25 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

25 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ziraat Bı:ğisi LU) —ı——— “Medeniyet Ağaç Demektir,, Istanbul — llbay — ve şarbayı Muhiddin Üstündağın Avrupadaki gezintisinde toplayıp buraya ge- tirdiği hediyelerden bana da çu üç kelimslik tablo düştü! Biz ziraatçiler ağacın me de- mek olduğunu - bilirdik.. Bunu Yıllardan beri de anlatmıya çalır #yordu. Fakat içimizden hiçbirisi “ağac,, ! bu kadar üstünlükle an latamamıştım. Zaten onun için bu Orijinal ifadenin Üzerinde biraz duürüyorum. Evet.. Kabul etmek gerektir ki bugünkü medeniyette ağacın İyi- liklerini tek tük saymak İnsana Yorgunluk verecek kadar çoktur. Agacın ne damek olduğunu bik Miyenler için bu yorgunluğa kat- lanmaktanıa “ medeniyet ağaç demektir,, diye kestirip atmak en İyi bir çarodir. Belki bu kesin töyleyiş karşısında şimdiye kadar ünu anlamıyanlar, İşin değerini * Gzacık olsun kavrarlar da ağaç medeniyoti bize de kısmet olur. * Üstünkörü bir bakışla Anadolu; Ormanları ve ağacı çok bol bir memleket diyo anılır. Çoğumuz bilmeyerek övünürüz bile... Fakat bu çokluğu başka memleketle- rinki le karşılaştırır. ve onların kendilerini ne kadar ağaçsız say- diklarını düşünürsek Anadolu bir Çöl kadar çıplaktır, yüzümüz eski fesler kadar kızarır. Yüz binlerce ağacın bir cennet gibi süslediği © şehirler yanında bizimkilere ancak « yangın yeri » diyebiliriz. € ormanlarımıza belki «çalılık» demeye kalkışırız. * 934 yılında çıkan bir İstatle- tiğe göre: Italyada memleket toprağının *& 20 &l ormanlıktır. Romanya ve İsveçte 94 24 u, Belçikada * 26 sı, Bulgarlstanda $ 281, Yugoslar- yada * 30 1, Çekoslovakyada & 33 g, Lehistanda * 89 u, Fuılındlyadı 94 5781 ormanlıktır. mların yanıbaşında Türkiye top- Taklarının orman — genişliği ise ancak * 18 dir. Bu azlığa onla- Fin muntazam İşletmesini, bakım ve korumasını ve bizimkilerin de tita ve yangın bastalığını hesaba atmalıdır. Bereket versin yeni tıkacak olan « orman kanunu » &rtık bizi de onların hizasına Ulaştıracak İlk adımı “atmıştır. oksa “ Medeniyet ağaç demek- Ür, diyecek kadar ileri giden bir slemde biz çok geri kalacaktık. Ağacın şebircillk bakımından olan görünüşü —ise — büsbütün acıklıdır. Neri memleketlerde bir Yohir için su, kanal, elektrik şu Ve bu nasıl ilk akla gelen şey İse fğaç ta bunlarla beraber akla ge- len bir nesnedir. Onlar bir tek tğaç için koca bir caddenin plâ- hini değiştirmiye katlanırlarken , dar bir sokak açarken bile Yüzlerce ağacı feda edebilecek Tamanlarız. * İşte; İlbayımızın Avrupa dö- Dilşü getirdiği hediye bana bu Mülâhazayı yaptırınca yeni doğan U kavrayışa seviniyorum. Te- Menni edelim ki orman kanunu Ormunlarımıza kurtarıcı olurken stanbul ilbayı da şehir "_ĞM Tuza bir kurtarıcı olaun. Sözünü Unutmaz, İşini de diğer şebirlerk :ln örnek yaptınlabilirse “nu altın e — yazmalıdır. (* Zh indekil Wlerimini tü ı.'.'"ı:..u'ı—"f&w hel Üçüncü Sultan Murat, Osman oğullarının en zevke düşkün olan- larından biridir. Elli yaşında iken yüz iki defa baba olmuştu. Bu adamın bir merakı da uğur dene- mek ve birçok şeylerden uğursuz- luk sezinsemekti. Sağ yanına çevrilmiş olarak uykudan uyanırsa gevinirdi, sol yanına uzanarak uyanırsa — Üzülürdü. Bir kedinin bakışı, bir atın kulağını dikişi, bir tavuğun düşünüşü bu adamı güldürmeye — veya ağlatmıya yeterdi. O;ş yirmi yıl hükümdarlık yaptı. Fakat eski çamlar artık bardak olduğu için eski genişlik, dört yandan gelen altın ırmaklardaki o coşkunluk biraz tavsamıştı. Bü- tün işler bozuk düzen gidiyordu. Bir iyi habere karşılık on kötü haber alınıyordu. Bununla berar ber saray yine zevk içinde idi. Geceleri çalınan sazlardan, oku- nan şarkılardan, atılan kahkaha- lardan saray dışında yatanların uykuları — bırpi iyordu. — ve bu bitmek bilmez eğlenceler halkın dilinde bir yılan masalı olup uzar na uzana yaşıyordu. 1593 yılın son ayında Murat, eğlencede çeşmi değiştirmek — ia- tedi, kızlarından birini evlendire mek bahanesile bir haftalık “vur- patlasın, çal Oynasın, programı yaptı. Dedesi Kanunt Sultan Si- yapıyordu. Fakat onun hazineleri dolu, kendininkiler boştu. Öyle iken yine bir eğlence haftası kurabiliyordu. Üç yüz bin altına nikâhı kıyı- lan gelin için damadın gönderdiği hediyelerde o değerdeydi, Üç yüz bin altına tedarik edilmişti. Ge- linin cehizini saraydan damat konağına taşımak İçin Üç yüz katar katır. kullanılmıştı. — Bu debdebe içinde gülünç olan şey, saray uşaklarının damattan yüz seksen bin ekçe rüşvet almadan cehizini taşımaya yanaşmamala- rıdır, Güya bu, anane İmiş ve her uşağa belli bir para veril- mezse sultanların cehizleri saray- dan çıkarılmazmış!. Düğün bittikten sonra Sultan Murat, yapılan masrafın nereden gelecek paralarla kapanacağını düşünmeye koyuldu. O, orta Asyadan gelmek Üzere bulunan Özbek elçisinin getireceği arma- ganlarla bu açığın hiç olmazsa üçte birinin kapatılacağını umu- yordu. Halbuki bu elçi, şairane yazılmış bir mektupla iki mushaf, bir divan, bir şehname, birkaç samur kürk ve bir iki dürine kuzu derisi getirmişti. Murat, hiçbir değerl olmıyan bu armağanlara gözünün ucuyle bile bakmadı. Lâ- kin ayai günde Diyarıbekir - valisi Ibrahim Paşanın gönderdiği he- diyeler hem yüzünü — güldürdü, hem hazinenin bir köşesini dol- durdu. Bunlar Üç mushaf ile bir gürü elmaslı — kılıç ve — hançer, dokuz altın surahi, dokuüz - altın sahan, dokuz altın kâse, bin parça gsırmalı kumag ve bir eyaletin yıllık vergisi derecesinde para, birkaç düzine arap atından iba- vetti. Sultan Murat bu armağanları aldıktan. Başamiral Ciğaloğlunun leyman, Uç hafta süren düğünler | SON POSTA Taribi Müsahabe ——— Osman Oğullarının Zevk Düşkünlerinden:3üncüMurat 'O Eğlenirken Ağlamıştı. Ölürken Yine Ağladı V AKDEAN Üçüneü Muradın eğlence köşklerinden biri Üçüneü Murat Ispanya, Floransa, Malta, Ragora gemilerinden alıp getirdiği gani- metleri de hazineye koyduktan sonra yine eskl — eğlencelerine dalmıştı, — İçip Sızıyordu, — ayılıp yine içiyordu. İşte bu sırada yanından ayırmadığı adamlardan biri, Saatçi Hasan bir düş gördü. Bu uyku — panoramasına göre Kanuni Sultan Süleyman dördü, siyah, sekizl benekli, kırkı da beyaz olmak Üzere elli Iki ko- yunluk bir alirü ortasında Sultan Murada -bir şoyler - söylüyordu. Saatçi Hasan, gördüğü — düşü Hünkâra anlattı,, o da bundan bir uğursuzluk sezinseyerek telâşa ;ÜTUN ÜLKEY|İ . VA POLAŞAM B.Kenta BürÜN Ülkeyi HER CÜN düştü, dört yana adamlar koştu- rarak dördü siyah, sekizi benekli, karkı da beyaz olarak elli iki koyun buldurttu, Eyübe yollayıp kestirtti, etlerini fıkaraya dağıt- tırdı. Lâkin içine düşen korku bir türlü gitmiyordu, öleceğini sanarak tasalanıyordu. Hünkâürın midesi de ağrıyordu. | Öyle iken içkiyi bırakmıyordu, eskisl gibi boyuna sarhoş oluyor: du. Bir akşam yine iİçmek ve “çalgı çaldırmak Için Sinan Paşa köşküne gitmişti. Yerlerinde sıra- lanarak emir bekleyen çalgıcıları şöyle bir gözden geçirdi, içini çekti, düşünmeye daldı. Onun * şunu çalın, bunu okuyun,, de- mek adeti değildi. Bu gece ilk defa olarak böyle bir şey yaptı, çalgıcılara emir verdi: — Bimarım ey ecel, bu gece bekle yânım al - cananımın ema- netidir, gel de cânın al - şarkısını okuyun |.. Tam o sırada Marmara açık- larından iki geml göründü, bunlar Mısır -doannmasına mensup ka- dirgalardı. Yelkenlerini şişirmiş- lerdi, büyük bir hızla geliyorlardı. Köşkün*önüne varır varmaz, âdet olduğu Üzere, şenlik toplarına ateş verdiler, sarayı selâmladılar. Lâkin ilk topla beraber köşk sallandı, camlar kırılmıya başladı. Dökülen parçalar etrafa yayılıyor. bir. kısını da hünkârnn Üstüne başına düşüyordu. Herkes korkmuştu, dilsizleş- mişti. Sultan Muradın İse beti benzi atmıştı. Ne yapacağını şaşırmışti, oturduğu yerde titreyip duruyordu. Bir aralık yerinden kalkmak İstedi: — Bu kâfir yıkılacak, bizi de hurdohaş edecek. Dedi ve kaçmaya yeltendi. Sonra bu — düşünceyi biraktı, dalgınlaştı, top sesleri kesllinceye kadar öyle kaldı. Gürültü bitince ve kırılacak cam da kalmayınca kalktı, * bizim bu köşke son gelişimizdir ,, diye — mırıldandı, köşkten çıktı. Ağlıyordu, gözlerin- den — dökülen yaşlar dizi dizi sakalında sıralanıyordu, O, ertesi gece * yine ağlaya ağlaya - can veriyordu! M. T. Tan Kari Mektubları i)iya:adaki Gazozlar Ve Şer- betler Pahalıdır!.. Gazetelerdeki ilânlarda birçok gazozların satış flatlarını görüyo- rum. Meselâ bunlardan birinin 24 gişesl 50 kuruştur. Şu halde dışarıda perakende olarak — bir şişesi 5 kuruşa satılan gazozlarda ihtikâr olduğu görülmiyor mu? 24 şişe S0 kuruş olduğuna göre aşağı yukarı bir garozun Hiatı 2 kuruş düşmez mi? Ortada gayri meşru bir. şekilde kazanılan şişe başına Üç kuruş ne oluyor? Sonra şeker bakkallarda 26 kuruşa satılıyor. — Böyle olduğu balde gerbetçiler, limonatacılar nihayet beş şekerden temin edi- len ve değeri ancak bir kuruşa malolan bir şerbeti niçin beş kuruşa satarlar? Su da aynı variyettedir. 10 paraya malolan bir bardak su neden bir kuruşa veriliyor? Bütün —bunlar belediyenin, tlcaret odasının gözü — önündae halk ile alay edilerek yapılacak açık ve kötü bir ihtikârdır. Bele- diye ve Ticaret odasının nazarı dikkatini celbederir. Sultanahmelte A, Fazil Belediyenin Yeni Kararı Ve Bir Okuyucumuz Geçenlerde İstanbul belediye- sinin tramvaylarda vatmanların yanında hiç kimseovin bulunma- ması kararını verdiğini okudum. Bu suretle birçok kazaların önüne geçileceği de söylendi Fakat bü şekle bir türlü aklım yatmadı. Demek bütün kazalara vatman- ların yanında duran — yolcular sebep oluyor Ööyle mi? Ö halde bu sebep, daha evvel — niçir keşfedilmemiştir ? Bayezitte okuyucularınızdan Gören C— GCevaplarımız —) Tavşancilda Bay A. Niyaziye ; Aynl şahıatır. Bir Dolandırıc'ı Tevkif Edildi (Baştarah 4üncü yüzde) Ali İhsan bu hüneri her za- man ve her mağazada tatbike kalkmış kendisini kimine Kayse- ride yağ tüccarı, kimine Adana- da pamuk tacirl diye tanıtırmış. Fakat nihayet — yakayı da ele vermiş. .. Mahkemede hâkimin sorusuna karşı: — Bu nasıl iş efendim ? bevi dolandırıcı diye huzurunuza çı- kardılar. utanıyorum — doğrüsü! Çorumun — Mecitözü — kazasın- danım. Ve — piyasanın tanın-« miş - bir. tüccarıyım. — Alnımın terile para kazanıyorum. Namus ve doğruluktan ayrılmadım. — Oğlum sen şurada, burada (5000) liralık alış veriş yapmışsın. Bir tüccarın bu kadar işe göste- rilecek bir karşılığı olur. — Var efendim. Ziraat ban- kası emrime amadedir. — Hani çeklerin ? — Seni tevkif ediyorum. — Aman; şimdi hapseml gi- deceğim? — Öyle görünlüyor. — Eyvah işlerimden kalacağım. Beş gün işten kalmam bana 2000 liraya oturur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: