14 Ekim 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

14 Ekim 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SERTAR, REA TELEMİ ÇNÇT Büyük Deniz Romanı H Korsanın Aşkı Gemideki Gümüşler, Kumaşlar Köle SON POSTA Yazanı Kedircan Kaflı | Ve Cariyeler Kâmilen Satılacaktır — Allah razı olsun Kemal relis- ten... Eğer o da yılda bir iki defa |Ç buraya uğramasa açlıktan ölüp gide-| ? ceğiz.. - kemal Reisin Gemisi Gelince Sahiden bu böyleydi. Kemal reisin gemisi geldiği za- man pazara mallar yığılırdı. Esirler öbek öbek satılır, Manisa, Aydın, A- laşehir, Karasiden bile tüccarlar ge- lerek alış veriş yaparlardı. O zaman İzmirde sancak beyi ola- rak Rüstem adında yaşlı bir sipahi vardı. Pek genç iken İkinci Sultan Mehmedin İstanbul muhasarası sıra- sında orduda büyük yararlıklay gös- termişti. Macar top dökücüsü Ürbe- nin bütün bilgilerini az zamanda kavramış, meşhur Muslahiddin ile birlikte birçok toplar döktürmüş, on- nu İzmire sancak beyi yapmıştı. Bu- rada evlenmiş bir kızı olmuştu. İşte tam yirmi yıldanberi başka yere kal- dırılmamıştı. Her yeni savaşta o sipahilerile birlikte büyük orduya katılır, her savaştan sonra gene bu- raya dönerdi. kasırga Gürültülerini Andıran Sesler Rüstem Bey Kadife kalesinin en yüksek yerindeki konağında otu- ruüyordu. Kalenin kapısından içeriye doğru bir kasirganın gürültülerini andıran sesler geldi. Bu, bir atın çıl- gısca koşmasından çıkıyordu. Rüstem, başını sağa sola salladı. Artık iyiden iyiye ağarmış olan sa- B inı avuçladı: — Büyüdükçe deli oluyor bu kız.. B » evlendirebilsem ben de kurtula- gcağım, o da... Kendi kızından bahsediyordu. Bu on yedi yaşında, ufak tefek, fakat hem güzel, hem de atılgan ve atik bir kızdı. Her gün sabah erken- den atına biner, dağlarda, bayırlar- da dörtnal at sürerdi. Ardına takı- lan hiç bir atlı ona yetişemiyordu. Bütün kızlar on dört, on beş yaşla- rında her halde evlendikleri halde o bâlâ evlenmenin lâfını bile dinlemi- yordu. Dört nal at sürerdi. Ardına takılan biçbir atli ona yelişemiyordu. Bütün kızlar on dört, on beş yaşlarında her halde evlendikleri halde o hâlâ evlen- menin lâfını bile dinlemiyordu. Rüstem Bey bu bir tek kızının ha- tırını da kıramıyordu ama, artık bu hal daha çok devam edemezdi. Çünkü za- vallı karısı da iki yıl önce ölmüştü. E- ğer kendisi de ölürse bu kız tek başı- mna kalacak, kim bilir neler yapacaktı. Zaten onun aklınca bu kızın aklı an- cak evlendikten sonra başına gelecek- &. Şimdi tanıdığı genç veya olgun a- damlar arasında kimin Zeynebe uygun olabileceğini düşünüyordu. “Yeni Atımı Çok Beyendi,, Tam bu sırada ince yapılı, ufak te- fek ve genç bir kız içeriye girdi. Başında işlemeli bir örtü, - sırtında fpekli bir gömlekle sırmalı bir cepken bulunuyordu. Bacaklarındaki geniş şal. var ilk bakışta geniş bir entariden farksızdı. Rüstem Bey kaşlarını çatarak ona hk'l: Genç kız gülümsedi: — Yeni atımı çok beğendim baba... Yay ulıi.qıinlıınllınmnokl Sancak beyi artık daha çoğunu dü-| / Kemal Reols, düşman donanmalarile böyle çarpışıyor ve her vuruşunda büyük zaferler kozaniyordu larla kaleye gülle yağdırmıştı. Bunm- gibi uçuyor. Epeyce haşarı ve söz din- |şünmek bile iılomiyı:ndu: Zaten Iıızır?ı dan ötürü Padişah birkaç yıl sonra ©-| Jemiyor ama, onu öyle yordum ki şim- artık maiyetindeki sipahilerden en yi- :ü kuzu gibi... Ne o, ses çıkarmıyor- sun? Anladım, anladım. Gene benim |evlenme işini düşünüyorsun... - Fakat |bundan ne çıkar?.. Benimle uğraşaca: 'ğına mazgallardan limana bak ta gör, kim gelmiş?.. — Kim gelmiş?.. — Kemal reis!.. — Sahi mi?.. Kemal Reisin Gemisi Limanda Rüstem Bey Kemal reisi çok sever, İzmire her uğradıkça onu elden geldiği kadar ağırlamıya çalışırdı. — Gene gemisi tıklım tıklım dolu- dur... Bu yiğit adama şaşıyorum. Her gidişinde «artık dönmez... Bu koca denizlerde...» derim. Fakat sapasağ - lam gelir... Bu bizim karada yaptığımız savaşlara benzemez doğrusu... mandan başka, ondan daha yaman o- lan fırtına, dalga, açlık, susuzluk ta yar... Sancak beyi böyle söyliyerek kapı- dan çıkarken bir uşak soluk soluğa o- nu karşıladı: — Kemal reis limana demir atıyor.. Dedi. — Geç kaldın evlât... Daha önce ha- ber veren oldu.. Yol ver!.. Kalenin marzgallarına çıkmışlardı. Sancak beyi birkaç adım ötede du- ran uşağına emretti: — Çabuk atımı hazırlayın.. Karşı- lamıya gideceğim... yeni atımla... — Delirdin mi? Henüz döndün!.. — Olsun... Henüz yorulmadım. Yo- |rulsam bile... | Tunçtan Bir Sesle Konuşuyordu — Yoksa Kemal rcise,.. — Yiğit adam... Beğeniyorum.. Fa- kat benim babam yerinde... Ne tuhaf konuşuyordu bu kız? San- cak beyi tunçtan bir sesle şöyle dedi: — Kemal reis gibi bir damada can kurban... Fakat hepsi de yiğit adam- lardır ama, seni bir korsana vermekten- 80... — Ben de bir korsana varmaktan- Üi İkisi de sözlerinin arkasını tamamlı- yamamışlardı. Rüstem Bey kızının yü- züne engin bir sevgi ile baktı ve be- ğendi. — Aferin kızım... Bütün deliliklerin belki bağışlanır ama, böyle bir delilik yapacak olsan?.. — Ben de geleceğim baba... Hem de| ğit olanla evlendirmek için onu zorla- mak zamanının geldiğine de karar ver- miş gibiydi. İ a z Aşk Parıltıları... Kemal reis karaya çıkmıştı. Bod - rumlu Ahmede: » — Ne yapılacağımı söylemek gerek değil... Bir an önce işlerimizi bitirelim de gidelim. Ona göre davran!.. Demişti, Yapılacak iş, gemideki kumas, gü- müş, kap kacak, köle ve cariyelerin iyi bir bedelle satılmasından ibaretti. Ah- met ise bu işlerde ustaydı. Kemal reis kaleye doğru yürüdü. — İki adım ilerisinde, sağında ve solunda, Boğa Hüseyin ile Cafer var- dı. İkisi de bir elleri kılıçlarının sapla- |rında olduğu halde yol açıyorlardı. Kemal reis buna lüzum görüyordu. Çünkü bütün Ege şehir ve kasabalarile |rum kalabalığı vardı ki henüz Türk devletine ssmamamışlardı. Venedikli - lerin buralara kadar casus göndererek onu bir gün ansızın öldürmek isteme- leri de beklenebilirdi. Rüstem Beyle Kızı Göründü i Koca Muslih, Selim, gibi on kadar baçlıca levent te Kemal reisin ardından yürüyorlardı. Bir, Âbide HAYATLAR Ktabut Beledigesi — Tepebaşı Şehir ŞOMMİW Tiyatrosunda Yarın akşam saat 21 de YY Yeni kadroslle Fransız tiyatrosunda Her akşam saat 20,15 de Emir Seviyor Oporet 3 perda Naşlt - Ertoğrul Sadi Şehzadebaşı TURAN tiyatrosunda — Bugece 20,80 da BEŞTE GELEN Vodvil 3 perde Birinci Teşer'n 14 eeei Avcilik: Köpek Ve Av Av Köpeği Nasıl Yetişti- rilir, Nasıl Alıştırılır? Meşhür - Alman — filozofu «Şopen-| havrot Dünyada köpek olmasaydı ım.l yaşamazdım. Diyor. Bu düşünüşlü insa- na biraz taşkın gelmekle beraber kö- İpeğin dünya yüzündeki hayvanların | hepsinden daha üstün, daha zeki, daha | Jaçik bir sedakatle sahibine bağlı kaldığı |da meydandadır. Sahibi uğruna canmı (hiç tereddüt etmeksizin feda eden, kendisine emanet edilen koyunları mu- hafaza için azgın kurt sürüleri üstüne atılmaktan bir an çekinmiyen, en tehli- | peşini bırak- mıyan köpek, avcılara da pek faydalı| keli yollarda sahibinin lbir arkadaştır. Eğer köpek olmasaydı mak mümkün olamazdı. Bildircin, çül- 030 İshal ârazı gösterdiği zamanlar luk, keklik, tavşan, karaca, domuz, ve , yuna az miktarda kireç koymak, ve | ae lrci İ rne) bi B sa l y manla: ea derudilaseki Birümlür eli ,durur. Onsuz bu hayvanlardan elde baz zamanlarında Hintyağı verilmeli- ledebilmek ancak talihe bağlı bir şeydir | dir. ki ona da kolay kolay tesadüf olunmaz. İyi bir av köpeği yavrudan yetiştiril-/aylık olup bütün kuvvetini elde ettiktea meli, sahibi tarafından öğretilmeli, ve #onra onu talime başlamalıdır. Bundan ev" büyütülmelidir. Ancak böyle yetişen Vel kendini yormak doğru değildir. — İlk |bir köpek iyi iş görür. Öğrenmiş olarak ders olarak öaporte etmesini, yani atılan |satın'alınan büyük bir köpek ne kadar :*:m":“;'_"" (teyi ':;" "*"'_- |kokulu peynir parçası koyarak ca dikmeli, sonra bu t güzel öğretilmiş olursa oslun avcıya |kendi yetiştirdiği kadar faydalı ola- bir elbise gibi bir tarafından pot verir. alır ve dolaşmıya başlar. Fakat yavrudan köpek yetiştirmek ko- | çağırmalı, ve yavaşça torbayı ağzından lay birşey değildir. Çok sabırlı, çok | larak mükâfat olarak bir şeker soğuk kanlı bulunmak, mütemadiyen Yermelidir. Ba hareketi bir iki onunla meşgul olmak ister. Sonra bir| #kşam tekrar etmek küfidir. çok köpek hastalıkları vardır. Dört beş Müddet zarfında getirmeği iyice Köpek nasıl öğretilir — Hayvan on | İaylık olunca bunlardan birini yakalar. Ayni ameliyeyi gece karanlıkta tekrar Ve ölür gider. Bütün © uğraşmalar bo- şa gider. Yiyeceğine de çok dikkat et- |rek atılan torbayı koku ile buldurup ge- tirtmeğe alıştarmalı, bunu da iyice öğret- |dikten sonra az heceli kumandalarla kö- |mese bile yanık kalır, büyümez. Bir h, ve köpeği çağırıp vgeri» beslenmiyeceği için alımacak hayvan kendisini kamçı ile korkutarak yavaş yar herhalde bir buçuk iki aylık olmalıdır. | Y& alıştırmalıdır. Geri kalmayı bir defâ İlk zamanlarda bir ay kadar yarı yarı- ÖğTenince esasen ileri kumandasile hemet ya su karıştırılmış süt bayat ekmekle *tlacağından ileri geçmesini öğretmek gar köylerinde oldukça hatırı sayılır bir| Pire Mustafa | karıştırılıp kaynatılmalı ve şekersiz o- |larak verilmelidir. Haftada bir iki de- fa da kaynatılmış kemik suyu papara halinde vermelidir. Sıcak, güneşli gün- le yıkamalı, sabah- n ikli e gözlerini, ağ- h yice silip temizle- |melidir. Gene haftada bir defa hayva- nın belkemiği üstünde başmdan kuy- ruğuna doğru masaj yaparak bu suret- |le kemik dahilinde toplanan bir nevi iltihap suyunu çıkartmalıdır. Bu ame- Tiyenin ihmali neticesinde birdenbire hayvanın beli bükülür. Ve işe yaramaz, sakat bir-hale gelir. Dört aylık olup bü- tün dişlerine sahip olunca et ve kemik |vermek muvafıktır. Köpeğe verilen her şey mutlak kaynamış olarak verilecek- tir. Hayvanın hiç çiy et tatmaması, onun İyet kolaydır. Silâh atılmca yere yatmasi |mek, ehemmiyot vermek lâzımdır. İh-| peğin ileri geçmesini, ve geri kalmasını ta- | mal edilince hemen yavru bozulur, öl- 'lim etmelidir. Bunun için bir kamçı alma- | |buçuk aylıktan küçük köpek anasız | vererek, ayni zamanda ileri atılmaması için | |için de şu suretle hareket etmelidir. Sağ &l | Ayni zamanda bir rovelver ile havaya bif İel ateş etmelidir. Bu da birkaç defa tekes | rar edilince köpek alışır, Köpeğin kuşu kovalaması için avcının | kuşu vurması lâzımdır. Aksi halde her kö- |pek kaçan avm poşine düşer. «Fermar öğ | retilmez. Hayvanın yaradılışında vardır. |Yalız acemi köpekleri efermada» — biç ;Hlıtrnunılidi. Hemen kuşu kaldırmalı-, dır, kuşu köpeğe kaldırtmak çok yanlıştır. Ve hayvanın pek fena huylar kapmasınt | sebep olur. Bütün bunlar yapılırken gayet soğuk -< kanlı olmalı, hiç sinirlenmemelidir. Bazi köpekler pek çabuk öğrenirler. Bazıları da pek geç alışırlar, Hiddete kapılarak talim zamanında hayvanı dövmek aksi netict verir ve insanı daha ziyade uğraştırdığı gi lezzetini bile bilmemesi lâzımdır. Buyü' köpeği de ü İnokta zayet mühimdir. Çiy et tatan bir | “Bu yazdığım yetişirmek, ve alıştırmak köpek ergeç av yer ki bundan onu vaz- | bahisleri (puanler) ve (ester) yamrulaf geçirebilmek mümkün değildir. Hayva- içindir. Zaten memleketimizde bunlardat nt daima bağlı bulundurmak ve akşam başka işe yarıyacak köpeklerimiz yoktur. sabah birer parça dolaştırmak icap | Salih Mahmud ——— — ee eeei gea Bu, Türkiyede Bir Hârikadır. * Karyoka ,, mın yaralıcı san'atkârlarının, “Karyoka;, yı unutturacak heyecan ve ve lezzelte çok Üstün yahöserleridir. Baştan aşağı parter 40 kuruş ve program — üÜcreti yoktur. YILDIZ Sinomasında SARAY SİNEMASINDA Bu hafta görülmemiş bir muvaffakıyetle gönferilmekte olan FRANZISKA GAAL in en güzel eseri KÜÇÜK ANNE filminin — seyircileri boğduğu — kahkaha tuf Taksin başından duyulmaktadır. İlâveten : Feosi Habaşlbenda munt Jurnel'de : Habeşistanda harp disl vesnire..

Bu sayıdan diğer sayfalar: