14 Ekim 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

14 Ekim 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

x TTTT İ A P OP 0 | Eint Penizlerinde Türkler — , Hadım Süleyman -Pir' Reia- Murat Re's Portekizliler Kuvvetliydi Bir Gülieye Karşı İki Gülle İle Cevap Veriyorlardı Düşman Göründü! nanmasınım üzerine atılıyordu, bor- Seydi Ali reis te su ve mümkün ise da bordaya döğüşmek yolunu arı- erzak almak üzere oraya yanaşmayı Yordu. tasarlıyordu, hatta kıyıya dümen kar | işaretini de - verilmişti. Fakat bu manev- ş a TaRlma d ae n den Bdneğ hi | < <. 8 BU Kulydnlar işaret çekmek zorunda kaldı, bütün filo- Hürmüz bozazı döğüşünü unut- ya chazır ol emrini verdi. Çünkü düş- Mayan, Recep ve Murat reislerin man görünmüştü, dalgaları yara yara, Mert, fı_lı_ıı bedbaht hatıralarile lıe— yelkenlerini gere gere üzerlerine geliyordu. Yecan içinde kıvranan Türklerin Ö karşılaştıkları gemilerin büyüklüğü- Akdenizde olsa amiral da, gemiciler ne boğazlaşacakları düşmanın çok- de şu görünen ve yaman bir bızla üzer- luğuna bakmıyorlardı. Hemen ram- lerine yönelen donanmanın cinsi ve ci- pa ediyorlardı. Portekiz amirali te- billiyeti hakkında bir an kuşku geçi- İâ$ ve ıztırap içinde sağdan sola, rirlerdi. Çünkü orada, Akdenizde en soldan sağa koşarak, o dağ gibi kal- çok dolaşan Türk gemileri idi, ayni ını, yüce bayrak altında dolaşan filoların kancalanınış gemilerini kurtarmaya sık sık karşılaştıkları görülürdü. Fakat savaşıyordu. burada, bu denizde rastlanacak — filo,| Bu kanlı ve pek kanlı çarpışma hiç kuşkusuz, düşman malı idi. Çünkü gün batımına kadar sürdü, düşma- Kızıldenizin cenup ağzından Hürmüz 'nın iki kalyonile iki kalitesi - için - boğazına kadar uzıyan sahada h"",'wdıkiler son nefere kadar öldürül. bir Türk gemisi yoktu ve Seydi Ali rei- dükten sonra - zaptolundu ve bu su - sin filosu, o uçsuz bucaksız denizde öksüz- | * SON POSTA MÜSABAKALI Hafta İçinde Neler Duyduk ? Memleket ihracat mallarının İstan- bul piyasasında geçen bir hafta içindeki alım, satım ve fiat dürum- larını şöyle tesbit ettik: Brayton Ha Zabıta bir ipucu yakaladığını söy- Afyon: İnhisar idaresi mevsim ip- lüyordu. Pansiyondaki mahut oda- tidasında bir tamim neşrederek ey- nin kimin tarafından kiralandığını Tül nihayetine kadar İstanbul de;)o-l'öğl'mmişü— Vak'adan on beş gün! | suna teslim edilecek afyonları satın kadar evvel, burasını tutan adam, | alacağını bildirmişti. Bu suretle ida- | pansiyoncunun defterine kendi adı- | renin elinde yalnız 935 senesi mah- | nı Eduard Skinner olarak kaydettir-' sulü olarak 2300 sandık kadar mal Jmi;ıi. | toplanmış ve ay iptidalarında da bu1 Ben Braytona geldikten yirmi döl(j afyonların 12 morfinlik - olanların ,,,4 sonra, Edvard Skinerin, Bay Mor-| beher mor! finini 40 kuruştan satın , , hapsedip on bin lirasını da gasbet. SÜĞi b'ı.d".m'ç!lr' 'Bu eat gÜŞ miş olmak suçile Londrada tevkif olun- re 12 morfinlik bir kilo afyonu 480 , ? Ha kuruşa alınış oluyor. Bundan daha duğu haber y | yüksek malların fiyatını ise 13 mor- | Ancak meseleye merak - uyandırıcı finliklerin kilosunu 525 kuruşa 14 bir şekil veren hâdise şu oldu: BIYI sek kaliteleri de 660 kuruşa alacağı- davacı olmaktan imtina ediyordu. nı bildirmiştir. | Bittabi, onun bu hareketi hukuku u- | Geçen ve daha evvelki sene mal- mumiye davasının acılmasına mâni ol- ılarımı piyasadan her sene beş yüz madı. Müddelamumilik davayı yürüt- sandık almak suretile imha edecek-'ti ve Bay Mortonun şahit olarak din- İlenmesine karar verdi. tir. İnhisar idaresi bundan sonraki | ler gibi âvare dolaşıyordu. * Düşman Üstünlüğü Fakat bu öksüz deniz çocuğu yıp- ranmaz bir cevher sahibi idi, ürkmek retle Türklerin azla çoğu yenmek yolunda asırlardanberi gösterdikle- ri örneklere yeni ve parlak bir eş ka- Uuldı. Düşman kaçmak istiyor, Seydi senelerde köylünün zarar etmemesi için şimdiden harekete geçmiş — ve afyon yetiştiricilere bir tamim gön- dererek bu sene ürünlerini peşin pa- Bu itibarla, bu zat bir şey kazanmış olmuyordu. Lâkin halkın merakı nasıl arttı, tasavvur edersiniz! Herkes, Bay Mortonun bu işi ne için ; HİKÂYELER Yediaci Vak'ası ”| ni kanaatte idiler. Bunlar da BAT |tonu uyuşturucu bir zehirin tef da ve açlıktan bitkin bir halde W larını ifade ettiler. j Dinlenen ilk önemli şahit, # vermiş olduğu malümat say'! Mortonun meydana çıkı Ni Taştırmış olan pansiyoncu Bay$ | man oldu. Maznun bana martın b baş vurdu, dedi. Ucuzca bir © yordu. Bünu on beş günden 007" ne yenilemek üzere kiraladı VE | iki üç gün gelmemek ihtimali a söyledi; zira, dediğine göre, V| ticarethanesi nam ve hesabınâ 1 da koşturarak morfinliklerin 580 ve bundan yük-|Morton, her türlü tahminlere rağmen | Gdiyormuş. Kendisine üçüncü oda göstermiştim; çünkü h şilinden fazla veremiyordu. B isteyince, çıkarıp elime üç tırdı ve bir aylığı birden böy! verdikten sonra kefil göst zum olmadığımı ,gülerek, şayı ü sam, her zaman çıkıp bulunduğunu ilâve etti. Ali reis bırakmamak azmile yaman ra ile aldığını, fakat gelecek seneler Örtbas etmek istediğini bilmek h)'l“'; bilmezdi, yılmak bilmezdi, hele kaç - manevralar yapıyordu. Fakat gece, mak hiç bilmezdi. Dalgaya karşı kaya, kara ve kapkara bir perde gibi ara- kayalar önünde, tayfun karşısında son- suz bir ufuk olurdu, gene sarsılmazdı. Bu sebeple ansızın beliriveren düşmanı |ya girmişti. Gemilerin yürümesini ve yürütülmesini imkânsız bir hale | Wkııyuyorı'lu. İşte Portekizliler tabia- için daha dikkatli davranmalarım, çok mal yerine daha az, fakat daha öz yüksek morfinli ve hilesiz mallar yetiştirmesini bildirmiştir. sunda idi. Acaba karısının adı karıştı- görünce sevinç içinde kalmıştı, saldır- ' bu yersiz müdahalesinden istifa- m!y: hl'—"ll“:'!'—'-dîeî' î:':;k" filo- “ Ge etmekten geri kalmadılar. Mağlüp a- su hem sayı, hem gemilerin tonajı | . » n üz Bke t Bakımından gene çok Üstündü. Dört bi 1"'"1 al, "ı“""' kendine gösterdiği :'"' yük 'parça ile Üç büyük kalyondan, altı | tuluş yol T ;"ı"'::" Te karavelâdan, on iki kaliteden terekküp Utanmayı da bırakmıştı. İki kuru sı- ediyordu. Türk filosunda ne © parçalar, ne o kalyonlar büyüklüğünde gemi yok- tu. Daha ilk bakışta düşmanın bire iki nisbetinde top, bire üç nisbetinde as- ker üstünlüğü taşıdığı anlaşılıyordu. * Ünlü Amliral | Seydi Ali rels, ilk işareti verir ver- | mez sancaklar, göndreler, filândireler, ' direklere çekildi, gemiler kürek üzerine alındı, borda nizamı üzerine bir harp | hattı çizildi ve ileri koşuldu. Düşman | da koşa koşa geliyordu, bu sebeple iki donanma pek çabuk ateş menziline — gir -| di, top ve tüfek muharebesi — başladı. | Türk amiralı, tipkı Turgut veis gibi dav- ranıyordu, isabetli ve kümeli ateşle düş- manı sersemletmek, hırpalamak istiyor- |kı top attırarak kaçmakta olduğunu resmen ve apaçık bildirmekten de çekinmemişti. * Mukaddes Hirs Düşman gün doğuya, Hürmüz bo- ğazına doğru kaçıyordu. Onun ardı- na düşmek doğru değildi. Birdenbi- re esmeğe başlıyan şimal rîiıgürı1 da Türk filosunu ileriye, batıya doğ- Fu sürüyordu. Bu suretle Portekizli- ler ölümden uzaklaşmış, Türkler de kendi hedeflerine doğru yol almak zoruna kapılmış oluyordu. Seydi Ali reisin leventleri, bir kalyon ba- tırmış, dört gemi zaptetmiş ve düş - manı yara, bere içinde kaçmaya zorlamış olmakla beraber gene Yapağ: Son günlere kadar hara- |retli bir alıcı durumunda olan Sov- | yetler piyasadan az miktarı Rumeli lolmak üzere 800 ton kadar Anadolu ymalı yapağın kilosunu 45 ile 46,75 kuruştan ve Trakya mallarmı ise 53 ile 55 kuruştan almışlardır. Dış piyasalarda Ruslardan başka alıcı çıkmamıştır. Fakat son günlerde Sovyetlerin de mübayaata nihâayet vwerdiği görülmüştür. Yerli fabrikalar ikide bir piyasa- dan ufak partiler halinde mal alı- yorlarsa da alışları piyasayı doyura- cak vaziyette değildir. Tiftik: Gene Sovyet alıcıları bir ay içinde Karahisar, Bolvadin, Ak- şehir gibi normal mallardan 69 ile 70 kuruş arası 750 ilâ sekiz yüz ton kadar tiftik almışlardır. Gene bu hafta içinde Almanların piyasaya çıktığı görülmüş ve 1600 İrilmıştı. ondan mı? Yoksa tehdit edil. |miş te korkuyor muydu? Muhakeme günü, mahkeme salo -| nundan içeriye girdiğim zaman, itiraf 'ederim ki çok meraktaydım. | Maznun bayağı suratlı bir adamdı: | (Sarışın, kızıl yüzlü, pat burunlu, hafif- İçe kel idi. Bununla beraber halinde ve — Vallahi, hayır! Bir aylık verdiğinden ve kılığı kıyafeti #f uyandıracak mahiyette getirip, odaya yerleşti. Çok çalıfi bi idi. Cumartesi ve pazar gü |tavırlarında bir masumiyet vardı. Dinleyicilerin arasında çok zarif ve çok güzel bir kadın oturuyordu. Bunun Bayan Morton olduğunu söylediler. O- radaki bütün kadınların bakışları onun güzelliğine, kocaman şapkasına ve par- Polis, Bay Mortonun, Rösel pansi - yonunun bir odasında nasıl bulundu - ğunu gören iki şahit vardır.. dedi. Lâkin, hâkim ısrar edince de, memur bu ifadesini değiştirerek, maznunun, İber ne kadar Bay Mortonun Brayton- da oturduğunu bilmediğini söylemiş ise de, onunla beraber bulunduğunu da in- |kâr etmediğini ilâve etti. ma Braytonda kalıyordu. Ayın da, birkaç gün kalmak üzere LiY ideceğini. bildirdi. O gesi, da kaldı ve ertesi sabah, bavulunu alıp, çıkıp gitti. — Takriben, saat kaçtı.. musunuz? du. Turgut, bütün denizciler arasında hinçlarını yenemiyorlardı. Gecenin İyi ateş açmakla, her gülleyi hedefe ya- karanlığına bürünerek çala kürek piştırtmakla ün alan bir amiraldı. Bu / kaçan, uzaklaşan mağlüp düşma- davranışı kendisi için yalnız âdet değil - 'nın ardına düşmek, yaralı gemileri zevk te edinmişti. Çevirerek, rampa e- derek ezebileceği bir düşmani da böy- le döve döve yenmekten hoşlanırdı. Seydi Ali reis te onun gibi hareket ediyordu, yaman bir gülle yağmuru al- tında düşman filosunu hırpalamıya sa- vaşıyordu. Çünkü düşmanın gemi yısı ve tonaj bakımından taşıdığı üs tünlüğü ancak isabetli atışlarla orta- dan kaldırabilirdi. * lik Eseri Portekizliler bir gülleye iki gül - le ile karşılık veriyorlardı. Lâkin| atışları beceriksizceydi, göze çarpa - cak veya endişe uyandıracak bir te- #ir yapmıyordu, bune karşı kendisi igittikçe artan bir ziyan içine düşü- yordu. Tü ateşinin bu mahir ve kahir üstünlüğü, biraz sonra ilk gü- zel eserini verdi, bir potekiz kalyo- nu hattan çıktı harp sahasının biraz ilerisinde bulunan Fekkülesed ada- sına doğru arkorıladı, sürüklenmeğe başladı ve kayalara çarparak par- çalandı. Öbür gemiler de iyi bir durumda bulunmuyorlardı, düzensizlik içinde bocalıyorlardı, Seydi Ali reis, zafer kuşunun Türk sancağını öpmek üze- re olduğunu artık sezmişti, hücum emri vermişti. Şimdi, o engin deniz- lerin öksüz çocuğu sanılan filosu, gene o denizlerin sahibi, hâkimi ve efendisi gibi davranan Portekiz do- | büsbütün yok etmek hırsile titreti- yorlardı Fakat tabiat, gece ve rüz- gâr, bu mukaddes hirsı, kendi kay- nağında uyumaya mahküm ediyor- 'du. | Seydi Ali reis, harp sahasının hu- siyeti, çarpışılan düşmanın gemi, p ve asker bakımından üılı'lnlı'i"'î itibarile sayılı ve önemli bir savaş | yapmış, kanlı bir zafer kazanmış. demekti. Bundan dolayı gurura ka- pılmıyordu, seviniyordu, Tanrıya şükrediyordu. Hürmüz boğazı sava- |şının öcünü işte almıştı, başında| |bulunduğu filoyu yüz - aklığile ileri| doğru götürmek durumuna geçmis- | ti. Bundan dolayı, içten gelen bir sevinçle ve temiz bir heyecanla filo- yu yürüyüş nizamına sokmaya çalı- şıiyordu. * Horfkân Kaşabasında O, kazanılan zaferin neye mal olduğunu da merak etmekten geri kalmıyordu. Tek bir gemi kaybet- memişti. Lâkin hayli cephane sar- |balye kadar oğlak 78 ilâ 82 kurus-| — Momurun bahsettiği şahitler, Bay tan almışlardır. Yeni alıcıların piya- | Mortonu veçhen tanıyan ve 17 mart ;ııyı çıkması durumu nğlımlnşür—!cm günü kendisini maznunla birlik- mıştır. Sovyetlerin önümüzdeki haf- lu gezerken görmüş olan iki Braytonlu ta içinde alışlarına devam edeceği zannedilmektedir. Buğday: Bu hafta içinde Anado- ludan günde sekiz on ve Trakyadan da on beş vagon kadar mal gelmek- tedir. Piyasa isteklidir ve gelen mal- lar hemen satılmaktadır. Anadolu malları ekstra beyazlar sekiz ile se- kiz kuruş on beş para arası ve yüz- de yirmi çavdarlılar yedi ile yedi ku- ruş yirmi beş para sert buğdaylar altı on ile altı buçuk kuruş ve Trak- ya sertleri ise 5'75 kuruştur. Arpa: Mal az gelmektedir. Trak- ya malı çuvallı iskeleye teslimi dört kuruş on paradır. Bu hafta Anado- ludan mal gelmemiştir. « Miısır: Yeni mahsul henüz piyasa- ya çıkmamışsa da Trakyadan az miktarda mal gelmeğe başlamıştır. Fiyat 4.25 kuruştur. Fındık: Hafta iptidasında 46 ku- İkanlılığını fetmiş, beş altı saat süren rampalar|ruşa kadar çıkan iç fındıklar ıoııI sırasında hayli şehit ve yaralı ver-| günlerde yavaş yavaş kıymetinden mişti. Bunların sayısını, cephane|kaybederek 43 kuruşa kadar düş- durumunu anlamak için sabırsızla- nıyordu. Fakat gece, harp yorgun- luğu ve kaçan düşmanın geri dönüp baskın yapması ihtimali bu sabırsız- lığı küllüyordu, galip amirale soğuk veriyordu. (Arkası var) müştür. Kabuklu fındıklar da 20 ile 21 kuruş arası satılmaktadır. Şimdilik en fazla mal alan mem- leketler Almanya ve ondan sonra da Çekoslovakyadır. Hâkim, bunlara hiçbir sual sormadı. Maznunun bunların şahitliklerine kar- şı hiçbir itirazda bulunmıyacağı anla- şılmıştı. Diğer memur Haktik, altı gün süren araştırmalardan sonra, nihayet biçare Bay Mortonun ne suretle meydana çı- karıldığını hikâye etti. Rösel pansiyo- nunun sahibi Bayan Çapmanın bazı ih- baratı üzerine, Brayton emniyet direk- törü, oraya Haktik ile beraber birkaç tane de polis göndermişti. Evvelce, Skinerin oturmakta oldu- ğu odanm kapısı içeriden kilitli bulu- nuyordu. Bunu omuzlayıp, arkasına dayadılar. Bay Morton oracıkta, yarı baygın bir halde, bir koltuğun üzerin- de, uzun bir iple bağlı duruyordu. Sesi çıkmasın diye, başını kalın bir şalla kıs- kıvrak sarmışlardı. Memur, kendi kanaatince, Bay Mor- tona önce uyuşturucu bir madde yut- turulmuş ve uyandığı zaman da, han' ıl(lnohhilı,hmdaığııhhlıoldu-l |âu bakle, bağırıp çağırmağa iefesinde takat bulamamış olacağını ileri sürü- yordu. Adliye hekimi ile doktor Meliş te ay- | — Evet, o olacak, Ben kendif” saat evvel çıktı, gitti biliyorum! Hizmetçi kız: A — Evet, çıktı idi. Hatta oda V" ni açık bırakmıştı da, girdim, Y* yaptım; cevabını verdi. (Arkast OSMANLI BAN TÜRK ANONİM ŞİR 'TESİS TARİHİ: 1868 Sermayesi: 10,000,000 İngilif | Türkiyenin başlıca — şehil | Puris, Marsilya, Nis,Londra D Mançester'de, Misir, Kıbrii, İran, Filistin ve Yunanisti Şuabeleri, Yugoslavya, Suriye ve Yunanistan'da Fi vardır. Hor tüzlü banka muamt yapar c7 |

Bu sayıdan diğer sayfalar: