7 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

7 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa ! Yalancı İpek Imalâtı Arttıkça Artıyor Fransanın ipep sanayii merk zi olan Liyon şehri ti- D caret odası dünya- nin 1934 yılındaki Takamlar yalancı ipek İstih- salâtını 340 milyon kilo olarak Mukayeseli tesbit etmiştir. Bu miktar 1933 | Neden yılındakinden fazla ve tabii ipek istihsalâtının tam dekuz mislidir. Bilhassa Amerika (20 mi!yon) ve Japonyanın (21 milyon) kiloluk birer fazlalıkla 1933 istihsalâtmı aşmışlardır. * Amerika otomobil sanayli her Dünyanın | Yi bu — mevzua dair bir İstatistik '_"'M'M Na | neşreder. 1934 yılı l vasıtaları için — hazırladığı rakamlar da bugünlerde belli ol- muştur. — Bunları kisaca — aşağıya alıyoruz: 1934 — yılı sonunda dünyada mevcut motörlü nakil vasıtalarının sayın 34.927.121 dir. Bunların 28.971.023 tanesi binek otomobili (5.660.331) 1 kamyon, (275.617)s1 otoblis ve 2.080.725 tanesi moto- siklettir. Dünyanın bu vasıtalarden ea çok — istifade edeni — yukarı Amerikadır. Orada bulunanların sayısı (24,751,644) © varmıştır. Aşağı Amerika — ile — bera- ber — yeni — dünyadaki — mo: törlü — vasıtaların — sayısı — 1934 #onunda 26; Avı sa 6 "'î" milyon Asyanın Okyanusyı - e L G arabalar zıîhılııl milyon d!' ğuna göre 1934 daki lar - bir yıl h’:ı.ln yüzde dört farladır. arak * Ötedenberi Almanya dünya Bira sana- | blra — ihracatında işlinde Japo iyi — bir I-“Id. rekabeti Çekoslovakyanın önünde olarak dünya İstatistiklerinde Ikinci yeri tutar, Fakat dünya ökonomik buh-« ranı bu memleketin bira ihtk yacatını sarsmıştır. 1929 da 6l1 bin hektolitre bira ihraç eden Almanya 1933 te ancak 225 bin hektolitre mal dışarıya — gönde- rebilmiş geçen yılda ise zorla 215 bin , hektolitreye — İhracatını vardırabilmiştir. y Almanya dhlrı sanayli bu va- iyeti doğrudan d 'a n- ııdın rdükleri ıılîıv"ıv’ılll".rıpoiı- ete atfetmektedir. Japonlar bil- hassa ucuz biralar üzerinde bü- yük adımlarla İlerilemektedirler. Bir Doktorun Günlük Notlarından (*) Pezar Kızıp Sinirlenme Bir adam kızıp sinirlenince hara- ret yükselir. Hiddet, böbreğimizin tam üzerinde bulunan güddeden çıkan adrenalinin - kana yayılma- sna sebep olur. Bu hal kanı atey- lendirir ve adaleleri ani ve yedit harekete sevkeder. Kanda adrenalin fazlalığı, bir kavga voyu bir edali harrkelle derhal sarledilmezse, zararlı ola- bilir. S Hiddetli adamın kalp çarpışı daha süratlenir ve 72 den 82 ye çıkar. Kanın süratlo deverabı yüzün kizarmasını muoip olur. l Dünya İktısad Haberleri el I | koca salon, | süz kalmış hastalar gibi birden- SON POSTA Radyo Alatrangalaştıktan Sonra — Allo, Allovvv!.. Bayanlar, Baylar!. Şimdi Gavin Kardeşlerin Sanını Dinliyeceksiniz!., Türk Radyosunda Neden ; Ulusal Eser Veremiyoruz? “Ayllav yu ,, lu “ Jö ; tem,, li Şarkılar Söyletiyoruz Ambasadörün mer- divenlerini çıkarken yukarıdan piyano ser- leri geliyordu. Bir- denbire — sağda ve soldaki duvarlara asılı siyah kutular yaşdı ve cam Üzerinde dört satırlık kırmızı yazılar belirdi; « Ses çıkar- Mmayınız, yavaş yürü- yünüz, yavaş konu- şunuz!.,, — Sağdaki kapılardan birinden geçtik ve ikinci kapıyı yavaşça açtık. Göze çarpan Hk gey, bol bir ışık altında pırıl piril ye- nan kotaman bir halı,, Salon soldan tü ile- riye kadar uzuyor ve bir konserinde derin derin — içini çekti. Piyanist s- gara tabakasını u- zatıyordu: — Sigaret!.. — Mersil.. Radyonun iki emektar epikeri Bay Mes'ut Oemil ve Bay Sadullah nihayetinde iki kola ayrılarak«T» şeklini alıyor. Biz içeriye girerken, radyonun ikinci spikeri bay Sadullah, uzak- tan bize, parmağını ağzına bas- tırarak: — Susl. Diye işaret etti. Koca salonda çıt yok. Bay — Mesut Cemil uzaktan orkestraya İşaret etti. Hafif bir tık tık.. ve birden bire bir uğultu.. Örkestra başladı. Arasıra yaprak değiştirdikçe şef dörkestr. elind ki yayile uzaktan uzağa İşaretler veriyor, garip garip fakat ağrzını açmadan söyleniyor. Bir sütun kenarında konuşmadan beklerken, bundan bir sene evvel radyoda alaturkanın sürdüğü sak tanatı düşünüyorum: Zavallı ala- turka,, “hey hey,, leri “medet,, leri “yandım.. larile nihayet “teverrüm eyleyip,, gitli Na etti ise kencdine etti. Okadar yanık yanık gönül yaralamanın manası da var mıydıl, ÖOrkestra konseri birdenbire bitti. Fakat sessizlik hâlâ baki. Bay Sadullah - ayaklarının ucura basa basa oparlöre yaklaştı ve bir vidayı birden çeviriverdi. Sanki dakikalarca tenffüs- bire boşanıverdi. Piyanonun ka- D1 Ba sotları kesip saklıyın z yahut paği “çali,, diye kapandı, — şef Bir albüme yapıştırıp kelleksiyon yapır || dörke&tir yan cebinden mendilini mız. :.ı.ıı'ı| amamınızda . bu uotlar “bir çıkararak : doktar gibi imdadınıza yet'şebilir. — Ohhhhi. — Kel $ol.. ” diye Mi ie & lt d Biraz sonra ya- nımıza gelen rad- yonunemektar spi- keri Mes'ut Cemil ile konuşmıya başlamıştık. Fakat bütün mükâlemeler hep kesik kesik. — Vakit yok ki diyordu. Bi- zim de bütün Üzüntümüz, radyo- nun ufacık bir falsoya maruz kalmamasında.. Eh, ne yapalım. çalışmak, uğraşmak... Bay Mes'ut Cemil, karşı sigara odasından seslenenlere doğru döndü. — Ün minüt, jöviyenl.. Dedi ve bize dönerken seansın başlama zili uzun uzun çaldı. Artık Bay Mes'ut Cemille konuşmak bir mesele, Yeni bir seans başlıyor.. Orkestra yerine geçti, iki genç kızda — oparlorun — önüne. Bay Sadullah yine vidayı çevirdi ve uraktan kaşı gözü ile şef dorkes- traya hazır olmasını İşaret etti. Sonra salonun sessizliği içinde top gibi bir ses: — Allo, allol.. Eurası radyo Istanbull., — Bayanlar, Baylar!.. Şimdi Gavin kardeşlerin şanını dinleyeceksiniz |.. Tık, tık.. Ve orkestra başladı. Kısa bir uvertür.. Genç kardeş- lerdenbiri, — güvercin kanadına benzeyen yumuk ayağını yumşak halı Üzerine vurarak — bekliyor.. Şef dörkestr — yayımı — kaldırıp indirdi.. Ne tuhaf ses. Ben birçok Ingilizce şarkılar dinlediğim halde, Türk radyosundaki Ingilizce şarkı kadar tuhafıma giden olmadı. Ayyy lav yuü, veri Maç DG kahar of yunüür ayz Ve “Ay,, Jar üzadıkça matma- Loşeneki ve Orhan radyonun oparlör önünde sun!,, der gibi kırptı, sonra — dudaklarını - dilile uslattı, büzdü: Dat iz vay ay lav yuso maç Ne gözel bu şarkıda beğendiğim üç kelime varı“Aylav yu,, yani “seni seviyorum,, .. Nedense bi- zim “ Beni seviyorum ,, #özü, bunun yanında fazla uzayor gibi geldi. Orkes- tra kısa bir nakarattan #onra yineuzun bir “may- lav,, l1 şarkıya devam etti ve sustu. Ben bu şarkıdan niçin müteessir oldum. Bunu iyice kesti- remiyorum. Fakat aklımın yattığı Şu: lav,, h * jötem ,, ll şarkılar söyletiyoruz ?.. — Bu, halledile- cek bir mesele.. Dünyanın en kuvvetli — propaganda — vasıta- sını, böyle mi zamanlar gariptir, tuhaftır. diye başka Mmemleketlerde — Istanbulu ararlardı, Şimdi “bizim şarkıları- mız, bizim musikimiz çalınıyor, İözumsuz şey.. Kendi radyomuz- dan dinleriz,, diye İstanbul aran- maz oldu.. Bay Mesut Comlil henüz daha yeni olduğumuz, eserlerimizi yeni vereceğimiz — kanaatındadır. O günü dört gözle beklemeğe hak- kımız yok mu? x» Bir sene evvel, radyo postane #stündeyken gitmiştim.. O zaman alaturka bütün cünbüşü, çiganesi ile binanın Üst katını gümbür gümbür öttürüyordu. Şimdi, radyo tanınmıyacak hale gelmiş.. Karşı sıgara odasında fransızca konuş- malar işitiliyor, İşte orkestra bitti. Bay Sadul.ah oparlöre yanaştı: — Allo, Allol. Bayan!lar, bay- lar! Şimdi alafıranga plâk meşri- yatımızdan Şuberti dinleyeceksiniz! Düğmeyi çevirdi ve birdenbire salona sesler hücum etti. Plâk odası salonun gerisinde.. Şimdi orası çalışıyor. Radyo alafranga olalı büyük bir eksiklik içinde yüzüyor. Bu eksiklik nedir?. Düşündüm, uzun uzun düşündüm ve bulabildim: Radyo hentöz Ulusal radyomuz Viyolonlat Orhan, radyoda zelin küçük güvercin kar ki, bugün bana Hasan Bedriddie. g — nadımı andıran ayağı halı- Üzerinde daha çok canlı ve oynaklaşmaya başladı: Sirook may hart layk dö san Kestane saçlı genç kiz, yumuk ve manikürlü par- maklarını belindeki kuşağa geçirerek, kardeşine baktı ve: “Dikkat et, kaçırıyor« gözlerini a Türk radyosunda neden milli eser veremiyoruz, neden “ may kullanacağız? Bir Nisav T Kari Mektabları | z Kitap Hasreti Karaköseliler Kitap | Bulamıyorlarmış Evet, bunu bize Karakösedet bir okuyucumuz yazıyor: " Kitap bulağıyoruz, kitap okuyamıyoru kitaptan mahrum kaldık.,, diyotı Çok can alıcı ve milit kültürümü zün bel kemiği sayılan bu mese" lede — okuyucumuzun — yazdıklar! eldden acıklıdır: “Kış burada uzün olur, bütün geceler, okuyabilmek için b Yurmadığımız şey kalmamıştır. eski gazeteleri sandıklardan çık rp tekrar tekrar okuduğumuş. sık sık vakidir. Bazan kitapsız” | lıktan elimizin altında bulunan bif | iki romanı tekrar okumiya bat larız ve adeta ezberleriz. Okad nin tercüme ettiği “ Manon Less ko,, yu sorsalar, bütün satırlarınl bir bir anlatabilirim. Karakösede olduğu gibi birçok yerler de de- bu mahrumiyet büyük bir sıkınt! halinde devam ediyor. İstanbulda!i kitap getirtmeme kalkıyoruz. Tet | ahhütlü bir mektuba 12 kuruşı — yine teahhütlü kitaba 25 kuruf posta parası gönderiyoruz. Kitabım | değeri de 75 kuruşa olursa aşağı yukarı bu kitap bize yüz otuz; | yüz kırk kuruşa mal oluyor. Bu .w para da yalnız bir kitap içindir. Uzak Anadolu şehirleri niçin | kitaptan mahrumdur?. Bunün belli başlı bir tek sebebi var: Bayisize lik... Bir vakitler “ Hachette 4 kütüphanesi türkiyede bir ba; teşkilâtı kurmak için bazı İsteke ler ileri sürmüştü. Bu meselenit ne olduğunu bilmiyorum, Fakat muhakkak ki, birçok şehirlerimizi; kasabalarımızı kitapsızlıktan kurt tarmak için geniş teşkilâtlı bit bayi ağı kurulmasına ihtiyaç var* dır. Kitaplarin pahalılığından şikâe yetçiyiz. Bu pahalılık ta bayisiz» likten doğuyur, Kuvvetli bir bayl teşkilatı kurulduğu gün kitap çolt satılacak ve bu yüzden de çolt ucuzlıyacaktır. Bilmiyorum, böyle bir iş için seneler mi İlâzım?: Fakat istenilirse, her şey çol çabuk yapılabllir. Karaköse okuyucularınızdat M. Macit Adapazarı Bekçileri Adapazarında bekçi teşkilâe tından şikâyetçi olmıyan biç kimse yoktur. Bir kere bekçi ücretleri fazladır. ve nisbetsiz. bir şekilde alınmaktadır. Ayni mahlede bir evi olan bir kimgse ( 25 ) kuruş veriyorsa iki evi, iki üç mağazasi ve ardiyesi olan da ayni ücreti vermektedir. Birkaç defa bu hur susta yaptığım müracaatlar hiçbir netice vermedi. Adapazarı Başlar mahallesinde Hacı Ahmet sokağında No. 18 de Süleyman haline gelmemiştir. Suç nerede?. Muhakkak ki, Ulusal esersizlikte ve Ulusal san'atkârsızlıkdadır. Radyodan ayrılırken merdivene lere kulağıma — sezler — geliyor.. Jimnastik dersleri.. ince bir se$ kesik kesik anlatıyor: — Şimdi benimle beraber ha* reket ediniz. Sağ elinizin parmak* larını sol ayağınızın, sol elinizit parmaklarını sağ ayağınızın bilek* lerine geçiriniz. Yaptınız mı? Şim” di benimle beraber.. Bilir, lUı bilir, ikil, Hareket ediniz. Oldu mu efendim. Şimdi büyük bif adım atınız. Ayaklarınızı açınıl açınız!.. Açınız ofııdlp!.. - yi

Bu sayıdan diğer sayfalar: