8 Ekim 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

8 Ekim 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ai B te — —— ım——ı— 8-10.935 lı— Yazanı Z. $. ».Vahan, yattığı yerden - silkinerek kalktı. Dudaklarında, hafif bir tebes- süm vardı. Artık emin ve pervasız o- yı inceden inceye tetkike başladı. Bu tetkiki devam ettikçe, dudağın- daki tebessüm gelişiyordu. Dudakları- nn arasından hafif hafif şöylece mırıl- danıyor: — Kapı, yalnız kilitle kapalı olsay- di, bir anâhtar uydurup açmak kolay ile kapalı olduğu için, bu taraftan aç mak mümkün değil. Altından bir şey sokup yukarı kaldırarak rezelerinden çıkarmak ta kabil olamaz. Çünkü ka- p üstü, kâmilen üst söveye daya- pinın ayna tahtaları pek © kadar kuv» vetli değil. Şuradan bir delik açılırsa, bu delikten içeri sivri uçlu bir testere sokulursa şöylece bu kapak kesilir, çı- karilır. Ondan sonra sı da, kolaydır. Diyordu. * Doktor Ali Sedadı kapalı bir araba- ya bindirmişler; zaptiye mezaretine ge- tirerek nazır Şefik Paşanın bususi kâ- tibi Fuad Beye teslim etmişlerdi. Kâtip Fuat Bey, evvelâ eline veri. len arkası kırmızı mühürlü zarfa, son- ra da doktor Ali Sedadın sararmış çeh- ıeıîr:e göz gezdirmiş; kapıda — duran zaptiye çavuşuna, — Efendiyi al da içeri götür. ' Demişti, Kâtip Fuat Beyin halim ve münis vermişti: — Efendim!.. Müsaade buyurulur. sa, bir maruzatım var. Bendeniz.., — Âzizim!.. Benim vazilem, sade- ce bu zarfı, nazır paşa hazretlerine takdim etmektir, Emir olmadıkça, hiç kimsenin sözünü dinlemiye mezun ve $©y varsa, nazır paşa hazretlerine arze: dersiniz. larak kapıya yaklaştı. Bu küçük kapı- | olacaktı. Fakat, kol demiri ve sürgü | nıyor. Şu balde?.. Hah, buldum... Ka-| salâhiyettar değilim. Söylüyeceğiniz bir d TPT T FÇU | Zindan Köşelerinden Yıldız Sarayına Her hakkı mahfazdur Doktor Ali Sedat, Nihayet Zaptiye Na- zırının Emrine Teslim Edilmişti yanarak duran yaver binbaşı Rama- zan ağaya genç doktoru gösterdikten sonra, artık alışılmış bir tavırla: — Götürüyorum. Dedi ve başile koridoru — gösterdi. Zaptiye binbaşısı Ramazan ağa, hiç tavrını bozmadan başile işaret verdi: — Götür!. Demek istedi. Çavuş, genç doktoru koridorun ka- ranlıklarına doğru sürükledi. Ayağile bir kapıyı itti. Teklifsiz bir tavırla: — Buyur bakalım, sen de... Dedi ve kayıtsızca ellerile arkasın - dan içeri itti. gil Balıklîılı_ Bile Kaçırdı!,, Bir Arkaâş]mız Kuruçeşmelilerle Ayrı A)îrı Konuştu Buranın Çeş- mesi Değil Talii Kurumuş kıyılarındaki kömür depolarının yaraltığı sihhi ve be- dil mahzurlarr , bundan tam beş yıl ön- Odada iki demir karyola vardı. Bun- |©& ortaya atmış, ve bunu günlerce mevzu lardan bitine, çember sakallı âbani sarıklı bir adam uzanmıştı. Genç dok- toru görünce doğruldu. Karyola da bağdaş kurarak oturdu. Kırk sekiz saattenberi, içinde yu - varlandığı bâdisatı, korkunç bir rüya gibi geçiren doktor Ali Sedad, o kadar şaşırmıştı ki; şu andâ me yapacağını İbilmiyor; odanın ortasında dimdik duruyordu. linmüştik. O zaman, Kurüçeşme yerlilerinden Sa- | Kh Münir adında bir zat mahkemeye baş- vurmuş, ve bu depoların başka bir yere naklini temin için uğraşmıya başlamıştı. Memnuniyetle söyliyebiliriz ki, benim- sediğimiz, ve beş senedir adım adım takip ettiğimiz bu dava, çok yakında hayırlı bir sona ermek üzeredir. Çünkü, mahkemece, depoların başka bir yere nakli hususunda verilen karar Tem- yize havale edilmiştir. Şimdi bütün iş, bu kararın Temyiz tasdikına kal- Karyolada oturan adam, genç dok. | Muştır. torun vaziyetindeki fecaati hissetmiş; — Buyurun, efendi birader. Şu kar- yolaya oturun. Demişti. Ancak o zaman Ali Sedadın aklı ba- şına gelmiş; yorgun ve bitkin bir hal- de kendisini, demir karyolanın ot min- deri üzerine bırakıvermişti. — Hoş geldin azizim, geçmiş olsun. Gene o adam, Konya şivesile bu çehresi, genç doktora garip bir ümüt (sözleri söylerken, Ali Sedada . bir de denıöu'lnefknmqlemiıü: Dün bu münasebetle muharririmiz Ku- rüçeşmeye gitti, Yazıcımız, en yakın günde neticelenme- sini temenni ettiğimiz bu dava hakkında muhtelif kimselerle görüşmüştür. Bu meyanda, müddei Salih Münir, Ku- rüçeşme yerlilerinden bazıları, depolarda çalışan hamallar, ve depo sahipleri vardır. Onların, mahkemece verilen karar etra- fındaki sorgularımıza verdikleri cevapları aşağıya yazıyoruz. Davasını sona erdirmek üzere bulunan Salih Münir, piyango kazanmış bir fakir kadar keyifli: — Neler yapmadılar, diyor, kazanmak - |temennah etmişti. Ve cevap bekleme- îş;hııılııyıııııılılır!:l-'ıli.ııılıı-ııl'öe tün — gayretlerine, bütün tastamam — iki düzüne seçme — vekillerine — Ne yapalım?.. Buna, mukadde- | reğmen kazandık... dimizin kıssalarını tevarihte mütalea buyurmuşsunuzdur. hakka mütevekkil olmaktan başka ça- re yok. Sizi nereden getirdiler?.. en gelmekteydi. Zihni o kadar karı- zım Bizim tek vekilimizin adı Hidayetti. Fa. Atatürk Kuruçeşmelilerin babıtlarını, gö- Hemen Cenabilnüllerini ve ciğerlerini karartan bu simsi- Demiıv:dırhılkıpıd.u"m ti. Esasen cevap verecek halde değil- nanın arkasından hyholnvermiçü_ di. Fakat kendisine karşı büyük ve in- Oâminpüyeçıvu,upwnürh_ sani bir hisle alâka gösteren bu adama p: — Gel bakalım efendim; bizim gü- vercinliğe. Diyerek nazırım odasmın önünü toru görünce doğruldu. teskil eden karanlık bir sahanlıktan sağ taraftaki dar koridora sürüklemiş. &. mücrimlerin pek kısa bir zaman için nezaret altma alındıkları bir nevi İak susi tevkifhane mahiyetinde idi, Çavuş; zaptpiye nazırının siyah çu- ha kaplı oda kapısı önünde kılıcına da- sata karışmış olan siyasi maznun ve ti: “fhdohwüwmwmâ_bünyümwonmün m isteksizce cevap verdi: — Beyoğlundan. Konyalı zat, düşünmek metburfye- tini hisşetti: — Beyoğlu.. Beyoğlu... Anadolu ta- — Hayır, burada. İstanbulda. -İıun- der- Bu söz, artık genç doktoru gale- yana getirmiye kâfi gelmişti: (Arkası var) İ Mnml::'ı:um':'ıhlı iinwbıülıü:âıü.g- l isbat etmiştir. e Bu deporların yapılışından sonra, Ku- Tüçeşme, Uıpka zelzeleye, salgın hastalığa y Bir Doktorr Diyor Ki: Yukarıda kaldırılacak olan depolardan biri, aşağıda arkada- şımız hamalların dertlerini dinlerken uğramış bir mıntakaya döndü! Taslarını, | dinlemek İstedim. Bunlardan bazıları: —- taraklarını toplayıp ta taşınmıyanlar, par- makla sayılacak kadar azdır. «Çok şükür evime kavuştum» Şu karşıda gördüğünüz koca İhsan Bey apartımanı, Mehmet Ali — (paşa) nındır. Depolar yüründen evinden çıkıp Bebeğe taşınınıştı. Şimdi depoların kalkacağını du- yar duymaz, ellerini açtı ve: — Çok şükür, dedi, Arnavutköy sıhha- tine, ben de evime kavuşacağım! * Kurüçeşme hamamı sahibi Artin: el sürdükleri yok. Hamamda natır da biz, tellâk ta, müşteri de... «Bedavadırl» diye tellâl bağırtaan uğ- rayan yok... Bu depolar, gözümüze, gönlümüze, oca- Zımıza incir dikti vesselâm! — Hamdolsun, diyor, kömür tozu yu- ta yuta verem olmaktan, ve kömür dağla- rına baka baka da melânkoliye tutulmak- Basa bu evi, edepolar kalkaceki> diye aldırmışlardı. Bu karar biraz daha gecik- seydi, kalibe fialine okutup kaçacaktım. * Aşağı yukarı ayni mahzurları sayıp dö- ken doktor İbrahim Haydar: * 102 numaralı Cumhuriyet bakkaliyesi sahibi Hüseyin kaptan; - kendisine hayli müşteri kaybettireceği halde - bu kararın aleyhinde değil: — Hamalların bakkaldan alacakları ne olacak ! — Ne yapalım, diyorlar, — İstanbulda başka yer yok değil a? Bizim burada ku« rulmuş hanımız, apartımanımız da yok.« Nerede iş, orada biz... Yeter ki depo sahipleri, Kuruçeşmeliler ve kizıp ta bizi açıkta bırakmasınlar.. 3 Bazıları da omuz silkiyorlar: i — Açıkta bıraksalar ne olacak? Zatem verdikleri ne ki? Biz çalışacak olduktam sonra 40 kuruş gündelik verecek 40 kas pi buluruz! y Depo sahipleri ne diyorlar? Depo sahiplerinin memnun olmadıkla« « İrna tahminde güçlük çekmezsiniz sanırımı Fakat onları da dinlememek haksızlık olur. du. Dinlediklerimin bemen hepsi, şikâyetles rini ayni kelimelerle ifade ediyorlardı. Bu itibarla, 39 numaralı depo sahibi Aliyi dinlerseniz, oradaki bütün kömür tüccarlarının kanaatlerini anlamış olursu « nuz. O, bütün diğerleri gibi, ve bülün iste: medikleri bir vaziyetle karşılaşmış kimsee ler gibi sinirli. Ve bittabi bilhassa bu dava- 'yı açan Salih Münirin aleyhinde: — Bundan, diyor, beş altı yıl önce o- nun evinin karşısında bir Rus deposu var« dı. Salih Münir, bu depo yüzünden evinin kiradan düştüğünü iddim etti, ve açtığı da- vada da epey tazminat aldı. t Tabüi bu netice onun ağrını, havadan para kazanmanın tadına alıştırdı. £ Ve yirmi dört depoyu birden mahke« meye verip kasasını doldurmak istedi. — Yoksa, sorarım sizden, eğer böyle olkk masaydı, bu davaya diğer Kuruçeşmeli- ler de iştirak etmezler miydi? Kömürlerin tozu, sade Salih Münirin Ka'ei gikler. Depo sahibinden uzaklaşırken yanıma sokular balıkçı Todori: — Bayım, diyor, sen bakma onun söz- kerine!.. Bu depolar yüzünden, Kuruçeşe mede adam kalmadı ki davaya iştirak et- sin! Son sınıflarda nehart talebe i Diğer sımflarda leyli ve ne T Pazardan başka hergün 9 Henüz kaydını yeniletmeye Hü Istiyenlere, kayıt — şartlarımı aÜ bildiren istiklâl Lisesi Direktörlüğünden: harl talebe kaydına d.evın olunmaktadır. dan 17 ye kadar mektebe baş vurulabilir. m eski talebenla yerine yeni talelebe alınmıştır. egi öğrenekten - bir tane parasız olarak — gönderllir, Şehzadebaşı Polis karakolu lııı:ı:uıdı. T.lo;u’ı; 22534 . diyor. Yüz paralık zeytin, altmış paralık ekmek... Bu depolar, sade Kuruçeşipede oturan, Hhm-ü—mwımuaxwwmw tozile ukanmaktan kurtuluyorum ya? hıkları bile kaçırdı! l Sizin, havanın, ekmekten elzem oldu-| — Sen gel de bunu bir de, bazı günler tek maniz küfidir! - N SELİM TEVFİK Son Posta Mutbaan Baştiymn ORKdtrü K Teit Habişlesir 4, Karea, ö Hlagıp, b Diğ UC TPT AA SON POSTA Sayfa X — U [ Kuruçeşmeliler Dileklerine Kavuşuyorlar  Hunu anlamanız için burada bir hafta kal- | istavrit bile avlayamıyan biz biçarelere sor! ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: