16 kişi tar. — Sen, onu affedersin ya... — Neden? Cafer Bey, başını çarpıtarak, sert sesle sordu: — Istanbulda, kaç tane gizli randevu evi biliyorsun? — Hiç bilmiyorum! — Gördün mü ya? Cebinde var olsun, bir vasıta bulamazsan, ağzını açar aval aval dolaşırsın... Tapu kâtibinin de buna canı sıkılmıştı : — Giden, gören arkadaşlarım, ahbaplarım var. Nüfus memuru, kendi kanaa- tinden emin bir tavırla arkada- şamın koluna girdi : — Sen, beni dinle Hepsi lâftır |.. Hüsnü Bey, gülüyordu : — Yahu, amma, hararetli müdafaa ediyorsun... Bir görüşte tutuldun mu, nedir? Cafer Bey, içini çekti : — Içimde bir şeyler yanmadı desem yalan... Ve sır veren bir sokuluşla, omuzunu, Hasan Beyin omuzuna yanaştırmıştı: Mirim... Habeş İmperatoru Meydan Okuyor erestaRaELARERELArELeERLAARAA Biz, Diyor, Kimseden Korkmayız. Son Birer Bahanedir Hâdiseler Hazırlıklara Adisababa, 20 ( A. A, ) — Times gazetesinin husust muhabirine beya- natta buluman Habeşistan imperatoru demiştir klı . “1908 muahedesinden sonra yapılan bütün teşebbüsler, İtalyamın muahade hükümlerine tam lâkaydisi yüzünden akim kalmıştır.., İmperator, bu sözlerden — sonra Habeşistanın sınırları tahdit teşebbüs- lerinin ekim kalması hakkında yapılan tenkitlerin, ilk sebeplerin bilinmemes sinden ileri geldiğini söylemiş, İtalya müstemlekeler bakanlığı tarafından çıkarılan kitabın, İtalya'nın toprakla- rını Habeşistan hesabına genişletmek için kullandığı uüsülleri - gösterdiğini söyliyerek demiştir klt “ — Bu kitapta, İtalyanın azam! metalibatını gö harita var- " İşin başlangıcın- n, İtolyanın İsti luk heyetinin mes'uliyet- etmek gartile tatmin edeceğini bildirmiştir. İtalyanın son askeri hazırlıkları ile Habeşistanın gözü dağlanmıyacaktır. Ne hudut vilüyetlerinde, ne de Habe- şistanın - öteki mıntakalarında sefer- berlik — başlamış değildir. 29-1 - ve 2-2 deki mahut hâdiseler, İtalyanın cakeri hazırlıklarına — bir vesileden başka bir şey değildir SilâhTicaroti Tahkikatı Harp Zamanında Ticart Kâr Yüzde Üçü Geçemiyecek Vaşington, 20 (A.A.) — Âyandaki silâb ticareti tahkikat komlsyonu Tauymis muhabirine beyanatta bulunan harp kârlarını yüzde 3 olarak tahdit | Habeş imperatoru agekerlerini selâmlıyor eden!Joha Flin'in plânını ahkoymuştur. | eeeseseseecenenuncsenerennnencune eee Bu plâna göre, devlet, — esaslı sanayli kontrol edecek, İdare niMnr_— lerini emrine alacak, fintleri tespit — Mehmet Bey, tanıyormuş, tanımayormuş... Bekir Efe, akza- bası mu imiş.. Yok, şu İmiş; yok —bu imiş! Bize — bunlar vız gelir.. Biz, kendi İşimize bakalım. Miras — meselesi için Hacer Hanım, tapuya ve nüfusa müraccat edecek.. Durmuş, arkadaşının gözlerk nin içine bakıyordu : — Ne domek istediğimi anla- yor üusun? Tapuya, nüfusa, mu- hakkak müracaat edecek... Hüsnü Bey, güldü : — Anlıyorum.. Nüöfus Memuru sesini yavaş- latmıştı : — Tapu kayıtları, — sende... Nufus kayıtları da, bende.. Ma- | salarımızın başında rahat rahat oturabiliriz. Hacer Hanım, ayağı- mıza - gelecek ! Tapu kâtibi de ayni şeyi dü- şünüyordu; Cafer Bey, kahvede, meseleyi çıtlatır çıtlatmaz, Hüsnü Bey keyiflenmiş, ellerini uğuştur: | muştu. Fakat şimdi zihni karışı- vermişti : — Azizlim, iyi, hoş söylüyorsun amma,. Hacer Hanım, nerede oturacak ? Cafer Bey, kolunu, arkadaşının kolundan çekmişti, bir adım ge- riledi, başını salladı : — Bu, benim aklıma gelme- mişti.. a ilalünüğe edecek ve icabında ticaret borsnlarını kapayarak iptidaf madde piyasamını kontrol edecektir. Hüsnü Bey, güldü : — Anlattığına göre, Hacer Hanım, köyde oturmaz. — Nüfus Memuru, kelimelere basarak temin ediyordu : — Oturmaz değil, oturamaz, azizim.. Öyle bir kadın, ieirz köyde ne yapar? Zincirle bağla: salar, durmaz. — O halde, kasabada otu- racak... — Kubeyli otelinde de, Hacer Hanım, pek oturamaz gibi geli- yor, bana.. Tapu kâtibi, bu itiraza Binir- lenmişti : — Peki, nerede oturur? Vila. yet merkezinde mi? — Bütün işleri burada... Burada ve Aktaşta,.. Merkezden kasabaya araba ile gelip gitmek kolay mı? Sonra, Aktaşa gitmek icap etse, ne ya- pacak? mrü, — yolculukla mı geçecek? Nüfus memuru, — arkadaşının düşüncelerini haklı — buluyordu. Fakat yine kararsız bir dudak büküşile boynunu çarpıttı: — Bilinmez ki, be birader... Belki merkezde - oturur! Belki de kasabayı terkeder. Köyde hoşla- np kalmıyacağı da ne malüm! Tapu kâtibi, inkâr vaziyetinde ellerini geriye geriye açarak ba- şını sallıyordu: — Yok ya... Yok ya.. İşte Okuyucularıma Cevaplarım.. Şişlide Bayan (M. M. S.)e: | — Anlattığınız vaziyeti mahe kemede isbat edebilirseniz, <ev- ciniz aleyhine talâk kararı alma- nız güç değildir. Kendisinin b rada bulunmasına da lüzum yok, usulü Gdairesinde ilândan sonra muhakeme gıyaben cereyan eder. 2 — Devlet hizmetinde çalıe san birerkek ecnebi tabilyetinde bir kadınla evlenemiyeceği Iddiası doğrudur. 3 — Ecnebi tabilyetinde bu- lunan bir kadın bir türkle evle- nirse Türk tabiiyetine kolaylıkla kabul edilir. Bir Türkle evlenme- den Türk tabilyetine geçmesi, uzun müddet, (galiba $ yıl) bura- da oturmuş ölmaktan başka muayyon şeraiti de halz olmasına bağlıdır. Bu takdirde istida ve- recek, istidası bakanlar heyetine gidecektir. »4 Sirktoelde Bay (8. F) & Doğrusu —anlayamdım: — Evli bir kadın size bir aşk mek- tubu — yollamış, sonra - hislerini #ifahen tekrarlamış, kocası dor tunuz olduğu için bu ihaneti aklınız bile almamış, reddetmişsi- niz. Hareketiniz doğru, bundan dolayı sizi tebrik ederim. Fakat anlıyamadığım — kısım, bundan sonra söylediğiniz kısımdır. Di- yorsunuz ki: — Kadın Sonra tekrar — toarruza geçti. Mütemadiyen aşkını tekrar etml- ye başladı, bana da sıkıntı çöktü; bıktım, usandım, hâdiseyi koca- sına anlatmayı — düşündüm, ne dersinlz?.. — No diyeceğim? Dostunuz olduğunu — söylediğiniz. adamın yuvasını yıkmak İsteyen bir düş- manı olsaydınız gene başka lürlü harecket etmezdiniz, diyeceğim, A, çocuğum, elbette bu kadınla bir evde, bir oda İçinde oturup kalkıyor, yüzünü her gün görüyor değilsinizdir. Bir müddet semtine uğramamaktan — daha kolay ne var? Niçin adamcağızın hayal! mesudiyetini yıkıp parçalıyacak- sınız? Dedim ya, anlıyamıyorum. TEYZE evvelâ — gücend. bu, hiç aklımın ermeyeceği şey... — Deme be birader!.. Kadın kısmının, işlerine akıl ermiyor ki.., Kasabada oturması en fazla ihti- ma! dahilinde gibi.. Aktaşta anast varmış... Kasabada da belki ak- rabaları filân vardır. Bu, son ihtimal, Hüsnü Beyin endişelerini, yelpazelenmiş bir toz tabakası gibi uçuruvermişti: — Aklınla yaşa, birader... Ağzını öpeyim... Tamam... Sonu, budur... Benim, İçim yamnılmaz! sonu, budur. — Aktaşta da, merkezde de otursa, en fazla kasaba ile temas edecek. Onun için, meseleyi ona göre bittanzim icrayıicabına teves- sül eylemeli, Kırtasiyecilik, onların beyin- lerinin zerrelerine kadar girmişti. Tapu kâtibi, zihninden gayriihtiyari “ Makamıâğidine havale ,, ediverdi. Nüfus memuru dalgınlaşmıştı: —Eğer bu kadının işlerini çar- çabuk çıkarıverecek olursak, esa- sında kolay, pürüzsüz, ehemmi- yetsiz bir şey zanneder. Ve biz, gözünde, ehemmiyeti kaybederiz. — Müşkülât mı çıkaralım? — Müşkülât çıkarmak da ol- maz. Müşkülâtı hissettirmeli.». — Nasıl hissettiririz? — O, daireye geldiği zaman, başka eshabı mesalih de gelecek... Onların muamelelerini görlir. bl[' kınca da anlar... Çok anlayışlı kadın... “( Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: