10 Ağustos 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

10 Ağustos 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Ablanız Handan Hanım hiç de sizin gibi değildir... O, tek başına olduğu halde eve on ikide, hattâ birde, iklde döndüğü günler de olur. — Ne... Siz benim kız kar- deşimi tanıyor musunuz ? — Gayetle iyi... Ben onun arkadaşıyım. Kâmuran — şimdi bir — alâka ile yerinden doğruldu ; — Kız kardeşimi biliyorsunuz öyle mi?.. Inanılmıyacak şey. — Harüikulâde bir genç kız- dır 0... Vallahi bütün Istanbulda.., Bütün Türkiyede hayır.. Hayır bütün dünyada onun bir eşini bulmak Imkânsızdır. Demindenberi hiç kanı yok- muş gibi ağır ağır hareket eden bu sakin çocuk diriliyermişti. — Fakat kız kardeşim hak- kında demin fena şeyler söyledi- Biz. Onun için gecenin birinde, Katta iklsinde evine yalnız döne düğünü söylediniz, — Evet... Bu fena mı ?.. — Tabli bir genç kiz için.. — Allah... Allah tek başına dünyanın öbür ucunda tahsll eden bir genç kızın geceleri evine tek başına avdet edişi herhalde bir kaç genç delikanlının refakatinde dönmesinden çok daha iyldir. — Gece on iki sabah binr. Ikide eve dönmek ! — Bundan ne çıkar ?.. — Bilmem.. Her halde sabahıp ikisine de kadar uyumıyan bir talebenin.. Delikanlı onun sözünü kestir — Handan Hanım dünyanın en ciddi kızldır. |Dünyadaki kız» ların en ciddisi., Erkek gibi bir Şeye. — Erkek ne demek?, Erkek tiddi midir?, Yanl.. Ne bileyim.. O, her gece saat on ikiye ve bire kadar profesör Hubermon'nun yanına gider.. Profesör Huber- Monn'un,. Bu profesör Hubermonn kimdir? Biliyor musunuz? — Ne bileyim ben?, — Profesör Hubermonn bir Bizansçıdır.. Bizans — müverrihi, Bizans âsarı mütehassısı. Bir Kadıköyde —Muhakkak Bir Define Var —SON POSTAİ ' ” ! - 15 — 10 - 8. 935 Ağustos 10 n Mil- Belediye Hâvada yonlar Kazanabilir Yazan; Hatice Hatip Moda Ve Kaıköyün En Şık dir. yarabbil.. Yalmız neş'e mi?., Ya güzellik sizin kız kardeşiniz bir hârikadır. vesselâm. Kâmran sordu: — Onu ©n son zaman he zaman gördünüz ? — Kolberg'e gitmeden evvel ikl ay oluyor. Ben buraya gek dim, o Kolberg'e gitti, — Emin misiniz?.. — Nasıl emin olmam.., Trene kadar ben refakat — Ne şaştınız ?, — Şaşmadım, * Şimdi Osman Foyzi Lâmla içerlemeye başlamıştı. Amma da geveze çocuktu şu deli Lümla Osman Feyzi onu kıskanmazdı, Onün nesini kıskanmalı idi sanki, Gecenin içinde asker! bir ku- manda gibi kat'? ahenkle bir ses: — Lâmlal dedi! — Nevar? — Gel Buraya, Ve yelkenlerin ipleri biraz #onra onun ellerinde İdi, Ona.., ettim. * Şimdi Kâmranın yaniında Idi; — Nermla sizi kırdım mi? diye sordu. — Hayır,, Beni darıltmadınız. — Bana sizl bir daha görmek ( Baştarafı 1 inel yüzae ) bayırının zervesini tutan - İngiliz kuvvetleri de, Türk sünğülerine yem efdular, Bu kat'i ve müthiş tekmelerle ükülen belini birjdaha düzelteme: ı:ıı düşman, Suvlaya, Conkbayırı vgalarından altı gün sonra, Çanakkaleyi ve Boğazı zaptetmek hulyasının — boşluğunu anladılar, Bu suretle de, 9 uneu haçlılar seferi, kahkart bir — inhizama uğradı. Çanakkalede kâinata meydan okuyan Türklerin başında Mustafa Kemal vardı. Türk tarihinla bu altın sayfa» sında da, çelik İradeli Atatürkln altın haleli bapıni bulüyorur, görülüyorklı Kadınlar E vımli Erkekleri — BuSıcak Gecede Bılz_MçkiLeılo Serinlemeye Çabalayorlardı İ için müsaade edecekmisiniz? — Annem, babam beni kur tardığınız İçin size bizim evde teşekklr etmek İstiyeceklerdir. — Kurtarmak, Ben sizi neden kurtardım. — Müthiş bir deniz kazasından. Gülüştüler. Sonra Kâmran onun görlerini görmiye uğraşarakı — Şimden sonra daima görü- şeceğiz değilmi? Diye sordu. — Siz istedikten sonra. Genç kaz ellerini sıcak bir #vucun İçinde hissetti... Sonra rüzgürdan — sertleşmiş kocaman dudaklar elinin derisine temas etti. Genç kız gözlerini kapadı... Kaç zamandanberi kalbinde his- settiği bir acayipliğin sebebini anlıyordu.... O, Osman Feyziyi deli gibl seviyordu. * Tskeleye çıktıkları zaman iki taraftaki gazjnolar ışıklar İçinde Id Moda ve Kadıköyünün en güzel, en şik kadınları ve en se- vimli erkekleri bu sıcak gecede deniz kenarına koşmuşlar, buzlu içkiler İçerek sorinlemiye çabas hyorlardı. ( Arkam var ) — Şerefli Bir Yıl Dönümü 20 yılın içinde, milletin mu kadderatına yapılan her savleti önleyen Atatürk, Türklüğü istik Z4 savaşında birincl defa kurtar mış değildir. Ve ona olan büyük ve derin bağımızın esas - sırrı bundadır. —— Küabet Tulefişeit Tepebaşı MW Belediye bahçesinde | 8 Perşembes 9 Cuma N *'H | 10 Cumatesi, 11 Pazar 3'“’ J günü akşamları » sant 21 de DELİ DOLU Yazan: Ekrem Reşit Besteleyom Cemal Reşit Bebek, İstanbul, Şişliye trumvay vardır, Bizans.. Bir Bizans.. Bizantoloğdur. Birdenbire sustu. — Ey, sonra İstanbul Posta T.T. Başmüdürlüğünden: (Baştarafı 1 inol yüzde ) olmuştu. Bakışlarında bir huzln vardı, OffH... Ooof diye ciğerlerini boşalttığı raman yüreği yanık bir Aşık sanılırdı. Yanına — sokuldum. Alnında dolaştırıdığı mendilini güneşe si- per ederek yüzüme baktı. Bir ofl.. daha çekti, koluma girdi, dalreye doğru yürümiye başladık. Bugün altıncı Noterin halinde bir. başkalık vardı. O, Muhak-« kakki bir 1stırabın ateşile kavru- luyordu. Ben de nedense onu deş- mekten — korkuyorum. Kimbllir gözlerimizin hergün yüzlercesini gördüğü, kulaklarımızın binlerce- sini İşittiği dertlerden hangisinin ateşiydi onu yakan ve kavuran. Ben sormaya cesaret eedme- dim amma, o söylemek, içini dök- mek, İstiyordu, — Gel, Sait! Dedi. Birer don- durma yiyelim. Birar dertleşiriz. Mermer merdiyenleri çıktık, Ha» rıl harıl çalışan mamurların önün- den geçtik ve Noter Galip Bin- gölün çalışma odasına girdik. 'ayanamıyarak sordum. — Nen var kuzum bugün senin? Boyuna ofluyor, boyuna inliyorsun ?j Dudaklarımdan — fırlayan bu sorgu Galip Bingölü coşturmaya kâfi geldi : — Istanbula, Istanbul halkına acıyorum kardeşim. Bu hale kal- bim sızlıyor, ciğerlerim paralanı yor benim, — Şimdi yemişten goliyorum, Balıkpazarından geçtim. Nedir o Balıkpazarı — sokaklarının — hâli, nedir o fena manzara, nedir o tenffün ? Bir adam gördüm, çöp san- dığının içinde karpuz soyüyor, kirli elleri ile tuttuğu dilimleri, ağzına tıkıyordu. Yemiş çarşısında ikl adam karşılıklı oturmuş, ceviz ayıklıyorlardı. Cevizler bu iki adamın kirli ve boyalı elleri ara- sından — kabuklarından kopuyor ve altında tablaya düşüyor, bir çöpçünün kirli; yağlı, gübreli ve kaypak — çamurları süpüren süpürkesinden tablaya sıçrayan gçamurlara bulanıyordu. İki taraf da bu büyük hâdiseden hiçbir eza duymadan İşlerine devam ediyorlardı. Sokağın öbür tarafında bir zeytinyağı fıçısı — boşaltılıyordu. Kirli önlüklü, çıplak ayaklı bir adam fıçının Üstüne çıkmış, son derece iptidaf bir teneke boruyu fıçıya ıoîmuı, şakul! hareketler yaparak ve alnının teri burnunun ucundaki huniye damlayarak ça- lışıyordu. Bir sürü çocuk da bir sirk san'atkârı seyreder gibi bu adamın etrafına dizilmiİşler, bir yandan onu seyrediyorlar, diğer ı r lar para ile olur, lâfla olmazkl... — Zaten Istanbulun imarı İşi iki sebep yüzünden gecikmakte- dir: Birl plân yapılsın da ondan sonra., Diğeri para bulunsun da ondan sonra... Teranesi, halbuki ben bir şey düşündü e paraya ihtiyaç var, ne pula,.. Hayretten ağzım açık kaldı. Yerimden fırladım, ateşli Noterin koluna sarıldım. — Ne diyorsun Üstat? Bu, kanser mikrobunu bulmak ka mübim — bir şey, — milyonlarca lira sarfedilmeden —tek taşına dokamılamıyan Balıkpazarı, Ye- miş sahasını —meteliksiz — nasıl lmar ediyorsun? Çabuk söylel.. Diye haykırdım. Eğer ciddiyet ve samimiyettin- den emin olmasaydım Galip Bin gül hakkında çok başka türlü ve doğrusu biraz endişeli düşüne- cektim, Şimdi ben heyecanlanmıştım, O, sükün bulmuştu, Önüne bir mavi kâğıt çekti. Kalemle bir plân çizmiye başladı. Ben hayret- ten açılmış gözlerimle seyredi: yorum o da anlatıyordu. — Dostum; bir kere balık- hane — Maliyenin değil, — Bele- diyenin olmalıdır. Buranın yılda yüz binlerce liralık bir. ge- Tirl vardır. Dünyanın hiçbir. ye- rinde de bir şehrin gıda maddasi ve onun geliri Maliyenin elinde tutulmaz. Bu, her yerde beledi- yelere alttir. (Bu işl hallettikten sonra Eminönünden Unkapanına kadar olan saha dahilinde ne ka- dar bina varsa tapu, ve ver; kayıtlarile ve en az Üçer yıllı kunturatlarına — göre kiymetlen- dirilmeli. Bu kıymetler tesbit edildikter sonra her bina sahibine, malik olduğu binanın kıymeti nispetin- de akslyon verilmek, Belediye, Mlilli bankalar, Evkaf ve Maliye de ortak olmak suretile büyük bir şirket kurulmalı, Bundan son- ra bütün bu sahadaki binalar yık- tırılmalı ve meydana çıkacak düz arsa Üzerine dediğim şekilde modere ticaret sarayları, haller, depolar, velhasıl bir tiçaret alanına lâzım olan her şey kurulmalı. Bütün toptan ticaret de bu sahaya hasrettirilmelidir. Bittabi bütün bu binalar, bu tesisat bir kâr, bir kira getirecktir. Netekim bugün de bu saha da« hilindeki ticarethaneleri işleten- lerden pek azı tuttukları binanın sâhibidir. Hepsl kira ile oturur. —— lar. Bu kirayı bu pls, berbat dük- kânlara vereceklerine asri bina- lara vereceklerdir. Hasıl olacak kâr da aksiyon sahipleri arasında taksim edilecektir. — Sonra onun mükemmel bir Bizans kütüpanesi vardır. Öyle bir kütüpane ki., icabında en meşhur — âlimler bile bu kütü- paneye müracaat ederler. Han« dan Hanımda hemen — Ustadı kadar, — hattâ Ustadından çok denilebilecek kadar Bizans tari- hine ve Bizanaçılığa vukufu var- 1 — Galata Posta ve Telgraf Merkezi İçin numunesi veçhile yapıs lacak kişe vesaire açık eksiltmeye konulmuştur. Muhammen bedeli 590 liradır. 2 — Numune ve şartaameler Galatasarayında Posta Telgraf Baş- müdürlüğü kaleminde gösterllir. 3 — Taliplerden en aşağı 500liralık bina Işi yaptığına dair ehliyet vesikası ve 45 lira muvakkat teminat aranır, Eksiltmeye işti- rak cdeceklerin 13/8/935 Salı günü saat 10'da Galatasarayda Posta Telgraf Başmüdürlüğü Alım Satım Komisyonuna dan belediyenin açtığı kana- :İî:l;(:ı çukurlarına birikmiş la- Şimdiki bina sahiplerinin mal- ları ellerinden alınmıyacağı - için ğgam muhteviyatına — İrl — İri taşlar atarak — Üzerlerine sıç | belediye on para letimlâk pa- ratıyorlar ve — bundan — zevk | rası vermiyecek, devlet ve ban- kaların da sermaye koyarak - şir- kete Iştirakleri dolayıslle ı.i“. masrafı da temin edilmiş olacaktır. Inşaat masrafı balıkhanenin İradı orlardı. İşte ben bunu gördüm. :lı::ı üzülüyorum. Bunun için şehre ve şehir halkına acıyorum. Bu vaziyette bu şehre ve bu dır. Bu defa doktora tezini hazir« lamak — üzere ©o — kütüpanede galışıyordu. O kütüpanede gece. leri çalışmakta, profesörün yenl müracaatları, "“4359,, İnhisarlar U. Müdürlüğünden: bir. menbadan satın almakta olduğu bir takım el yazılarını 6500 kilo Iskarta Kaneviçe tasnif etmekte Idi... Onün İçin 1700 ,, n p gecenin ikilerine kadar dışarda 650 » » — Kınnap Feriye işletme evinde meycut bulunan yukarda İsim ve miktar- ları yazılı Üç kalem ambalâj levazımı pazarlıkla satılacaktır. Isteklilerin 16/8/935 tarihine rastlayan Cuma günü saat 14 de $ 7,50 güvenme paralarile birlikte Kabataşta Levazım ve mlba- buluanuyordu. — Ha şimdi anladım! — Maamafih Handan Hanım yalnız bir kütüpane kurdu. Mü- nevver kadın denilea erkek göm yaat Şubesindeki satış komlsyonuna müracaatları. “4536,, lekil, gözlüklü ökçesiz iskarpinli kız da değildir... Aymı zamanda o, Sinir ve akıl Dr. ETEM VASSAF . Sıtam. dünyanın en zarif genç - kızıdır... Cağaloğlu Orhan B.apartımanı TeL283 —— Ev. Kadıköy Bahariye İleri aokak TeL60791 Ya sonra.. ya sonra.. ne neş'eli- şehrin halkına acımamak mümkün mü? Burası İstanbul şehrinin yiyecek — satışı yapılan — biricik toptan ticaret merkezidir. Burası böyle mi olmalıdır? Ne yazık da.. Sözünü kestim: oılıd, dur, nefes al. Sen mühim şeylerden bahsediyorsun, Ben sana derdini sordumdu. — Derdim bu iİşte, kardeşim, Bu işleri düzeltmeli. Orada yük- selmiş, güzel, modern, şehre ya- raşır bir âbide var. Sebze hali, Eminönünden tâ o hale kadar olan bütün sahayı hep böyle fenni, asri tesisatı ihtiva eden hallerle doldurmalı, şehrin bu - biricik ticaret merkezini bugünkü iptidat halinden kurtarmalı. — İyi amma, iki gözüm bun- Ile kapanacak, kira bedellerinden devlet hissesi ödendikten sonra da aksiyon sahipleri ve diğer ortak- lar sterline iİştirakleri nlsbetinde irat temin etmiş olacaklardır. Rıhtım meselesi de bu süretle kendiliğinden halledilecek, şimdi hiç kıymeti ve geliri olmayan binalar da — kıymetlenecek, irat getireceklerdir. — Yoksa azizim, ben hergün o sakil manzarayı görecek, her- gün İstihfafkâr nozarlarla birl süzerek geçen seyyah kafilelerini sayrederek utancımdan kızaracak ve ıstırabımdan nihayet öleceğim. Salt Kesler

Bu sayıdan diğer sayfalar: